KOMİSYON KONUŞMASI

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum ve kapsamlı sunumlar için çok teşekkür ediyorum. Bir önceki Komisyon toplantısında bizden katılımcılar için, sizler için isimler istendiğinde şöyle bir yorumda bulunmuştuk: Umuyoruz ki katılacak kişiler genelin ve hakikatin sesi olacak kişiler olur. Ben bunun amacına ulaştığını düşünüyorum. Bu yüzden de hem Komisyona hem de sizlere tekrar tekrar teşekkür ediyorum.

Şimdi, çok önemli meselelere değindik ve bunları konuştukça biz de tıpkı CHP gibi DEM PARTİ olarak aslında buna dair bir komisyonun kısa süreli bir araştırma komisyonu olarak değil, uzun süreli çalışacak ve çocuklar için gerçekten değişimi ve dönüşümü yaratacak politikaları üretecek bir komisyon olması gerektiğini söylemiştik; bunu bir kez daha vurgulayalım çünkü sizler de bahsettiniz, aslında yapılan çalışmalar, uygulamalar ne kadar güçlü olsa dahi aslında her yere ulaşabilmiş, herkesin bildiği çalışmalar değiller. Özellikle bahsettiğiniz örnekte, ÇİM'de yaşananlar, savcının söyledikleri aslında bize Türkiye'ye dair ve çocuk istismarının genel algısına dair çok net veriler, doneler sunuyor. Dolayısıyla, bu meselede çok yolumuzun olduğunu, yapmadığımız, atmadığımız her bir adımın, her bir düzenlemenin bir çocuğun hayatında çok ciddi travmatik izler bıraktığını ve geri dönüşü olmayan sonuçları olduğunu biliyoruz. Belki bu sorumlulukla, artık bunları bilen bir yerden ve hepimizin duyduğu bir yerden değişim ve dönüşümün hızlı bir şekilde olması gerektiğini aslında bir kez daha hatırlamış olduk.

Şimdi, çok net bir şey söylediniz, çocuğun örselenmesi meselesinin sadece fiziksel bir etkiyle değil, bunun duygusal, cinsel pek çok boyutu var. Dolayısıyla, sadece fiziksel olanı bile tam olarak "istismar" diye adlandıramadığımızda, bununla mücadele etmemizin yol ve yöntemleri de gerçekten çok ciddi sıkıntıya düşüyor. Bununla ilgili ben biraz ÇİM'den bahsetmek istiyorum. Şimdi, (ÇİM) Çocuk İzlem Merkezi gerçekten önemli bir kurum ve öncesindeki durumu da az çok hatırlıyorum. Mardin'den bahsedeyim. Evet, ÇİM Mardin'de yokken bir çocuk istismara uğradığında yaşadığımız zorluğu ve ÇİM'den sonrasını çok net değerlendirebiliyorum fakat genel açıdan baktığımızda, ne yazık ki Çocuk İzlem Merkezlerinin hâlâ ve henüz her ilde olmadığını biliyoruz. Örneğin, Şırnak'ta. Şırnak'ta istismara uğramış bir çocuk -kilometrelerce yol gelip- Mardin'de Çocuk İzlem Merkezine gelmek durumunda. Yani, yaşadığı istismarın ağırlığı, boyutu yetmezmiş gibi, ailesinden kopuyor, kilometrelerce yol geliyor ve örselendikçe örseleniyor aslında. Ve tabii ki her ÇİM'de yeterli meslek elemanı da olmuyor ama şunu da söylemek isterim: ÇİM'deki meslek elemanlarının almış olduğu eğitimler gerçekten çok detaylı ve çok önemli eğitimler. Belki bu eğitimlerin sadece ÇİM'deki ruh sağlığı çalışanlarına, meslek elemanlarına değil, Sağlık Bakanlığındaki bütün çalışanlara programlar hâlinde düzenlenerek, daha kapsayıcı olacak şekilde verilmesi gerekir. ÇİM'lerde sayısal bir yetersizlikten bahsediyorum burada ve bir de hizmet verenler yani hizmet sağlayıcılar, uzmanlar ÇİM'lerde çalıştıktan sonra takdir edersiniz ki görmüş, yaşamış, duymuş oldukları vakalar sonrasında çok ciddi bir süpervizyon desteğine ihtiyaç duyuyorlar. Fakat süpervizyon desteği noktasında da çok ciddi sıkıntılar var. Eğer bizler ruh sağlığı çalışanlarını, meslek elemanlarını yeterli düzeyde destekleyemezsek bir süre sonra aslında "burnout"larla, tükenmişliklerle ve işi yapma noktasındaki kalitede, nitelikte aslında ciddi sıkıntılar yaşayabiliriz. Dolayısıyla, bundan da bahsetmek gerekir.

