Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
Konu | : | İstanbul Milletvekili Nurettin Alan ve Karaman Milletvekili Selman Oğuzhan Eser ile 39 Milletvekilinin, Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/2616) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 22 .10.2024 |
TURAN TAŞKIN ÖZER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; öncelikle bu teklifin, torba kanun olarak önümüze getirilen teklifin Anayasa’nın 2’nci maddesine, 4, 5, 6'ncı maddelerine; temel hak ve hürriyetlerin kullanımına dair 13, 14, 15'inci maddelerine; Anayasa’nın ifade ve basın özgürlüğünü sekteye uğratacak nitelikte olan, açık olan teklifin Anayasa’nın 25, 26, 27, 28'inci maddelerine; siyasal faaliyette bulunma hakkını düzenleyen 67'nci maddeye; dernek kurma ve toplantı haklarını düzenleyen 33 ve 34'üncü maddelere aykırı olduğu düşünceleriyle geri çekilmesi gereken maddeleri, zaten talep ettiğimiz maddeleri Komisyon sözcümüz belirtti, o maddelere tekrar girmeyeceğim. Ben özellikle burada bu etki ajanlığı meselesi üzerinde konuşma yapmak istiyorum. O da bu teklifin 16'ncı maddesinde önümüze getirilen konudur. Şimdi, dokuzuncu yargı paketiyle bu mesele bizim önümüze getirilmek istendi; burada bayağı tartıştık, konuştuk vesaire ancak geri çekildi. Şimdi, kamuoyunda büyük tartışmalara neden olan bu madde, dokuzuncu yargı paketinin eki mahiyetinde olan veya devamı mahiyetinde olan bu toplantıda yeniden önümüze getiriliyor. Biraz önceki konuşmamda bahsettim, kamuoyunun bambaşka bir gündemi var ama maddeyi apar topar bir geçirme niyeti var; neden olduğunu biz çok iyi biliyoruz ama öyle her toplantıda önümüze gelen bir maddeden bahsediyoruz. Her ne kadar bu yasa teklifi maddesinde “etki ajanlığı” ifadesi yer almasa da bu açıkça bir etki ajanlığı düzenlemesidir ki bütün arkadaşlarımız, vekil arkadaşlarımız, teklifteki bu maddeye muhalif olan bütün vekillerimiz bu konuda “etki ajanlığı” Dolayısıyla, siyasi bir bakışla, bazı tutuklamalar yapılamadığı için -daha uygun bir ifadeyle- kılıfa uydurulamadığı için bazı tutuklamalar, bazı hükümler bu kılıfa uydurulup verilemediği için böyle bir yasal düzenleme istenildiğinin de farkındayız ki durmadan önümüze gelen bir etki ajanlığı maddesi. Bu farkındalıkla birlikte bu maddeyi biraz hukukçu olarak da tartışmak gerekir. Gerçi hocam gayet güzel izah etti ama biz de birkaç cümle edelim kayıtlara geçmesi açısından.
Öncelikle teklif edilen madde, kanun yapma tekniği ve Anayasa'ya uygunluk açısından ciddi sorunlar içeren bir maddedir. Hukuki güvenlik ilkesi ile belirlilik ilkesi hukuk devletinin ön koşullarındandır ve kanununda bulunması gereken bu nitelikler hukuki güvenliğin sağlanması bakımından da zorunludur.
Bakın, doktrin açısından bakarsak, hukuk devletinin temel özelliklerinden biri de davanın taraflarının medeni şekilde savunacakları adil yargılanma koşullarını sağlayacak mekanizmalara sahip bir hukuki kesinliktir. Hukuki kesinlik ilkesinin geniş şekilde anlaşılması gerekir. Bu doğrultuda hukuk kuralları da kesin olmalıdır. Hukuk aracılığıyla kesinlik sağlanmalı, temel hak ve özgürlüklerin içerikleri kesin olmalı, hukuk önünde yani yargı mercileri vasıtasıyla kesinlik sağlanmalı ve hukukun kendi içerisinde tutarlılığı ve kesinliği sağlanmalıdır. Tüm bu görünümlerin hepsinin ilkenin kapsamı içerisinde yer aldığını da burada belirtmiş olalım.
