Komisyon Adı | : | (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
Konu | : | YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Profesör Doktor Naci Gündoğan'ın, yükseköğretimdeki kadın akademisyenler ve kadın öğrencilerle ilgili veriler, üniversitelerdeki kadınlarla ilgili çalışmalar, kadına şiddet veya bu çerçevede değerlendirilebilecek karşılaşılan bazı olaylar ile bunlara yönelik tedbirler hakkında sunumu |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 04 .02.2025 |
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Ben de altını tekrar çizmek isterim. Verdiğiniz rakamlar bence çok umut verici; kız çocukları olsun, kadınların akademik hayattaki yerleri. Belki yeterli değil, daha iyi olacağını düşünüyorum ama bence toplumun birçok kesimine baktığımızda gerçekten umut verici olduğunu düşünüyorum. Bunda da şunun altını çizmek gerekiyor: Gerçekten Türkiye, maalesef kadınların belli bir kesiminin engellendiği bir dönemden geçti yani aslında elindeki kaynakların bir kısmını kullanmaktan vazgeçtiği bir dönemden geçti. O dönem bitti ve şu anda onun gösterdiği bir... İlk başta üniversitelerde göreceğiz zaten bunu, daha sonra bence üniversiteden sonra da... İlk orada görmemiz çok kıymetli, çok önemli. Bir de üniversite sayısının artırılması, biz muhalefet tarafından çoğu zaman eleştiriliyoruz aslında ama üniversite sayımızın artması da aslında bu rakamlar da çok önemli, eğitimde fırsat eşitliği açısından çok önemli. Özellikle kız çocuklarının eğitime ulaşması, üniversite okuması için Türkiye'nin her yerinde üniversite açılması çok kıymetli. Bu anlamda da Sayın Cumhurbaşkanının gösterdiği çabanın bence sonuçlarını da aldığımızı düşünüyorum.
Ben samimice şeyi söylemek istiyorum. Ben akademik anlamda çalışmak isteyen biriydim ama gördüğüm örnekler öğrencilik yıllarımda benim moralimi bozan örneklerdi çünkü biliyorsunuz Aile Yılı ilan edildi Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından. Akademik hayatı olan kadınların -daha önce genetik mühendisi bir hanımefendiyle tanışmıştım, o da söyledi bana- çok iç açıcı değil yani aile kurmak, çocuk yetiştirmek açısından maalesef şartlar çok uygun değil. Çok çalışmanız gerekiyor. Çalışırken çocuklarınızı yetiştirmeniz çok zor.
Hocam, ben sizden şunu rica ediyorum: En azından siz üniversitedeki akademisyen hocalarımız olsun, istihdam ettiğiniz kadınlar olsun, hangi kurumda olursa olsun -memurunuz ya da başka- onların hayatlarını çocuk yetiştirmeleri, aile hayatları açısından kolaylaştıracak tedbirler alamaz mısınız? Mesela, kreşler, çok büyük potansiyel üniversiteler. Biliyorsunuz, mesela üniversitelerin vakıf kolejleri var, okulları var, Ankara'da bir sürü var. Onlar çok gerçekten başarılı. Mesela o anlamda kadınlarımızın çocuklarını daha -yani akademisyen kadınlarımızın, anne akademisyenlerimizin- rahat götürebilecekleri belli kolaylıklar sağlanacağı şartlar olursa eminim sizin söylediğiniz hani "Başvurular yok." diyorsunuz ya, hani çok talip de olmuyorlar diye, ona bile çözüm olur diye düşünüyorum. Bir de taşradaki üniversitelerimiz, taşradaki yüksekokullarımızla ilgili de özellikle kız çocukları geldiklerinde mesela barınma anlamında biz bunu dile getiriyoruz. Ayaş için bahsedeceğim mesela, benim ilçem. Orada, mesela bir yüksekokulumuz var, çok kaliteli eğitim veriyor yani istihdam açısından da çok mutlu çocuklar orada ama yurt için inanılmaz çaba harcadık, yurdu açtık ama kız çocuklarımız için yeterli değil. Yani bunlar bence göz önünde bulundurulursa bu rakamlar çok daha güzel rakamlara ulaşır diye düşünüyorum.