Şimdi, siz bir savcıdan bahsettiniz. Keşke o sadece münferit bir savcı olmuş olsaydı ya da polislerin genel olarak hem kadına yönelik şiddetteki hem de çocuğa istismardaki tutumu keşke münferit olmuş olsaydı ama ne yazık ki değil; bu noktada çok ciddi sıkıntılar var. Şu olmamalı: Yani bir savcının çocuğa duyarlı, hassas... Bu meseleyi bilen bir yere bırakamayız yani "Bir kişi biliyorsa 103'ü uygulayacak ama bilmiyorsa uygulamayacak, 'istismar' olarak tanımlamayacak." kısmını şahsa, keyfe, duruma göre bırakmamalıyız. Bu şunu getirir: Kanundaki, yasadaki bütün boşlukların yorumlanamayacak kadar net olması ve açık olması gerekir ki bizler oradaki kişinin tutumuna göre çocukları riske atmamış olalım. Dolayısıyla, bunların hiçbiri münferit olaylar değil, genel olaylar ve bence siyasetle de doğrudan bağlantılı olaylar.

Şimdi, siz toksik stresten bahsettiniz, baş edilemeyen durumlardaki stresten. Zaman zaman çocuk meseleleriyle ilgili ben böyle bir duygu, böyle bir his, böyle bir stres yaşıyorum çünkü ne yazık ki bir cezasızlık zırhıyla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Çocuğa yönelik istismarda, kadına yönelik şiddette ne yazık ki başımıza bela olmuş bir rıza meselesi var ve bu rıza meselesinin Türkiye'nin her yerinde bütün çocukları cinsel istismara daha açık bir hâle getirdiğini düşünüyorum. Hiçbir cinsel istismar vakasında, çocuğa yönelik hiçbir suçta ben... "Rıza" adı altında faili koruyan yaklaşımları bu Meclisin çok hızlı ve acil bir şekilde üzerinde çalışıp tarihten, siyasetten hızlı bir şekilde silmesi gerektiğini düşünüyorum. Hiçbir çocuğun bir cinsel birliktelikte rızası aranmamalı ki çocuğun buna dair şikâyeti de varsa. Bu korkunç bir mesele, bu çok utanç verici bir mesele ve bunun hızlıca çözümlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bir de, tabii, yoksulluktan da bahsettiniz. Şimdi, cinsel istismar, ihmal ya da duygusal, fiziksel istismarı biz konuşurken elbette bizlerin biraz politikalarımıza da bakıyor olması gerekir. Şimdi, biz yıllardır aslında çocuk yoksulluğundan bahsediyoruz, "Çok ciddi bir çocuk yoksulluğu var." diyoruz ve yoksullaştırılmış çocukların MESEM'lerde işçileştirildiğini görüyoruz. Dolayısıyla "çocuk işçi" demeyip "işçileştirilmiş çocuk" dememizin sebebi de biraz daha bu. Bu aslında bir tercih. Dolayısıyla MESEM'lerle kurumsallaştırılmış, işçileştirilmiş çocuk meselesinin üzerinde bu Komisyonun bir istismar türü olarak buna yaklaşıp buna dair çözüm üretmesi gerektiğini düşünüyorum çünkü MESEM'lerde hayatını kaybeden, yaşamını kaybeden ve çok ciddi fiziksel istismara uğrayan çocukların olduğunu görüyoruz. Bunları da konuşabiliyor olmamız gerektiğini ben düşünüyorum.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Toparlayabilir miyiz efendim biraz.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Tabii ki toparlayalım.

