Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı b) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü c) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü ç) Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu d) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu e) Nükleer Düzenleme Kurumu |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 18 .11.2024 |
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, Bakan Yardımcılarımız, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Bakanlığımızın değerli bürokratları, basınımızın kıymetli mensupları; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2023 yılı kesin hesapları ile 2025 yılı bütçe görüşmelerini gerçekleştiriyoruz. Öncelikle, bütçenin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Bugün Enerji Bakanlığı bütçesi görüşülürken enerjinin temsil ettiği anlamı, politikalarını, egemen güçlerin enerji üzerinden dünyayı çekip çevirme politikalarını ve bundan asgari etkilenmeyle çıkma mecburiyetimizi ve o yönde yapılan tüm çalışmaları, gayretleri ve varsa eksikleri ve yapılacakları da konuşmuş olacağız.
"İş yapma kapasitesi" olarak tanımlanan enerjiye tüm dünyanın nasıl ihtiyaç duyduğunu hepimiz biliyoruz. Söylem olarak dünya, enerjiye ulaşmada enerjinin kaliteli, ucuz, yeterli ve çevreye uyumlu, insanlık arasında adil bir şekilde dağılımını öne sürerek bir teminden bahseder. Oysa enerji politikalarında öne çıkan, salt ülke menfaatlerinin ve sadece kendi çıkarlarına hizmet eden bir anlayışla hareket edildiğidir. Buna rağmen ülkemizin sürdürülebilir kalkınma ve enerji konusunda uzun soluklu bir politika oluşturma mecburiyeti, yarınlarımız için en önemli stratejilerden biri olmaya devam edecektir.
Ülkemiz toplam enerji tüketiminin yaklaşık dörtte 1'ini kendi öz kaynaklarından, kalan kısmını ise ithalat yoluyla karşılamaktadır. Çok çeşitli birincil enerji kaynaklarına sahip olan ülkemiz; taş kömürü, linyit, bitümlü şist, ham petrol, doğal gaz, uranyum, toryum gibi fosil kaynak rezervlerinin yanında hidrolojik, jeotermal, güneş enerjisi, dalga enerjisi, biyokütle enerjisi gibi bir kısmı hâlen istenilen seviyede aktif enerjiye dönüştürülememiş yanıyla da olsa muazzam kaynak potansiyellere sahip durumdadır. Ülke enerji ihtiyacının amaçlanan ekonomik büyümeyi gerçekleştirecek, sosyal kalkınma hamlelerini destekleyecek ve yönlendirecek şekilde, zamanında, güvenilir, ekonomik koşullarda ve çevresel etkileri de göz önüne alınarak sağlanması temel politikası çerçevesinde yapılacak çok daha işimiz olduğunu ortaya koymaktadır.
Petrol, gaz ve kömür tekellerinin çok etkin olduğu günümüz dünyasında birincil enerji tüketiminde 2023 verilerine göre yüzde 81 oranında olan fosil yakıtlara yüksek bağımlılığın yakın tarihte kayda değer bir azalma göstermeyeceği tahmin edilmektedir. Paris iklim değişikliği görüşmelerinin hedefi olan küresel sıcaklık artışını 1,5 veya en fazla 2 santigrat derecede tutabilmek için söylenenden çok daha fazlası yapılmalıdır, yapılabilmelidir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarından elde ettiğimiz elektrikte yüzde 45'lerin üstünde bir seviyede olduğumuz hususu aslında yenilenebilir enerjide iyi yolda olduğumuzun bir göstergesidir diye düşünüyorum ve yenilenebilir enerji üretiminin potansiyelini artırma yönünde Bakanlığın çalışmalarını çok kıymetli bulduğumuzu ifade etmek istiyorum. Yaygınlaştırılması yönünde teknoloji ithalatının yerleştirilmesi çabalarını destekliyor, özellikle önümüzdeki süreçte GES'lerle ilgili daha yaygın, daha açık ve özel şahıs taleplerinin güncellenmesini sağlayacak fiyat, maliyet kolaylığının bu alanda daha etkinleştirileceğine inanıyorum. Enerjinin temini, ulaştırılması, fiyatlandırılması hangi alanda, hangi anlamda olursa olsun, vatandaşın direkt ilgi alanında olması dolayısıyla bunun üzerinden bir değerlendirme yapması da gayet doğaldır.
