KOMİSYON KONUŞMASI

SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hoş geldiniz diyorum öncelikle hem Sayın Bakana hem Bakanlık bürokratlarına.

Teşekkür etmek istiyorum öncelikle çünkü kadını şiddet oranlarını paylaşırken Türkiye'nin de OECD ülkeleri arasında gerçekten şiddetle mücadele edilmesi gereken sırada olduğunu tespit ederek başladınız çünkü bugüne kadar gittiğimiz Bakanlıklar -bazıları, hepsi değil ama- genelde şöyle bir yol tercih ettiler: "Yani bakın, işte, şu ülkede de şu kadar, bu ülkede bu kadar..." Hani bizde yokmuş gibi... Bu tespiti yaptığınız için teşekkür ediyorum. TÜRK EĞİTİM-SEN'in 2019 yılında yaptığı bir anket vardı öğretmenler, okul müdürleri ve müdür yardımcıları arasında. Şimdi, orada yüzde 48.7 oranında meslek hayatında 1 ya da daha fazla sayıda şiddete uğradığı öğretmenlerin, yüzde 56,9'unun kendilerini okullarda güvenli hissetmedikleri sonucu çıkıyordu bu ankette ve işte genelde okul koridorunda, okul bahçesinde, hatta yüzde 18,9, yüzde 19 oranında öğretmenler odasında şiddet vakalarının yaşandığını yine ortaya çıkarıyordu ve çok ilginç bir veri de yüzde 27,3 oranında şiddete uğrayan öğretmenlerin telkinde bulunulduğu için kendilerine bu yönde şikâyetçi olmadıkları sonucu vardı. Şimdi, bu öğretmenlerin ne kadarı kadın, buna dair bir veri, bir çalışmanız var mı? Yani bu okullardaki yaşanan şiddet olaylarında şiddete maruz kalan öğretmenlerin, yöneticilerin ne kadarı kadın? Okul güvenliğinin artırılmasına dönük önlemleriniz nelerdir? Çünkü çok ciddi güvenlik zafiyeti var okullarda, bu yani sadece işte, öğretmenlerin güvenliği, öğrencilerin fiziksel anlamda bu manada şiddete uğrayıp uğramama konusundaki güvenlikleri dışında işte, konuştuk yani başta uyuşturucu olmak üzere birçok başka faktör de açık hâle getiriyor çocukları. Şiddetin önlenmesinde hem eğitimin hem de şiddet vakalarının, kadına şiddet vakalarının azalmasında, ayrımcılık vakalarının azalmasında kadının sosyoekonomik olarak güçlenmesinin önemini her defasında konuşuyoruz biz her oturumda. Sizin şimdi, burada birtakım kurslarınız var özellikle halk eğitim merkezleri üzerinden. Bütün illerde böyle mi bilmiyorum ama birçok ilde halk eğitim merkezleri kapsamında kadınlara beceri kazandıran, öz güven de kazandıran aslında ve sonrasında bunu kazanca da çevirebilecekleri kursların tasarruf tedbirleri kapsamında kapandığını biliyoruz. Bunun açılmasına dönük bir çalışmanız var mı? Yani yeniden açılacak mı bu kurslar?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN - Tasarruf tedbirleri değil, onu ben izah edeyim de. Sürekli konuşuluyor...

SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) - Bize o şekilde oradan aktarıldığı için öyle söyledim.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN - Yani yanlış bir bilgi, öyle kullanmayalım onu, ben izah edeceğim onu.

SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) - Tamam.

ÇEDES çok tartışılıyor, sizin her katıldığınız Meclis oturumunda da gündeme geliyor. Şimdi, burada Diyanet personeliyle, vaizlerle iş birliği yaptınız, siz "STK" diyorsunuz, biz "Tarikat, cemaatler." diyoruz. Bunların çocuklara aktardıkları değerler, çocuklara hangi değerleri aktarıyorlar, bununla ilgili denetimi ne şekilde gerçekleştiriyorsunuz yani bir denetim gerçekleştiriyor musunuz? Hiç müdahale ettiğiniz olay var mı, durum var mı yani "Bu dil, bu söylem, bu aktarma şekli pedagojik olarak doğru değil." şeklinde ve iş birliği protokolü imzaladığınız bu yapıları seçerken kriterleriniz arasında mı kadına bakışları? Bunu da öğrenmek istiyorum.

Geçenlerde çok gündem oldu bir öğrenci servisi meselesi. Şimdi, ben bir anne olarak yani kız çocuğum olsa açıkçası orada ben de ön sırada oturmasını istemem. Bunun muhafazakârlıkla vesaireyle alakası yok, yaşadığımız çağla ilgili bir koruma içgüdüsü oluşu doğal olarak hepimizde. Dolayısıyla, ben buna bir ayrımcılık anlamı yüklemiyorum ama neden mesela, tedbir olarak gündeme getirdiğiniz her şey, münferit ya da değil, toplumda ayrımcılık oluyor? Bir öz eleştiri yaptınız mı hiç yani "Bir yerde hata yapıyor olabilir miyiz? Niye bizim ağzımızdan çıkan her şeye belki bizim amaçladığımızın da dışında anlamlar yükleniyor?" diye, onu da merak ediyorum çünkü servis hadisesi bunun bence çok bariz bir örneği. Bir anne olarak kendimi muhafazakâr olarak tanımlamam ama hiç rahatsız etmedi o karar ama şimdi toplumun genelinde yarattığı algı işte, "Kız çocuklarına niye ayrımcılık uygulanıyor?" şeklindeydi. Dolayısıyla, burada kendinizi hiç sorguladınız mı yani "Hata yaptığımız bir şey olabilir mi kendimizi anlatmakta?" diye.

Teşekkür ediyorum, şimdilik bu kadar sorularım