KOMİSYON KONUŞMASI

ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Ben de bütün Komisyon üyelerini ve Bakanlık bürokratlarını selamlıyorum.

Tabii, Anayasa’ya aykırılık kısmında bir kısım hususta beyanda bulunmuştuk, teklife ilişkin birkaç cümle kullanmıştık ama şöyle tekrar baştan söylemek gerekirse yine bir torba yasa mantığıyla aslında toplumun beklentisine, halkların beklentisine hiçbir şekilde cevap vermeyen, tamamen aslında siyasal iktidarın ikbalini güvence altına almaya çalışan bir yasa teklifiyle karşı karşıyayız. Evet, Noterlik Kanunu’nda çoğunlukla yapılan değişiklikten söz ediyoruz ama öbür tarafta etki ajanlığı gibi yerine casusluk düzenlemesinin getirilmek istendiği bir yasa teklifi. Aslında zaten bu yasa teklifinin özünü de bu oluşturuyor. Elbette başka sorunlu maddeler de var. Tekrara düşmemek adına ben de tekrar söylüyorum, hocamızın ve diğer milletvekillerimizin aynı şekilde tekliften çıkarılması gerektiği ya da değiştirilmesi gerektiği noktasındaki ilgili maddelere dair beyanlarını ben de tekrarlıyorum ve açıkça söyleyelim: Toplum, artık ciddi manada bir beklenti içerisinde, özellikle Adalet Komisyonunun bu noktada çalışma yapması noktasında ciddi bir beklenti içerisinde ama hele hele infaza dair -ki bu sanırım onuncu pakette düşünülüyor- çok ciddi bir beklentisi varken bugün infaza dair hiçbir maddenin ya da infaz düzenlenmesine dair hiçbir düzenlemenin bu pakette olmamasının açıkçası toplumun beklentisine karşılık olmadığı bilinmeli. Toplum, bu noktada, özellikle sekizinci yargı paketinde, dokuzuncu yargı paketinin ilk bölümünde, ikinci bölümünde -ki bugün devam eden görüşmelerde- bu noktadaki taleplerini yoğun bir şekilde hepimize ilettiler, sizlere de ilettiklerini biliyoruz. Bu noktada onuncu yargı paketinde çıkarılması gereken infaza dair düzenlemeler olacaksa bunun, toplumun beklentisinin daha fazla geciktirilmeden bir an önce yapılması ve daha önce yapıldığı gibi, daha önce siyasi suçlardan mahkûm olanlar noktasında yapılan ayrımcılığa son verilerek bütün mahkûmları, bütün mahpusları kapsayıcı, eşit, adil bir düzenlemenin yapılması elzemdir diyorum. Bu noktada Adalet Komisyonumuzun da bir çalışma yürütmesi gerektiğini belirtmek gerekiyor.

Tabii, teklifin içerisinde birkaç sorunlu madde var. Bunlardan birincisi stajyerlerle ilgili bir düzenleme ki o da kamu kurumlarında çalışan stajyerlerin stajlarını ücretsiz izinli olarak yapabilmesini sağlayacak bir düzenlemeydi. Tabii, bu düzenleme her ne kadar mevcut, şu an iki yıldır uygulanmakta olan yasada olumlu bir anlamda bir değerlendirme olarak görülebilirse de… Ki ben iki yıl önce yasa çıktığında yasaya şiddetle karşı çıkan biri olarak söylüyorum çünkü ciddi bir ayrımcılık öngörüyordu ki nitekim de öyle gelişti ama mevcut hâliyle kamuda çalışan hukuk mezunlarının stajlarını ücretsiz izin alarak devam ettirebilmeleri noktasında özellikle Anayasa Mahkemesinin de bu noktadaki kararları doğrultusunda bir düzenleme yapılması olumludur ama burada esas olan, aslında stajyerlerin, stajyer avukatların stajlarını yaparken… Çünkü tamamının, bütün stajyer avukatların çalışamadığı ya da herhangi bir iş sahibi olamadığı ve staj eğitimi süresi içerisinde ciddi bir ekonomik sorun yaşadığı bir süreçten bahsediyoruz. Bu nedenle, genel bir bakış açısıyla, stajyerlerin başta ekonomik olmak üzere yaşadıkları tüm sorunlarına cevap verebilecek bir düzenlemenin yapılmasının daha faydalı olacağını düşünüyor ve bu noktada özellikle iktidar kanadına artık stajyerlerin sesini duyun ve çözüm üretelim diyoruz.