Dünya Enerji Konseyi Türk Millî Komitesi raporunda enerji dünyası, arz talep ve teknoloji trendlerinin değişmesi nedeniyle birbirinden farklı yollarla bağlanıyor. Uluslararası enerji ticaret akışları, Orta Asya, Rusya, Kanada, Brezilya ve ABD'den Asya'ya ilerliyor. 2040'a kadar Asya'nın küresel petrol ve doğal gaz ticaretindeki payı, bugün yaklaşık üçte 2'sinden fazla artacak ancak yerel seviyede enerji kaynaklarının yeni yolları da gözle görülebilir çünkü dijitalleşme ve maliyeti giderek düşen yenilenebilir enerji teknolojileri, dağınık ve toplum temelli enerji tedarik modellerinin kazanç sağlamasını mümkün kılıyor. Enerji tüketiminin Asya'da yaşanan büyük değişimi, tüm yakıtlar ve teknolojilerin yanı sıra enerji yatırımlarında da hissediliyor. Şeyl devrimi, Amerika Birleşik Devletleri'nin dünyanın en büyük petrol ve gaz üreticisi olmasını sağlayarak petrol ve doğal gaz arzını sarsmaya devam ediyor. Daha ucuz yenilenebilir enerji teknolojilerinin, dijital uygulamaların ve elektriğin artan rolünün bir araya gelmesi, dünyanın sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin çoğunu yerine getirme beklentilerinin merkezinde yer alan değişim için önemli bir faktör denilmektedir.
Son dönemde, dünyada yaşanan enerji hareketliliği giderek artıyor; hem de ne artış, neredeyse dünyanın altında patlamaya hazır barut fıçısı. Dünyada yaşanan olayların hangisini karıştırırsanız karıştırın, altında dünyaya hâkim olma emperyal kafa yapısının izini bulabilirsiniz; o da günümüzde eşittir enerji kaynakları. Acı da olsa dünyanın bu gerçeğiyle yan yana yaşamak zorundayız. Ne Irak savaşı ne Libya'nın sömürgeleştirilme süreci ne Suriye'de yaşanan bu olaylar, bu enerji kavgasının dışında düşünülemez. Hatta ABD'nin, Suriye'den çekilecek görüntüsü verdiği günlerde dile getirdikleri gibi "Ama bölgede petrol var..." On binlerce kilometre öteden gelip enerji kaynaklarını elde etmeyi, kontrol etmeyi, ülke gerçeği ve geleceği olarak gören bir kafanın orada insanların ölmesinden, öldürülmesinden etkilenmemesi gayet normal olandır. Öteden beri Rusya'nın sıcak denizlere inme hayali ve hedefi, bu anlayışın bize göre Batı ve Doğu uygulamaları olsa gerek. Enerji kaynaklarının güç üzerinden kontrol edilmesi mücadelesi, Rusya-Ukrayna savaşı, enerji ihtiyacı ve güvenliğinin ne denli önemli olduğunu tüm dünyaya bir daha göstermiş oldu. Biliyoruz ki ülkemiz, ispatlanmış petrol ve doğal gaz rezervlerinin dörtte 3'üne sahip bölge ülkeleri ile Avrupa'daki tüketici pazarları arasında jeostratejik bir konuma sahiptir. Dolayısıyla, bu konumu, Türkiye'yi enerji güvenliği bağlamında fırsatları yanında sorumluluk sahibi de yapmakta ve bunun bilincinde enerji politikaları geliştirmek ve çalışmalar yapmak mecburiyetinde bırakmaktadır. Bakanımızın sunumunda bahsedilen girişimler bu çerçevede değerlendirilmelidir. Onun için, enerji politikalarımızın belirleyiciliği ve kalıcılığının, bunların getirisine bağlı olarak hem ekonomimize hem de çok önemsediğimiz hane halkı girdisine olumlu katkı sağlayacak hususlar olacağı kabul edilebilir.
Belki bir başlık olarak dikkate almamız gereken önemli iki hususu ilintili olarak dile getirmek istiyorum. Enerji verimliliği, binalarda yaşam standardı ve hizmet kalitesinin düşüşüne yol açmadan, birim hizmet miktarı başına enerji tüketiminin azaltılmasını başarabilmeliyiz. Yine, enerjiyi verimli kullanarak ihtiyaçlardan kısıtlama yapmadan, maliyetleri düşürme seferberliğiyle biyokütle enerjisinin tükenmez bir kaynak olması, her yerde elde edilmesine bağlı olarak evsel atıklar, arıtma çamurları, enerji bitkileri gibi biyokütleden enerji üretimi gerçekleştirmeyi başarmak, bu anlamda artan nüfusla beraber son derece güzel ve olumlu bir katkı sağlayacaktır.
