KAMİL AYDIN (Erzurum) - Evet, Sayın Bakan Yardımcımız kısaca özetlediler. Benim söz almam nedenim: Türkiye Büyük Millet Meclisinde Libya tezkeresi görüşüldüğünde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ben konuşmuştum. Allah'a şükür tarih bizi mahçup etmedi, kötü senaryolar, kötü beklentiler vuku bulmadı. Bu anlamda gerçekten böylesine güzel bir öngörüyle bu antlaşmaya vesile olanlardan Allah razı olsun, teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum.

Şimdi, bakınız, Libya'yı sadece tek başına, yeknesak bir ülke olarak görmemek lazım. Jeostratejik olarak bir konum itibarıyla da değerlendirdiğimiz zaman, Doğu Akdeniz'in olmazsa olmaz bir paydaşı. Yani Sayın Bakanımız ifade ettiler, bir kere sulhusalah eyledik biz orada, bir kardeş kanı akmasını önledik, bir. Bu çok önemli bir kazanım ve burada da Birleşmiş Milletlerin zaten bizim muhatap alacağımız... Yani Allah korusun, bir demokratik ülkede, düşünebiliyor musunuz, her ülkede olabilecek, bir gece bir grup çıkacak, kendini gayrimeşru, "Ben buranın ortağıyım, ben de burada yetkiliyim, hükümran olacağım." dediğinde bunu tanıma olanağı var mı ya? Böyle bir şey olabilir mi? Burada tanınacak. Evet, iki grup arasında Meclis lağvedilmiş, yok hükmünde. Efendim, dışarıdan bazı güçler tarafından yönetilen bir yapı. Egemenlik iddiasında. Ee, ben onu muhatap mı alacağım? Hayır efendim, ben gerçekten uluslararası anlaşmalarla bağlayıcı hükümler altında olan ve binlerce yıllık devlet geleneği olan bir yapının mensubu olarak -Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini kastediyorum- elbette ki muhatabım legal yapı olacaktır ve böylesine yola çıkıldı ve orada "Fizan'a gidiyoruz, Mehmetçik'imiz şöyle olacak, böyle olacak. İşte, yazıktır, şudur budur. Ne işimiz var orada?" diyenlere gerçekten hem bir... Tarih hükmünü daha önce vermişti, 1911'de Gazi Paşa oraya tebdilikıyafetli 2 defa gitti ve gerçekten onun da amacı orada bağımsız, hür, ayakları üzerinde duran, İtalya'nın, şunun bunun egemenliği altında yaşamayan bir Libya yapısını hayata geçirmekti. Bugün de bizim bu Libya mutabakatı bağlamındaki yegâne nedenimiz, birinci dereceden oradaki, bu, kardeş kanının durması, artı, bunun vuku bulması hâlinde bölgede bir ateş topuna dönüşecek olmasıydı ve inanın, bakın, bu tezkereden sonra, bu mutabakattan, bu anlaşmalardan sonra, çok şükür, bizim orada görevli sivil ya da askerî hiçbir personelimiz çok büyük bir sıkıntı yaşamadı ama en önemlisi, bölgede istikrar temin edildi, Doğu Akdeniz'de artık barış rüzgârları esti ve anlaşmalar peşi peşine geldi. Dolayısıyla, ben gerçekten çok anlamlı buluyorum bu anlaşmayı ve partim adına da çok açık, net bir şekilde desteklediğimizi ifade etmek istiyorum.