KOMİSYON KONUŞMASI

HALİDE TÜRKOĞLU (Diyarbakır) - Sayın Bakan, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bütçesi üzerine yapacağım konuşmamda yakın zamanda Bakanlığınıza dair Sayıştay 2023 Denetim Raporu'ndaki bulgulara ilişkin birkaç soruyu sormadan geçmek istemiyorum.

Sayın Bakan, Sayıştay 2023 Denetim Raporu'nda denetim alanınızda bulunan özel sosyal hizmet kuruluşlarına ilişkin Bakanlığınızca denetimler yapılmış, eksikliklere dair idari para cezaları uygulanmıştır ancak bu idari para cezaları muhasebeleştirilmemiştir. Yine, yaşlı ve engelli aylıkları ile doğum yardımları konusu Sayıştay raporuna yansıyan bir başka konudur. Yaşlı, engelli aylıkları ve doğum yardımlarında ödenemeyen tutarlar muhasebeleştirilmemiştir. Bu durum 89 milyon TL kamu kaybına neden olmuştur. Bu kayıplar iktidarınız için denizde bir damla olabilir ancak bugün yoksulluğu en ağır hâliyle yaşayan binlerce kadın için ulaşılamaz bir meblağ olduğunu da özellikle belirtmek istiyorum. Bu kaybın neden yaşandığını, bu açığın nerede kullanıldığı ve nasıl kapatılacağını özellikle sormak istiyorum.

Şimdi, 2025 yılı için sunduğunuz bütçe teklifinin kalemlerine dair konuşurken Bakanlığınızın bir yıllık pratiğini ortaya koymak da bizim kadınlara olan boynumuzun borcudur. Ayrıca kadına yönelik şiddetle mücadele noktasında kurduğumuz her söz iktidarınızın kendisinedir. İçerisinden kadının adının çıkarıldığı, kadını aile içerisinde tanımlayan Bakanlığınızı asla kadınları temsil eden bir Bakanlık olarak görmediğimizi de özellikle belirtmek isterim.

Bakanlığa gelişinizin üzerinden bir buçuk yıl gibi bir süre geçti. Sizin Bakanlık yaptığınız dönemde en az 400 kadın katledildi. Sizin Bakanlığınız döneminde kadınların bedenleri parçalanarak surlardan atılırken siz neredeydiniz, yasalar neredeydi, kolluk güçleri neredeydi? Sizin Bakanlığınız döneminde önce kaybettirilen, on sekiz gün sonra da cansız bedenine ulaşılan üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş katledildi, tıpkı kaybettirilen ancak akıbeti hâlâ bilinmeyen Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan Doku gibi. Bunlar öyle münferit olaylar değil Sayın Bakan, bu ülkede kadınların can güvenliği yok.

Bakanlığınız tarafından açıklanan Kadının Güçlenmesi Stratejisi ve Eylem Planı çerçevesinde -yani 2024-2028- kadına yönelik şiddetle mücadeledeki samimiyetsizliğin de belgesi hâline gelmiş. Bakın, "eylem planı" diye sunduğunuz dosyanın girişinde "Güçlü Kadın, Güçlü Aile, Güçlü Nesiller ve Güçlü Türkiye" başlığı yer alıyor. Kadını toplumun öznesi olarak görmediğinizin, kadını içerisinde katledilen, şiddetin her türlüsüne maruz kalan erkek egemen aile içerisinde tanımladığınızın kanıtıdır. Yakın zamanda kadına yönelik şiddete dair bir veri tabanı oluşturacağınızı açıkladınız. Bu çalışmanın kadın örgütleriyle değil de iktidara yakınlığıyla bilinen kurumlarla yapılıyor olması bizler açısından kaygı vericidir. Gerçekten şu soruyu sormak istiyoruz: Sayın Bakan, kadınlarla, bağımsız kadın örgütleriyle ortak çalışma ihtimali sizleri neden bu kadar korkutuyor?

