KOMİSYON KONUŞMASI

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben sorularıma geçmeden önce size Başkanımız olarak İstanbul'da bizler için yapmış olduğunuz programın verimliliği sebebiyle teşekkür etmek istiyorum, gerçekten araştırmalarımıza anlamlı bir boyut kazandırdı; teşekkürler.

Şimdi, izninizle sorularıma geçeceğim.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Sağ olun.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Öncelikle buraya geldiğiniz için size teşekkür edeyim.

ZAHİDE YETİŞ - Sağ olunuz efendim.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Ben bir hukukçuyum, dolayısıyla hukuki bir eksende soru soracağım. Anayasa'mızın düzenlediği haklardan biri özel hayatın gizliliği hakkı ki bu hak aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'yle de garanti edilmiş bir hak. Ben programlarınızı izlemiyorum, açık konuşayım, kadın programlarına vakit ayırabilecek bir yaşama modelim yok, daha doğrusu TV programlarına diyebiliriz büyük ölçüde ama mahiyeti hakkında bir fikrim var. Bu programların içeriği, bence, kişilerin özel hayat haklarının ihlaline yol açacak mahiyette. Acaba programlarınızda ortaya çıkan aile mahremiyetine ilişkin hususlar sebebiyle size, programın yapımcısına ve kanalınıza açılmış davalar var mı, varsa bunların sonuçları neler; bunu bilmek istiyorum.

İkincisi, şimdi, aile sorunlarının çözümü veya çözülemiyorsa aile birliğinin hukukun sınırları içinde sona erdirilmesi aslında hukukun işi ve mahkemelerde kimi zaman aile ilişkileriyle ilgili yargılamalarda özel hayatın gizliliği sebebiyle anayasal bir hak olan kamuya açıklık ilkesine sınırlama getirilir çünkü taraflar boşanma isteklerini ifade ederlerken çok mahrem konulara değinmek durumunda kalabilirler. Aslında kural olarak yargılamalar alenidir ama bu tür davalarda hâkim haklı gerekçeler gördüğünde aleniyet ilkesinden vazgeçer, özel hayatın gizliliği ilkesini koruma altına alır. Programlarınız bütün bunları ihlal eder mahiyette, dolayısıyla bu programlara devam etmenin, gerçekten kamusal bir yarar getirdiğine inanıyor musunuz?

Ve son bir sorum olacak: Kimi zaman programlarınıza katılan kişiler, belki aile içinde yaşanmakta olan şiddeti daha da derinleştirip daha da çapraşık hâle getirebilirler çünkü orada anlatılanların muhatabı olan ve şiddetin uygulayıcısı olan kişilerin öfkesi daha da derinleşebilir. Sizin programınıza katılarak ailenin mahremiyetini ortaya döken kişilerin daha sonra, daha ağır bir şiddete maruz kaldıkları ve cinayete kurban gittikleri gibi bir örnek oldu mu; bilgi verirseniz teşekkür ederim.

Teşekkürler.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Teşekkürler.

Buyurun.

ZAHİDE YETİŞ - Çok teşekkür ediyorum.

Öncelikle, ben, tabii, cinayetle ilgili herhangi bir program yapmıyorum yani bizim programımız öyle bir program değil. Biz, adımızdan da anlaşılacağı gibi, yeniden başlamak üzerine kurulmuş bir programız. Sorularınız için teşekkür ediyorum ama hukuki boyutunu ben bilemem ve değerlendiremem. Yapımcım Mahperi Hanım yanımda, müsaadeniz olursa Mahperi Hanım bu soruya cevap verebiliyor mu? BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Tabii, verebiliyor.

Buyurun.

MAHPERİ ALTUN UÇAR - Öncelikle herkese merhabalar.

Şimdi, şöyle: Bizim programız tabii ki aktaran ve anlatan program, dolayısıyla da yaşanmış olayları ya da yaşanmasını istemeyeceğimiz olayları ekrana getirerek "Biz nasıl yardımcı olabiliriz ve nasıl yanınızda olabiliriz? Nasıl hayatınıza dokunabiliriz? Nasıl yeniden başlamanıza fayda sağlayabiliriz?" diyen bir program. Eğer programımızı izlediyseniz -ki izlemişsinizdir muhtemelen- stüdyo tasarımından ekrana format olarak veriliş hâline gelene kadar tamamen diğer programlardan ciddi ayrışan bir hâli var. Bunu nasıl anlatayım size? Stüdyonun içinde yüz yüze gelmek istemeyen katılımcılarımızı ayıran bir odamız var; bu, tamamen diğer programlardan ayrılan... Ve özellikle o odaya eşi eğer başvurduysa ve karşı taraf yüzleşmek istemiyorsa Zahide Hanım'ın daha koruma altına aldığı bir oda; yani, seyirci görebiliyor ama eşi göremiyor, sadece uzaktan bakabiliyor ve seyrediyor. Yani bu da aslında biçimsel bir mahremiyete ne kadar önem verdiğinizi gösteren bir şey.

Arka planını anlatayım: Biz televizyoncular olarak tabii ki arka planda birçok şeyi seyircilerle paylaşmıyoruz ama burada anlatma gereği hissettim. Biz, program olarak, katılan ve başvuran herkesle önden bir anlaşma yapıyoruz, itham ettiğiniz kişiyle biz iletişime geçeceğiz; bu, eş olabilir, çocuk olabilir ya da aradığınız çocuğunuz olabilir; onlarla görüştükten sonra onlar da kabul ederse sizi ekrana çıkaracağız diyoruz. Ekrana çıkarken telefonla bağlanan herkes önden anlaşılmış, izinleri alınmış, konuşulacak konuların ne olduğu bize aktarılmış, arka planda tamamen -asla- herkese eşit mesafeyle davrandığımız, sözleşme bazında onaylanmış bir program olarak ekrana çıkıyoruz. Yani burada kişilik haklarını ihlal etmiyoruz; telefon bağlantısı yapan kişi de bize önden onayı vermiş oluyor, ayrıca, ekrana çıkan kişi de bize önden bu onayı vermiş oluyor. Tabii ki detaylar ondan sonra, onların konuşmasıyla şekillenmiş oluyor. Bir karar masası kuruyoruz, karar masamızın kurulma sebebi de aslında birleştirici ve yapıcı olması. Yani biz günün sonunda "Ekrana çıkardığımız kişileri ayıralım ya da daha çok kavga etsinler de biz de bundan reyting alalım." demiyoruz, o masanın orada bulunma sebebi de budur. Evet, iki üç davamız oldu ama bu davaların hiçbiri kişilik haklarıyla alakalı olmadı, tamamen birbirlerine açtıkları davalar ve biz de bunlara şahit olduğumuz ve aslında birazcık tanık olduğumuz için bize de açılmış davalar. Hukuk tarafını siz benden çok daha iyi...

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Bir soru daha ilave etmeme müsaade eder misiniz?

MAHPERİ ALTUN UÇAR - Tabii ki, lütfen, buyurun.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Şimdi, Zahide Hanım bir örnekten bahsetti. Bir karı koca arasında yaşanan olayın mahiyetini bilmiyoruz fakat her ne ise eşin, kadının programınızdaki açıklamaları neticesinde kocanın çalışmakta olduğu bir büyük markette işine son verildiği... Şimdi, ben daha önce söyledim, ben hukukçuyum.

MAHPERİ ALTUN UÇAR - Evet.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Bir televizyon programı böyle bir işe aracılık edemez. Neden edemez? Çünkü eşler aralarındaki sorunlar yaşanırken eğer bir boşanma sürecine de geçilmişse -aramızda avukatlık tecrübesi olan arkadaşlarımız var- genellikle ruh sağlıklarında belki normal zamanlara kıyasla normal olmayan değişimler ortaya çıkabilir ve bu durumda eşlerin birbirlerine zarar verme duyguları harekete geçebilir. Ve bakın, bir kişinin belki de sadece boşanma sürecinde yer alması sebebiyle işine son verilmesine sebep olmuşsunuz. Bırakın bunun hukuki sorumluluğunu, ahlaken ve vicdanen rahatsız olmadınız mı?

ZAHİDE YETİŞ - Hemen buna cevap vereyim mi ben, bir kadın olarak öncelikle?

