Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
Konu | : | İstanbul Milletvekili Nurettin Alan ve Karaman Milletvekili Selman Oğuzhan Eser ile 39 Milletvekilinin, Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/2616) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 22 .10.2024 |
İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan teklifin çerçeve 16’ncı maddesi ile Türk Ceza Kanunu’nun 339’uncu maddesinden sonra gelmek üzere eklenen, devletin güvenliği veya siyasal yararları aleyhine suç işleme suçuna ilişkin düzenlemenin kanunilik ilkesinden uzak, öngörülebilirlik ve belirlilik ilkelerine aykırı olması cihetiyle Anayasa’ya aykırı olduğu kanaatindeyiz. Bu iddiamızın gerekçelerini arz ediyorum efendim.
Sayın milletvekilleri, öncelikle belirtmem gerekir ki bu maddeyle düzenlenmek istenen suç Türkiye'nin otoriterleşmesi için bir kilometre taşı olacaktır. Daha önce dezenformasyon yasası, sonrasında sıkıyönetim ve savaş yönetmeliği, belediyelere kayyum atama uygulamaları, Türk Ceza Yasası’nın 220'nci maddesinin (6)’ncı fıkrasında yapılan değişiklik, Anayasa Mahkemesi tarafından verilen Can Atalay kararına uyulmamasına ilişkin verilen Yargıtay kararı, avukatlara MASAK yükümlülüğü getiren düzenlemeler ve dokuzuncu pakette -şu an Genel Kurulda görüşülmeyi bekleyen- şirketlere kayyum atanmasına ilişkin düzenlemelerden sonra kamuoyunda “etki ajanlığı yasası” olarak adlandırılan, bir süreden beri hukuk dünyasını ve siyaset dünyasını meşgul eden bu düzenleme Türkiye'yi otokratik bir yönetimin kilometre taşı hâline getirecek bir yasa teklifidir. Bu iddiayı neye dayanarak söylüyoruz? Çünkü suç tanımında “devletin güvenliği” diye bir kavram var. Gerekçeye göre “devletin güvenliği” kavramı devletin varlığının korunmasını ve tehlikelerle karşı karşıya bırakılmamasını ifade etmektedir. Buradaki bütün hukukçulara soruyorum: Hangi eylem devletin varlığını tehlikeye düşürebilecek nitelikte kabul edilecektir? Hangi savcı, hangi sübut deliliyle bu eylemi tanımlayabilir? Bu somut mudur, belirli midir, ölçülebilir mi? Ola da bir davada dosya bilirkişiye tevdi edilse hangi bilirkişi, bu tehlikeyi hangi parametrelere ve denetlenebilir ölçülere göre tespit edebilecektir ve hangi hâkim buna karar verebilecektir? Mesela, Muş’un Varto ilçesinde -atıyorum- cumhuriyet savcısı önüne gelen bir dosyada devletin varlığının tehlikeyle karşı karşıya olduğunu neye göre tespit edebilecektir? Bu eylemleri somutlaştırmak mümkün müdür? Metinde geçen “devletin iç veya dış siyasal yararı” ne demektir? Sayın milletvekilleri, AK PARTİ'nin devriiktidarında siyasal yarar her gün değişmektedir. Bir gün “kardeşim Esad”, bir gün “katil Esad” olmaktadır. “Darbeci” Sisi, ertesi gün “Sayın” Sisi olmaktadır. Bir gün Rus uçağı düşürülmekte, Rusya’yla ilişkiler, siyasal yarar tehlike altına alınmakta, bir gün Amerika’yla S-400'ler üzerinde başka bir siyasal kriz oluşturmaktadır. Sizin siyasal yararınız, siyasi kıbleniz neresidir? Neye göre değişmektedir? Hangi eylem devletin iç ve dış siyasal yararı aleyhine kabul edilecektir mesela? Çünkü Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde devletin siyasal yararı ile otokratik yönetimlerin siyasal yararı eşitlenmiştir. Tayyip Erdoğan yönetiminin dış siyasal yararını nerede görüyorsunuz veya yarın aynı yararı nerede hissedeceksiniz? Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin olduğu bir ülkede “siyasal yarar” kavramı üzerinden suç tanımlarına yer verilemez çünkü devletin belki ulusal çıkarlarından söz edilebilir ama yönetimlerin siyasal yararları aleyhine işlenecek bir suç ihdas edilemez.
Bazı örnekler üzerinden bu suçun Anayasa’ya aykırılığını ispat etmeye çalışacağım. Siz gerekçede kritik altyapılar ve enerji gibi diğer yararları “devletin iç ve dış siyasal yararları” kavramı içerisine dâhil etmişsiniz. Bu durumda mesela Türk Ceza Kanunu’nun Yedinci Bölümü’nde düzenlenen suçların dışında bir suç işlense, örneğin hakaret suçu işlense… Ki her suç artık bu yasa eğer kabul edilirse bir araç suçu hâline gelmiştir, Türk Ceza Kanunu’nda işlenebilecek her suç üzerinden casusluk cezası verilebilir.
Örneğin, yurttaşın biri şöyle bir cümle kursa, “Kanal İstanbul Projesi’ni savunanlar ahmaktır.” dese mesela. Bu “ahmak” sözü nedeniyle tabii ki siz -eğer bir de bu sözü söyleyen CHP'liyse Bakan hemen soruşturma izni verecek- bazıları için iki yıl yedi ay, bazıları için bir yıl değişen cezalarda “ahmak” suçundan dolayı hakaret cezası vereceksiniz, sonra da geri döneceksiniz… “Gerekçeye göre, Kanal İstanbul Projesi bir altyapı projesidir; devletin yararı kapsamında iç yararı kapsamında, kabul ediyorsunuz. Bu kanalın yapılmasında veya yapılmamasında devletin birçok stratejik yararı veya zararı da var, çünkü boğazların da hukuki statüsü etkileniyor. bBu hâlde bu suç devletin iç siyasi yararı aleyhine işlenmiştir.” deyip “Kanal İstanbul Projesini yürütenler ahmaktır.” diye hakaret suçu işleyen adama bir de casusluk suçundan ceza verilir mi? Bu düzenlemeye göre bal gibi de verilir.
Mesela, yurttaşın bir de şöyle bir cümle kursa, dese ki: “Katar ordusuna Tank Palet Fabrikasını satan ahmaktır.” Bu sefer, bu “ahmak” kelimesinden dolayı, yine hakaret suçundan ceza vereceksiniz. Sonra da döneceksiniz -çünkü siz yıllardır Tank Palet Fabrikasının aslında satılmadığını iddia ediyorsunuz- fabrikayı yabancılara satma isnadını da askerî yararın bir ihlali olarak kabul edeceksiniz ve devletin güvenliği aleyhine işlenmiş, yabancı bir devletin çıkarı lehine işlenmiş bir suç olarak kabul edeceksiniz ve casusluk suçundan ayrıyeten ceza vereceksiniz. Demek ki neymiş arkadaşlar? Eğer bu teklif bu şekilde yasalaşırsa bu suç tipi tüm muhalifleri cezalandırmak için sizin elinizin altında tuttuğunuz bir otoriterleşme kanunu olarak işlev görecektir.
Şimdi “devletin iç ve dış siyasal yararı” kavramındaki bu muğlaklık Anayasa’ya aykırılık teşkil etmektedir iddiamıza göre çünkü eğer bu madde bu şekilde yasalaşırsa bu suçun failleri anayasal düzene karşı işlenmiş tüm suçların failleri aynı zamanda Türk Ceza Yasası’nın 339’unun (a) fıkrasından da cezalandırılacak. Mesela, silahlı örgüt suçundan ceza alan failleri örnek olarak gösteriyorum. Bu suç devletin güvenliği aleyhine işleniyor mu işlemiyor mu? Tabii ki işleniyor. 7’nci maddede belirlenen suçların dışında mı? Evet, 7’nci maddede belirlenen suçların dışında. Devletin iç ve dış siyasi yararı aleyhine mi işleniyor bu örgüt suçları? Evet, aleyhine işleniyor. Örgütler de eğer organizasyon kapsamına dâhil edilirse -ki öyledir- organizasyonun bir stratejik çıkarı için veya talimatı doğrultusunda işleniyor diye kabul edebilir miyiz? Tabii ki edebiliriz. O zaman bu suçu işleyenler aynı zamanda casusluk suçundan da cezalandırılabilecektir.
