| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 13 .11.2014 |
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım, değerli bürokratlarımız, sevgili basın mensupları; hepinizi selamlıyorum. Tabii ki bütçesini önemsediğimiz bir Bakanlığı konuşuyoruz ama görev ve misyonları itibarıyla sürekli de bizim eleştiri odağımızda, yapılanma itibarıyla da eleştiri odağımızda olan bir Bakanlıktan söz ediyoruz. Çok açık, net ifade etmek gerekir. Eğer ki geçtiğimiz günlerde Başbakanlığın bütçesini görüştüğümüzde de dile getirmiştim bu görüşümü, yani eğer Genelkurmay Başkanlığı Başbakanlığa bağlı bir kurum, mekanizma olarak devam edecekse bütçesinin de Başbakanlık bütçesiyle birlikte ele alınması gerekir. Dolayısıyla, askerî bürokrasimizi temsilen bir bürokratın Başbakanlık bütçesinin sunulduğu seansta oturması, o bütçeyi bizim orada konuşmamız gerekiyor. Eğer ayrı bir Bakanlık olarak değerlendirecek isek, o zaman böyle, bizim Bakana ihtiyacımız var, askere, veznedara ihtiyacımız yok. Yani, Genelkurmay Başkanlığının bağlı bulunduğu bir Bakanlık bütçesini görüşüyor olmamız gerekir. Dolayısıyla, yapılanmaya dönük itirazımızı, görüşümüzü, eleştirimizi daha başta ifade edelim, teferruatına daha sonra geçelim.
Şimdi, bu vesileyle, biz çok zor bir ayı, günleri geride bıraktık. Bu günler içerisinde özellikle ekim ayı itibarıyla ülkemiz bir sarsıntıdan geçti, ciddi kırılmalara sebebiyet verecek hadiseler de yaşandı ama şükür ki ortak akıl bu sarsıntılı dönemin etkilerinin daha ağırlaşmadan geçmesini sağlayabildi. Bundan sonra da benzer sıkıntıları yaşamamayı arzu ediyoruz ama bunlar, toplumsal yaşamın da özellikle sorunlarımız itibarıyla mevcut olduğunu, bu tür sıkıntılara sebebiyet veren bir alt yapının Türkiye'de ve bölgede mevcut olduğunu düşünerek bu sıkıntıların varlığından haberdar olarak bizim de hareket etmemiz gerektiğini düşünüyoruz.
İlimiz Hakkâri'ye bağlı Yüksekova'da sivil olarak dolaşan ve izinde oldukları bilgisi en azından bizimle paylaşılan 3 asker yaşamını yitirdi. Daha sonra, birkaç gün sonra da Diyarbakır'da eşiyle birlikte bir subayın pazarda dolaşırken yaşamını yitirmesi hadiseleri var. Parti olarak biz bu iki olayla da ilgili olarak da görüşümüzü ifade ettik ama üzüntümü bir kez daha burada ifade etmek isterim, dile getireyim. Şunun için bu konuyu burada gündeme getiriyorum: Çünkü Meclisi biz bu konuda göreve çağırdık. Kaç defa Meclisi göreve çağırdık ve bu olayların araştırılması için Meclis araştırma komisyonlarının kurulması gerektiğini dile getirdik ama maalesef Meclis bu konuda daha adım atmadı. En azından Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu bu konuda adım atabilirdi, oralara gidip gözlem yapabilirdi, bu olayları araştırabilirdi ama maalesef bu konuda daha bir adım atılmış değil.
Sayın Bakanım, bilginiz var mıdır, bilmiyorum ama bu karanlık olayların aydınlatılmaması sürekli başka karanlık olayların yaşanmasına zemin oluşturuyor. Öyle bir şey var.
BAŞKAN - Sayın Zozani, lütfen kınayın.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Zaten tutumumuzu açık koyduk yani, herhâlde yeterince açıklayıcı oldu zaten.
BAŞKAN - Hayır, kınayın yani.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Kınıyoruz tabii ki yani.
BAŞKAN - Lütfen yani, onu duymak istiyoruz.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Onu ifade ettim ben zaten Sayın Başkan, siz kaçırdınız. Tabii ki bunlar tasvip edilecek olaylar değil ve kınanması gereken şeyler. Onu basın açıklamasıyla da partimiz açıkladı ve ben Yüksekova'da halkın önünde yaptığım basın açıklamasında ben bu görüşümü ifade etmişim. O konuda bizim bir sıkıntımız yok.