Bakın, 2024 performans programınızın verileri üzerinden konuşuyorum. Sizlerin "konukevi" olarak tanımladığı, bizler açısından yani kadın hareketleri açısından bir kazanım olarak tanımladığımız sığınaklar üzerine konuşacağım. 149 tane sığınağın olduğunu belirtmişsiniz. Bu ülkede kadına yönelik şiddet derinleşerek artarken bu sığınakların sayısı neden artmıyor? Mesela nüfusu 100 bini geçen belediyelerin sığınak açma zorunluluğu var. Şimdiye kadar kaç belediyeye bu zorunluluğu hatırlattınız? Tabii ki yapmadınız çünkü sizin iktidarınızın pratiği belediyelere bağlı sığınakları kapatma pratiğidir.

Bakın, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınız için teklif edilen bütçenize böylelikle giriş yapmış olayım. Bu bütçenin toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçe olmadığını artık söylemekten biz usandık ama siz utanmadınız. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bütçe teklifi Komisyondan bir iki gün önce elimize ulaşıyor. Bu bile nasıl gizli kapaklı kapılar arkasında hazırlanan cinsiyetçi bir bütçe olduğunun da göstergesidir.

Bakın, 2024 Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Performans Program Faaliyeti'ni sunmuşsunuz; ailenin güçlendirilmesi için 11 milyar 904 milyon 918 bin lira gibi bir rakamdan bahsediyorsunuz. Tırnak içerisinde olduğunu özellikle belirtmek isterim, kadını güçlendirme noktasında ise 2 milyar 900 milyon 813 bin gibi bir rakamdan bahsediyorsunuz, neredeyse 6 kat fark var. Bu farkın bizler için anlamı şudur: Kadınlar 6 kat daha fazla katledilebilir, şiddete uğrayabilir, yeter ki içerisinde katledildiği aileye aman bir zarar gelmesin. 2025 yılı için sunduğunuz bütçe de bu politikaların devam edeceğinin ana metnidir.

Yine, aileyi güçlendirmek için sunulan bütçe 16 milyar 666 milyon 881 bin TL. "Kadını güçlendirme" adı altında ayrılan bütçe ise 4 milyar 885 milyon 568 bin. Her bir kalemi kadınların içerisinde katledildiği aileye harcayan bu bütçeyi asla kabul etmeyeceğiz.

Evet, bu bütçe, her bir kalemi cinsiyetçilik üzerinden oluşturulan bir bütçedir diyoruz.

Bakın, "sosyal yardım" adı altında "Şu kadar haneye şu kadar doğal gaz, elektrik vesaire..." gibi destekler sunulduğu belirtilmiştir. Söz konusu bu destekler konuşulurken İzmir'in Selçuk ilçesinde 5 çocuğun yaşamını yitirdiği faciayı hatırlatmak isterim çünkü bizler bir an olsun bunu unutmadık. Yoksulluktan kaynaklı, 5 çocuğunu evde bırakıp hurda toplamaya gitmek zorunda kalan kadının bu iktidar tarafından nasıl hedef hâline getirildiğini de unutmadık. Bu utanç, sizin iktidarınızın utancıdır,

Bütçenin bir diğer başlığına dikkat çekmek isterim. Geçen yılki bütçe görüşmelerinde eşi vefat etmiş kadınlara bin TL ile 2 bin TL arasında destek sunulduğu belirtilmiş, büyük bir marifet gibi bu sunulmuştu. Bu yılki cetvelde biz görememiş olabiliriz ancak incelediğimiz kadarıyla 78.150 kişiye bu desteğin sunulduğu, buna ilişkin ne kadar bütçe ayrıldığı belirtilmiştir. Ancak bu desteği alan kişilere ne kadar ödendiğine dair bir bulguya rastlamadık. Geçen yıl bin TL ile 2 bin TL arasında değişen utanç verici bu rakamda ne kadar artışa gidildi; eşi vefat etmiş, hiçbir geliri olmayan kadınlara ne kadar ödenek reva gördünüz, lütfen, buyurun, buradan açıklayın.

Ülkedeki engelli nüfusun verileri en son 2012 yılında TÜİK tarafından sunulmuş ve bu rakam yaklaşık 10 milyon engelli yurttaşın olduğunu gösteriyor. Bu verinin güncellenmemiş olması dahi başlı başına bir skandal iken "engellilere ilişkin evde bakım hizmeti" adı altında 570 bin engelli bu hizmetten faydalanıyormuş ve yine bu hizmetten faydalanabilen engelli kadın sayısı 260 bine yakın kişiymiş. 5 milyonun içerisinde sadece 260 bin kadının hizmet alıyor olması yeterli midir; geriye kalan 4 milyon 750 bine yakın engelli kadın yaşamlarını nasıl idame ettiriyor? Gerçekten buna verecek bir cevabınız var mı? Ben özellikle söyleyeceğim, "evde bakım hizmeti" adı altında verilen ödenek haziran ayında 7.608 TL'ydi. Teşhir ediyoruz, bu ödenek engelli bireyin kişisel ihtiyaçlarını dahi karşılayamazken engelli kadınları en ağır şekilde mağdur eden sizlersiniz.

Tablo ortada Sayın Bakan, Bakanlığınıza ait bütçenin her bir kaleminden ayrımcılık, eşitsizlik, cinsiyetçilik akıyor ama bizler, aynı zamanda, kadına yönelik şiddete karşı yapılması gerekenleri anlatmakla mükellefiz. Tıpkı bütçe cetvelinde yer verdiğiniz başlıklardan da biri olan "Aile yapısını etkileyen kötü alışkanlıkların ve bağımlılıkların azaltılmasına yönelik hizmetler" başlığının nefret suçlarını nasıl körüklediğini, farklı cinsel kimliklere sahip bireylerin nasıl hedef alındığını söylemek ve bunun karşısında mücadele etmekle mükellef olduğumuz gibi; savaş ve şiddet politikalarında ısrarın, kadınların yaşamında yarattığı şiddet, derinleşmiş yoksulluk ve emek sömürüsünü söylemek ve bunun karşısında mücadele etmekten mükellef olduğumuz gibi. Bugün, savaşa ayrılan bütçe, kadına yönelik şiddetle mücadeleye, kadın yoksulluğunu gidermeye ayrılmış olsaydı yoksulluk ve şiddet kadınların yaşamında bu kadar derinleşmeyecekti Sayın Bakan.

Bakın, bu ülkede üniformalılar eliyle kadına yönelik suç işleniyor. Özellikle genç Kürt kadınlar bu politikanın hedefi oluyor. Çeteler eliyle işlenen bu suçlara dönük tek bir söz kuramayacak mısınız? Örneğin, yakın zamanda, Hakkâri'de kadınlara yönelik suç işleyen bir çete ifşa edildi. Genç kadınların nasıl uyuşturucuya, para karşılığında zorla cinsel birlikteliğe zorlandığı bizzat bunu yaşayan genç kadınlar tarafından teşhir edildi. Buna dair bir sözünüz var mı?

İstanbul Sözleşmesi'nden çekilerek kadınların yaşamlarını riske atan sizin iktidarınızdır, 6284 sayılı Yasa'yı torba yasaların içerisine koyan maddelerle kırpmaya çalışan sizin iktidarınızdır, kadınların evlendikten sonra da kendi soyadını kullanabilme hakkını gasbetmek isteyen sizlersiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Türkoğlu, bir dakika ekliyorum.

Buyurun lütfen.

HALİDE TÜRKOĞLU (Diyarbakır) - Yine, genç kadınların mezuniyet törenlerinde nasıl giyineceğine kadar uzanan giyim kuşam genelgeleri hayata geçirilmek istenirken siz bu işin neresindesiniz Sayın Bakan?

Evet, Sayın Bakan, bu bütçe aileyi koruyor ama -bizim bahsettiğimiz aile-ne yazık ki erkek egemen cinsiyetçiliği besleyen, kadını ikinci gören bir aile anlayışını biz kabul etmiyoruz ve ne yazık ki bu bütçenin bütün yükü yani aileyi korumaya çalışırken aileye dair yapılacak bütün hizmetlerin yükü kadınların omuzuna sırtlanmış. Bunu yaparken de kadınlar özne olmasın, bu toplumda gerçekten siyaset yapmasınlar, ekonomiye ulaşmasınlar, istihdama ulaşmasınlar diye elinizden geleni yapıyorsunuz.

O yönüyle de 25 Kasımda buna dair çok teşhirimiz oldu kadın katliamları dursun diye. Yalnız, ne yazık ki Bakanlığınız 25 Kasımı sadece yazılı bir genelge olarak görüyor; alanlarda, sahada bu talepleri karşılayan kadınlara hiçbir şekilde fırsat verilmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)