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Bir dakika, tamamlayayım.

Çünkü hizmet akdi de kişisel bir akittir ve o hizmet akdi tarafları ancak hizmet akdiyle bağlantılı konular sebebiyle akdi sona erdirebilmeliler. Oysa, ben bir hukukçu olarak Yargıtay kararlarına da yansıyan birçok olaydan -yanlış bir anlamda kayıtlara geçsin istemiyorum ama- özellikle ihanete uğrayan kadınların infial içinde eşlerine zarar verme duygularının harekete geçtiğini ve onların profesyonel hayatlarına zarar verme güdüsüne yöneldiklerini biliyorum. Belki programınızdaki olay bununla doğrudan ilgiliydi, belki değildi ama çok küçük bir olasılık da olsa ahlaken bunların dikkate alınması, hukuken bunların dikkate alınması gerekiyor. Bu kadar incelikli bir düşünce sisteminiz var mı?

MAHPERİ ALTUN UÇAR - Ben konuşmanızdan üstümüze düşen görevi ve almam gereken mesajı not ettim, öncelikle teşekkürler.

Ben isterseniz o vakayı bir anlatayım size ve vicdanen hiç rahatsız olmadığımı, hâlâ bugün bir kadın olarak da aynı şeyi şimdi olsa tekrar yapacağımı söyleyebilirim. Bize başvuran hanımefendi, yaklaşık yedi sekiz sene çok üst düzey, beyaz yakalı bir hanımefendi; mesleğini eşi sebebiyle, eşine ve ailesine kendini adadığı için bırakıyor ve ailesine bakmaya başlıyor, çocuklarına bakıyor fakat bu yedi sekiz sene boyunca da eşinden hem psikolojik olarak hem de fiziksel şiddet görüyor. Bu, hepimizin arasında dolaşan bir beyefendi; belki de birlikte büyük toplantılarda bir araya geldik. Eşi tüm bu süreçte yasal haklarını kullanmaya çalışıyor ama her zaman, yine eşinin -yani, isim veremediğim için söylüyorum- beyefendinin çok üst düzey bir yerde görevli olmasından sebep her defasında bu başvurularını bir şekilde geri çekmek zorunda kalıyor. Ailesine anlatıyor, ailesi başlarda kızlarına sahip çıkmıyor ama günün sonunda aslında ne kadar ağır şiddete uğradığını, ne kadar işkence gördüğünü fark edince ailesi de sahip çıkıyor fakat bu şiddet durmuyor, farklı farklı... Yani, detayları anlatamıyorum, kendi aramızda yaptığımız şeylerden dolayı da anlatamıyorum bu kadar detayı. Günün sonunda hukuki olarak başvurulmuyor.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Peki ama ben ikna olmadım. Neden? Çünkü bir kadından bahsediyorsunuz, o eğitimli kadın bu sorununun iki alanda çözüm bulabileceğini bilir.

MAHPERİ ALTUN UÇAR - Eğer karşısındaki...

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Bu, yargıya intikal eder -yargının işi, sizin işiniz değil- delillerini sunar. İkincisi: Bir psikoloğa başvurur, psikologdan destek alır. Ama bunun bu şekilde kamusallaşması hem kamuya menfaat sağlayan bir husus değil hem bence aile birliğini çok hırpalayan bir durum, kişilerin kişisel haklarını ihlal eden bir durum. Ben "Hiçbir biçimde vicdanım rahatsız olmadı." demenizi de yadırgayarak karşılıyorum.

MAHPERİ ALTUN UÇAR - Saygı duyuyorum. Günün sonunda geldiğimiz durumda kadın haklı çıktı; hem maddi hem manevi hem psikolojik olarak çok ciddi bir şiddet gördü ve hayatına bir dokunuş yaptık. Evet, beyefendi aramızda dolaştı. Günün sonunda aynı firmanın sahibi aradı bizi, "Haklısınız, bu beyefendinin birçok açıkları, yanında çalışanlara da uyguladığı tacizler sayenizde ortaya çıktı ve dolayısıyla da sizin yaptığınız yayınlar sayesinde beyefendi ifşa olmuş oldu." dedi. Yani, ben bunun neresinde yanlış bulabilirim acaba; kadını kurtardığımız için mi -yanında çalışanlar- ifşa olduğu için mi, beyefendinin kimliğini ekranda vermedik ama arka planında ifşa ettiğimiz için mi?

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Yargıya ait bir işe ben müdahale ettiğinizi sık sık duyuyorum.

MAHPERİ ALTUN UÇAR - Yargı çözemediyse...

ZAHİDE YETİŞ - Şimdi, yargının... Sonuçta hepimiz saygı duyuyoruz ve finalde yargı bu işi zaten çözecektir. Belki biz hanımefendiyi dinleyerek biraz daha kolaylaştırmış olabiliriz, bilmiyorum ama bir kadın olarak... Şimdi, burada güçlü kadınlar var, sadece güçlü görünen değil. Şimdi, hukukçu bir hanımefendiyi dinledik; ifade gücünüz bile, söyleyişiniz bile... Az önce bana soru soran hanımefendi... Burada güçlü kadınlar var. Şimdi...

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Affedersiniz, dinlediğiniz, "hanımefendi" dediklerinizin hepsi milletvekili.

ZAHİDE YETİŞ - Tabii, sayın milletvekillerimiz.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Evet, kadın milletvekillerimiz.

ZAHİDE YETİŞ - Aynen. Halkın gücünü de alıyorlar ve biz onlarla gurur duyuyoruz, sonuçta bir kadın olarak ben de gurur duyuyorum. Buralarda olmak ve bu gücü halk adına burada taşımak bence çok önemli ve özel bir şey. Ama şimdi, şunu merak ediyorum: Benim gibi buraya konuşmacı olarak gelebilecek bir meslektaşım var mı acaba? Çünkü sanki ben biraz böyle, günah keçisi gibi seçilmiş de herkes sorularını, her şeyi hazırlamış "Zahide Yetiş geliyor; dur, o zaman programla ilgili ne bulursak hemen soralım ya da bütün programların hıncını ondan çıkaralım." gibi de hissetmek istemiyorum.

Buyurun.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Bunları Televizyon İzleme Araştırmaları Şirketi Genel Müdürü Sayın Güleryüz'e soracağız. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Banu Genç Hanım'a soracağız, bakalım onlar ne diyecekler?

Ben Sayın Selcan Taşcı'ya söz vereceğim ama şunu sorayım yapımcı olarak da Sayın Uçar hem size hem Sayın Yetiş'e: Mesela, sizin programınız reytinglerde ilk 100 program arasına girmezse hatta bırakalım onu, ilk 20 program arasına girmezse bu formata devam eder misiniz?

MAHPERİ ALTUN UÇAR - Kanal devam ettirdiği sürece evet.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Eder mi kanal? Yani bir reyting yarışı da var.

MAHPERİ ALTUN UÇAR - Tabii...

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - İlk 100 bir tarafa, ilk 10'a girme yarışı var.

MAHPERİ ALTUN UÇAR - Şöyle Sayın Cevizoğlu, siz de meslek büyüğümüz olduğunuz için ve arka planı bildiğiniz için söylüyorum: Bir reklam ve gelir gider dengesi var. Bu reklam ve gelir gider dengesi de reytingle ölçülüyor ülkemizde maalesef, belki dünyada da böyle. Dolayısıyla eğer ertesi gün sabah onda reyting raporlarımızı aldığımızda ilk 100'e hatta ilk 50'ye hatta ilk 10'a girmiyorsa en fazla bir ay dayanır, bir ay sonrasında teşekkür ederler.

ZAHİDE YETİŞ - Hatta size şunu da söyleyeyim: Bugün -yani dünün reytingini bugün alıyoruz- bütün kanalların, dizilerin yani milyar dolarlık işlerin hepsini geçerek bu tarz bir programın 1'inci olduğunu söyleyeyim size. 4'üncü program da galiba yine böyle bir program. Benim programım o kadar değil. Benim programım herhâlde ilk 20-30 arasında gidip geliyor, eğer merakınızı giderdiysem, ki siz bunu biliyorsunuz zaten Sayın Cevizoğlu.