Ancak dikkatimizi çeken bazı şeyler var. Mesela Yüksekova olayında. Biz orada yaşıyoruz. Yani, sonuçta mesaimizin büyük çoğunluğu orada geçiyor ve o gün, daha önce hiç böyle izne çıkma olayı yokken, askerin izne çıkma olayı yok iken orada o gün yoğun bir dışarı çıkma yaşanmış, sivil giyimli askerin yoğun olarak dışarı çıkarılması durumu söz konusu olmuş. Resimleri yan yana koyuyorum, olayları, sokakta konuşulan şeyleri parçaları yan yana koyuyoruz, işin açıkçası, kaygılarımızı artıran ihtimaller akla geliyor. Dolayısıyla, bu konuda bizim mutlaka ve mutlaka, bu nedenle biz mutlaka Meclisin devreye girip araştırma yapması gerekir diye düşünüyoruz. Önemli konulardır. Belki bütçenizi değerlendirirken parantez içi bir değerlendirme olarak bunu kabul edin Sayın Bakanım.
Şimdi, yapılanmayla ilgili olarak devam edecek olursam, yani hem Bakanlığın hem askerî bürokratın ve dolayısıyla güvenlik sistemimizin yapılanmasıyla ilgili farklı görüş düşünüyoruz bu konuda. Yani, Mecliste hem grubu bulunan partilerden hem diğer birçok siyasi partiden farklı görüşlerimiz var bu konuda. Güvenlik mekanizmasının inşasına ilişkin, yapılanmasına ilişkin farklı önerilerimiz var. Mesela biz gönüllü askerlik meselesine karşıyız. Yani, gönüllü askerlik dediğiniz şey artık bu çağın gereklerine tekabül eden bir gerçeklik değildir. Pardon, zorunlu askerlikten söz ediyorum. Şimdi, bunu...
MİLLİ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Yükümlü.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - "Yükümlü" diyorsunuz. Biz bu yükümlülüğü ortadan kaldıralım yani. Şimdi, evet, davul zurnayla gidiliyor ama insanların da içi... Yani ilk gün giderken "Sağ salim geri dön evladım." diyor, yani o duayı da okuyor yani. Dolayısıyla, bu duanın da okunduğu yerde böyle çok davul zurnalı bir atmosferden söz edemiyoruz. Dolayısıyla, eğer adına profesyonel ordu denilecek ise ya da başka bir şekilde, doğrudan doğruya buraya geçilmeli. İsteyen yapsın. Yani ki bu konuda mutlaka ve mutlaka üniformayı giymek isteyen, silah taşımak isteyen, güvenlik mekanizması içerisinde kalmak isteyen, yapmak isteyen bu ülkenin çok sayıda vatandaşı vardır, evladı vardır. Bu konuda bir sıkıntı yaşamaz bu ülke. Dolayısıyla, bu yükümlülükten artık vazgeçmek gerekir. Yükümlülükten vazgeçtiğiniz yerde zaten biz de başınızı ikide bir bu vicdani ret meselesiyle ağrıtmak durumunda kalmayız. Ama bu yükümlülük durumu ya da zorunlu askerlik durumu söz konusu olduğu sürece de biz de vicdani reddi ikide bir karşınıza, önünüze getireceğiz, bunu tartışmak durumunda kalacağız.
Bu güvenlik barajları ve ekolojik tahribat vesaire meselesine hiç girmeyeceğim. Çok zamanım yok. Çünkü önemsediğim bir iki konu daha var, onları da sizinle tartışmak isterim. Her defasında sizin gündeminize getiriyoruz, bu bütçede her defasında. Kaleyi sizden istiyoruz, Yüksekova'daki fabrika alanını geri istiyoruz. Bu ikisinin de artık boşaltılmasını ve halkın yararına işletilecek işletmelere ve... Yararlanmak istiyoruz buralardan. Cumhuriyet tarihinin tek fabrikası olmuş Hakkâri bölgesinin tamamında, e onu da beş yıl çalıştırmışız, sonra askere depo yapmışız, askere kışla yapmışız yani çok yakışık almıyor burası.
BAŞKAN - Ne fabrikası?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Et kombinası.
Artık orayı geri... Hâlbuki davalık olmuşsunuz zaten burada, vatandaşla da davalık olmuşsunuz orayla ilgili olarak. Ee, daha az maliyetle bu işten, bu davadan sıyrılmanın yolu varken Sayın Bakan, orayı verin biz devredelim, bunu işletelim. Kalenin artık bir güvenlik gerekçesi yoktur. Kaleye her ne konulmuşsa Hakkâri'de o kaleden çok daha yüksek tepeler var, hepsine konulabilir. Her ne konulmuşsa güvenlik amacıyla oraya çıkarılabilir, oradan daha yüksek bir tepeye konulabilir. Hakkâri'de tepeden çok ne var? Bir yere konulabilir ama orayı kente kazandıralım, sivilleştirelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Zozani, buyurun, tamamlarsanız.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Dört beş dakika daha zamana ihtiyacım var Sayın Başkan.