Çok teşekkür ederim.
ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Bölmek istemiyorum ama benim Genel Kurula gitmem lazım, devam ederseniz yine geleceğim. Teşekkür ederim.
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Burada kalmanız bizim lehimizeydi, hem konuşurdunuz hem de Genel Kurulda sizin sayınız bir eksik olurdu.
Sayın Başkanım, buyurun.
YÖK BAŞKANI PROF. DR. EROL ÖZVAR - Şöyle: Tabii, akademisyenlerimiz var ama bir de idari personelimiz var yani üniversitelerde çalışan sadece erkek değil, kadın idari personelimiz var. Yani memur, şube müdürü, daire başkanı gibi. Onların da hakikaten bu açıdan bakıldığında yani ailelerinin devamı, evlatlarının yetiştirilmesi noktasında üniversitelerimizde şöyle çözümler var: Üniversitelerimizin bir kısmı eğer eğitim fakülteleri bünyelerinde bulunuyorsa bu kreş hizmetlerini veren birimler açıyorlar ve bunun bir kısmı döner sermaye üzerinden, bir kısmı başka bir işletme yoluyla çalışanlarının çocuklarının eğitimine destek oluyorlar. Bunu söyleyebilirim sizlere. Bunun dışında, tabii, ilgili bakanlıkların, üniversitelere yakın-uzak açmış olduğu birimler var biliyorsunuz, oralardan istifade ediliyor çünkü bu sadece Yükseköğretimin yapabileceği bir şey değil. Çocuklarının bakımını yani akademisyenlerin çocuklarının bakımını üstlenebilmek başka bir kapasiteyi gerektiriyor hem idari anlamda hem mevzuat açısından bakıldığında ama şu olabilir: Yani master, doktora yapan kadınlar hakikaten eğer hele bir de evlenmişlerse hem bir açıdan geçim sıkıntısı, bir açıdan çocuk yetiştirme, bir açıdan eşlik, bir açıdan akademisyenlik belki de doçentlik ve profesörlüğe doğru biraz azalmanın, geçmişte azalmanın sebeplerinden bir tanesi de bu belki yani doçentlik ve profesörlük seviyesinde biraz hızlarının yavaşlaması bu sorumlulukların da etkisiyle büyük bir ihtimalle yaşanıyor.
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Başka bir şey daha var, ben size daha sonra anlatırım ya da şimdi söyleyeyim bu yavaşlamanın nedenini.
YÖK BAŞKANI PROF. DR. EROL ÖZVAR - Buyurun.
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Şimdi, Sayın Hocam, dünyada olmayan bir uygulama var. Dünyada yok derken iddialı, yanlış varsa siz düzeltirsiniz. Şimdi, doçent olduktan sonra beş yıl profesörlük için beklemenin bir anlamı bence yok. Diyoruz ki: Amerika'da 26 yaşında profesör oldu. Şimdi, doçentlikte bekleme süresi yok yasal olarak ama ortalama bir teamül var, en az beş yıl doktor öğretim üyesi oluyor, teamülen beş yıl sonra doçent rayına giriyor akademisyenler. Doçent olduktan sonra beş yıl beklemenin bir anlamı yok. Biz asker değiliz ki, mesela, ben de doçent olduğum için söylüyorum. Bizim rütbemiz nedir? Bilgimizdir. Gene üniversiteler, bilgi, akademik ölçüler olması gerekir ama efendim, "Beş yıl bekleyeceksin." ne demek? Yani iki yılda da akademik puanlarını toplayabilir bir insan. Her üniversitenin profesörlük kriterleri zaten birbirinden farklı. Hacı Bayram Veli Üniversitesine bakıyoruz, "Bilmem kaç tane akademik çalışma olacak." veya "TÜBİTAK ödülü alırsa onların yerine geçer." diyor. Bir başka üniversitenin şartı başka. Yavaşlamanın nedeni bu olabilir. Ben konumuzun dışındaki bunları daha sonra siz de sohbet ederiz.
