KOMİSYON KONUŞMASI

EDNAN ARSLAN (İzmir) - Sayın Başkan, yani biz burada bir kanun teklifinden ve burada 2 tane kurumun sorunlarından, Anayasa Mahkemesinin düzeltmelerinden bahsederken bir anda İrfan Bey işi başka bir mecraya çekti.

İRFAN ÇELİKASLAN (Gaziantep) - İlk siz başlattınız Ednan Bey.

EDNAN ARSLAN (İzmir) - Ben başlatmadım.

İRFAN ÇELİKASLAN (Gaziantep) - Siz başlattınız.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Müsaade edelim, konuşsunlar.

EDNAN ARSLAN (İzmir) - İrfan Bey, tutanaklara bakarsınız. Ben ekonomiyle ilgili bir şey söylediğimi hatırlamıyorum. Ne söylemiş olabilirim ekonomiyle ilgili ben?

İRFAN ÇELİKASLAN (Gaziantep) - Ekonomik gidişat, Mehmet Şimşek'ten bahseden siz değil miydiniz?

EDNAN ARSLAN (İzmir) - Ben değilim efendim ya, İrfan Bey, lütfen yani.

TÜRKER ATEŞ (Bolu) - Bendim.

İRFAN ÇELİKASLAN (Gaziantep) - Özür dilerim, tamam, vekilim bahsetti.

TÜRKER ATEŞ (Bolu) - Ben de sanayiciyim, aynı dilden konuşmuş olduk.

EDNAN ARSLAN (İzmir) - Bir saniye...

Şimdi şöyle bir şey: Yani biz böyle devam edersek ne Komisyon verimli bir şekilde yürür ne de burada bu işi doğru mecralara götürebiliriz. Cumhuriyet Halk Partisine oradan böyle laf atınca tabii biz de dayanamıyoruz. Bakın, bu ülkede yirmi üç yıldır yaşanan her türlü şeyin sorumlusu sizsiniz, iktidar sizsiniz.

MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Doğru, doğru, her şey bizim sayemizde oldu.

EDNAN ARSLAN (İzmir) - Tabii. Ya, şimdi, bakın, sayın vekil bir radardan bahsetti. Ben elektrik elektronik mühendisiyim. Bu ülkeye yapılan her şeye, yapan kurumlara biz teşekkür ederiz. Sonuçta milletin parasıyla, millete hizmet için yapılır bu işler, tamam mı?

ADEM ÇALKIN (Kars) - Sorumlu olan bize de teşekkür edin.

EDNAN ARSLAN (İzmir) - Biz teşekkür ederiz ama bizim muhalefet olarak şunu eleştirme hakkımız var: Bir köprünün 3 katı maliyetle yapılmasını eleştirmek gibi bir görevimiz var. "Kardeşim, niye 3 katına yapıyorsunuz?" demek bizim görevimiz. İnilmeyen Zafer Havaalanı'na verilen garantiden ödenen paraların hesabını sormak bizim görevimiz. Siz, emekliye, asgari ücrete yüzde 20'lerde zam yapıp köprü geçiş ücretlerine yüzde 100'leri aşan oranda zam yaptığınızda bunun hesabını sormak bizim görevimiz. Siz de iktidar olarak bunlara tahammül edip gerekli açıklamaları yaparsınız. Biz bu ülkede derin bir yoksulluğun, yokluğun olduğundan bahsediyoruz, açlık sınırının altında yaşayan insanlardan bahsediyoruz. Değerli ağabeyim sanayici, belki semt pazarlarına gitmiyor olabilir.

MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Ben gidiyorum.