Türkiye, yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesine verdiği önemin bir ifadesi olarak, 26 Ocak 2009 tarihinde Bonn'da düzenlenen konferans sonunda imzalanan anlaşmayla Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansının kurucu üyeleri arasında yer almıştır. Gelişmekte olan ülkelerde hızlı nüfus artışı ve sanayileşme, enerjiye olan talebin hızlı artmasına sebep olmaktadır. Enerji, üretimde zorunlu bir girdi faktör olup bir ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınma potansiyelini yansıtmakta olan temel göstergelerden biri sayılmaktadır. Tükenme ihtimali ve tehlikesiyle karşı karşıya olan yenilenemez enerji kaynaklarının planlı bir şekilde kullanımı ile yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını düzenleyebilmek için dünyanın ve ülkemizin üzerine büyük bir yük düşüyor. Dışa bağımlılığın en alt düzeye indirilmesini teminen önümüzdeki süreçte özellikle yenilenebilir enerji türlerinin hayata geçirilmesi, işletilmesi, projelendirilmesi ve ekonomik fayda maliyet verimliliğini sağlayacak tedbirlerin bir an önce uygulamaya konulması aciliyetine binaen enerji politikalarının gereğidir. GES, RES, biyokütle, jeotermal, HES, hidrojen enerjisi, dalga enerjisi, nükleer santralin devreye alınması, Karadeniz doğal gazına ulaşılması, kaynak, mekân, çevre, fiyat, kapasite, değerlendirme ve organizasyon başarısı, enerji açığı olan, açlığı olan bir ülke için kaçınılmaz gibi duruyor. Elbette bütün bu alanlarda yapılacak çalışmalarda Bakanlığımızın da öncelediğine inandığımız bir hususu yeniden hatırlatma gereği bir mecburiyettir. Çevre koşullarının bozulmadan, doğanın tahrip edilmesine müsaade etmeden yapılacak bu çalışmaların hem yenilenebilir enerjiye ulaşmaktan kaynaklı sağlıklı bir enerji elde etmek hem de çevre ve doğa tahribatı olmadan sonuca ulaşılmış olması önemli olacaktır. Yenilenebilir enerji kaynaklarını devreye sokmak, yenilenemez enerji kaynaklarının planlanabilecek tüketim süreç ve sonlarını da belirlemeye yardım etmiş olacaktır.
Birkaç cümleyle de olsa Doğu Akdeniz'de petrol arama çalışmaları ve nükleer enerji santralleriyle ilgili konulara da temas etmek isterim. Aslında Doğu Akdeniz'de son günlerde artan gerginliğin, 2000'li yılların başında bu bölgede zengin doğal gaz kaynaklarının yer aldığına ilişkin bilimsel öngörülerin ortaya çıkmasıyla başladığı döneme dayandığını söyleyebiliriz. Münhasır ekonomik bölge anlaşmalarıyla Kıbrıs Türklerinin ve Türkiye'nin haklarının çiğnendiği gerekçesiyle Türkiye, Birleşmiş Milletler nezdinde girişimde bulunarak kendi münhasır bölge haritalarını onaylattı. Bu çerçevede, bu haritalar ve meyanda da Türkiye gerekli adımları atmış, doğal gaz ve petrol aramalarına devam etmiştir. Barbaros, Yavuz, Kanuni, Abdülhamid Han gemileriyle muhtelif deniz alanlarında petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerine yoğun bir şekilde devam ediyor durumdayız. Buralardan gelebilecek olumlu haberlere, sevindirici gelişmelere doğrusu ihtiyacımız var.
22 Mayıs 2018 Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı verilerine göre dünyada 31 ülkede 450 nükleer reaktör işletme hâlindedir, 18 ülkede 59 nükleer reaktör inşaatı da devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Toparlayalım lütfen.
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - 2017 yılı itibarıyla dünya genelinde elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 11'i nükleer santrallerden sağlanmıştır. ABD'de 99 nükleer reaktör işletme hâlindedir. 2017'de elektrik üretiminin yüzde 20'si bu santrallerden temin edilmektedir ve 2 reaktör inşaat hâlindedir. Rusya'da 37 reaktör işletme hâlindedir, üretimin yüzde 17'sini buradan temin etmektedir ve 6 reaktör inşaat hâlindedir. Birleşik Krallık'ta 15 nükleer reaktör işletme hâlindedir ve üretilen elektriğin yüzde 20'si nükleer santrallerden karşılanmaktadır; 2006 politika belgesine göre yeni santral yapmayı planlamaktadır. Fransa'da 58 nükleer reaktör işletme hâlindedir ve elektrik üretiminin yüzde 72'si bu santrallerden karşılanmaktadır. Burada söylenebilecek belki en önemli husus, enerjiye ulaşmada ve çeşitlendirmede tüm kaynak ve imkânların kullanılması yönündeki gerekliliktir. Bu aşamada dünyada teknolojideki gelişmelere bağlı olarak yeni santrallerin inşaatlarının bu teknolojiyi en üst seviyede kullanarak yapılacak olması gerçeği bir dipnot olarak kenarda tutulmalıdır. Akkuyu Nükleer Santrali...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Çakır, teşekkür ediyorum.