KOMİSYON KONUŞMASI

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, söz almadan önce birkaç soru soracağım çünkü hakikaten önemli tespitler yapıldı.

Öncelikle HAK-İŞ temsilcisi, değerli öğretim üyesi, doktorların bu konuya çok hâkim olduğunu söyledi, eğer ironi yapmadıysa iyi bir tespittir çünkü biz doktorlar pratik düşünürüz.

HAK-İŞ KONFEDERASYONU TEMSİLCİSİ İBRAHİM AYDINLI - İroni değil.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Evet, yani ironi olmadığını söylediniz, konu kapanmıştır benim için. Teşekkür ederim. Ama biz teknik konular üzerinden değil, hekim kimliğimizle de değil Sayın Hocam... Bize her gün gelen yüzlerce telefon bize çok şey öğretiyor. Telefonu sadece kulağınızla dinlerseniz teknik çalışır kafa, yüreğinizle de dinlerseniz o zaman kafa başka türlü çalışıyor bizde. Hem kulakla hem yürekle dinlerseniz de ister istemez mecbursunuz Türkiye milletvekili olarak bütün sorunları -kendi komisyonunuzla ilgili en azından- bilmeye. Sonra, gidersiniz, kapı çalarsınız -burada bulunup da kapısını çalmadığımız çok az iş yeri vardır- gider, bunları ararsınız, bulursunuz ve kendinizce, kendi dünya görüşünüz açınızdan -bizim için sosyal demokrat bakış açısıyla- çözüm bulursunuz ve ondan sonra da burada konuşursunuz. Kayıtlar da gösterir ki, diğer arkadaşlar da hakkımızı teslim eder ki iyi tespitler yaparız. O açıdan da teşekkür ederim size bunları söylediğiniz için.

Şimdi, çok net bir soru soracağım. Sayın Müsteşarım, belki teknik olarak siz bana daha iyi cevap verebilirsiniz eğer Sayın Bakan uygun görürse. Diyelim ki siz bir özel istihdam bürosu açtınız, bu istihdam bürosuna beni aldınız işçi olarak. Gönderdiniz, ben üç ay bir yerde çalıştım, sonra beni gönderecek bir iş bulamadınız -ben sizin personelinizim, üç ay gittim- oradaki iş bitti, geldim. Ben sizin personeliniz olarak maaş almaya devam edecek miyim? Ne kadar süre devam edeceğim? Özlük haklarım ne olacak? Bu konu benim kafamda biraz karışık. Benim iş akdimi askıya mı alacaksınız, yoksa ben orada otururken bana maaş mı ödeyeceksiniz? Ben onu tam olarak öğrenmek istiyorum.

Şimdi, özel istihdam bürolarının Avrupa Birliği örneklerini verdi değerli işveren temsilcisi arkadaşımız. "AB'de hiç sınır uygulanmıyor, OECD'de şöyle yapılıyor." filan dedi. Kendi penceresinden haklı ama şunu değerlendirmek lazım: Yani, fili tanımlarken bir tarafından tutarsanız olmaz. Avrupa Birliğini bütün müktesebatıyla eğer ele alırsanız o zaman orada işçiye, hukuka bakış açısı ile Türkiye'dekini herhâlde mukayese edemezsiniz. O nedenle buradaki anlayışı, Türkiye Cumhuriyeti devletinde, bu coğrafyada yaşayan insanların durumunu Avrupa'yla özdeşleştirmeniz, "Avrupa bunu yapıyor, biz de yapalım..." Hayır, çok cuk oturmuyor ama Avrupa domuz da yiyor, biz de mi yiyeceğiz? Yani, ne ilgisi var? Avrupa yapabilir, o müktesebatı, inancı ona göre; benimki değil. Onun da işe, işverene, bağımsız yargıya, demokrasiye bakış açısı çok farklı, özümsemiş, onun için bazı şeyleri yapıyor, diyor ki: "Nasıl olsa benim anlayışım böyle, bizde bir şey olmaz." Ama biz, onu, o öyle yaptı diye aldığımız zaman sıkıntı oluyor. O yüzden bizim söylemlerimizdeki sömürü -işverenlerin söylediği gibi- yanlış bir ifade değil. İşverenlerin önü açılmalı. Bakın, bunu her defasında söylüyoruz. İşverenler Türkiye Cumhuriyeti'nin çok değerli ve çok ihtiyacı olan kesimidir. İşveren ne istiyorsa devlet imkânıyla yapılmalıdır. İstihdam eden, üreten, para kazandıran, vergi veren insanlardır bunlar. Bir tek şartımız var CHP olarak: Çalıştırdığınız işçinin emeğini sömürmeyeceksiniz kardeşim -nokta- onun dışında bizim iktidarımızda dileyin bizden ne dilerseniz -dileyin- yeter ki işçinin hakkını verin, emeğini sömürmeyin; bir tek kırmızı çizgimiz burasıdır. Şimdi, hani dediniz ya: "Biz çok değerli makineleri bu insanlara mı teslim edeceğiz?" En kıdemlisini... Tabii ki doğal ama bizim burada en çok karşımıza çıkan konu 10 kişiden az işçi çalıştıran yerlerdir. Alt komisyonda sanıyorum bu 5'e düşürüldü. Burada, paketlemede çalışacak olan, mandalina, portakal, limon toplayacak olan, pamuğa gidecek olan, ev işine gidecek olan insanlar sizin anlattığınıza uymuyor, sizin dediğiniz kalifiye elemanı siz zaten bulamazsınız özel istihdam bürolarında, mümkün değil. Ama öyle bir noktaya gelecek ki o özel istihdam büroları, siz işçilerinizi tazminatını, ihbarını verip çıkaracaksınız -çok kalifiye olmayanları- oradan geçici işçi alacaksınız. Bunu da yapmak çok mantıklı sizin pencerenizden, çok da doğal karşılamak lazım. Biz eğer bunu buradan geçirirsek bunu bu şekilde yapacaksınız.

