KOMİSYON KONUŞMASI

PELİN YILIK (Çankırı) - Sayın Bakanım, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının kıymetli bürokratları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Toplumsal birlikteliğin güçlendirilerek devam etmesi, sağlıklı bireylerin yetişmesi ve beşerî sermayenin niteliğinin artırılmasında aile kurumu önemli bir işleve sahiptir. Toplumun çekirdeğini oluşturan aile, sanayileşme ve kentleşme gibi süreçlerin birey üzerine getirdiği baskıların hafiflemesine ve bireyin risklere karşı mücadele etme yetisi kazanmasına yardımcı olmaktadır. Millî ve manevi değerlerin korunması, yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılmasında, millî bütünlüğün ve dayanışmanın pekiştirilmesinde kadının ana unsur olarak yer aldığı aile kurumu büyük önem arz etmektedir. Aile, toplumun en küçük birimi olmasına rağmen toplumu en iyi yansıtan temel kurumdur çünkü aile, toplumun benimsediği değerlerin normatif kuralların ve sosyalleşmenin en yoğun olarak yaşandığı toplumsal yapıdır. İnsanın doğumuyla birlikte katıldığı ilk sosyal yapı ailedir. Aile, kişiyi yaşamı boyunca etkiler ve biyolojik, sosyolojik, psikolojik unsurlarıyla varlığı evrensel olan bir kurumdur. Günümüzde aile sosyal bir yapı olarak küçülmüş ancak kurum olarak güçlenmiştir. Toplumun sosyal ve kültürel temelleri aile içinde beslenip kökleşir. Ailenin görevinin ve öneminin kaynağı aile içi dayanışmadan gelir.

Türk toplumunun temel taşı olan aile, ekonomik ve sosyal gelişmelerin yol açtığı olumsuz gelişmelere karşı korunmalıdır. Modernleşme, kentleşme ve küreselleşme süreçlerinin ortaya çıkardığı geniş aileden çekirdek aileye dönüşüm, göç, boşanmalardaki artış gibi yapısal sorunlarla karşı karşıya kalan aile kurumu güçlendirilmelidir; aile bireyleri arasındaki bağlılığı ve aile bütünlüğünü koruyucu politikalar geliştirilmelidir; aileyi ve sosyal fonksiyonlarını zayıflatıcı unsurlar ortadan kaldırılmalıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak aile kurumunun güçlenmesinin huzurlu Türkiye'nin teminatı olacağına inanıyor, kadın ve erkeğe eşit fırsatların sunulduğu, kadına saygının ön planda olduğu bir yaklaşımı öngörüyoruz.

Ailenin korunması, şiddetin önüne geçilmesi konusunda kapsamlı bir ruh sağlığı yasasına ihtiyaç duyulduğu tartışılmazdır. Şiddetin ruhsal ve psikolojik yönü analiz edilmeli, yasal güvenceye kavuşturulmalıdır.

Bugün tanımını yaptığımız aile kavramı, aynı zamanda toplumun bünyesinden doğabilecek sosyal ve iktisadi tehlikelere karşı sosyal haklarla donatılmış ve bu haklarını sosyal devletten isteyebilen anayasal bir kuruluş olmuştur. Devlet aileyi korumakla yükümlüdür dolayısıyla aile yapısının korunması, Türk toplumunun temeli olan aile yapısının desteklenmesi devletimizin anayasal görevidir. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde genç çiftlere yapılan evlenme yardımları, kira veya konut yardımları, gıda yardımları, dışarıda çalışmayan ev kadınlarına yardımlar, aile ödenekleri şeklinde doğum öncesi ve doğum sonrası yardımları, çocuğun okuma masraflarına yapılan yardımlar sosyal devlet olma anlayışının gereğidir.

Ayrıca belirtmek isterim ki özellikle televizyon dizilerinde sıklıkla şahit olduğumuz aile kurumunu zayıflatan, varlığını sarsma riski olan sahnelerin denetlenmesi önemlidir.

Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri; aile kurumunun yapısının güçlendirilmesini ve gelecekteki dönüşümlere uyum sağlamasını geçerli kılmak üzere oluşturulan Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı'nda küresel riskler ve demografik yapının dönüşümü karşısında ailenin korunması, ailelerin refah düzeyinin yükseltilmesi, aile odaklı sosyal politika ve hizmetlerin etkinliğinin artırılması, dijitalleşme sürecinde ailenin desteklenmesi, aileye duyarlı çevre politikalarıyla ailelerin afet ve acil durumlara dayanıklılığının artırılması olmak üzere beş temel stratejik amaç belirleyen detaylı çalışmayı değerli bulmaktayız.

Kıymetli milletvekilleri, iş ve aile hayatı, bireyin yaşamının iki önemli parçasını oluşturmakta ve bu alanlardaki rol ve sorumluluklar birbiriyle çakışabilmekte, bunun sonucunda her iki alanda birbirine olumlu ya da olumsuz etkileyebilmektedir. Toplumsal yaşamda bireyden sadece çalışma ve gelir getirici faaliyetler beklenmemekte, aile hayatının sürdürülmesine ilişkin çeşitli rol ve görevlerin de yerine getirilmesi talep edilmektedir. Bu rol ve sorumlulukları dengeli dağıtabilmek tüm bireylerin ortak amaçları arasında yer almalıdır. Ülkemizde çalışma yaşamında eşitliği temel alan yasal altyapının oluşturulmasında önemli kazanımlar elde edilmiş olmakla birlikte iş ve aile yaşamının uyumlaştırılmasını destekleyecek mevzuat değişiklikleri yapılmasına, kadınlar üzerindeki bakım yükümlülüklerinin azaltmak amacıyla çocuk, engelli ve yaşlı bakımına ilişkin destek ve teşvik mekanizmalarının çeşitlendirilmesine yönelik daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.

