KOMİSYON KONUŞMASI

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Teşekkür ederim.

Önce hoş geldiniz diyeyim. Ben, Türkiye İnsan Hakları Kurumu olarak kurulduğunda Sayın Cumhurbaşkanının atadığı ilk üyelerden biriydim Kurumunuzda. Dolayısıyla, o başlangıç çalışmalarını biliyorum.

Şimdi birkaç sorum olacak size. Dediniz ki başlangıçta eğer yanlış anlamadımsa: "İnsan haklarının korunması konusunda icrai karar alamıyoruz." Ayrımcılığın önlenmesi konusunda icrai karar alabildiğiniz biçiminde anladım. Yanlış anlamış olabilirim, düzeltmenizi rica edeceğim.

İkincisi: Sunuşunuzun başlangıcında "'Numerus clausus' ilkesi uyarınca sıralanmış alanlar var." dediniz. Kayıtlarımıza geçmesi bakımından, biz kanunu okuyabiliriz ve onların neler olduğunu görebiliriz ama onları belirtirseniz iyi olacağını düşünüyorum.

Para cezasına hükmettiğinizi söylediniz. Şimdi, hukukun temel ilkelerinden biri "Kanunsuz suç ve ceza olmaz." ilkesi. Diyelim ki bir iş yeri yöneticisi nereden bilecek hangi fiili işlediği zaman siz ona istinaden para cezası vereceksiniz ve hangi aralıkta vereceksiniz? Yani bunu düzenleyen bir kanunun olması gerekiyor. Var mı böyle bir kanun? Bunu öğrenmek istiyorum.

Bir de size yapılmış başvurularda ceza vermek suretiyle ayrımcılığı önlediğiniz olayların bir dökümü var mı? Yani "Şu, şu, şu alanlarda biz etkili olduk, şunları önledik." gibi sitenizde bulabileceğimiz bir döküm var mı?

Ve son sorum: Farz edelim ki ben herhangi bir biçimde şiddet ve ayrımcılığa maruz kalmış bir bireyim. Neden ombudsmana, kamu denetçisine başvurmak yerine size başvurayım? Yahut önceliğim hangisi olmalı ve bunun gerekçesi nedir?

Teşekkür ederim.

TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU BAŞKANI MUHARREM KILIÇ - Ben teşekkür ediyorum Saygıdeğer Hocam.

Öncelikle insan haklarının korunması, geliştirilmesi noktasında tabii ki bu noktada vermiş olduğumuz, yapmış olduğumuz tespitler, ihlal kararlarının icrailiğini bu noktada söyleyebiliriz ama orada kastettiğim benim idari yaptırım uygulanması, para cezasının uygulanması açısından ayrımcılıkla mücadele noktasında vermiş olduğumuz kararların icrai ve idari yaptırım boyutuyla yetkisinin ya da işte, durumunun olduğunu ifade etmiştim.

Bir diğer, temeller cinsiyet temeliyle başlıyor. Burada tabii ki kayıt altına alındığı için sıralamam icap eder. Bu noktada, birinci sırada cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, mezhep, felsefi ve siyasi görüş, etnik köken, servet, doğum, medeni hâl, sağlık durumu, engellilik ve yaş temelleri olmak üzere 15 temelde ayrımcılığın ortaya çıkma durumu söz konusu olabiliyor ve biz de başvuru alıyoruz.

Üçüncüsü: "Kanunsuz suç ve ceza olmaz." ilkesi çerçevesinde 6701 sayılı Kanun’un 25'inci maddesinde ilgili yaptırımın öngörüldüğünü, onun için yasal bir temelinin...

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Fiiller de 25'inci maddede yer alıyor mu?

TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU BAŞKANI MUHARREM KILIÇ - Evet, 3'üncü madde de eşitlik maddesi, bu noktada emredici bir hüküm. 25'inci maddede de buna ilişkin idari yaptırım yetkisinin tadat edildiğini, düzenlendiğini söyleyebilirim.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Ombudsmanlık yerine size...

TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU BAŞKANI MUHARREM KILIÇ - Evet, diğer soru, ombudsmanlık yerine niye bize başvurulabilir? Özellikle zaten ombudsmanlık malumunuz olduğu üzere, idare ile birey arasında, yurttaş arasında hakkaniyet temelli, iyi yönetim ilkesi açısından tavsiye kararı veren bir organ ombudsmanlık, denetçilik. Burada tavsiye kararı vermesi yönüyle ve iş sektörü ya da alanı itibarıyla baktığımız zaman Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, az önce ifade ettiğim üç temel alanda, iki alanda da başvuru alması yönüyle ve vermiş olduğu özellikle ayrımcılıkla mücadele noktasında, cinsiyet temelli ayrımcılık noktasında idari yaptırım olması nedeniyle de Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuna başvurunun bu noktada evleviyet ya da öncelik arz ettiğini ifade edebilirim. Bilmiyorum tam yanıt olabildi mi? Bu noktada bir diğer faktör de -belki bunu zikredebilirim, söylemiştim- hem özel sektöre hem kamu sektörüne, kamu idarecilerine, biz bu noktada sadece kamu otoritelerine değil, özel sektöre de -az önce söyledim- ve gerçek kişilere yönelik de ihlal kararı verdiğimiz için yine TİHEK'e başvuru noktasında Kamu Denetçiliği Kurumuyla kıyasladığımızda pozitif ayrıştığını, daha etkili sonuç alınabileceğini söyleyebilirim.