TÜRK-İŞ'in de mesela "İŞKUR iyi çalışıyor." demesiyle ilgili... Yani, hakikaten umarım öyledir, umarım o şekildedir ama İŞKUR'un nasıl çalıştığını... Sayın Bakanım, hatırlarsanız, geçen toplantıda sizinle bir tartışmamız olmuştu benim İŞKUR'a yazdığım yazıyla ilgili. Şimdi, her taraftan cevap geldi Sayın Bakanım. İŞKUR'un bize yazdığı cevap 17 Şubatta. İlgi tutmuş benim yazımı 29 Aralıkta yani bir buçuk aydan daha fazla. 15 Aralıkta yazmışım ama iki ayda İŞKUR bana cevap vermiş. Ne zaman biliyor musunuz? Biz tartıştık ya burada, hemen ertesi gün cevap geldi. Sayın Bakanım, gelen cevapta sorduğum... Şimdi size vereceğim, inanın siz de kızacaksınız bu yazıyı yazana. Ya, bir milletvekili birçok soru sormuş, Allah rızası için birini cevaplamaz mısınız? Vereceğim, yazılar burada. Bir tane, bir tek tane... Varsa bir tanesinin cevabı ben özür dileyeceğim. Şimdi, bakın, biz demişiz ki size: "Türkiye genelinde 2015 yılında İŞKUR tarafından ücreti ödenen toplam kaç geçici işçi çalışmıştır?" Ya, bunun cevabı yok mu sizde, niye vermiyorsunuz? Demişiz ki: "2014 yılında kaç kişiye ödediniz? Hangi ilçelerde kaç tane geçici işçi çalıştırdınız?" Ya, bunun rakamı yok mu Sayın Bakanım, niye gizliyorsunuz? Niye vermediniz? 2014, kaç tane çalıştırdınız? Sonra, dönmüşüm, kendi seçim bölgem Mersin'de 2015'te ilçelere göre, aylara göre dağılım istemişim sizden yani İŞKUR ne yapıyor görmek istemişim. Bunun da nedeni şuydu, burada yazamadığım, utandığım: 25 mevcudu olan bir okula 12 müstahdem atandı. Bunlar çok dikkat çektiği için son zamanlarda özellikle orman bölge müdürlüğüne yüzlerce işçi alınıp "Siz gidin, ormana yayılın, çalışın, yatın." dendiği konusunda çok ciddi geri bildirimler aldık, çok ciddi. Bak, ben bunlara iddia diyorum yani ben gittim, bunları tespit ettim demiyorum. Bir iddia var, vatandaş açıkça söylüyor, diyor ki: "Ya, Hocam, bir okulda 12 tane müstahdem olur mu Allah aşkına?" Olmaz. Peki, ben de size diyorum ki: Ya, böyle bir iddia var Sayın Bakan, bana bu rakamları verin. Üstelik de bunlar sadece seçim zamanında üç aylığına alınmış insanlar. Hani, İŞKUR "Çok güzel işler yapıyor." filan diyor ya arkadaşınız. Ya, gerçekten İŞKUR benim ya, senin olduğu kadar benim de. Biz bütün bu işi İŞKUR'a yıkmaya çalışıyoruz. İŞKUR'u güçlendirelim. İŞKUR gerçekten benim işçi kurumum olsun, iş kurumum olsun, benim, hepimizin olsun istiyorum ama eğer iktidarın arpalığı konumuna geliyorsa -bugün AKP, yarın CHP- o zaman burada bir yanlışlık var. Bütün bunlara rağmen, diyorum ki size: Bakın, bu iktidarın arpalığı hâline gelme olasılığı olduğu hâlde biz İŞKUR'u koruyalım çünkü düzeltiriz. Öbür türlü, özel istihdam bürolarından biz gerçekten çok endişeliyiz, gerçekten çok sıkıntımız var.

Şimdi, bu sorduğum sorular çerçevesinde eğer beni aydınlatırsanız arkadaşlar, memnun olacağım.

Teşekkür ederim.