KOMİSYON KONUŞMASI

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Hocam, öncelikle çok teşekkür ederim, gerçekten çok büyük zevkle dinledim. Sizi dinlediğimde, önceden kitaplarınızı okuyordum ama artık kitap okuyamıyoruz zaman ve çağın getirdikleri mi diyelim... Mesela, kültür psikolojisini çok önceleri çıktığında okumuştum, o zaman toksik ilişkiler yoktu, sadece "kültür psikolojisi" diye vardı, yanlış hatırlamıyorsam.

PROF. DR. NEVZAT TARHAN - Yok, kültür psikolojisi ilk defa...

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Buna benzer bir, kötülükle ilgili...

PROF. DR. NEVZAT TARHAN - Değerler Psikolojisi vardı, belki orada geçiyor olabilir.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Hatırlayamadım şimdi ama okumuştum çok severek. Şöyle bir hisse kapılıyorum: Şimdi, sosyal medyada da takip ediyorum sizi, çok önemli şeyler, hatta olumsuz şeylerden bahsediyorsunuz ama içimizi ısıtan yani açıkçası beni pozitife, umut ve çare hissiyatına büründürüyorsunuz, bu da sizin herhâlde kendi kişisel özelliğiniz yani çok güzel bir şey.

PROF. DR. NEVZAT TARHAN - Kişisel özellik değil, mesleki bir şey.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Her psikologda yok Hocam.

PROF. DR. NEVZAT TARHAN - Mesleki sorumluluk, onu söyleyeyim. Karamsar olmaya hiç lüzum yok çünkü biz neleri aşmış bir milletiz yani Kurtuluş Savaşı'nı yapmışız, neleri yapmışız. Onun için, bizim böyle bu olaylar karşısında karamsar olmamız, tamamen o da bir propaganda.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Evet.

Gerçekten o verdiğiniz hissiyat bence çok kıymetli ve dediğiniz gibi inşallah her şeyin, zorlukların üstesinden geliriz.

Şimdi, siz dediniz ki -Başkanımız burada değildi bunu söylediğinizde- daha önce de komisyonların toplantılarına katıldım. Biz daha önce de şiddete yönelik komisyonlar kurduk. Bu komisyonlar sonrasında bize bir öneriniz oldu, neler yapılmış diye raporlama yapılabilir mi şeklinde. Bu bence çok kıymetli ve bununla ilgili mutlaka biz -zaten biz de konuşuyorduk kendi aramızda- gerekeni yapacağız ama acaba şunu söyleme imkânınız var mı? Şimdi, bu Komisyona yönelik yani yine bir Komisyon var, ismi biraz belki farklı olabilir, içine farklı şeyler katılmış olabilir; artık öncelik olarak gördüğünüz, bizim Komisyonda öncelememiz gereken, üzerinde durmamız gereken en kritik konular mesela neler olabilir? Raporlarımızda yer alması gerektiğini düşündüğünüz konular neler olabilir? Bununla ilgili bize ipuçları verir misiniz, yönlendirme yapabilir misiniz? Bence çok önemli ve dünkü hocamıza da aynı şekilde sormuştum ben. Buna ihtiyacımız var, şahsen ben öyle düşünüyorum çünkü gerçekten çok geniş bir konu, çok fazla sebepleri, sonuçları, süreçleri ilgilendiren konular, birbiriyle bağlantılı konular çok fazla; bu anlamda destek olursanız çok iyi olur.

Kitaplarınızda özellikle aile konusunu çok önemsediğinizi görüyorum ve gerçekten çok doğru buluyorum. "Son Sığınak Aile" o kadar önemli bir cümle ki. Bu gerçekten öyle çünkü anlattığınız kadarıyla da "Aslında, boşanmaların artması ileride bir nevi şiddetin, bireyselleşmenin, olumsuz anlamda bireyselleşmenin sonuçlarını doğuracak." diyorsunuz.