Buyurun.
YÖK BAŞKANI PROF. DR. EROL ÖZVAR - Elbette. Yani o akademik çıtanın yükseltilmiş olması...
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Yavaşlamak sadece yaşla ilgili değil, süreyle de ilgili. Yani bir insan eğer mesleği akademisyenlik değilse beklemekten sıkılıp boş ver de diyebilir.
SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Ama zaten ders vermeyen bir kişi profesör olamıyor Sayın Vekilim.
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Şu anda öyle, o bizim aramızda konuşacağımız konu yani Komisyonun dışında bu vesileyle söylemiş oldum. Hocam, "yavaşlıyor." deyince, sadece yaşla ilgili bıkkınlıkla da ilgili olabilir. Şunu biliyoruz biz akademik çalışma yapanlar: Doktora çalışmasını yapan öğrencilerden -belki böyle bir araştırmanız da vardır- tez aşamasına geldiği sırada bıkıp bırakmaya yönelenler oluyor. "Yeter artık." diyorlar.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Kadının daha başka sorunları var Hocam.
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Evet, kadınlar farklı. Ben uzatmayayım, siz cevap verin.
Buyurun.
YÖK BAŞKANI PROF. DR. EROL ÖZVAR - Şunu söyleyebilirim: Doktora mezunları için tam rakamı söylemeyeceğim ama bu sene mesela 2024 yılı itibarıyla muhtemelen 12-13 bin mezun veriyoruz, 12-13 bin civarında mezun veriyoruz biz doktorada yani akademik başarı...
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Her yıl 12-13 bin kişi doktor oluyor, fen ve sosyal bilimlerde.
YÖK BAŞKANI PROF. DR. EROL ÖZVAR - Tamamında ama bu yıllara göre değişiklik arz ediyor. Son yıllarda doktora mezun sayılarında artış var ama iki senedir biraz duraklamanın olduğunu ifade etmem lazım birkaç seneden beri. Bunların içerisindeki kadın oranı aslında gayet iyi yani araştırma görevliliği kadro dışı doktorada ısrar eden kadın sayısı aslında çok kıymetli, o da yüzde 50-52 civarında. Dolayısıyla yani 50'yi yakalamış, bu çok kıymetli bir oran.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Hocam, bu genetik mühendisi hocamızın söylediği... Yani sonraki aşamalarda tercihlerde şey olduğunu söylüyor; evli akademisyenlerin ileriki aşamalarda tercih edilmediğini, hatta özellikle bunun üzerinde çok büyük ayrımcılık olduğunu da söyledi.
YÖK BAŞKANI PROF. DR. EROL ÖZVAR - İşte o izinler meselesi var ya, genel kanun, hani bu Yükseköğretim Kurulu 2547'yle ilgili, hani onun biraz dışında tartışılması gereken bir mesele bu. Yani ilgili diğer meri mevzuatın sağladığı imkânlardan istifade etmeleri bazı hocaları demotive -tabiri caizse- ediyor olabilir kadın hoca istihdamı bakımından. Bunu belki değerlendirmek lazım çünkü okuldan ayrıldığında -argümanları öyle- işte onun yerine kim ders verecek, onun yerine kim makale yazacak, bölümün diğer sınavlarını kim yapacak gibi birtakım beklentiler var. Denilebilir ki onun yerine bir hoca alalım; tamam, alalım. Diyelim bir hoca aldık, iki sene sonra o hoca, kadın hoca tekrar göreve döndüğünde bu sefer orada muhtemelen öğretim elemanı planlaması noktasında da bir sorunla karşı karşıya kalabiliyoruz. Mesela, bunu yaşadığımız bazı ana bilim dalları var. Yani hocalar zamanında o şekilde almışlar fakat orada bir dengesizlik ortaya çıkmış, bunları da yaşayabiliyoruz. Bu bence başka yasal düzenlemelerle aşılabilecek bir konu yani 2547'de aşabileceğimiz bir konu olmayabilir diye düşünüyorum.