KOMİSYON KONUŞMASI

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Evet, Anayasa'ya aykırılıkla ilgili, zaten önergeyi vermiştik.

Ben de tüm Komisyon üyesi arkadaşları ve Sayın Başkan sizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında şöyle ifade etmek gerekiyor: Biz de şunu olumlu bulduğumuzu ifade edelim, bunun normal bir kanun teklifi olarak önümüze gelmesini ve diğer teklifler gibi torba şeklinde gelmemesini biz de olumlu buluyoruz. Umuyoruz, aslında bu şekilde gelmesinin bizim bunca gündür toplandığımızda buna dair eleştirilerimizin sonucu olmuş olduğunu temenni ediyoruz ve bundan sonra da tek kanunlarla yani özel, kendisine has, münhasır bir şekilde gelmesini temenni ediyoruz.

Şimdi, AYM, Türkiye Adalet Akademisini kuran 34 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'ni iptal etmişti ve kararda da Akademinin Anayasa’nın birden fazla maddesine aykırılık taşıdığı değerlendirilmişti. Şimdi, öncelikle, Anayasa’nın 104'üncü maddesinin on yedinci fıkrasında açık açık şunu ifade ediyor, diyor ki: "Anayasa'da münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz." Şimdi, böyle çıkarıldığı için ne oldu? Bir daha iptalle önümüze geldi.

Şimdi, Anayasa, devamında, madde 140'ta ise şunu açık açık ifade ediyor: Hâkim ve savcıların genel olarak işte özlük haklarının, disiplinlerinin, bu anlamdaki eğitimlerinin tamamının değerlendirilebilmesi ancak ve ancak kanunla yapılabilir diyor. Şimdi, bu daha önce kanunla yapılmadığı için yani Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yapıldığı için, işte yedi yıldır bir sürü kanunda olduğu gibi önümüze şu an tekrardan geldi fakat biz, burada birazcık dar bir yorumlama görüyoruz. Neden? Anayasa Mahkemesi kararı her ne kadar yargı alanındaki düzenlemelerin yürütme erki tarafından yapılamayacağını belirtmişse de burada asıl sorunun, aslında korunan değerin yani yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı olduğunu düşünüyoruz. Yani bir hukuk devletinin ilk ve en temel ilkesi olan kuvvetler ayrılığının ortaya konması gerekiyor fakat maalesef ki şu an, bu yapmış olduğunuz tek adam sisteminde kanun olarak önümüze gelen şeyde ne oldu? Anayasa Mahkemesinin kararıyla âdeta "Cumhurbaşkanı fermanını kaldır, aynısını kanun kılıfıyla tekrardan önümüze getir." dendi. Aynen bu şekilde önümüzde olduğunu görüyoruz.

Şimdi, bunun bu şekilde gelmiş olması, içerik bakımından da söylüyoruz, neye yol açıyor? Bunun net örneğini bizim partimize bakarak görebilirsiniz, bizim partimize yönelik olarak yapılmış olan yargı tacizleriyle aslında yargının bağımsız olmadığını görebiliriz. Nasıl görebiliriz? Kobani kumpas davasıyla görebiliriz. Nasıl görebiliriz? Gezi davasıyla görebiliriz, yine kapatma davasıyla görebiliriz ve il ve ilçe yöneticilerimize dair yapılan operasyonlarla görebiliriz. Bunun tek bir amacı var: Eğer sizler bu yargıyı bağımsız hâle getirmezseniz, Adalet Akademisinin Başkanını Cumhurbaşkanı atarsa, içeriğinde olan kişileri Bakanlar atarsa bu yönetim kademelerinin tamamına tek bir yer üzerinden yani yürütme erki üzerinden ilerletirseniz bu kaçınılmaz bir son olur. O yüzden, her ne kadar usul bakımından Anayasa'ya uygun bir şekilde gözükse bile esası itibarıyla biz Anayasa'ya aykırı olduğunu düşünüyoruz. Bakın, bir tane maddeyi bile olumlayamayacağız burada yani şu madde olumlu olmuştur diyemeyeceğiz çünkü baştan sakat doğmuş, aslında baştan dogmatik bir şekilde tek bir yerden bağlanan, tek bir yerde atanan, Cumhurbaşkanı tarafından atanan, Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen ve tüm yetkileri, sınırları aslında yürütme erkine bırakan bir kanun teklifi olduğunu düşünüyoruz her ne kadar Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzeltmiş olduğu söylense de diye ifade ediyorum.

Geneli üzerine tekrardan söz alacağız zaten.