Dinlediğimden çıkardığım şey şu: Biz şiddete baktığımızda, her türlüsüne, kadına yönelik şiddete de baktığımızda temel sebep kötülük. Bu, gerçekten beni "Aa, buldum." der gibi hissettirdi çünkü bazen bakıyorsunuz... Mesela dün bir hocamız vardı, kıymetli bir hocamız; bazı konularda gelenekleri sorumlu tuttu. Yani ben dün gece uyuyamadım o söylediklerinden dolayı, hocamı bir daha görürsem söyleyeceğim. Ya, bu çok büyük bir haksızlık bence. Bir dededen bahsetti mesela, dedenin torununu ısırmasından bahsetti. İşte, bunun, annenin ona sesini çıkaramamasından, babanın baskısından korkmasından dolayı olduğunu ya da bu gibi şeyler söyledi.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Ne yapalım?

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Bu gelenekle nasıl açıklanabilir yani ben bunu gelenek olarak görmüyorum, görmek istemiyorum çünkü dedelerimiz, bizim dedelerimiz böyle hep güzel yani güzel şeyler bırakan... Tabii ki vardır içlerinde ama bu kötülüktür aslında. Yani bu dede kötü bir dededir, kötü insandır aslında; bu kötülüktür.

Peki, ne yapacağız? Yani bu kötülük için ne yapacağız? Nasıl kazıyacağız? Benim çocuklarım var, burada arkadaşlarımızın var. Mesela çocuklarımızın içine bu kötülüğün yerleşmemesi için çok böyle temelden, çekirdekten, kökten ne yapmalıyız? Bunu mesela bize söylerseniz ben çok mutlu olurum. Yani şöyle düşündüm: Bu adam ya da bir koca, bir eş eşine şiddet uygulamayacaksa ve kötüyse ya annesine uygulayacaktır, babasına uygulayacaktır, yaşlı; hiçbir şey yapamıyorsa köpeğine uygulayacaktır ya da sokaktaki bir hayvana uygulayacaktır ya da bir ağaca uygulayacaktır. Kötülük böyle bir şeydir diye düşünüyorum.

Sözlerimi bitiriyorum, Aile Yılı'ndayız, Aile Yılı'yla ilgili ne söylemek istersiniz? Bizlerden sivil toplumda görevleri olan arkadaşlarımız da var veya Meclis olarak ne yapmalıyız? Neyin üzerine gitmeliyiz, neler yapmalıyız Aile Yılı'nı güzel değerlendirmek için.

Çok teşekkür ederim.

PROF. DR. NEVZAT TARHAN - Ben teşekkür ederim güzel sorunuz için.

Şimdi, o ilk bölümde sorunuzu söylediniz, ben 4'üncü şiddet komisyonuna katılıyorum yani 2007, 2016, 2021 ve bu sene katıldım. Baktım, Komisyonun eski raporlarını inceledim, Meclis Kanunlar Dairesinde var, onların da bazılarını indirdim, baktım. Sonuçta ŞÖNİM'ler kurulmuş, bazı önlemler alınmış, 6284 çıkmış, birçok şey yapılmış fakat hep kısa vadeli kalmış. Buna karşı bu Komisyonda ne yapılabilir, bir de kamu otoritesi buna karşı ne yapıyor yani bu kadar emek veriliyor; bu, bir dosya olarak kalıyor mu bir kenarda, yoksa bu eyleme geçiyor mu, uygulamaya geçiyor mu? Kamu otoritesinin bu konuda muhakkak takipçi olup bu konuda yeni projelerle... Çünkü bu projeler bitiyor, başka projeler; o projeler adacıklar oluşturuyor, toplumu rehabilite ediyor yani toplumda bizi iyileştirecek değerlerin yeniden inşasına ihtiyaç var. Onun için, muhakkak buna yatırım yapmak gerekiyor. Yatırım yapıldıkça o konu besleniyor, büyüyor, kötülük azalıyor yani şiddet azalıyor, yanlışların minimize edilmesi mümkün oluyor. Bu nedenle, bu karar vericilerin bunu önemsemesi gerekiyor yani kültür politikalarını belirlerken eğitim ve kültür politikalarının, bu önem ve önceliklerin yeniden revize edilmesi gerekiyor. Bu çalışmalar sadece dosyada kalmamalı, rafta kalmamalı çünkü mesela, şu anda bu Şiddet Komisyonundan çıkan raporların bundan sonra daha iyi, orta, uzun vadeli olabilmesiyle ilgili, adımlar atılmasıyla ilgili takipçi olunması gerekiyor burada. Yani tıpta 3T vardır; teşhis, tedavi takip. Teşhisi yaparsın çok güzel, bir tedavi de yaparsın güzel ama takibi yapmazsan hastalık tekrar nüks eder ya da ilerler. Bizim toplumumuzda biliyorsunuz takip sorunu var. Onun için, takip konusunda -o şiddet komisyonlarının yaptığı- kamu karar vericilerinin, kamu otoritesinin bu konuda muhakkak bir şeyler yapmasını sağlamak gerekiyor.

