Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
Konu | : | İstanbul Milletvekili Nurettin Alan ve Karaman Milletvekili Selman Oğuzhan Eser ile 39 Milletvekilinin, Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/2616) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 22 .10.2024 |
GİZEM ÖZCAN (Muğla) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Elbette bütün komisyonlar için önemlidir ancak özellikle Adalet Komisyonuna gelen teklif görüşülürken teklifin ne söylediği, neyi düzenlediği kadar toplumun beklentileri için teklifin nereye oturduğu da bir o kadar önemlidir. Yani bir teklif söylediği kadar söylemedikleriyle de görüşüldüğü döneme atılan bir imzadır. İktidarın neyi görmek istemediğini, ne konuda düzenleme yapmak istemediğini de bize gösteriyor. Biraz önce vekilimiz bahsetti, bugün hep birlikte sokağa çıksak, “Başınıza bir şey geldiğinde sorumluların yeterli ve gerekli cezayı alacağına inanıyor musunuz?” diye sorsak, alacağımız yanıtın ne olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. İşte, bu nedenle bir şeyler iyi gitmiyor. Ülkemiz son zamanlarda derinleşen bir şiddet döngüsüyle sarsılıyor. Kadına ve çocuklara yönelik şiddet, istismar, tecavüz, kâr için yenidoğanların katledilmesi -bakın, bu kelimeyi kullanmak gerçekten istemezdim, bu açıkça bir katletme girişimi- ve yine aynı şekilde geçtiğimiz haftalarda yaşadığımız hayvanlara yönelik eziyet, katliam; şiddet döngüsü genişleyerek hepimizin hayatını yutan, yutmak üzere olan bir sarmala dönüşmüş hâlde.
Değerli milletvekilleri, döngüsü genişleyerek hepimizin hayatını yutan bu sıkıntılı süreçlerde, bu döngüyü parçalayacak adımlara daha çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemden geçiyoruz. Bir hukuk devletini başka egemenlik biçimlerinden ayıran en önemli ilke toplumsal yaşamı tehdit eden durumlara karşı her kim olursa olsun gerekli tedbirleri almak, hukuksal cezaları vermektir. Eğer bir fail erkek diye kollanıyorsa, eğer bir yenidoğan katili siyasi bağlantılarına güvenip “Paçayı yırtarım.” diyorsa, eğer bir çocuğu katleden aile efradı makbul aile kabul edildiği için bana bir şey olmaz pervasızlığıyla hareket ediyorsa üzülerek ifade ediyorum orada bir hukuk devleti yoktur. Hukuk devleti olmanın en temel şartlarından biri suçu işleyenin kim olduğuna bakılmaksızın cezalandırılmasıdır. Aksi durumda yürürlükte olan hukuk devleti değil, cezasızlık rejimidir. Bugün ülkemizde de bir cezasızlık rejimi hüküm sürmekte; Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan cezasızlık algısı kalkacak itirafında bulunurken bu konuyu da teyit etmiştir.
Değerli milletvekilleri, Uluslararası Organize Suç İnisiyatifi’nin Küresel Organize Suç Endeksi 2023 Raporu’na göre Türkiye Avrupa'da organize suç endeksinin en yüksek olduğu ülke. 2015'ten bu yana uyuşturucuyla ilgili suçlar yüzde 73, yağma yüzde 57, çocuğun cinsel istismarı yüzde 49, kasten öldürme yüzde 42, cinsel saldırı yüzde 24, kasten yaralama yüzde 20, hırsızlık yüzde 20 oranında artmış durumda. Elbette bunun küresel nedenleri var. Krizlerle, savaşlarla sarsılan bütün dünyada suçlar artıyor ancak bizlere düşen, bizim ülkemizde bu konuda neler yapabiliriz, işte burada, bu Meclis çatısı altında bunları konuşmak. Basit ve tarihsel deneyimlerden süzülen bir ilkeyi yeniden yürürlüğe koymak sağlam bir ilk adım olacaktır. Nedir o? Cezasızlığı bitirmek.
Değerli milletvekilleri, bu noktada kadına yönelik şiddeti özellikle ele almak istiyorum. Bir kere daha vurgulayalım ki cinsiyetçi bir suç olarak kadınlara yönelik şiddeti besleyen en önemli etkenlerden biri cezasızlık politikası. İlki, kadınların çeşitli nedenlerle adli makamlara başvuru yapamaması ve bunun neticesinde oluşan fiilî cezasızlık hâli, adalet mekanizmasına olan güvensizlik, hakkaniyetli bir karar çıkmayacağından duyulan endişe, bürokratik engeller, kadının geçmişinin ve özel hayatının sorgulanması, suçlanması, mağdur kadının inandırıcılığını sorgulayan eril tavır, avukat desteğine erişememe, yoksulluk ve benzeri fiilî cezasızlık konusunda etkili olan birçok husus var. Cezasızlığın kurumsallaşmış hâlinin ikinci vahim cezasızlık biçimi; bu cezasızlığın temelinde kadın haklarını tüm boyutlarıyla koruyan bir yargı sistemimizin ne yazık ki olmaması yatmakta. Cezasızlığın kurumsallaşmış hâlinin görünümleri ise mevcut yasaların kadın haklarını koruma konusundaki eksiklikleri, yasalarda güvence altına alınan mevcut hakların bile gerçek hayatta uygulanamaması, etkili bir soruşturma yapılamaması ve delillerin toplanmaması, mağdurun haklarının merkeze alınmaması, yargılamaların uzun sürmesi, şiddet failinin tutuksuz yargılanması, kolluğun kimi durumlarda pasifliği ve derhâl harekete geçmeyişi, kadınların ihtiyacı olan koruyucu ve önleyici tedbirlerin verilmemesi, geç verilmesi ya da yetersiz verilmesi, verilen tedbir kararını ihlal eden şiddet failine zorlama hapsinin uygulanmaması, mağduru yalnızlaştırmak için dosyalarda gizlilik kararlarının verilmesi, kadın hakları örgütlerinin müdahillik taleplerinin reddedilmesi, yargılama neticesinde şiddet failinin sembolik cezalarla cezalandırılması, hapis cezasının cüzi bir kısmının infaz edilmesi, verilen hapis cezalarının seçenek yaptırımlara çevrilerek sonuç itibarıyla hiçbir yaptırıma dönüşmemesi, haksız tahrik indirimleri olarak sıralanmakta.
Bitirirken, kadına yönelik şiddetin bütün toplumsal yaşamı sardığı bir zamandayız. Bu döngüden de ancak İstanbul surlarında kadınların kafasını kesen eril şiddetten, kadın politikacıların bedenini siyaset malzemesi yapan eril zihniyete çok büyük mesafe olmadığını anladığımızda ve bu sorunları ilmek ilmek çözdüğümüzde çıkacağız. Bunun için, kadına yönelik şiddet suçlarını önleyecek politikaların tespiti, cezasızlık sorunu bağlamında yargı ve kolluk mekanizmalarında gerekli dönüşümlerin sağlanması için atılması gereken adımlar burada ve diğer komisyonlarda enine boyuna tartışılmalıydı. Bunun tam sırası ancak karşımızdaki teklifin böyle bir mahiyeti olmadığını, aksine etki ajanlığı gibi hukuk devleti ilkeleriyle temelden çelişen bir teklif olduğunu söylemek istiyor, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Evet, çok teşekkür ediyorum