Venedik Komisyonuna göre hukuki kesinliğin unsurları, Venedik Komisyonunun 106'ncı Genel Oturumunda 11-12 Mart 2016'da kabul edilen "Rule ol Law Checklist" metnine göre hukuki kesinlik ilkesi 8 alt başlıkta inceleniyor. Alt başlıklardan 3'üncü maddede "Kanunların Öngörülebilirliği" başlığı altında Komisyona göre sağlanması gereken kıstaslar şunlardır: "Bir: Kanunlar anlaşılabilecek şekilde yazılmış mıdır? İki: Yeni yapılan bir yasal düzenleme açık şekilde önceki yasal düzenlemeyi ortadan kaldırmış veya değiştirmiş midir ve öngörülebilir midir? Öngörülebilirlik yalnızca yasanın uygulanmadan önce sunulması ve etkileri konusunda mümkün olduğunca öngörülebilir olması gerektiği anlamına gelmez, aynı zamanda hukuka tabi kişilerin davranışlarını kendisine uygun biçimde düzenleyebilmesi için yeterli hassasiyet ve netlikte yani kesinlikte formüle edilmesi gerekir." Önümüzde bulunan yasal düzenlemenin bu koşulların hiçbirini taşımadığı açıkça görülmektedir.
Anayasa'mız açısından hukuki kesinlik ilkesine bakarsak, 2'nci maddede düzenlenen hukuk devletinin temel ilkelerinden birisidir. Belirlilik ilkesi, bireylerin hukuk kurallarını önceden bilmeleri, tutum ve davranışlarını bu kurala göre güvenle belirleyebilmeleri anlamını taşımaktadır. Belirlilik ilkesi yalnızca yasal belirliliği değil, geniş anlamda hukuki bir belirliliği ifade etmektedir. Bir başka deyişle, hukuk kurallarının belirliliğinin sağlanması yalnızca kanunla düzenleme yapılması anlamına gelmemektedir. Yasal düzenlemeye dayanarak erişilebilir, bilinebilir ve öngörülebilir gibi niteliksel gereklilikleri karşılaması koşuluyla mahkeme içtihatları ve yürütmenin düzenleyici işlemleriyle de hukuki belirlilik sağlanmalıdır.
Nasıl bir öngörülebilirlik olmalı? İlkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu birtakım güvenceler içermesi gerekir ki bu maddede bu keyfîliği net olarak görüyoruz. Belirlilik ilkesi hukuksal güvenlikle bağlantılı olup, birey belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların kamu otoritesine hangi müdahale yetkisini doğurduğunu, kanundan öğrenebilme imkânına sahip olmalıdır. Sabah burada bilgilendirme toplantısında tartıştığımız zaman bunu söyledik. İfadeler son derece muğlak, son derece geniş ifadeler, yelpaze o kadar geniş ki biz belirleyemiyoruz neyin suç olduğunu, neyin suç olmadığını ama yeni bir suç ihdası olarak karşımıza gelen bir maddeden bahsediyoruz. Birey ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörüp davranışlarını düzenleyebilir. Hukuk güvenliği kuralların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de kanuni düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Öyle mi davranılmış madde metninde? Hayır. Yani kanunlar öngörülebilir olacak açık şekilde. Yasal düzenlemeye bakalım, belirlilik ilkesinden kesinlikle bir eser yok.
Yine, bugün daha önceki toplantıda konuştuğumuz bir mesele vardı, o meselede şunu söyledik: Bu tarz bir etki ajanlığı maddesi konusu birtakım ülkelerde uygulanıyor Macaristan, Çin, Rusya gibi. Şimdi, bugün Strazburg Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 22 Ekim 2024 tarihli bir karar vermiş, biraz önce elimize ulaştı. Bunu sizle paylaşmak isterim, birkaç bilgilendirme yapmak isterim: Kobaliya ve diğerleri ile Rusya devleti arasında görülmekte olan davada mevcut dava Rus sivil toplum kuruluşlarının yani STK'lerinin, medya kuruluşlarının ve "yabancı ajan" olarak tanımlanan kişilerin haklarına getirilen kısıtlamalarla ilgilidir. Başvuranlar Yabancı Ajan Mevzuatı tarafından getirilen yasal gerekliliklerin ve uygulamasının ifade ve örgütlenme özgürlükleri üzerindeki kısıtlamalar oluşturduğundan ve bu kısıtlamaların sözleşmenin 10-11-8-14-18'inci maddelerine aykırı olduğundan bahisle bu davayı ikame ediyorlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde. Begeleri bu arada burada, okumak isteyen herkese temin edebilirim. Şimdi, burada dikkate aldıkları mevzuat 2022 Yabancı Ajanlar Yasası. Aynen burada önümüze gelen madde metni gibi Türk Ceza Kanunu'ndaki ajanlık yani bu literatürde ajanlık, bizim "etki ajanlığı" dediğimiz burada casusluk olarak gelen madde. 