Aile Yılı ilan edilmesi aslında çok güzel. İnşallah, dolu dolu geçer, faydalı olur. Bu istatistiklerin getirdiği bir nokta, Aile Yılı ilan edilmesi. Tabii, ben bu meslekten olduğum için yaranın öncüllerini yirmi sene önce, otuz sene önce de fark ediyorum. Ya, burada bir problem büyüyor, bir yara büyüyor, bu ileride kansere dönüşecek, bu kötü olacak. Bunu önlemek için kendi çapımda çalışmalar yaptım, hatta mesela pozitif psikoloji konusu... Ben psikiyatristim, niye koruyucu ruh sağlığıyla ilgileniyorum? Aslında hastalık, tedaviyle uğraşmam lazım benim, hatta onun için rahmetli olmuş hocalarımızdan birisi dedi ki: "Ya, Nevzat da öyle kitaplar yazıyor ki kendine gelecek hastalar azalacak." Yani öyle demiş, hakikaten hasta olmasın diye kitap yazıyorum ben, yazmışım daha doğrusu, ben de farkında değilim çünkü baktım problem var, onlara yönelik yapmaya çalıştım. Öyle bir durum oldu ama bu, işte, ailede de aynı şekilde. Bakıyoruz birçok problem geliyor.

Şimdi, klasik psikiyatri şöyle diyordu: "Ailede problem var, toplumda problem var. Bu dış gerçeklik bizim işimiz değil, biz hastayla ilgilenelim." Bu psikanalizin eski öğretisiydi, şimdi çok minimize oldu, az kullanan var bunu. Buna "dış gerçeklik" deyip dışarıda hastanın annesi ağlıyor, ilgilenmiyor "Ben hastalıkla ilgileniyorum." Hasta gene onun yanına gidecek ondan sonra. Bunu şu anda Fransa'daki psikiyatrist de söylüyor hâlen psikanalizle uğraşanlar. Hâlbuki o dış gerçek. Bütüncül tedavi yani koruyucu tedavi de önemli, müdahale de önemli, sonrası da önemli.

Aileye bir hastayı tedavi eder gibi yaklaşmak lazım. Aile şu anda ciddi şekilde toplumu ayakta tutan tek ayak. Anadolu kültürüyle o son orman görselini göstermemdeki bir şey de o, aile sigortası yani... Şimdi, bizde aileden birisi batsa ailedeki diğerleri yardım ediyorlar, yardım etmesiyle o kişi intihar etmekten kurtuluyor, bir şekilde nefes alıyor, kurtuluyor ama Batı'da intihar ediyor, hatta Batı'dan gelip de bizim aile sistemimizi inceleyen sosyal çalışmacılar, sosyologlar bakmışlar ki: "Ya, bu geniş aile de değil, çekirdek aile de değil." Hatta şöyle bir tanım koymuşlar: "Ya, Türkiye'deki aile sistemi çekirdek aile konfederasyonu." Konfederasyon gibi olmuş da. Aynı apartmandalar, ayrı evdeler ama çocuklar beraber büyüyor, amca, hala, dayı ve teyze çocukları yani aile apartmanı gibi. Herkes çekirdek aile gibi gözüküyor fakat aynı zamanda geniş aile. Bu, kendi bulduğumuz bir arabesk çözüm ama çok faydalı, çok iyi ancak bu da gidiyor şu anda, zarar görüyor. Yani şu anda yeni kuşaklar ciddi şekilde aileden soğudu. Devlet tarafından bunun farkına varılması çok önemli. Mesela 6284'te onarılması gereken bir şey burada.