BAŞKAN - İki dakika daha ilave ediyorum.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Müsaadenizle, bu konu, önemsediğim bir konudur, o yüzden. Başta girseydim siz toleranslı davranmayabilirdiniz diye düşündüğüm için sona bıraktım, lütfen bana biraz sabır.
BAŞKAN - Estağfurullah. Şimdi süreniz de bitti, dolayısıyla daha zor.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Şimdi, Sayın Bakan, geçen de gündeme getirdim, geçen sene de Genel Kurul kapanış konuşmam sırasında gündeme getirdim. Bütün bütçelerinizi burada konuştuğumuzda sürekli de dile getirdiğim bir husustur OYAK meselesi. Şimdi, nasıl oluyor da... Ki ben tamamıyla, dilerseniz, tutanaklarından size okurum, OYAK 42'nci Genel Kurulu tutanaklarından. Şubat 2001 krizinde OYAK yönetimi krizden haberdar olmuş. Tutanaklarda ifadeleri var. Doktor Şerif Coşkun Ulusoy'un OYAK Genel Kurulu konuşmasından anlıyoruz bu söylediklerimi ki burada tutanaklarda vardır. İşte, bir örneğini getirdim, OYAK dergisinin Genel Kurul tutanaklarından bir tanesini. Bu 40'ıncısı, 42'ncisi de var bizde. 42'nci Genel Kuruldaki bir durumdan söz ediyorum. Orada Sümerbank'ın alımıyla ilgili bir şaibe var, önceden krizden haberdar olma durumu var. Bunu ben söylemiyorum, bir itham değil; Doktor Şerif Coşkun Ulusoy'un ifadeleridir, OYAK Yönetim Kurulu Müdürü.
Şimdi, diyor ki orada: "Biz önceden fark ettik krizi. Varlıklarımızı dolara çevirdik."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Fark etmek başka, bilmek başka. Herkes fark etti o tarihte, ekonomiyi anlayan herkes fark etti.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Bir saniye Başkan, yani şimdi ne söyleyeceğimi...
Sayın Başkan, şimdi, ben çok zaman almamak için tutanakları okumuyorum ama ihtiyaç duyulursa, Sayın Başkan, tutanakları da okurum.
Önceden fark edilmiş yani bu fark edilme, kusura bakmayın, Gazi Erçel de fark etmişti, Merkez Bankası Başkanı, parasını götürmüştü, dövize yatırmıştı, sonra da burnundan fitil fitil getirdiniz, geri aldınız, değil mi? "Böyle bir kazanç ahlaklı bir kazanç değildir." dediniz, doğrudur, ahlaki bir kazanç değildir. Gazi Erçel de gitti, o 50 bin doları iade etmek zorunda kaldı, değil mi? Yaptı. Aynı şeyden söz ediyorum. OYAK Yönetim Kurulu ayıltılmış, birileri tüyo vermiş, birileri tüyo vermiş. Tek yanıldıkları şey şu: Ahmet Necdet Sezer'in o kadar kısa sürede kitapçık atacağını fark etmemişler. "Mart-nisanda olacağını biz varsaydık ama şubatta patlak verdi kriz." diyor ama önceden zaten tedbirini almışlar. Bu tedbir OYAK'a ne kadar kazanca mal olmuş, biliyor musunuz? 142 trilyona. Yani bir gecede OYAK 142 trilyon para kazanmış. O yüzden biz diyoruz -bunu ben söylemiyorum, kendi ifadeleridir- OYAK, yok öyle özel yasayla kurulmuş kuruluş olarak böyle bir mazeretin arkasına sığınarak denetimden uzak tutulamaz. Siz denetimden uzak tuttuğunuz sürece biz bunu dillendireceğiz. Sayıştay niye denetlememiş, niye denetleyemiyor?
Sayın Bakan, en azından bir yıldır ben bu durumu gündeminize taşımışım. Mutlaka bugün bize söyleyeceğiniz bir şey vardır. Nasıl olmuş, 50 bin liraya alınmış banka -ki Ulusoy "Bir araba fiyatına satın aldık bankayı." diyor- döndü dolaştı OYAK'a tarihi boyunca biriktirdiği kârın 2 trilyon fazlasını kazandırabildi, hem de bir yıl içerisinde? Bu sorunun cevabı lazım bize. Niye bu sorunun cevabı verilmiyor? Yani bir yıldır gündeminizde bu konu, gündeminizde. Meclis Genel Kurulunda, halkın önünde biz bunu açıklamışız. Tutanaklarıyla, belgeleriyle açıklamışız.