EDNAN ARSLAN (İzmir) - Hemen yanı başımızda Ankara'da altıdan sonra semt pazarlarına gidelim, manzarayı hep beraber görelim. Yani, buradan bu mesele CHP meselesi, AKP meselesinden daha öte bir mesele, ülkenin önemli bir sorunu hâline gelmiş. Sizin okula gidip de bir öğün yemek yemeden eve dönen, sadece su içen ülkede kaç tane çocuk olduğundan haberiniz var mı? Okullarda hijyen problemi olduğundan haberiniz var mı? Gidip de çocuklarımız yeterli beslenemediği için, yeterli protein alamadığı için bodur kalan, öğrenmede zorluk, sıkıntı yaşayan öğrencilerden haberiniz var mı? Sayın Vekilim, güzel konuşuyorsunuz. Peki, kur korumalı mevduatı niye getirdiniz? Bak kaldırıldı, yeni bir kararla kaldırıldı. Niye getirdiniz o zaman? Faizleri niye düşürdünüz? "Faiz sebep, enflasyon sonuç." dediniz, faizleri diplediniz, enflasyonu tavana çaktınız, dünyada bizi enflasyon şampiyonu yaptınız. Peki, oradaki zararı kim ödeyecek? Siz yanlış yanlış kararlar alıp, sabah akşam ayrı şeyler söyleyip, kafanıza göre iş yapın, ondan sonra da kemer sıkmayı... Siz mi sıkıyorsunuz kemeri Sayın Vekilim? Kim sıkıyor kemeri biliyor musunuz? Yoksullar sıkıyor, emekliler sıkıyor, olmayanlar sıkıyor, bu ülkenin işçisi sıkıyor. Ama işte, bunları dile getirince biz burada yönetmemiş oluyoruz.

Biraz evvel bahsettiniz depremle ilgili, ne güzel. Deprem evet, önemli, ciddi sorunlar oldu, ciddi problemler var. Yani 2000 öncesi yapılar... Peki, imar affını niye getirdiniz? Niye imar affına göz yumduk? Niye o kaçak konutların resmîleşmesini sağladık? Bunlarda o zaman bir sorumluluk var.

Bakın, ilk söylediğiniz verilerde 850 bin konut ve iş yeri vardı.

İRFAN ÇELİKASLAN (Gaziantep) - Sataşma var.

EDNAN ARSLAN (İzmir) - Yok, sataşma yok İrfan Bey.

İRFAN ÇELİKASLAN (Gaziantep) - Size de sataşırım ben.

EDNAN ARSLAN (İzmir) - Tamam, vallahi sabaha kadar devam eder bu iş, söyleyeyim sana İrfan Bey.

"850 bin konut" dediniz, sonra "453 bine" düştünüz, siz "600 bin" diyorsunuz. İlk yıl teslim sözünüz 319 bin, bugüne kadar 101 bin verdiniz. Ondan sonra, bakın, 101 bin, daha sonra, işte bu ekim ayı raporlarında 154 bin; 150 bin de değil, 154 bin. Ama hâlâ insanlar çadırlarda. Elâzığ Sivrice depreminde bak ben gittim, Adıyaman'da kaldım, o zaman o bölgeye gittim ve arka tarafında, o Sivrice'nin arka tarafında insanlar hâlâ -İnlice Vadisi'ydi zannedersem- orada konteynerlerde yaşıyordu yani hâlâ oralara ulaşılmamıştı. Ha, şimdi bunu diyebilirsiniz: Evet, doğru, büyük bir deprem, büyük bir yıkım, büyük bir felaket. O zaman bunları düşünüyorsak, bu kur korumalı mevduatı getirenlerden hesap sorun. Kamu-özel iş birliklerinde fahiş fiyat çekip devleti zarara uğratanlardan hesap sorun. Bu garanti ödemeleri yaptığınız şehir hastanelerinin, yolların müteahhitlerine deyin ki: "Kardeşim, bu deprem çok büyük. Para sıkıntımız var. Siz hele bir iki sene sabredin, size ödeme yapmıyoruz ve ödemeyi erteliyoruz. Dolar değil, artık bu işleri Türk lirasına çevirdik." deyin. Ya, Enerji Bakanlığı, EPDK en son Türk lirasına çevirdik, çok da takdir etmiştik o işi, şimdi döndü gene ihaleler YEKDEM'ler, YEKA'lar, bilmem neler, gene dolara döndü. Niye döndürüyorsunuz dolara? "İşte, enflasyona karşı işi korumamız lazım." Yani orada bile enflasyonu hâlâ zapt edemeyeceğinizi, hâlâ yüksek olur... Yani var olan, TÜİK'in açıklamış olduğu düzeltilmiş rakamlara göre açıklanmış olan enflasyon bile yüzde 50. Dünyanın neresinde yüzde 50 enflasyon var? Bahsettiğiniz bu Avrupa Birliği ülkelerinin neresinde yüzde 50 enflasyon var? Yani sonuç olarak, bu gemiyi siz yönetiyorsanız oluşan yoksulluktan, felaketlerden, açlıktan, evine ekmek götüremeyen herkesin sorumluluğu sizin boynunuzadır.

Teşekkür ederim.