Sayın Bakanımızla Gaziantep'te Aile Akademisini kurduk biz. Biz Gaziantep'e gittik, orada psikologları eğittik, yetiştirdik; bu bizim aile projesiyle Fatma Şahin Bakanımız Aile Akademisi diye akademi kurdu. Oraya gelenlerin hukuki danışmanı var, manevi danışmanı var. Boşanmak için gelenlerin bütün problemini çözüyorlar, gidiyor buradan. Öyle bir sistem kurdu Aile Akademisi. Yalnız orada gayriresmî yapılan bir iş var, aile ara buluculuk sistemi. Aile ara buluculuk sistemini şu anda 6284 gereksiz görüyor. Hâlbuki, mesela ticarette ara buluculuk sistemi yüzde 70-80 azalttı mahkemenin yükünü; kirada çıktı, azalttı; ailede de çıkması gerekir. Aile ara buluculuğu yönünden bir şey yapmazsak -biz Aile Yılı ilan etmişiz- kendimizi kandırmış oluruz.

Aile ara buluculuğu şu anda aile problemlerini çözmekte kısa vadede çok iyi sonuç verecek ve çok güzel bir pilot çalışma Gaziantep örneği. Ben gördüm, devlete -o ilk bölümde de konuşmuştuk- çok sosyal çalışmacı, psikolog alındı, var fakat bunlar şu anda masabaşı çalışıyorlar. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı sosyal yardım bakanlığı olarak çalışıyor. Yapıyor, sosyal yardım önemli, yardım dağıtsın ama ana işi o değil. Sosyal yardım bakanı değil, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı yani o gençlerin sahalara yayılması lazım, sosyal çalışmaların sahada olması lazım, problemli ailelere gitmesi lazım, onlarla konuşması lazım. Yani bunlarla, alınan elemanlarla ilgili aksiyon zayıf bizde, Aile Yılı'nda aksiyon eylem planı yapılması lazım, aksiyona geçilmesi gerekiyor.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Bir katkıda bulunayım Hocam. Geçenlerde Cumhurbaşkanımız Adalet Reformu Stratejisi'ni açıkladı. Önümüzdeki dört yıllık bir stratejik plan bu, bunun içinde aile ara buluculuğu sistemi de var; bu, dâhil edildi, açıklandı resmen.

PROF. DR. NEVZAT TARHAN - Çok güzel, yani olduysa harika. Ben bunu duymamıştım, herhâlde gözümden kaçmış. Yani bu varsa Aile Yılı hedefine ulaşmış olur.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Asuman Erdoğan Başkanımızın sözüne katkıda bulunmak için şunu sormak istiyorum: Yani biz şiddetin kaynağını nerede bulacağız? Nasıl çözeceğiz? Şiddetin binbir türlü kaynağı var. Yani "Ontolojik olarak kötülük yok edilemez." dediniz. Peki, biz mümkün olduğu kadar çözmeye çalışacağız bunu, önereceğiz. Yani "Bu rapora şunu da koyalım." dediğiniz ne var? Bu aile ara buluculuğu zaten -dediğim gibi- açıklandı. Bunun dışında "Türkiye'de şu yapılsın." dediğiniz ne var mesela?

PROF. DR. NEVZAT TARHAN - Şu kitap, Mutluluk Bilimi, 9'uncu sınıflara yardımcı ders kitabı. Bunun içerisinde çeşitli modüller var, bunu Millî Eğitim Bakanımıza da gönderdik. Bunu, biz, 20 kadar psikolog beş sene oturup çalıştık, kendi kültürümüze uygun modüller yaptık. Modüllerde neler var? Bütün yardımcı ders kitabı programına yani Millî Eğitim Bakanlığının usulüne göre... Şimdi, insanın anlam ve amaç arayışı var, gençliğe ilk adım, kendini tanıma... Bu kitabı yardımcı ders kitabı olarak Millî Eğitim Bakanlığı tavsiye etsin.

PROF. DR. AYLİN GÖRGÜN BARAN - Bence bunu önerelim.

PROF. DR. NEVZAT TARHAN - Emin olun, kötülükle mücadelede "Şiddet böyle kötüdür." deyip şiddet öğretileri anlatmak yerine, üniversite olarak biz bunu karşılıksız olarak...

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - "Okullara tavsiye edilebilir." diyorsunuz.