2022 Yabancı Ajanlar Yasası yani Rusya da yapmış benzer bir uygulamayı. İşte gördüğünüz gibi, gerekçeleriyle davalar açılmış. Devam ediyorum biraz daha, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, hükûmetin buna ilişkin tüm itirazlarını reddetmiş ve bu nedenle şikâyetçilerin davasının kabul edilebilir olarak ilan edilmesi gerektiğini de burada belirtmiş. Bunu da söylemiş olayım. Devam ediyorum yine biraz önce baktığım karardan, son hüküm metninde de -hepsini okumayayım tabii kararın burada ama- şunu söylüyor: "Bu nedenlerle mahkeme oybirliğiyle sözleşmenin 10'uncu ve 11'inci maddelerinin tüm başvuranlar bakımından ihlal edildiğine karar verir. Yabancı ajan olarak tanımlanan bireysel başvuranlar bakımından sözleşmenin 8'inci maddesinin ihlal edildiğine karar verir." diyor. Bunu şimdi niye okudum? Şunun için: Biz burada bu madde metnini ortaya koyacağız, tabii ki Anayasa'ya aykırılığıyla ilgili davayı da açacağız. Konuyu daha ileriye götürmek gerekse, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine de taşınacak yeni sorunların ortaya çıkmasına bu madde metni sebebiyet verecek ve muhtemeldir ki bireysel başvurularla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine de başvurulacak ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de bizi bu anlamda mahkûm edecek. Burada da emsalini ve örneğini hep beraber görüyoruz, okumak isteyenler için temin edebilirim, tekrar söylemiş olayım. Dolayısıyla, teklif edilen bu madde sınırları belli olmayan soyut kavramlar üzerine inşa edilmiş bir maddedir. "Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararlar aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler..." deniliyor. Şimdi, devletin güvenliği, iç veya dış yararı, yabancı bir devletin veya organizasyonun stratejik çıkarı; bu kelime gruplarının şu anda ne anlama geldiğini, burada öyle net tanımlarla ne anlama geldiğini açıklayabilecek teklifte imzası olan milletvekillerinden "Bu tanım burada yapılmıştır, bu tanım burada yapılmıştır." diyecek biri olduğunu ben düşünmüyorum, varsa dinlemek isterim. Hadi bu teklifi siz hazırlamadınız diyelim, sabah Adalet Bakanlığı temsilcilerine de sordum, temsilciler biz teknik, hukuki konulardan bahsettiler, dediler ki: Öncelikli olarak bir suçun işlenmesi gerekir, peşinden bu suç devreye girer vesaire. Dolayısıyla herhangi bir tartışmaya da katkıya yer bırakmayacak şekilde açık, net ve somut olarak bu maddenin kapsamının ne olduğunu biz hukukçular olarak anlayamadık ki buradaki hukukçu milletvekillerinden birçoğu da burada bu hususu ifade etti. Suç tanımının ne olduğunu anlayamadık. Ortaya muğlak bir ifade bırakılmış ve bu muğlak ifade üzerinden de bir suç ihdası cihetine gidilmiş, önümüze de teklif olarak gelmiş.
İlhan Akgün Alp Sayın Vekilimiz bahsetti, örneğin, Dışişleri Bakanlığının dış politikasını eleştirmek, gündeme getirmek veya haber yapmak acaba suç teşkil edecek mi? Bunu ilerleyen günlerde göreceğiz. Ben şu an bu maddenin cevabını veremiyorum, burada verebilecek biri olduğunu da sanmıyorum. Maddenin özellikle muhalif kesimler açısından yeni bir baskı ve tehdit aracı olacağına, basının özgürlüğüne, özellikle yabancı basın kuruluşlarına ciddi sınırlamalar ve kısıtlamalar getireceğine, halkın haber alması adına çalışan gazetecilerin ajanlıkla, casuslukla suçlanacağına kuşku yok. Mevcut düzenlemelerle Adalet ve Kalkınma Partisi gibi düşünmeyenlerin büyük çoğunluğunun terörist ilan edildiğini daha önce yaşadık, İstanbul seçimlerinde bile yaşadık. Kendileri gibi düşünmeyenler terörist, kendileri gibi düşünmeyenler vatan haini, bu yaftalar ortaya atıldı. Hatta çok çarpıcı bir örnek vereyim: 2019 yılında iptal edilen İstanbul seçimlerinde sandık başlarında görev alan sandık başkanlarına bile terörist yaftasıyla soruşturma açıldı. Ne oldu o soruşturmanın sonucunda? Bir kişiye dahi dava açılmadı, tek bir kişiye dahi. Dolayısıyla, daha önceden böyle yapılıyordu, artık "terörist, vatan haini" demeyeceksiniz de bunun yerine yeni bir ifade olan "casus, ajan" kelimelerini kullanmaya başlayacaksınız.
