KOMİSYON KONUŞMASI

ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Değerli katılımcılar, Sayın Bakan; bir taraftan "Şiddete sıfır tolerans." derken bir taraftan da bütün yargı sistemi fail erkekleri korumak için âdeta seferber ediliyor. Bugün size erkek yargıyla sıklıkla yüzleştiğimiz bir meseleden, hayatına sahip çıkan kadınlardan bahsetmek istiyorum. Kadınlar erkek şiddetinden kurtulmak, şiddetsiz bir hayat yaşayabilmek için her yolu deneyerek direniyorlar sayısız koruma kararı alarak, sayısız şikâyet ve başvuru yaparak. Bazen şiddet döngüsü ne yaparlarsa yapsınlar kırılmıyor ve kadınlar öldürülmemek için öldürmek zorunda kalıyorlar; bizim tabirimizle, hayatlarına sahip çıkıyorlar. Çilem Doğan mesela, uğradığı erkek şiddeti canına tak ettiği için; Yasemin Çakal başta devlet, polis, sığınak, aile olmak üzere çaldığı tüm kapılar yüzüne kapandığı için; Hülya Halaçkay, fail erkek boğazına sarıldığı, nefes alamaz hâle geldiği için, ölmemek için, yaşayabilmek için saldırgan erkeğe karşı kendilerini fiziki olarak da savundular ve bu sırada saldırganlar öldüğü için bu kadınlar ceza aldılar, bir kısmı hâlâ hapiste. Nesibe Yolcu, yine aynı şekilde, ölmemek için öldürdüğü için yirmi yıl hapis cezası aldı ve hâlâ hapishanede ve dün ilk duruşması görülen Serap Avcı da hayatını savunan kadınlardan biri. Serap, yedi yıllık süren evliliği boyunca erkek şiddetinin fiziksel, cinsel, ekonomik her biçimine maruz kaldığı eziyet dolu yıllar geçirdi ve Serap bu şiddetten kurtulmak için boşanmaya karar vermişti ve sırf bu kararını dile getirme cesaretini gösterdiği için evli olduğu erkek onu öldürmeye karar verdi ve o gece, karanlıkta elini uzattığında eline almayı başardığı bıçağı rastgele savurarak Yasin Avcı'ya isabet ettirmeseydi bugün kadın cinayetleri haberlerinden birinde görecektik Serap'ı. Meşru müdafaanın tüm şartları gerçekleşmiş olmasına rağmen Serap yedi aydır tutuklu ve dün de tutukluluğunun devamına karar verildi. Serap Avcı ölmediği için, hayatta kaldığı için hapiste şu an; bu adaletsizliğe tüm hayatını savunan kadınlar için isyan ediyoruz.

Serap'ın davasını takip eden feministlerin sözlerini burada paylaşmak istiyorum, şöyle diyorlar: "Buradan bir çağrı yapıyoruz: Sadece bu 2 kadını değil, sistematik erkek şiddeti altında yaşayan, 'aile' denilen cendereye sıkışmış tüm kadınlara kolluğuyla mahkemesiyle bu devletten şu iki seçenekten fazlasını sunma yükümlülüğü var: 'Ya, ölün, kadın cinayeti rakamlarından biri olun; belki bir gün sosyal medyada gündem olun ya da sırf hayatta kalmak için öldürmek zorunda kalın ve sonunuz müebbet hapis olsun.' Biz bu seçeneksizliği, bu cendereyi kabul etmiyoruz. Biz kadınlara koskoca bir hayat borçlusunuz, Serap'a, Necibe'ye bir hayat borçlusunuz diyoruz." diyorlar.

Yaşamak için şiddet faili erkeği öldürmek zorunda kalan kadınların davalarında haksız tahrik hükümleri asla uygulanmıyor; Nevin Yıldırım'ı hatırlarsınız, kendisine yıllarca tecavüz eden erkeği öldürdüğü için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi ve yıllardır cezaevinde. Kadınlara haksız tahrik uygulayıp uygulamamaya karar verirken kılı kırk yarıyor mahkemeler "Gerçekten şiddete uğradı mı, delili var mı, başkasıyla mı ilişkisi var?" diye ve fail erkeğin tutuklanması ise neredeyse mucize. Peki, bu mucize gerçekleşti ve fail erkek tutuklandı ve yargılanırken neler oluyor? Fail erkekler çıkıyor mahkemeye "Beni aldattı, bana hakaret etti." diyor ve tak diye alıyor indirimi. Öncelikle mahkemelerin şunu demesi lazım: "Seni aldattıysa git boşanma davası aç, sana hakaret ettiyse git suç duyurusunda bulun; hiçbiri cinayet davasının konusu değildir." demiyorlar oysa ne oluyor? Erkeğin "Beni aldattı, hakaret etti, kadınlık görevlerini yerine getirmedi." sözleri mahkemelerce yeterli bulunuyor ve erkeklere sayısız indirim uygulanıyor. İşte, biz bu yüzden haksız tahrik değil, "erkeklik indirimi" diyoruz bu uygulamaya. Kadınları katleden erkekler cezasız bırakılırken pişmanlıktan, haksız tahrikten indirim alırken erkekler lehine yazılan gerekçeli kararlara "aşk cinayeti" yazılıyor, "Cinnet geçirdi." diyerek fail erkekler aklanıyor. Biz bu uygulamalardan biliyoruz ki çeşitli düzenlemeler toplumsal cinsiyet eşitsizliği yokmuş gibi davranan erkek yargı pratikleri var ve bu düzenlemeler hiçbir işe yaramıyor ve kadınlar tekrar tekrar sokakta, hanede, iş yerinde, bir de adalet aradıkları mahkemelerde tekrar tekrar şiddete maruz bırakılıyorlar, adalete erişemiyorlar.