Tabii, boşanmaya ilişkin de yine bir düzenleme var; üç yıllık fiilî ayrılık süresini bir yıla düşüren bir süre. Buna ilişkin zaten ilgili maddede arkadaşlarımız söz kuracak, değerlendirmelerini yapacak ama şimdi bizim, özellikle son yıllarda, hele hele İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasından sonra yaşadığımız süreçte gördüğümüz çok net, bariz bir durum vardı ki  o da boşanma aşamasında olan kadınların, aynı zamanda çocukları varsa çocukların bu koruma altından giderek uzaklaştığı ve korunamadığı ve boşanma sürecinde eşleri tarafından katledildiği, öldürüldüğü süreçlere hepimiz şahitlik ettik ki neredeyse her hafta birkaç kadının bu şekilde katledildiğini hepimiz görüyoruz, öğreniyoruz, duyuyoruz. Dolayısıyla bu noktada fiilî ayrılık süresine yönelik bir düzenleme yerine İstanbul Sözleşmesi’nin tekrar imzalanması toplumun beklentisidir, bu noktada çalışma yapılması beklentisidir. Kadının yaşamını, çocuğun yaşamını güvence altına alacak, koruyacak önlemlerin alınmasına dair yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Bunu da Adalet Komisyonunun      -özellikle iktidar tarafına söylüyorum tekrardan- gündemine alması ve bu noktada çalışma yürütmesi kıymetli olacaktır diye belirteyim.

Narin cinayetini gördük, İstanbul'daki yani “katliam” diyeceğimiz… Ben tanımlayamıyorum, açamıyorum, şöyle oldu böyle oldu diyemiyorum ama yaşanan bu cinayetler bize artık gerçekten toplumun tamamını, özellikle kadınları, çocukları koruyacak bir düzenlemenin yapılması gerektiğini net bir şekilde ortaya koyuyor.

Van'da, hocam bahsetti, Rojin yaklaşık 18’inci, 19’uncu günde bulundu ama vücudunda darp izleri olduğuna dair ön otopsi raporunun sonucunda bulgular vardı. Henüz kesin otopsi raporu çıkmış değil. İlk başta bir intihar vakasıymış gibi bir algı yaratılmaya çalışıldı ama aslında Rojin’in vücudundaki darp bizleri de bize net bir şekilde gösteriyor,            -hocamızın da söylediği gibi- şüpheli bir ölümdür, bir cinayete kurban gitme ihtimali yüksektir. Hele hele bir üniversite içerisinde, kapalı bir alan içerisinde, yurttan çıktıktan kısa bir süre sonra hemen yurdun yanında, sahilde bu şekilde bir durumla karşı karşıya kalmasını hakikaten açıklamakta zorlanıyoruz. Biz de kesin otopsi raporu sonuçlarını bekliyoruz ama tüm bu yaşananlar, artık koruyucu, önleyici bir düzenlemenin yapılmasını ve İstanbul Sözleşmesi’nin tekrardan gündeme alınması gerektiğini ısrarla, ısrarla, ısrarla önümüze koyuyor.