Yine, İnan Vekilimiz bahsetti, işte, dün Esad'a "Esed "deniliyordu, bugün "Esed" dediğimiz kişiye "Esad" deniliyor; acaba hangisini eleştireceğiz? Dün "darbeci" dediğimiz Sisi'yi bugün turkuaz halılarda sarayda karşılıyorsunuz. Yani iktidarın siyasal yararları her gün değişiyor, bir gün A iken öbür gün Z olabiliyor. Bugün A'yı eleştiren bu suç ihdasından dolayı bir ceza yerken yarın serbest mi bırakılacak? Dolayısıyla bunu da anlamış değiliz. O zaman kimi, hangi siyasal yararlan aleyhine davranmakla suçlayacaklar, bunu biz merakla bekliyoruz. Bu maddenin Türkiye'deki muhalifler, gazeteciler, aktivistler için hazırlanmış madde olduğu o kadar açık ki herkes söyledi, tekraren madde üzerinde konuşurken yine söyleyeceklerdir eminim. Geçtiğimiz dönemde yürürlüğe konulan Dezenformasyon Yasası'yla iktidarın politikalarını eleştiren, haberler yazan çok sayıda gazeteci hakkında dava açıldığına, bazı gazetecilerin bu yasayla cezaevine girdiklerine tanık olduk. Önümüze getirilen bu düzenleme çok daha vahim, çok daha tehlikeli bir düzenlemedir. Dokuzuncu yargı paketi döneminde bizim bunu açıkça ifade etmemize rağmen tekrar apar topar ilk Adalet Komisyonu toplantısında bu düzenleme tekrar önümüze getirildi. Sadece gazeteciler değil, bakın, insan hakları savunucuları, aktivistler de çembere alınıyor burada. Hatta eleştirel bakışını özgürce ifade edebilecek herhangi bir vatandaş dahi dolaylı olarak bu çemberin içerisine, hedefe alınmış durumdadır.
Uluslararası kuruluşlar adına insan hakları gözlemleri yapanlar, vakıflar adına hareket edenler de casus olarak adlandırılacak ve cezalandırılacaktır. Bunların hiçbiri de niyet okuma değildir. İşte, Vekilimiz biraz önce bahsetti bir SETA raporundan, biz bu raporu unutmadık. SETA Vakfı "Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları" adı altında bir rapor yayınladı. İfade ve basın özgürlüğüne yönelik ciddi bir tehdit olan bu rapor aynı zamanda bir fişleme ve ihbar raporuydu, unutmadık. Raporda Avrupa'dan fon alanlar vatana ihanetle suçlandı, yabancı basın kuruluşlarında çalışan gazeteciler tek tek fişlendi, sosyal medya hesaplarından paylaştıkları haberler ve yorumlar, hatta 8 Mart Kadınlar Günü eylemleriyle ilgili attıkları "tweet"ler bu rapora konuldu. Tam anlamıyla da işte bu kanun maddesi için hazırlanmış bir rapor olduğunu söyleyebiliriz. Ama bu raporda kimler var? TRT, TÜGVA, TÜRGEV, SETA Vakfı, İHH, Önder İmam Hatipliler Derneği, Dünya Etnospor Konfederasyonu, Ensar Vakfı ki biraz önce Vekilimiz de saydı, ben de kayıtlara geçmesi adına sayıyorum. Şimdi, "Gençlerin kendi gelecekleri hakkında söz sahibi olmasını ve farklı kültürlerle tanışmasını amaçlıyoruz." diyerek işte bu vakıf da yurt dışı fonlara başvurmuş. SETA Vakfının kurucusu kim? Bugünün MİT Başkanı. SETA Vakfının koordinatörlerinden biri kim? Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun. Dolayısıyla bırakın da bunun biraz ikiyüzlülük olduğunu biz de düşünelim. Çünkü SETA Vakfı da yurt dışı fonların birçoğuna başvurmuş bir vakıf.
Madde teklifiyle kovuşturma yapılması izninin Adalet Bakanlığına bağlanması da... İşte tam da bu yüzden Adalet Bakanlığına bağlanmış. Biraz önceki konuşmamda onu da belirttim, iktidara yakına dokunulmadan sizden olmayan STK'lere, basın mensuplarına, aktivistlere yönelik çok ciddi bir tehdit içeriyor bu madde. Dolayısıyla, bu maddenin Anayasa'nın birçok maddesine aykırı olduğundan bahisle kanun teklifi metninden çekilmesi gerektiğini zaten Süleyman Vekilim de söyledi.
Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.