Siz, sekizinci yargı paketinde, örgüt üyesi olmamakla beraber örgüt adına suç işleyenlere yönelik bir düzenleme yaptınız. Türk Ceza Yasası’nın 220'nci maddesinin (6)’ncı fıkrasını değiştirdiniz. Buna göre, bir kişinin örgüt üyesi gibi cezalandırılabilmesi için artık üyelik şartlarını da taşıması gerekmiyor. Sizin hiç unutamadığınız Gezi Parkı olayları üzerinden örnek vereyim. Bu davanın iddianamesinde ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesinde Gezi Parkı olayları “kalkışma” olarak nitelendirilmektedir ve bu olaylara kalkışanlar aynı zamanda etki ajanı olarak değerlendirilmektedir. Türk Ceza Yasası’nın 220'nci maddesinin (6)’ncı fıkrasında değişiklik yapmakla siz yarın bir gün gelişebilecek bir toplumsal olaya katılanlar hakkında etki ajanlığı suçundan işlem yapabileceksiniz. Dolayısıyla, Osman Kavala’ya veremediğiniz casusluk cezasını, bu madde yürürlüğe girdikten sonra Gezi Parkı türü bir toplumsal olaya katılmış herkese bu cezayı uygulayabileceksiniz.
Sayın Başkanın sunumunda dikkat ettim de “etki ajanlık kanunu teklifi” demiyoruz, “casusluk düzenlemesi” diyor. Bu, bal gibi de etki ajanlık kanunu teklifidir çünkü siz bundan önce 226'ncı maddenin (6)’ncı fıkrasını değiştirdiniz. Böyle olunca Yargıtayın daha önceki uygulamalarına göre ve belirttiğim Osman Kavala davasındaki nitelendirmelere göre, bu kanun teklifi bal gibi de örtülü bir etki ajanlığı kanunu teklifidir. Gezi olayları örneğiyle vurguladığım bu tehlike, kanun teklifi bu şekilde yasalaşırsa tüm toplumsal olaylarda karşımıza çıkacak. Bu kanunun iki hedefi var: Birincisi, Osman Kavala örneğinde söylediğim gibi toplumsal olaylara karışmıştır ve demokrat kamuoyudur, sol kamuoyudur; yarın bir gün, sizin bu uygulamalarınıza karşı ve ekonomik krize karşı sokaklara çıkıp toplumsal gösteri yapabilecek herkestir, emek kesimidir, işçilerdir; bir diğeri de açık bir şekilde Kürtlerdir. AK PARTİ'nin bu kanun maddesinin örtülü amacı artan ekonomik krizler nedeniyle ileride gelişebilecek toplumsal muhalefeti bastırmaktır.
Bu vesileyle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, milletimize ve tarihimize bu görüşme vesilesiyle bir not bırakıyoruz: Bu ve benzeri yasalar aracılığıyla Türkiye hızlıca diktatoryaya doğru adım atmaktadır ve yasama süreçleri tamamlandığında artık hiç kimsenin bu ülkede can ve mal güvenliği kalmamış olacaktır. Bu suçun kovuşturulmasını Adalet Bakanının iznine bağlanması uygulamasıyla pek tabiidir ki, hepimiz çok iyi biliyoruz ki, adamına göre muamele yapmak için bir Adalet Bakanına yetki verilmektedir. Kanun metninde geçen “devletin savaş etkinliği” ibaresi ise gerekçeye göre devletin savaş bakımından bütün güç, kudret ve yeteneklerini ifade etmektedir. Şimdi, hangi savcı devletin bütün güç, kuvvet ve yeteneklerini teşhis edecektir veya isnatta bulunulacaktır veya bir sanık yargılandığı bir davada devletin kudretini, gücünü ve olanaklarını ihlal etmediğini savunsa bunun aksi nasıl ispat edilecektir?
Sayın milletvekilleri, bu maddeler muğlaktır, bu ifadeler muğlaktır. Suçun işlendiğinin de işlenmediğinin de ispatı mümkün olmayacaktır. Kanun bu şekilde yasalaşırsa bu maddeye dayanılarak her muhalif casus suçundan cezalandırılabilecektir. Maddeyi, kanunilik ilkesinden uzak, öngörülebilirlik ve belirlilik ilkelerine aykırı olması cihetiyle Anayasa’ya aykırı buluyor ve teklif metninden çıkarılmasını talep ediyoruz efendim.
BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Evet, teşekkür ediyorum Sayın Alp.