Etki ajanlığıyla ilgili yine bir düzenleme daha önce de getirilmişti, bu defa değiştirildi, casusluk olarak önümüze getiriliyor yani herkesin potansiyel bir suçlu olarak kabul edilebileceği bir düzenleme. Yurt dışında herhangi bir panele katılan, yurt dışında herhangi bir çalışmaya katılan ya da başka bir programda yurt dışında bulunan herkesin bir şekilde, doğrudan ya da dolaylı bir şekilde bu casusluk maddesi kapsamında mahkûm edilebileceği ve hakların ihlal edilebileceği bir süreçten bahsediyoruz. Dolayısıyla, en başta söyleyeyim, ben de bu maddenin yasa teklifinden çıkartılması gerektiğini partimiz adına ifade edeyim. Yani teklif maddesi hiçbir şekilde belirli değil, muğlak ifadeler içeriyor, kanunilik ilkesini zaten tamamen ortadan kaldıran bir düzenleme, kişi özgürlüğü ve güvenliğine karşı ciddi bir tehlike barındırıyor ve kovuşturmanın Adalet Bakanının iznine bağlı olması da yine yargının bağımsızlığını ihlal eder nitelikte. Yani fiil ve ceza zaten oransız bir düzeyde, adil yargılanma hakkı ihlal ediliyor. Temel hak ve hürriyetleri açıkça sınırlayan bir düzenleme olduğunu belirtelim. Yani muğlak ve geniş kapsamlı olması nedeniyle düşünce, kanaat ve ifade özgürlüğünü kısıtlayacak bir düzenleme olduğunu da belirtmemiz gerekiyor. Dolayısıyla bu etki ajanlığı yerine getirilen casusluk maddesine ilişkin maddeyle ilgili daha ayrıntılı beyanda bulunacağız ama tekrar en baştan söyleyelim, bu maddenin kesinlikle tekliften çıkarılması gerekmektedir.

Bunun dışında, tabii, kamuoyunda bir cezasızlık… Özellikle iktidar tarafından “Cezasızlığa son vereceğiz.” şeklinde bir algı oluşturuluyor ama açık söyleyelim, bu cezasızlıkla ne anlaşıldığı ya da nasıl bir algı yaratıldığını hepimiz görüyoruz. Çünkü biz cezasızlığı nasıl biliyoruz? Cezasızlığı biz Roboski davasından biliyoruz, biz cezasızlığı Kulp davasından biliyoruz, biz cezasızlığı Ceylan Önkol davasından biliyoruz, Diyarbakır Baro Başkanının katledilmesinden, Tahir Elçi davasından biliyoruz -ki yakın zamanda hepiniz şahit oldunuz, beraatla sonuçlandırdılar- Uğur Kaymaz davasından biliyoruz, Cizre davasından biliyoruz, Vartinis davasından biliyoruz ve özellikle 1990’lı yılların faili meçhullerinin yargılanmasında son olarak mahkemelerce verilen kararlardan biliyoruz. Dolayısıyla “Cezasızlıkla mücadele edilecek.” derken cezasızlıkla kastedilen bizim açımızdan çok nettir, açıkça ifade edelim: Özellikle muhalefet ve başta Kürt halkı olmak üzere geçmişte yaşanan katliamlarda faili devlet memurları olan, kamu görevlileri olan kişilerin korunması bir cezasızlıktır. Saydığım davaların tamamında da failler kamu görevlileridir. Kamu görevlilerinin korunması bir cezasızlıktır. Dolayısıyla her ne kadar söylenen “Hiç kimsenin cezaevinde herhangi bir süre geçirmeden çıkmasının önüne geçer.” şeklindeki cezasızlık algısı doğru bir algı olsa da ama asıl şu an özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ve bizim en fazla mücadelesini yürüttüğümüz alanlardan biri olan cezasızlık algısı kapsamında doğru olan tanımlama, cezasızlığın kamu görevlilerinin aklanması, korunması noktasında algılanması bilinmesi, gerekmektedir. Bu noktada eğer bir düzenleme yapılacaksa bu düzenlemenin özellikle bu noktada ele alınması ve kamu görevlilerinin korunmasına yönelik olan bu cezasızlık algısına nasıl son verilebilir buna yönelik bir çalışma yürütülmesi gerekmektedir. Eğer bu noktada samimi bir çalışma yürütülecekse, cezasızlık algısına geçmişle de hesaplaşmaya sebep olabilecek şekilde son verilmesine yönelik bir çalışma yürütülecekse biz de buna katkı sunmaya hazırız. Çünkü biz istiyoruz ki özellikle 1990’lardan başlayıp günümüze kadar gelen bu tarz vakaların tamamında, bu tarz katliamların tamamında, faili kamu görevlisi olsun olmasın, bu işledikleri suçlardan, katliamlardan dolayı cezalandırılmaları sağlansın, toplumun vicdanı en azından bir noktada olsa rahatlatılsın. Ama bu hâliyle, cezasızlık sadece kişilerin birkaç ay cezaevinde kalması yönünde bir değerlendirmeyle gidiliyorsa açık söyleyelim, toplumun beklentisi bu değil.