Önleyici kararlar noktasında bir soru vardı.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Onların icrai olmadığı yönünde bir ifadeniz oldu, doğru mu anladım dedim.

TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU BAŞKANI MUHARREM KILIÇ - Hangilerinin?

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Yani Kurumunuzun üç fonksiyonu olduğunu söylediniz "Koruyucu yöndeki kararlarımız icrai değil." gibi anladım, yanlış anlamış olabilirim dedim.

TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU BAŞKANI MUHARREM KILIÇ - Yok yok; icrai nitelikte vermiş olduğumuz kararlar ve vermiş olduğumuz kararlarda etkililiğini ya da önleyici niteliğini sormuştunuz Sayın Hocam. Bu noktada mesela, şunu, hatırıma gelen bir kararımızı paylaşayım: Özellikle medeni hâl temelinde ayrımcılık kararlarımızda böylesi bir durum hasıl oldu. Şimdi, vermiş olduğumuz ihlal kararlarında kanunumuzda da açıkça ifade edildiği üzere, sadece bir ayrımcılık türü değil, ayrımcılık talimatı vermede veren kişinin de hukuki sorumluluğu, ihlal sorumluluğu söz konusu, tazmin yükümlülüğü söz konusu. Mesela, bazı başvurularda medeni hâl temelinde ayrımcılıkta komisyoncu ya da emlakçı diyor ki: "Ben ev sahibinin talimatına uydum." diyor fakat biz o noktada ihlal kararında hem talimatı veren kişiye hem de o talimatı uygulayan kişiye ihlal kararı veriyoruz, idari yaptırımı da ona göre takdir ettiğimizi...

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Peki, ama bir şey soracağım yani siz de hukukçusunuz. Anayasa'da "sözleşme serbestîsi" diye bir hak var, sözleşme hürriyeti yani kişi kendi mülkündeki bir gayrimenkulle ilgili olarak sözleşme serbestîsine de sahip. Dolayısıyla, adaylardan birini tercih edebilir.

TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU BAŞKANI MUHARREM KILIÇ - Evet, mutlaka fakat bu kanun koyucu... Bu, Türkiye'nin tek İnsan Hakları ve Eşitlik Kanunu, ayrımcılıkla mücadele kanunu, az önce ben de değinmiştim Locke'cu anlamda üç temel şeyden bir tanesi mülkiyet hakkı fakat bu noktada kanun koyucu diyor ki: "Tamam, bu hakkı istediğin kişide tercihte bulunabilirsin ama bu temeller çerçevesinde ayrımcılık yapamazsın." Bu savunuyu, aslında tam da onu söyleyecektim -ismini vermemde bir beis var mı bir "web" sayfasının- "sahibinden.com"un mesela, böyle bir şeyi oldu, hep orada böyle medeni hâl temelli ayrımcılık ilanları söz konusu. Bunun üzerine bir kurul toplantımızda "Bunun da ihlal noktasında sorumluluğuna hükmedelim." şeklinde bir karar çıktı ve mahkeme de onayladı, onadı kararımızı. Oradaki savunuları da böyleydi, ilgili maddeyi hatırlamıyorum ama ilgili bir cezai hüküm söz konusu, yükümlülük söz konusu yani işte, ne bileyim, suç teşkil edebilecek ilanlara ilişkin, "web" sayfasında yer vermemesine ilişkin fakat bunun üzerine "Bu 6701 sayılı Kanun özel hüküm niteliğinde, özel yasa niteliğinde ve bunu da mutlak surette dikkate almanız icap eder." şeklinde onların da sorumluluğuna hükmeden bir karar vermiştik. Sonrasında herhâlde üç karar verdik, üç ihlal kararı verdik diye hatırlıyorum. Bu ihlal kararının sonrasında hemen ekiplerini gönderdiler, eğitimler verdik; ayrımcılık nasıl olur, nelere dikkat etmeliyiz şeklinde. Bu da bir yatay etki aslında, bunun da etkisini ortaya koyduğunu söyleyebiliriz. Onun akabinde, bir ilan, yabancılık unsuru çerçevesinde bir ilan vardı; Trabzon'da, yine ilgili "web" sayfasında. Bunun üzerine -behemehâl, arkadaşlar iyi bir basın takibi yapıyorlar- "Buna ilişkin acaba bir şey alalım mı?" derken birkaç saat içerisinde ilgili "web" sayfası, portal, ilanı kaldırdı; bu bir farkındalık meselesi. İşte, ne bileyim, hem Ankara Barosuna 1 No.lu Baroya hem İstanbul 1 No.lu Barosuna vermiş olduğumuz ihlal kararlarında da benzer şekilde bir şeyin olduğunu söyleyebilirim. Mesela, Emlakçılar Odası da benzer şekilde. Etkililik açısından, önleyicilik açısından onların da bu noktada, bu farkındalıkla birlikte, bu kararların yatay etkisiyle birlikte ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Tabii ki sözleşme hürriyeti emredici bir hüküm, bir düzenleme. Bunun da bu 6701 sayılı Kanun’un 3'üncü maddesi çerçevesinde bir özel hükümle sınırlandırıldığını söyleyebiliriz.