Komisyon Adı | : | (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
Konu | : | RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, Başkan Yardımcısı Deniz Güler ve RTÜK Üyesi Deniz Güçer tarafından yapılan sunumlara ilişkin görüşme |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 24 .12.2024 |
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Başkanım, öncelikle, Sayın Kaya'nın dile getirdiği o iki konuda, mesela "AK PARTİ milletvekillerine daha fazla zaman veriyorsunuz..." Mesela kayıtlara bakıp ben bunun doğru olmadığını...
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Ben çıkardım.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Kayıtlara tutanaklardan bakalım, mutlaka ortaya koyalım, yanlış bir bilgi olmasın. Kesinlikle böyle bir şey olmuyor; çoğu zaman, gerçekten uzun dakikalar biz sizi dinliyoruz ve dinlememiz de gerektiğini düşünüyorum, sıkıntı yok.
Diğer bir konu da -yine sizin dile getirdiğiniz- erkek egemen kafa yapısından, genel ataerkil yapıdan bahsettiniz, sorunun temelinde bunun olduğunu söylediniz. Ben bunun da açıkçası varsa örnekleri ve kanıtlarıyla gösterilmesi ve belki de şu an yaşadığımız dünyada ona göre konuşmakta fayda olacağını düşünüyorum.
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Şimdi...
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Sözümüzü bitirelim, hiç şey yapmayalım, ben sizi dinledim.
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Haklısınız.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Diğer bir konu da Başkanım, şimdi, bakın, bir sürü parti grubu var, hepsi birbirinden kıymetli. Hepimizin, parti gruplarımızın da bir ideolojik altyapısı var ve bu ideolojik altyapısının altında da işte politik temelleri olan dünya görüşleri var değil mi, hepinizin dünya görüşü var. Açıkçası, ben AK PARTİ Milletvekili olarak dünya görüşümün Türkiye olduğunu söylemek istiyorum, benim dünya görüşüm Türkiye yani Türkiye'de kadın cinayetlerini azaltmak benim dünya görüşüm burası için. O yüzden, bunun için ne gerekiyorsa...
Kesinlikle erkeklerin de olduğu bir komisyonun, başkan da olduğu bir komisyonun bu işe çözüm konusunda farklı bir bakış açısı getirmesinden dolayı, çözüm getirmesinden dolayı önemli olduğunu düşünüyorum; çözüm odaklı bakmamız gerektiğini düşünüyorum.
Sizin de bahsettiğiniz o gösterişçi duyarlılık ya da "üretilmiş duyarlılık" da deniyor ya da "woke" akımı mesela çok popüler şu anda; bunların bize fayda sağlamadığını düşünüyorum yani biz bunlarla uğraşamayız. Hele böylesi önemli bir konuda arkadaşlarımızın -yani yanlış anlaşılmasın- DEM PARTİ Grubundan arkadaşların söyledikleri maalesef bana hep bu çağrışımı yapıyor. Yani biz konuşalım, sürekli konuşalım; işte, kadınların haklarını savunalım, erkekleri yıkalım, kötüleyelim ama çözüm? Çözüm yok. Aileyi yok saymak, erkeği yok saymak, erkeği saf dışı bırakmak; bunlar çözüm değil, dediğim gibi, bunlar popüler akımların sonuçları bence. Yani bunları benden çok daha iyi biliyorsunuz. Sınıfsal, ekonomik sıkıntılar, bunları mesela yok sayan... Aslında sizin için de çok kötü "'woke' solculuk" diyorlar hatta, bunu da söylemek lazım. Bunlara teslim olmamalıyız, bence bu Komisyonda hiç teslim olmamalıyız. Biz gerçekten bu Komisyonun gerçek amacının...
Bunca zaman kurulmuş, başka çalışmalar yapmış Komisyonda -bakın, Başkanımız da belirtti- artık gerçekten elle tutulur belli sonuçlarla çıkmamız gerektiğini düşünüyorum yani bununla dertte olduğumuzu düşünüyorum. Bu anlamda da bizim için ne ise farklı gösteren yani bu anlamda farklı çalışmalara, çözüme ulaştıracak şeylere hepimizin açık olması ve bu anlamda da yani böyle bir tutuculuğu göstermenin yanlış olduğunu düşünüyorum. Bu, bir tür tutuculuktur yani "Kadın başkan olmalı." bir tür tutuculuktur; gerçekten yadırgıyorum, olmamalı.