Sayın Başkan, önemli bir husustur. Bunları ben ifade etmiyorum, şimdi, belgesiz hiçbir şeyden de söz etmiyorum. Bakın, "OYAK yetkililerinin eylemlerinin dolandırıcılık ve hizmet nedeniyle emniyeti suistimal suçunu oluşturacağı anlaşılmış ise de..." diyor. Kim bunu söylüyor biliyor musunuz? Ankara Cumhuriyet Başsavcısı adına Savcı Hatice Çetin söylüyor. Neye göre söylüyor? Oraya bir başvuru... Dava açmış burada. Aynen savcı ifadesi diyor ki: "OYAK yetkililerinin eylemlerinin dolandırıcılık ve hizmet nedeniyle emniyeti suistimal suçunu oluşturacağı anlaşılmış ise de..." Devamında diyor ki: "CMK'nın 172'nci maddesi gereğince takibata yer yoktur." Kimse cesaret edip gitmemiş üstüne. Astsubaylar dava açmış: "Bizden de para aldınız."
BAŞKAN - Yedek subaylar, astsubaylar değil de yedek subaylar.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Astsubayların da var.
BAŞKAN - Onlar zaten üye.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - 21 astsubayın açmış olduğu bir dava var ve bu dava, Sayın Başkan, bu astsubayların davası meselesi Meclise, Meclis Dilekçe Komisyonuna yansımış. Meclis Dilekçe Komisyonu OYAK Yönetim Kurulundan bilgi istemiş. Gelen bilgide ne diyor Meclise OYAK Yönetim Kurulu: Kusura bakmayın, özel yasayla kurulmuşuz, size bilgi vermeyeceğiz. Yani Meclis, yasa yapıcı mekanizmaya OYAK'ın verdiği ifade bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Zozani, toparlarsak...
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Son iki dakikanı alacağım Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Ama on altı dakika oldu.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Bu özel yasayı kim yapmış? Meclis yapmış. Meclisin yaptığı yasaya, yasama ve denetleme görevi yapan kuruma OYAK Yönetim Kurulu "Sana bilgi vermeyeceğim." diyor.
Şimdi, bu Pandora'nın kutusunu açmak lazım. Öyle böyle bir şeyden söz etmiyorum. Almanya'da OYAK'ın hangi bankası var Sayın Bakanım? Bankası var.
BAŞKAN - Oyakbank satıldı.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Hayır, hayır, bankası var. Satılmışsa bilelim. Hangi bankaydı, Almanya'daki hangi bankası vardı? Almanya'nın hangi finans kuruluşlarından kredi aldı OYAK, bilmek istiyoruz. Yani bunları bilmek bizim hakkımız değil mi?
O nedenle ben geçen sene de söyledim, şimdi tekrar söylüyorum: Uluslararası ilişkileri bu kadar ticarileşmiş bir mekanizmanın -kusura bakmayın- öyle, ülke güvenliğini sağlama şansı pek yoktur. Bu kadar ticarileşmiş, bu kadar ticaretle içli dışlı bir mekanizmanın... Siz istediğiniz kadar övün. Ben de çıkayım, size destek vereyim, öveyim, "büyük ordu" diyeyim ama o şansı yok. Hareket kabiliyeti olmaz. Siz Amerika'dan kredi alıyorsanız, Almanya'da, Fransa'da ortaklık yapıyorsanız, birlikte ticari faaliyetleriniz var ise siz onlardan bağımsız karar alamazsınız.
BAŞKAN - Sayın Zozani teşekkür ediyoruz.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Bu sorularımızın bugün burada cevap bulmasını arzu ediyorum. Bakın, hiçbir şeyi afaki ifade etmiyorum. Almanya'da, Fransa'da, Amerika'da...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - ...banka var. Fransa'yla sigorta ortaklığı var. Amerika'yla finans kredi ilişkiniz var. Ee, şimdi Amerika'ya rağmen siz ne yapabileceksiniz? Soruyorum size.
BAŞKAN - Sayın Zozani, bütün sektörleri saymanıza gerek yok. Bu, iktisadi bir teşekkül sonuçta.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Nasıl iktisadi bir teşekkülmüş bu böyle ya?
BAŞKAN - Hayır, demek istediğim şu yani...
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Ordu iktisadi bir teşekkül müdür?
BAŞKAN - Hayır, orası bir sandık biliyorsunuz, ordu değil. Neyse arkadaşlar açıklayacaktır size.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - O zaman, tamam, bir saniye... İktisadi bir teşekkülse ortak olmak istiyorum o iktisadi teşekküle.
BAŞKAN - Sayın Zozani, açıkladınız, bitti.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Bir saniye... İkimiz de gidelim müracaat edelim, sermaye koyalım. Gidip ortak olalım, hadi bakayım. Nasıl iktisadi teşekkülmüş o öyle?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Yani fabrikalardan barajlara kadar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Dolayısıyla, Sayın Bakan, evet, bütçeniz hayırlı olsun ama bu sorulara da cevabınızı verin.