Çocuklarımızın korunması devletimizin görevidir. İlkel şartlara hapsedilmiş çocuklarımıza tanık olmak, onları kaybetmek hepimiz adına hüsrandır. İzmir'in Selçuk ilçesinde hayatını kaybeden 5 evladımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Evlatlarımızın manevi ve moral değerlerinin yanı sıra devletimizin dokunuşlarıyla sağlıklı birer fert olması mümkündür.

Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri; kadın; ailenin, devletin ve milletin temel taşı, gelişmenin ve çağdaş bir medeniyet olabilmenin en önemli unsurudur. Kadınlarımız kendilerini ne kadar güvende hissederse ve güçlü hissederse toplumsal gelişme ve çağdaşlaşma yolunda hayata o kadar derin katkı sunacaklardır. Bu nedenle, kadına yönelik şiddet toplumsal bir sorun olarak ele alınıp devletimizin ve toplumun tüm organlarının aktif katılımıyla toplumsal bir farkındalıkla çözülebilecektir.

Kadına yönelik şiddet ve baskının, sadece ülkemizin değil tüm dünya kadınlarının sorunu olduğu unutulmamalıdır. Hemen hemen her toplumda mücadele edilen, sosyal sorunların başında gelen şiddetin en yoğun uygulandığı kesimlerin başında maalesef kadınlar gelmektedir. Kadına yönelik şiddet, temel insan hakları ve özgürlüklerin ihlali olup kadın ve erkek arasında eşit olmayan güç ilişkilerinin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu toplumsal sorun aynı zamanda önemli bir halk sağlığı problemidir.

81 ilimizde toplamda 84 ŞÖNİM'le 2012 yılından günümüze yaklaşık 2 milyon kadına yönelik verilen danışmanlık ve rehberlik hizmetleri için de teşekkür ediyoruz.

Bir insan hakları ihlali olan kadına yönelik şiddet, coğrafi sınır, ekonomik gelişmişlik ve öğretim düzeyine bakılmaksızın tüm dünyada görülen bir evrensel sorun. Kadına yapılan her türlü saldırı insanlığa yapılmış demektir. Öğrenilen sosyal bir davranış olan şiddet, kişilerde doğal bir şekilde var olan saldırganlık yöneliminin bireysel veya toplumsal açıdan bir başkasına zarar verecek şekilde dışa yansıması olarak tanımlanmaktadır. Şiddet; insanlığın başlangıcından itibaren var olmuş olan, hem bireysel hem de toplumsal boyutları bulunan, ortaya çıkardığı ekonomik, sosyal, politik sonuçları nedeniyle sosyoloji, felsefe, psikoloji, ekonomi gibi pek çok alanlar tarafından ele alınması gereken, evrensel ve multidisipliner bir bakışla değerlendirilmesi gereken bir konudur.

Ailenin korunması, şiddetin önüne geçilmesi konusunda kapsamlı bir ruh sağlığı yasasına ihtiyaç duyulduğunu tekrar vurgulamak istiyorum. Bu konuda "şiddete karşı sıfır tolerans" anlayışıyla yürüttüğünüz kararlı mücadeleyi önemli buluyor, şiddetin ruhsal ve psikolojik yönünün analiz edilmesi gerektiğini tekraren vurguluyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde engellilerin insan hak ve özgürlüklerinden tam ve eşit şekilde yararlanmasını temin ve teşvik etmek engellilere yönelik politika anlayışının esasını oluşturmalıdır. Engellilik konusunun tüm politika alanlarında gözetilerek hak temelli bir yaklaşımla kurgulanması ve engellilerin karar alma mekanizmalarına katılımının sağlaması engellilik politikasının önceliklerini oluşturulmalıdır. Ulaşımdan eğitime, çalışma hayatından sağlık hizmetlerine varıncaya kadar her alanda engellilerimize insanca bir hayat sunmak, insani ve hukuki bir mükellefiyettir. Özel gereksinime yönelik bugüne kadar birçok hizmet uygulamaya konulmuş ve engelli memur sayısında önemli bir artış sağlanmış olmakla birlikte engelli ve engelli yakını aylığının artırılması, engelli aylığı ödemelerinde aile geliri yerine engellilerin kendi gelirlerinin esas alınması da yerinde olacaktır. Engellilerin genel ve mesleki eğitim, mesleki rehabilitasyon, kendi işini kurma, hibe desteği, iş ve meslek danışmanlığı hizmetlerinin daha da geliştirilmesi önemlidir. Ayrıca belirtmek isterim ki engelli kardeşlerimiz devletimizden istihdama dâhil olabilecekleri iş müjdesi beklemektedirler. Kendilerini topluma faydalı kişiler olarak görebilmelerini sağlayacak olan çalışma hayatına katılımları kendileri için önemlidir.

Sözlerime burada son verirken 2025 yılı Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın bütçesinin ülkemize ve aziz Türk milletine hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum.