KOMİSYON KONUŞMASI

ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben de bütün Komisyon üyesi arkadaşları ve Adalet Akademisinden Akademi Başkanını ve değerli bürokratları selamlıyorum.

Aslında söz almayacaktım ama eklemem gerekti çünkü mevcut pratikten biraz bahsetmek gerekiyor. Biraz da konuşmalara şahit olduktan sonra dâhil olmak gerektiğini düşündüm. Birincisi, avukatlar ile hâkimler, savcılar arasında gelişen süreç içerisinde nasıl bir fark var? Sayın Başkan "Aslında biz ayrı görmüyoruz, bir görüyoruz." dedi ama ben de dört yıl Baro Başkanlığı yapmış olan biri olarak söylüyorum, özellikle 2016'dan sonraki sürece de bir avukat olarak şahit olan biri olarak söylüyorum: Mesleğe ilk başladığım 2007 yıllarında, 2007-2008 yıllarında çok yoğun bir şekilde hâkim, savcı ve avukatlar arasında bir hiyerarşik yapının olduğuna ya da oluşturulmak istendiğine şahit olmadım. Eksikleri olan bir süreçti ama netice itibarıyla hâkim ve savcılar, avukatlarla yoğun bir mesafe koymak yerine iletişimi kapatmıyorlardı, kapıları avukatlara açıktı. Darbeden sonra, özellikle darbe sonrası alınan hâkim ve savcıların... Ki nasıl alındıklarını sanırım burada herkes çok iyi biliyor. 70 taban puanının kaldırılıp 35'lerle, 38'lerle, 40'larla, 50'lerle, 55'lerle, 58'lerle yani 70 puanın altında çok sayıda kişinin alınması ve iki yıllık Akademi eğitiminin bir aya düşürülmesi sonrasında o hâkim ve savcıların görev yapmak üzere dağıtıldığı bir süreçten söz ediyoruz. Dolayısıyla, o hâkim ve savcılar -her ne kadar sonradan toparlanmaya çalışılsa da- uzun bir süre maalesef ciddi bir tahribata sebep oldu hem mesleki anlamda hem de ilişki anlamında. Yani yargının üç sacayağı içerisindeki o ilişkiden bahsediyorum. Oluşturulmak istenen elbette bir hiyerarşi düzeniydi ama -az önce Onur Vekilim de söyledi, Barolar Birliği adına söz alan arkadaşımız da söyledi- kesinlikle üç sacayağı arasında hiçbir şekilde, en ufak bir hiyerarşik düzen söz konusu değildir. Her üç sacayağı da yargıyı bağımsız bir şekilde temsil eder ve bu temsiliyet de gerçek anlamda sağlanmalıdır.

Dolayısıyla, 2007 yılında mesleğe başladığımda hâkim ve savcıların bakışı, avukatlara bakışı noktasında bir sıkıntı yokken daha sonrasında, 2016'dan sonra, özellikle bu iki yıllık Akademi eğitimini bir ay alıp hâkimlik ve savcılık yapmak üzere mesleğe başlayan kişilerin avukatlara olan bakış açısı noktasında ciddi bir problem olduğunu gözetip Adalet Akademisinin eğer bu noktada bir hassasiyeti varsa Türkiye Barolar Birliğinin temsiliyetinin de sağlanması gerektiği düşüncesindeyim.

Son bir örnek vereceğim. 2007 üzerinden gittim ama... Baro Başkanlığım döneminde bir meslektaşım geldi -başsavcı değildi, başsavcı vekili değildi; özel yetkili savcıların kendi aralarında artık nasıl bir hiyerarşi varsa, bir düzen oluşturmuşlarsa öyle biri de değildi, normal bir savcımız- meslektaşım savcıyla görüşmek istediğinde savcının kendisiyle görüşmek istemediğini aktarmıştı, tuhaf bir şekilde kapısında koruma da vardı. Ben de nasıl görüşmez diye gittiğimde koruması müsaade etmiyordu. En son korumayı iterek yani had bildirmek zorunda kaldık, içeri girip aynı şekilde o tartışmayı içerden yürütmek zorunda kaldık. Mesele bakış açısı. Yani şunu biliyorum: O eksikliği Adalet Akademisinin... Özellikle 70 taban puanın altında puan alıp da atanan, iki yıllık Akademi eğitimini bir ay gibi bir sürede alıp mesleğe başlayanların bakış açısındaki problemi giderme adına daha sonraki yıllarda Adalet Akademisinin buna yoğunlaştığını, bu eksikliği kapatmaya çalıştığını biliyoruz. Daha da fazla yoğunlaşılması gerektiği noktasında bir fikrimizin olduğunu da paylaşmak istiyorum, Sayın Başkan da bunu teyit ediyor, en azından onu görüyorum. Ama eğer bu noktada, eğitim noktasında Adalet Akademisi planlama yapıyorsa meseleye doğru yerden yaklaşmak lazım. Ben de bütün arkadaşlarımızın söylediği gibi, Adalet Akademisinde Türkiye Barolar Birliğinden meslekte on yıllık kıdemi olan bir meslektaşın olmasında hiçbir sakıncanın olmayacağını, bilakis sürecin daha doğru, eğitimlerin daha doğru ve hâkim, savcı, avukat ilişkilerinin, mesleğin üç sacayağındaki ilişkinin daha da güçlü, daha doğru bir temelde, zeminde götürülebileceğini düşünüyorum.

Son bir örnek: Mesela, bugün illerde, cezaevi gözlem kurullarında, izleme kurullarında barolardan da meslekte on yıl kıdemli olan bir meslektaş istenir. Bizim dönemde de bizden istendiği zaman biz on yıllık kıdemli olan meslektaşlar arasından bir isim bildirirdik, o isim o cezaevi gözlem kurullarının içerisinde yer alırdı. Dolayısıyla, burada Türkiye Barolar Birliğinin de bütün baroların içinde olduğu ve bir çatı örgütü olduğu ve gerçek anlamda bağımsız yargıyı temsil ederek doğru bir hukuk sisteminin oluşması için bir çaba gösterdiği dikkate alınıp bu noktada eğitim komisyonunda... Ki tabii, öncelikle, ben de Onur Vekilimin söylediği gibi, teklifin tümden geri çekilmesini öncelikli talep olarak ileri sürüyor, aksi hâlde ise Türkiye Barolar Birliğinin Eğitim Kurulunda yer almasının, en azından yargıda oluşan bu tahribatın ya da sorunların giderilmesi noktasında katkı sağlayacağını düşünüyorum. Biz de bu noktada eklenmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Teşekkür ederim.