KOMİSYON KONUŞMASI

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Araya gireceğim, kusura bakmayın.

Geçen hafta Hacettepe Üniversitesinden Aylin Görgün Hoca vardı, Nevzat Tarhan Hocanın koyduğu bir anketle ilgili bir anlaşmazlık oldu, hatta bizim geçmişimizde de var. Şöyle söylüyordu hocalarımız, hatta Aylin Hoca da aynı şey söyledi, dediler ki... Batı ülkeleri ile Türkiye'yi karşılaştıran bir anketti, o ankette Türkiye'nin kadına yönelik şiddet oranı daha düşük çıkmıştı. Biz de mesela bazı anketlerimizi ortaya koyduğumuzda arkadaşlarımız da o yönde, bu anketin doğru yansıtılamayacağını çünkü Türkiye'deki kadınların şiddet konusunda doğru cevap vermeyecekleri gibi bir şey söylediler. Siz diyorsunuz ki "DSÖ'nün anketini Türkçeye çevirdik, yayınladık." Sizce bir araştırmacı olarak, bir akademisyen olarak bu nasıl yorumlanmalı? Yani biz tutup o çıkan sonuçları arkadaşlarımızın ya da Aylin Hocanın dediği gibi "Doğruyu söylemiyorlar, saklıyorlar." diye mi bakarız yoksa "Bu bir bilimsel veridir, neyse odur, onu konuşuruz." diye mi bakarsınız? Şimdi, mesela çıkacak şeylerde şunu söylüyorlar: "Doğu'da şiddet daha düşük gözüküyor, kadınlar söylemiyor, kadınlar bunu gizliyor." ama ben de şuna katılıyorum ki bence belki de yapılacak şeylerde, bundan sonraki anketlerde, çalışmalarda biraz daha belki de kültüre göre, topluma göre sorular sorulmalı ki cevabı doğru alalım çünkü biliyorsunuz, mesela, Batı'da sorduğunuzda kadın "Evet, eşim..." ya da "Birlikte yaşadığım kişi bana bunu yapıyor." diyebiliyor rahatça ama Türkiye'de söyleyemeyebiliyor gibi bir sonuç çıktı. Bu konudaki fikirlerinizi merak ettim Hocam.

DOÇ. DR. İLKNUR YÜKSEL KAPTANOĞLU - Aslında ben bu etik ve güvenlik konularını biraz o yüzden anlatmak istiyorum çünkü siz neyi tanımlarsanız ona dair bilgi alırsınız ve nasıl sorarsanız ona dair bilgi alırsınız. Dünya Sağlık Örgütünün yaptığı şey, dünyada bu alanda çalışma yapan bütün akademisyenleri bir araya toplayıp... Inter Agency Group diye bir grupları var ve on yıllık bir çalışma var. Bu nasıl bir çalışma oluyor? Orada acaba şöyle mi sorsak? Bu sorduğumuz soru... Mümkün olduğu kadar standartlaştırma yoluna gidiliyor ve kültürel olarak da farkındalık nasıl? Mesela partner konusu... Ben Türkiye'den giden birisi olarak partnerle ilgili şey oluyordu, bizde partner -şimdi belki öyle ama- 2008 için o kadar da çok şey değildi, o yüzden "eş" ve "birlikte olunan kişi" gibi çevirdik. Yani kültürel farklılıkları da gözeterek mümkün olduğu kadar standart bir soruyla sahaya çıkmak gerekiyor ama soruların biçimi, nasıl yönlendirildiği çok önemli; en önemli konulardan biri de kimin nasıl sorduğu. O yüzden biz on beş günlük bir eğitim yapıyoruz -her iki araştırmada da bunu yaptık- çünkü evet, siz gidip hızlı hızlı sorarsanız... Böyle çok da yoğun oluyor çünkü bu soruların şeyi, hani kurduğunuz ilişkiyle de biraz alakalı ve bizim araştırmanın sonuçlarında -rakamları da söyleyeceğim- kadınların birinde yüzde 44'ü, birinde yüzde 49'u daha önce kimseyle bunu paylaşmamış, yaşadığı şiddet olayını. Bizimle nasıl paylaşıyor? Çünkü nasıl ilişki kuracağını, bu konuda nasıl duyarlı olması gerektiğini anlatıyoruz biz on beş gün boyunca, sınıf içinde eğitimler yapıyoruz; arkasından pilot testler uyguluyoruz yani biz Dünya Sağlık Örgütünün sorularını olduğu gibi kullanmadık, çevirdik; Türkçeden bir daha İngilizceye çevirdik, bir "back translation" yaptırdık yani 2 kere kontrol ettik; sonra enstitü ekibi olarak sahaya çıktık, sahada denedik, anlaşılmayanların üzerinden bir daha çalıştık; sonra ekibe on beş günlük bir eğitim verdik, sonra onlarla tekrar sahaya çıktık, onları gözlemledik ve sahada neyin ne kadar anlaşıldığı konusunda önemli bir bilgi edinip ondan sonra ilerledik. Bu anlamda ben 2008 ve 2014 araştırmalarının akademisyen olarak yani bu alandaki çalışmaların içinde yer almış birisi olarak, Dünya Sağlık Örgütünün de onayladığı şeyler olarak arkasında durduğumu söylemek isterim. Ama tabii ki sormanıza göre değişir, siz gidip de "Peki, siz fiziksel şiddete maruz kalıyor musunuz?" "Siz bağımlı mısınız?" diye sorarsanız alacağınız cevap genellikle "Hayır." olur. O yüzden de zaten etik kurallarından biri de bu. Şiddetle ilgili soruları şiddeti tanımlayarak değil de eylemler bazında sormak gerek.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Bu soruları soran arkadaşların eğitimi psikoloji mi?

DOÇ. DR. İLKNUR YÜKSEL KAPTANOĞLU - Hayır, soruları soranlar daha çok sosyal bilimlerden olan üniversite öğrencisi çünkü böyle illa psikolog olmasına gerek yok bir araştırma yapacağı için ve özellikle de nitel çalışma değil, nicel çalışma için bunu söylemek lazım. Bizim onlara verdiğimiz eğitim zaten hem kadına yönelik şiddeti hem cinsiyet eşitliği hem nasıl iletişim kurulacağı konusundaki eğitimleri içerdiği için psikolog olmadan ama duyarlı olduklarını söyleyebilirim, duyarlı olmaları için uğraşıyoruz diyeyim en azından.