Ben çok fazla uzatmayacağım, sadece bir cezaeviyle ilgili bir iki noktaya değinip… Çünkü aslında cezaeviyle ilgili sürekli sorun yaşıyoruz        -Onur Vekilim devam edecek- cezaevleriyle ilgili biz sürekli dillendiriyoruz, sürekli söylüyoruz; özellikle son zamanlarda yaşanan ölümlere, hasta tutsakların ölümlerine hepimiz şahidiz, görüyoruz, yakın zamanda da yine gördük. Tabii, bu son süreçte özellikle -Sayın Bakanlığın bilgisi var mı ama- Giresun Espiye’de ciddi manada bir sıkıntı var. Giresun Espiye Cezaevi Müdürünün oradaki mahkûmlara yönelik ciddi bir hak ihlaliyle birlikte ciddi bir baskısı söz konusu. Giresun Cezaevi Müdürünün doğrudan mahkûmlara, mahpuslara yönelik “Size rahat yok; sizin odalarınızı dağıtacağım, sizi süründürerek dağıtacağım.” şeklinde mahkûmlara yönelik çok ağır baskıları var.

BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Giresun’un neresi dediniz?

ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Espiye.

BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Espiye mi?

ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Evet.

15 kişilik yemeğin 25 kişilik olarak mahkûmlara dağıtılmasıyla beslenme hakları da ihlal ediliyor. Hastanelere gidişleri, tedavileri noktasında ciddi bir engellemeyle karşı karşıyalar. Bununla ilgili biz geçen hafta içerisinde cezaevi idaresine bir başvuruda bulunduk, bir yazı da gönderdik, iletişime de geçmeye çalıştık ama hâlâ sorunun devam ettiğine dair bugün dahi bize bilgi geldi. Bu noktada ben Sayın Bakanlık bürokratlarının önlem alması gerektiğini -ki bu noktada birçok cezaevinde sorun var ama- en son gelen sorun, bize yansıyan sorun bu olduğu için aktarmak istedim.

Ben yine ilk bölümde söylediğim üzere, teklifin 19’uncu maddesindeki düzenlemeyi özellikle eğitim hakkı noktasında, bu noktada, inanıyorum ki sizler tarafından, iktidar tarafından teklifi ele alanlar, imzalayanlar, kaleme alanlar -neyse artık- tarafından tekrardan dikkate alınıp iyi niyetli olma hâlinin çıkarılarak bütün mahpusların Anayasa’nın 42’nci maddesinde tanımlanan eğitim hakkından yararlanmaları noktasında yeniden değerlendireceklerine ve bu maddeyi de tekrardan gözden geçireceklerine inanıyorum. Zaten o maddeye gelindiğinde de tekrardan ayrıntılı beyanda bulunacağız. Aksi hâlde ilk bölümde söylediğim cümlelerimi tekrar ediyorum ama ben inanıyorum ki siz burada bir düzeltmeye gideceksiniz.

Onun dışında, umuyoruz ve bekliyoruz ki yakın bir zamanda onuncu yargı paketi infaz düzenlemeleriyle adil, herkesi kapsayacak, siyasi-adli suç ayrımı yapılmaksızın bütün mahpuslar için eşit bir düzenlemeyi ortaya koyacak bir düzenlemeyle gelir; biz de burada hep beraber bunun çalışmasını birlikte yürütürüz.

Daha fazla uzatmayacağım, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Teşekkür ediyorum Sayın Uçar.