Diğer konu: RTÜK Başkanımıza ve Başkan heyetinde gelenlere teşekkürlerimi sunuyorum. Şunu söylemek istiyorum: Televizyon hayatımıza girdiğinden beri gerçekten çok şeyin değiştiğini düşünüyorum. Maalesef, ailenin yerini, ailedeki o öğretilerin yerini artık televizyon aldı. Burada sosyal medyadan da arkadaşlarımız bahsetti ama inanın şöyle bir araştırma vardır muhakkak ki, ben öncesinde okumuştum: Seçim zamanında seçmene ulaşma anlamında televizyonun, ana akım medyanın çok daha etkin olduğunu hepimiz biliyoruz yani o yüzden buna odaklanmamız gerektiğini düşünüyorum. Özellikle de gündüz kuşakları ve haber, bunların çok daha sıkı denetlenmesi ve gerçekten bir düzene girmesi... Şimdi, senaristleri örnek veriyoruz ya "Senaristler yapıyor. Yapımcılar yapıyor." Peki, haber programları... Yani bunlarda biz bir standart tutturamaz mıyız? Yani birçok ülkede toplumun huzurunu bozmak, toplumun huzurunu bozmaya sebep olacak yayınlar yapmak, görüşler bildirmek çok büyük cezalar... Bakın, bu, Avrupa ülkelerinde böyle. Gürcistan'da mesela son bir ayaklanma, sokağa dökme vesilesiyle yapılan o yürüyüşlerde insanlara çok büyük cezalar verildi. Yani bu tarz şeylerin önüne geçecek, hakikaten toplumu şiddeti sürükleyecek yayınların mutlaka denetlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Gerçekten inanılmaz izleniyor gündüz programları yani biz ne zaman ev ziyaretinde bulunsak; hasta, yaşlı ziyaretlerinde bulunsak hep açık, inanılmaz izleniyor. Gerçekten bizim zamanımızda olmayan şeyler bunlar yani ben çocukluğumda öyle programlar hatırlamıyorum. Hani biz geçmişe bakıp diyoruz ya "Çocukluğumuz daha güzeldi, geçmişte toplum daha iyiydi." diye, demek ki bunların mutlaka katkısı var yani bunların gösterilmesinin katkısı var.
Şimdi, ben oğlumda ufak tefek bazı şeyler görünce o zamanlar çocuk psikoloğuna götürmüştüm, bana şöyle güzel bir örnek vermişti, demişti ki: "Çocuğa ne kadar iyi şey, sosyal etkinlikler, daha iyi ortamlar sunarsan kötü şeyler o kadar azalır." Yani şöyle düşünün: Bir yerde kirli su var, oraya ne kadar çok temiz su pompalarsak oranın kirlilik oranını azaltırız. Ben de diyorum ki ne kadar iyi programlar, güzel programlar olur ve teşvik edilirse belki bu kirlilik de ortadan kalkar. Çok güzel örnekler var. Mesela, TRT'nin "tabii"sinde çok güzel programlar var. Bilmiyorum, izleyen var mı? Gerçekten şiddet olmadan ya da belli şeylere dikkat edilerek komedi yapılabiliyor mu? Yapılıyor. İşte, başka tarzlarda çok güzel yapımlar var, bunlar teşvik edilmeli. "Rafadan Tayfa" diye bence çok güzel bir çizgi film var, benim çocuklarım bayıldı. İşte, Göbeklitepe'yi görmek istedikleri... İnanılmaz güzel işler ama bunların devamı gelmiyor yani çok az kalıyorlar, bunların artması lazım. Bunların artmasına yönelik belki teşvikleri RTÜK yapabilir mi, onu bilmiyorum. Ödüllendirme sistemi gelebilir. Ceza her zaman işe yaramıyor, olumsuz pekiştireç; belki olumlu pekiştireçlere ihtiyacımız var.
Ben son olarak şeyi sormak istiyorum yani biz şimdi bir sürü şeyi atfediyoruz size ama sizin kendinizce misyon ve sorumluluğunuz nedir RTÜK olarak? Bunu bilelim, biz de Aile Bakanlığı sorumluluğu yüklemeyelim tabii. Size ulaştırılacak şeyleri Aile Bakanlığı vesilesiyle mi ulaştırmak gerekiyor, bu anlamda...
Bir de KADEM'in çok güzel bir araştırması vardı, ondan da bahsetmek istiyorum -belki siz de takip etmişsinizdir- gerçekten çok kıymetli sonuçlar var içinde. Oradaki şu konu benim dikkatimi çok çekti: Dizilerde kadınların şiddetle mücadele etmedeki kararlılıklarını ya da mücadelelerini gösteren sahneler çok az. Yani şiddet oluyor, gerçi olmamalı, belki de hayatın bir parçası ama en azından bununla nasıl mücadele edeceğini gösteren sahnelerin de içeriklere konulmasının -çünkü çok az sayıda olduğunu gördüm- bu anlamda daha iyi olacağını düşünüyorum.
Çok teşekkür ederim.