KOMİSYON KONUŞMASI

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, sunumunuzda diyorsunuz ki: "Önce insan, sonra çevre, sonra madencilik." Ama gerçek öyle değil maalesef. Öyle olsaydı hafta sonunda binlerce Eskişehirli sizleri protesto için sokağa çıkmazdı. Protesto ediyoruz çünkü Türkiye'nin en yaşanabilir illerinden memleketim Eskişehir'imizin yüz ölçümünün yüzde 71'i madencilik için ruhsatlandırılmış durumda. En son Mihalgazi Alpagut, Tepebaşı Atalan'da Cengiz Holdinge, Sarıcakaya'da ise Koza işletmesine altın, gümüş madeni çıkarmak için ruhsat verdiniz. Neresi bu Sarıcakaya ve Mihalgazi? Anadolu'nun Akdeniz'i; Türkiye'nin dört bir yanına roka, domates, sebze buradan gidiyor. Şimdi, buraya tam 2.500 futbol sahası büyüklüğünde ruhsat alanında 720 futbol sahası büyüklüğünde maden kazılacak. Sarıcakaya'da ise "ÇED hiç gerekli değildir." diye baştan onay verildi. Ruhsat alanı 1.600 hektar ama sırf ÇED süreci işlemesin diye maden alanı 25 hektarın altındaymış gibi gösteriliyor. Ayrıca, Alpu Ovası'na kömürlü termik santral projesini Danıştay iptal etmişti, şimdi Eskişehir'e daha yakın bir bölgeye yine bir termik zehir santrali yapmak istediğinizi duyuyoruz. Öncelikle soruyoruz: Böyle bir niyetiniz var mı? Eğer varsa 1 milyon Eskişehirlinin ortak çağrısı olarak yol yakınken bundan vazgeçin diyoruz.

Sayın Bakan, saydığımız bu zehir projeleri hayata geçerse Eskişehir'de ormanlar, seralar, bahçeler, tarım arazileri yok edilecek; su kaynaklarımız kirlenecek ve kuruyacak; tarım, hayvancılık, seracılık, zeytincilik, ipek böcekçiliği, arıcılık yok olacak; temiz havamız yerini toza bırakacak; siyanür doğal hayata ve insan yaşamına tehdit oluşturacak, oysa 1 milyon Eskişehirli olarak bunu istemiyoruz. Toprağımızı, suyumuzu, havamızı, insanımızı, hayvanımızı, ormanımızı zehirlemenizi istemiyoruz. Eskişehir'imizde bir maden çöplüğü, yeni bir İliç katliamı istemiyoruz. Yaşam alanlarımızın birilerinin daha fazla kazanç elde etmesi uğruna talan edilmesine, yok edilmesine izin vermeyeceğiz. Parsel parsel satılmak istenen topraklarımızı karış karış koruyacağız.

Sayın Bakan, sunumunuzda bor madeninin öneminden de bahsediyorsunuz. O övündüğünüz bor, bizim Eskişehir Kırka'da çıkıyor ama şimdi diyorsunuz ki: "Eti Madeni klasik kamu işletmeciliğinden çıkaracağız." Bu ne demektir? Çalışanlar haklı olarak özelleştirme mi geliyor diye endişeli, bu kaygıları gidermelisiniz. Eti Madende çok sayıda iş kazası oluyor, kadro eksik, izinsiz çalışıyorlar; hangi önlemleri alıyorsunuz? Şimdi, madenci alımı yapılacak, büyük sorunlar var, o bölgede topraklarını madene veren ailelerin evlatları istihdamda öncelikli ama 35 yaş sınırı var diye eleniyor. Peki, yaş dolmadan niye almıyorsunuz? Çünkü partizanlık yapıyorsunuz. Kol gücüne dayalı bir iş için bir emekçi 15 kez, 20 kez elenir mi? Eliyorsunuz, yıllarca dışlayıp sonra da 35 yaşına geldin diye iş umudunu elinden alıyorsunuz. Ayrıca, hani mülakat kalkacaktı? Tüm şiddetiyle devam ediyor, madenci alırken bile mülakat, partizanlık yapıyorsunuz. İş derdindeki gençlerimizin yok parti üyeliğine, yok ailesine, yok sosyal medya paylaşımlarına bakarak gelecekleriyle oynuyorsunuz.

Eskişehir Eti Bor emekçisinin derdi çok. Türkiye'de her sendikalının yakacak yardımı, kömür yardımı var, onların yok, yıpranma payı da yok. Burada rekor ihracat diye övünüp diğer yandan onu gerçekleştiren mühendise neden ihracat primi vermiyorsunuz? Demem o ki övündüğünüz o emekçilerin özlük haklarına hepimizden önce sizin sahip çıkmanız gerekir. Yine, o madene giden yolun hâli iktidarınızın ayıbıdır. İşte, bugün yine kaza var 1 ölü, 44 yaralı, aynı yerde bir yılda 8 kaza oldu, geçen yıl Eti Maden işçilerimizi taşıyan otobüs kaza yaptı. İşçiler hele kış aylarında ölüm korkusuyla servislere biniyor her sabah. Bu yola şimdi işçilerin imzasıyla, Kırkalıların imzasıyla başlandığını söyleniyor, anlatılıyor. Hızla tamamlanması sadece Karayollarının değil, Eti Madenin de önceliği olmalıdır.

Sayın Bakan, ben de tekrar edeyim. Kalıcı yaz saati uygulamasıyla milyonlarca hanede güne sıkıntıyla, stresle başlanıyor. Sabahları aydınlanmıyor, altıda, yedide lamba yakmak durumundayız; bunun nesi tasarruf getirir? Ayrıca biyolojik saatimizle oynanıyor, evlatlarımız uyanıp okula gitmekte, emekçiler işe gitmekte zorlanıyor. Okullarda çocuklarımız otuz dakikalık derslere zorlanarak eğitimlerinden çalınıyor, gelin bu inattan, bu zorlamadan vazgeçin.

Sayın Bakan, son olarak, Somali'yle imzalanan bir anlaşmadan bahsediyorsunuz "Üç blokta petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerine başladık." diye. Bu anlaşma Meclise geldi mi? Gelmedi. Meclisten tezkere çıkardınız, donanma gidecek, Oruç Reis'i şimdi gönderdiniz ama Meclis bu anlaşmadan haberdar değil. Mehmetçiğimizi ne için gönderdiğimizi Meclis bilmiyor. Belki siz biliyorsunuz, çok önemli, çok olumlu olabilir ama biz bilmiyoruz; bu anlaşmanın derhâl Meclise gönderilmesi gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum.