| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 13 .11.2014 |
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonun değerli üyeleri, askerî ve sivil bürokrasimizin değerli mensupları, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, sunuşunuzu dinledik yani buradan takip de ettik ve açıkçası "Nasıl bir güvenlik konsepti var?" yani "Nasıl bir Türk Silahlı Kuvvetleri?" sorularına bir cevap almayı bekliyorduk ama ne yazık ki bu sunuşta onlara bir cevap yok. İlk başta bir ufuk turu gibi başlıyor. İşte, dünyada şunlar oluyor, bunlar oluyor, bir harita koymuşsunuz. Arkasından onun devamı gelmesi gerekir yani Türkiye ne yapıyor, bölgesindeki Türk Silahlı Kuvvetlerini nasıl bir misyonla tanımlıyoruz, ne tür roller oynayabilir, mevcut kapasitesini nasıl yükseltebiliriz, mevcut kapasite uygun mudur, değil midir? Bu sorulara cevap alma ihtiyacı var ve ondan sonra da tabii, başka sorular gelecek. Zorunlu askerlik mi yoksa profesyonel askerlik mi, nasıl bir ordu, komite kademesi, bugünkü mevcut Türk Silahlı Kuvvetleri yapısı devam mı edecek, Millî Savunma Bakanıyla Genelkurmayın ilişkileri -Türk Silahlı Kuvvetlerinin- böyle mi devam edecek yoksa farklı bir konuma mı gelecek? Bunlara ilişkin hiçbir şey yok sunuşlarınızda. Yani, o açıdan bunu anlamış değiliz. Burada, tabii, 2015 yılı bütçesini görüşüyoruz ama aynı zamanda 2015, 2016 ve 2017 yıllarını görüşüyoruz. Çünkü, sunuşunuzda uydularla ilgili 2019 yılı rakamlarını da vermişsiniz yani burada ne yapacaksınız? Bunların açıklanmaya ihtiyacı var. Kamuoyu bu konularla çok yakından ilgileniyor, siz de bunu biliyorsunuz ama ne yazık ki tatmin edici cevaplar yok. Bunu büyük bir eksiklik olarak gördüğümü ifade etmek istiyorum.
Diğer taraftan, önceki Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ün talimatıyla kurulan bir Savunma Reformu Çalışma Grubu vardı, biliyorsunuz Sayın Bakan. Burada hazırlanan bir rapor, tam Cumhurbaşkanlığı seçiminin öncesindeki hafta -üç dört gün önce- kamuoyuna açıklandı. Fakat, hiç tartışılmadı. Ne oldu bu rapor Sayın Bakanım? Çünkü, o raporda çok ciddi tespitler var yani raporun özetleri var, bende rapor da var yani ne oldu? Siz, Cumhurbaşkanı değişikliğiyle birlikte o raporun sahiplenmeyi bıraktınız mı? Sonuçta, devlet içinde süreklilik esas değil midir? Biz şu anda görüyoruz ki o rapor resmen rafa kaldırılmış durumda. O raporda çok ilginç tespitler var. Örneğin, diyor ki: "Diğer müttefik ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye savunma reformu alanında gecikmiş bir ülkedir." Mesela, bu, ciddi bir tespittir ve arkasından buna ilişkin bir şeylerin yapılmasını gerektirir.
Gene, aynı şekilde, Millî Savunma Bakanlığının görev alanı, Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilişkisi açısından baktığınızda MSB'nin aslında Türk Silahlı Kuvvetlerinin üstünde değil, onun altında yer alan -bir anlamda onun tedarikçisi gibi- konumda olan bir yapıda olduğunu gösteriyor. Sonra, gene aynı şekilde, mevcut kuvvet komutanlıklarının kaldırılarak aslında Genelkurmay altında yeni bir yapılanmadan bahsediliyor ve daha bir sürü tespit var. Yani, ben şimdi soruyorum, neden bunu tartışmıyoruz, bu konudaki fikriniz nedir? Yani, hazırlanan bir rapor var. Bu raporun çok ayrıntılı biçimde tartışılması ihtiyacı vardı ama ne yazık ki bir Cumhurbaşkanlığı değişikliği oldu, her şey bitti gitti, sanki yeni bir döneme başladık. Bir de üstüne üstlük aynı zamanda AKP'nin de iktidarda olduğu bir dönemdeyiz. Bunu da anlayamıyoruz.
Bu yüksek irtifa füze savunma sistem projesine ilişkin -biraz önce Sayın Keskin de söyledi- sunuşta diyorsunuz ki: "Sözleşme görüşmeleri devam ediyor." Nasıl devam ediyor, kimle devam ediyor, ne oluyor anlamadık Sayın Bakan.