Aynı zamanda, göçten bahsettiniz. Gerçekten, göç, göç esnası, göç anı ve göçten sonrasındaki bunları yaşayan çocukların da çok ciddi sıkıntılar yaşadığını biliyoruz. Bunu bir risk etmeni olarak alıp özellikle mülteci çocuklara yönelik çalışmalarımızı daha dokunan bir yerden, çocuklara daha çok temas eden bir yerden tekrar revize etmemiz gerekiyor.

Şimdi, ifade alma meselesinde ÇİM'de bazen savcı yerine polisin geldiğine dair bize bildirimler geliyor. Bu bendeki bilgi bir yıl öncesine dayanıyor, dolayısıyla eğer hâlâ böyle uygulamalar varsa, özellikle ÇİM'lerde sadece savcıların ve bu konuda çalışmış savcıların ifade almasının çok büyük önem taşıdığını düşünüyorum.

Şimdi, toparlamak gerekirse, son birkaç önerim olacak. Şimdi, istismarla baş etme noktasında elbette politikacıların, yasa koyucuların çok önemli rolü var fakat bütün bunlar toplumsallaşmadığında ne yazık ki erişimi her defasında biraz daha daralıyor. Bu sebeple, bizler olabildiğince yasaları çocuğa hassas, duyarlı bir noktada geliştirmek ve sonrasında bunu toplumsallaştırmak; okullarda, sokaklarda, bütün kurumlarımızda buna dair eğitimler vermek istiyoruz.

Şimdi çok önemli bir şey daha söyleyeceğim. Şimdi, özellikle okul açıldıktan sonra ÇİM vakalarında bir artış olduğu genel olarak tespit edilmiş bir veri. Bu bize şunu söylüyor: Çocuklar okullarda, okul açıldıktan sonra, özellikle rehber öğretmenlerin verdiği eğitimlerin ardından istismara uğradıklarını fark ederek aslında öğretmenlerin başvurusuyla daha çok ÇİM'e geliyor. Bu demek oluyor ki eğer biz çocuklara buna dair bir eğitim verirsek, eğer biz çocuklara buna dair bir zemin açarsak o zaman burada meseleler az da olsa... Yani, tabii, geri dönülemez, istismar yaşayan bir çocuğun istismar hiç yokmuş gibi bir hayatı olamaz ama en azından bu olduktan sonra buna dair mekanizmaları kullanabildiğini görüyoruz. Bu bize neyi gösteriyor? Demek ki her okulda bir psikolojik danışmanın, bir psikoloğun, bu meseleden anlayan bir profesyonelin, bir uzmanın olması gerektiğini gösteriyor ki dünkü Komisyon toplantısında da özellikle sordum, "Her okulda psikolojik danışman var mı?" dedim ve "Hayır, yok." denildi. 40 bin psikolojik danışman var fakat bu yetersiz, özellikle her okulda bir psikolojik danışmanın olması gerekiyor. Aynı zamanda bu bize şunu söylüyor: Eğer biz bu meseleyle ilgili yeterli adımlar atabilirsek, yeterli yasaları düzenleyebilirsek ve bunu yeterince toplumsallaştırabilirsek toplumun, ülkenin her yerinde, o zaman, çocuk istismarıyla ilgili net değişimler ve dönüşümler alabileceğimizi gösteriyor.

Şimdilik böyle söyleyeyim ve tamamlayayım.

Çok teşekkür ederim.