PROF. DR. NEVZAT TARHAN - Tavsiye edilebilir. Tavsiye edilirse, rehber öğretmenlere, RAM'lara, hatta RAM'larda eğitici eğitiminde formatör yetiştirmeye de destek olabiliriz. Yani çocuklar bu eğitimi alsınlar, şiddete başvurmadan gençler problemlerini çözer. Bu, orta vadede sonuç verir bununla ilgili. Ailedeki şiddeti önlemek için de o Gaziantep örneğini somut örnek olarak aile akademilerinin şey yapılması... Şehirlerde kurulursa orada çünkü şeyde de yani bütün problemi olanlar... Belediyenin kontrolünde de yapılmış ama aslında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı aktif. İstanbul'da da onunla ilgili, Bakanımızın talimat verdiğini duydum ben. Ama devletin buna bütçe ayırması gerekiyor yani bu konuya bütçe ayırması gerekiyor. Eğer bu aileyle ilgili konuda bütçe ayırmazsa yarım kalır. Yani, bu bütçe almak işe almak değil yani bu konuda saha çalışmalarına bütçe ayrılması gerekiyor. En çok kritik bilgi, öfke yönetimi mesela, dürtü kontrolü, bütün kötülükler buradan çıkıyor işte.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - "Eğitim" diyorsunuz sonuç olarak.

PROF. DR. NEVZAT TARHAN - Tabii, aslında bu eğitim ama şey tarzındaki, klasik. Yani şu anda "Kötülükler kötüdür." diye anlatmak yerine iyilikleri artırma tarzındaki eğitimle başlamak gerekiyor, buna başlanmazsa beş sene, on sene sonra aynı şeyleri tekrar konuşmak durumunda kalırız.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Sevda Erdan Kılıç Vekilime söz vereceğim ama şunu ekleyeyim: Asuman Vekilimin söylediği dede vakası, dün anlatılan. Şimdi, toplum öyle bir hâle geldi ki ifrat ile tefrit arasında kaldık, sıkıştık; orada bir zıtlık, bir düaelite var. Şimdi, bazı olayları görünce, birçok ailede çocuğa dokunmama olgusu çıktı, "Aman, çocuğa dokunmayın!" insanlar torununu, çocuğunu sevemez hâle geldi. Böyle bir paradoks olabilir mi? Yani, birisi çocuğunu, işte, dede çocuğunu ısırmış, o vaka anlatıldı dün ama öteki dede ısırmıyor. Yani torunu dededen uzak tutma olayı çıktı, olgusu çıktı, babadan uzak tutma, çocuğa dokunmama. Böyle bir şey olabilir mi? Dokunmak zaten şifa değil mi? Hani, sizin alanınızda -tereciye tere satmayalım ama- transaksiyonel analizde "duygusal okşanma" diye bir kavram var. İnsanları duygusal olarak övmek. Siz de diyorsunuz, burada yazmışsınız "Övgü fakiriyiz." diye, eleştirmede cömertiz ama övgüde cimriyiz. Şimdi, biz insanlara hem övgümüzü esirgeyeceğiz hem dokunma duygumuzu körelteceğiz, öteki adam kötülük yapıyorsa burada yüz binlerce insanı nasıl kötü olarak algılıyoruz da "Çocuğa dokunma, toruna dokunma!" Bunu nasıl aşacağız?

PROF. DR. NEVZAT TARHAN - Çok teşekkür ederim, ben orayı konuşurken atlamıştım.

Şimdi, dokunma şöyle; sevgi dillerinden biri, biri de fiziksel temastır.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Sarılıyoruz işte, hani yaraları sarmak gibi bir şey.

PROF. DR. NEVZAT TARHAN - Sarılmak tabii ya, bu sevgi dili. Oksitosin salgılıyor beyin fiziksel temasla. Yani anne-çocuk ilişkisinde düşünün, anne ve çocuğun o yakın, yapış yapış ilişkisinde beyin oksitosin salgılıyor, o bağı düşünün ve mutluluk hormonlarından biri bu beyindeki.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Ana kucağı yani sonuçta.