Şimdi, 2013 Eylül ayında ihaleyi kazanan Çin firmasıyla başlamıştı görüşmeler, ne oldu? Üzerinden bir yıldan fazla geçti, niye hâlâ devam ediyor? Yani, Çin'le anlaşma yaparken orada birtakım vaatlerde bulundular bize -bir teknoloji transferi olabilir, başka birtakım konular- onları yerine mi getirmediler? Yoksa, NATO konseptlerinemi -kamuoyunda da tartışıldı- uymuyor yoksa -daha da ilginç, kulağımıza geliyor- diğer taraftan 2'nci sırada, Çin'in arkasında Fransız-İtalyan ortaklığı vardı, onunla da sözleşme görüşmelerinin yürütüldüğüne ilişkin birtakım duyumlar alıyoruz, doğru mu? Yani, Çin'le de mi görüşüyoruz, altındaki 2'nci firmayla da mı görüşüyoruz? Bütünü mü görüşüyoruz, 2'ye mi bölüyoruz projeyi yoksa Çin'den alacağız ona mı vereceğiz yoksa 3'üncü sıradaki Amerika'yla da mı görüşmeler var? Yani, bu konular önemli konular. Bunları getirdiniz. Daha önceki bütün sunuşlarda da hep bahsediyoruz. Uzun zamandan beri bu yüksek irtifa füze savunma sistemi projelerine ilişkin -bu konulara kamuoyu gerçekten de- açık ve tatmin edici cevaplar bekliyor. Hangi aşamadadır, kimlerle görüşülüyor ve nasıl sonuçlanacak, ne zaman sonuçlanacak? Bir takvim varsa onu da öğrenmek isteriz.
Gene, Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki maaş eşitsizlikleri ciddi bir sorun olmaya devam ediyor. Bunu daha önce ben değişik zamanlarda soru önergeleriyle de kanun teklifleriyle de gündeme getirmiştim. Mesela bir soru: General ve amiral rütbelerinden yarbay rütbesine kadar olan üstsubay rütbelerinde makam ve görev tazminatı var ama gene üstsubay olan binbaşı da yok ve gene aynı şekilde astsubaylarda da yok, 1'inci derece 3.600'e ulaşmış olan astsubaylarda da yok. Buna ilişkin ben geçen sene de -baktım- sormuşum, siz "Çalışmalar devam ediyor." demişsiniz. Hangi aşamada çalışmalar? Gerçekten bunu çözmek istiyor musunuz, yoksa yani böyle var olan bir çalışma ortada net olarak tanımlanmamış bir çalışma var mı?
Gene, tabii, baktığımız zaman şunu da görüyoruz: Astsubaylarımızın sorunları gerçekten büyük, hem ciddi anlamda derece ve kademeleri yükseldiği zaman ciddi maaş artışları olmuyor, diğer taraftan biraz önce söyledim makam ve görev tazminatının dışındalar. Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki subaylarla aralarında sosyal imkân açısından büyük uçurum var. Gene, sağlık kuruluşu, orduevi, kamp ve diğer sosyal tesislerde uygulanan ayrıcalıklar var. Astsubaylarda ciddi rahatsızlıklar var Sayın Bakan, biliyorsunuz siz de bunu Bakan olarak. Yani dernekleri var, değişik zamanlarda kamuoyuna deklare ediyorlar. Sonuç itibarıyla, savaşta ve barışta omuz omuza çalışan, beraber görev yapan insanlar bunlar. Bunların arasında böyle bir ayrım yapmak ve bir kesimde ciddi rahatsızlık varsa bunları gidermemek de çok büyük yanlıştır diye düşünüyorum.
Bu bedelli askerlik konusuna arkadaşlarımız değindi, gerçekten de gene dağ fare doğurdu. Çünkü hem yararlanma, yaşın yüksek olması hem de o bedelin yüksek olması sonucunda bedelli askerlikten çok sınırlı sayıda insan yararlandı. Hâlbuki biraz önce burada Sayın Ayaydın da konuşmasında söyledi, bizim tekliflerimiz vardı. Türkiye gelir dağılımının bozuk olduğu bir ülke, yoksulluğun olduğu bir ülke. Yüzde 48'i asgari ücretle çalışıyor bu ülkede çalışanların. Şimdi, bu anlamda bir kademelenmeye, farklı bir uygulama getirmeye, farklı bir bedel getirmeye gerek yok muydu? Bunu söyledik biz. "Parası olmayandan almayalım, olana göre de kademeli bir sistem oluşturalım." dedik. Israrla söyledik, tam seçim öncesi zaten "Bedelli askerlik." dedik, yapmadınız. Seçim oldu, 2011 seçimi, ondan sonra getirdiniz gündeme, bu şekilde yaptınız, herkese "30 bin lira" dediniz kimse yararlanamadı. Şimdi, yeniden bedelli konusu gündemde. Yani, bu, tabii, ilk bedelli değil, daha önce de çıkan, belli zamanda bedelliler var yani sonuçta belli zamanda belli sıkışmalar oluyor onları çözme ihtiyacı var. Ama çözerken de adalet duygusunu göz önüne almak lazım. Yani herkese aynı biçimde davranmanın, sanki çok zengin bir ülkeymiş gibi, gelir dağılımı düzgünmüş gibi muamele etmenin de bir anlamı yok.