PROF. DR. NEVZAT TARHAN - Yani, şimdi, kadın beyni ile erkek beyninin de öyle bir farkı var. Yani, burada, özellikle erkek görsel olarak uyarılıyor, kadın fiziksel temasla uyarılıyor cinsel anlamdaki uyarılmada da. Onun için, fiziksel temas böyle beyni aktive eden bir şeydir, dokunmak. Kötü örnekler var diye, bir tane kötü örnek var diye 8-10 tane iyi örneği yasaklamak da olaya paranoit yaklaşmaktır. Yani, niyet okumak var burada, toplumda çok olan bir şey, niyet okunuyor. Yani, onun için, kötü örneği alıp genelleyip "Bütün toplumumuz böyle." dememek lazım. O konuda biz Batılılardan çok daha iyiyiz yani sevgi ifadesi yönünden.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Başkanım altını çizince hemen aklıma geldi Hocam, sizin bir kitabınızdaydı ya da dinledim, bilmiyorum, bir danışmanınız var, bir genç kız; evleniyor, bir eve geliyor ve muhafazakâr bir aileden gelen bir genç kız. Yani, normalde, yetiştirilme şekliyle çok düzgün yetiştirilmiş işte ama kayınvalidesinden nefret ediyor. Hatırlıyor musunuz?

PROF. DR. NEVZAT TARHAN - Evet.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Kayınvalidesine inanılmaz bir kötülük besliyor ve onu yani mesela ben de... Çözülmez bir hâle geliyor. Yani, baktığınızda, her şeyiyle mükemmel ama kayınvalidesine...

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Kayınvalidesinin bir kadın olduğunu vurgulayın ama yani hani "kadına şiddet" diyoruz ya, yani kadının kadına şiddeti.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Bilmiyorum yani doğru mu anlattım ama böyle bir vaka...

PROF. DR. NEVZAT TARHAN - Doğru, doğru, öyle örnekler çok var, onu anlatıyoruz, doğru.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Orada, mesela, şey...

PROF. DR. NEVZAT TARHAN - Burada toplumsal ön yargılar var. Şimdi, orada, evlilik olgunluğu olan bir kimse yapmaz onu. Yani, evlilik olgunluğu, evlilikten önce... Mesela Aile Yılı'nda yapılacak en önemli şeylerden biri evlilik olgunluğu ölçeğini evlenmeden önce belediyeler zorunlu tutsunlar; 20 maddelik bir ölçek. Ben dünyada o ölçek var mı diye araştırdım; Kastamonu Üniversitesi, Karatekin Üniversitesi çok güzel geçerlilik güvenliği yapmış, 20 soruluk çok güzel bir ölçek. O ölçeği alıp evlilik olgunluk ölçeğine uygulasınlar; o evlilik olgunluk ölçeğinde evliliğe hazır olmadan bir kimsenin evlenmemesi şey yapılıyor yani evlenmesi sakıncalı oluyor ama o ölçeği doldurduğu zaman farkındalık oluşuyor "Ya, evlilik buymuş." diyor. Yani şu anda bizim evlilikte çok gördüğümüz gecikmiş ergenlik var, uzamış ergenlik var; kişi evli ama evliliğe hazır değil. Bu örnekler var. Eski sevgilileriyle bekârlığa veda partisi yapıyor. Bunun üzerine İzmir'de bir haber oldu, gazetede okudum ben; bir gün sonra nikâhı var, bekârlığa veda partisi yapmış, eski sevgililerini çağırmış.

SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) - Neyi kaçırdıklarını görsünler diye Hocam.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Bekârlığa veda partisi de aslında bizim geleneğimizde olmayan bir şey, tamamen Amerika'dan ithal edilmiş bir şey.

SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) - Bizde kına gecesi var yani ona bakarsak.

PROF. DR. NEVZAT TARHAN - Kına gecesinin fonksiyonu o zaten.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Şimdi, Amerika'daki gibi böyle ertesi günü hatırlayamayacak kadar sarhoş olmalı.

PROF. DR. NEVZAT TARHAN - Kültürel emperyalizmin sonucu bunlar.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Kına geceleri de artık naylonlaştı. Eskiden evde aile arasında böyle güzel, nezih bir şeyken şimdi gelenekten o kadar uzak, böyle naylon acayip partilere dönüştü, şaşaalı.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Razıyız Hocam, evlensinler de vallahi kına gecesi naylon mu olur, hiç önemli değil!