Gene bir konu, Yüzbaşı Nail Erdoğan'ın naaşı. Biliyorsunuz, bu konuyla ilgili olarak da benim soru önergelerim vardı ve geçen sene de Plan ve Bütçe Komisyonunda tartıştık. 8 Ekim 1996 tarihinde Sakız Adası açıklarında düşen uçağımızın enkazı ve pilotu Yüzbaşı Nail Erdoğan'ın naaşı hâlâ çıkartılmadı. Geçen sene bunu gene gündeme getirdik, siz hatta: "Ya, teknoloji çok gelişti, 1.300 metrelerden bile çıkıyor ki uçağın enkazı 400 metre derinlikte." dediniz. Ne oldu? Sonra bir çalışmaya başladığınızı söylediniz, hatta "Başbakan da talimat verdi." diye söylemiştiniz. Ne oldu? Kamuoyu bunu bekliyor, ailesi bekliyor, eşi, çocuğu bekliyor. Onun dışında, biliyorsunuz, imzalar toplandı, gerçekten ciddi bir mağduriyeti var yani bu insanın hiç olmazsa naaşını çıkartalım. Yani neden yapamıyoruz, imkânlarımız mı yetersiz? İmkânlar yetersizse yani Türk Silahlı Kuvvetleri bu kadar âciz mi bunu yapmaktan? Neyse gerekli teknoloji o sağlanır.
Son olarak da bu Savunma Sanayi Destekleme Fonu'na ilişkin Savunma Sanayi Müsteşarlığının Sayıştay raporunda yer alan ciddi eleştiriler var. Diyor ki: "Savunma ve güvenlik amaçlı yıllara sair projelerin toplam maliyetleri mali tablolarda görülmemektedir hesaplarda." Oysa bunların sağlıklı biçimde incelenmesine ihtiyaç var. Sayıştay raporlarını bunun için istiyoruz. Ama, gene, bu sene de bunları yeteri kadar tartışmadık, aslında yapmamız gereken bir alt komisyon kurmaktı ve bunun için de Sayıştay raporları ayrıca konuşulmalıydı, hatta en ideali, ayrıca, Plan ve Bütçe Komisyonunun dışında bir kesin hesap komisyonu kurmak ve onun içinde tartışılması, bütün bunların hepsinin ayrıntılı biçimde ve sonra da bunların çözülmesinin sağlanması. 2003 yılında bir 5018 sayılı yasa çıkartmışız, hâlâ hükümlerini uygulamıyoruz, arkasından ona dayalı olarak Sayıştay kanununda değişiklik yapmışız, raporları tanımlamışız ama baktığımız zaman denetimde ciddi sıkıntılar var. Gene, burada aynı şekilde sadece savunma harcamalarının yapılabileceği yazarken "Savunma Sanayi Destekleme Fonu'ndan mevzuata aykırı olarak yolluk, tören ve personel giderleri gibi, cari giderlerin yapıldığı görülmüştür." diyor, söyleniyor. Bunlar ilişkin ne yapıyorsunuz?
Gene, burada başka bir tespit daha var: "Savunma Sanayi Müsteşarlığının, Savunma Teknolojileri Mühendis ve Ticaret AŞ'den personel istihdam ettiği ve mevzuata aykırı olarak bedelini Savunma Sanayi Destekleme Fonu'ndan aldığı tespit edilmiştir." diyor. Bunlarla ilgili raporlar geldi bir yandan da bunlar böyle kalacak mı? Bir daha yapmayacağız mı diyorsunuz, yoksa bunlara ilişkin gerekli Bakanlık olarak çalışmaları başlattınız mı, sorumlular hakkında gerekli işlemler yapılıyor mu? Bu konuların çok önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye'nin ihtiyacı olan, her alanda daha çok açıklık ve şeffaflık ve hesap verebilirliktir. Bunların sağlanacağı bir sisteme ihtiyaç var. Aynı şey sivil için olduğu gibi asker için de geçerlidir. Bu anlamda, elbette, ihtiyaçları olduğu zaman savunmanın ona ilişkin olarak bütçeyle gerekli imkânlar sağlanır ama bunların hepsinin açık ve net bir biçimde kamuoyu tarafından görülmesine, izlenmesine ihtiyaç vardır.
Savunma Sanayi Destekleme bir fondur ama aynı zamanda onun da fonunun da hesaplarının ayrıntılı biçimde izlenmesi ve kamuoyuyla paylaşılmasına ihtiyaç vardır diyorum.
Teşekkür ediyor, bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum.
Saygılar sunuyorum.