KOMİSYON KONUŞMASI

NURETTİN DEMİR (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlar, basının değerli üyeleri, Başbakanlığın bürokratları; Murtaza Bey daha önce Sağlık Komisyonunda birlikte çalıştığımız değerli bir milletvekili arkadaşımız, gerçekten bu sorunun başına verilmesi isabetli olmuş, kendisini tebrik ediyorum bu arada.

Şimdi, değerli arkadaşlar, siyasi boyutunu fazla tartışmayacağım yani böyle bir kriz yaratıldı, küresel bir krizdir, doğru tanım. Bunda, bu bataklığın yaratılmasında bizim de kabahatlerimiz var, öncelikle bunun altını bir çizmekte yarar var ama şu anda bataklığın içindeyiz yani debeleniyoruz. Bizim orada derler ki: "Camızı nerede kaybettin? Camızı göremiyorum.", "Camız bataklıkta kayboldu." Onun gibi kaybetmemek için el birliğiyle iktidarıyla muhalefetiyle bu işin içinden kurtulmak gerekiyor ve gördüğümüz kadarıyla, Murtaza Bey'in de söylediği gibi birçok ülke kendisini bu bataklıktan korumak için büyük politikalar yaratmaya çalışıyorlar, çaba içindeler. Biz nasıl bunu en hafif bir şekilde atlatabiliriz? İkincisi, misafir ettiğimiz bu bizim komşularımız Suriyelileri onları nasıl daha insana yakışır, insancıl bir şekilde ağırlarız, onların eğitim ve sağlık hizmetlerini ve yaşamlarını sürdürecek bir politika geliştirebiliriz, bu tabii ki çok önemli. Yani siyasetçinin bu konuda çok daha etkin olması gerekiyor, Komisyonumuz ve Hükûmetin bu konuda daha etkin bir planlama ya da bir politika geliştirmesi gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, ben aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi Mülteci Komisyonu üyesiyim. Zaman zaman bölgemizde, ülkemizde, çeşitli yerlerde mülteci olaylarını orada izlemeye gidiyoruz. İzmir Basmane'ye gittiğimizde şöyle bir tabloyla karşılaşmıştım: Orada güvenlik sorunları var, "İşte, biz bununla ilgilenmiyoruz, İçişleri Bakanlığı ilgileniyor." Valiliğe gidiyoruz, sağlık sorunları var, "Efendim, AFAD ilgileniyor, Bornova'da yeri." Bornova'ya gidiyorsunuz, Bornova'ya gittiğinizde "Yardım kısmı nasıl oluyor?" dediğinizde "Efendim, bu kısmıyla biz ilgilenmiyoruz. Bununla Hatay'da bilmem kim ilgileniyor." filan. Düşünün, ben milletvekili olarak yorulmuştum yani o kadar çok dağınık ki, biraz önce de zaten sunumda da ortaya koydular.

Değerli arkadaşlar, özellikle iktidar partisinin milletvekillerine söylüyoruz. Yani Türkiye çok büyük, ciddi bir sorunla karşı karşıya, 3 milyon civarında bir göçmen var, o göçmenler bizim misafirimiz ve bu misafirlere en iyi şekilde nasıl hizmet etmemiz gerekiyor, onların haklarını insani açıdan, hukuksal, uluslararası hukuk açısından nasıl korumalıyız?

Bunun için benim sorum şu: Tabii ki belki sizi direkt olarak ilgilendirmiyor, Komisyon üyelerini, Komisyon Başkanını ilgilendiriyor ama sormak durumundayım. Bu sorunu aşmak için daha komplike, daha kompakt bir örgütlenmeye gitmek gerekiyor arkadaşlar. Bugün -Avrupa'ya gittiğiniz zaman- Belçika'ya gittiğinizde Belçika'da 9 tane federal hükûmet var ve birçoğunda göç ve uyum bakanlığı var, Belçika'da.

Şimdi, bu kadar Türkiye şu anda İkinci Dünya Harbi'nden sonraki en büyük mülteci ve göçü karşılayan, 50 milyonun en azından bir 5 milyonuyla karşı karşıya olan bir ülke. Yani bununla ilgili, Hükûmetin ciddi bir adım atmadığını görüyoruz, bir koordinasyonla, çeşitli birimlerdeki çalışmalarla. Mesela Muğla Valiliğine soruyoruz: Vilayette göç işleri daire başkanı gibi bir arkadaşımız orada o işleri koordine etmeye çalışıyor. Ben şunu demek istiyorum: Yani göç ve uyum bakanlığı Türkiye'nin artık kabul etmesi gereken... Daha verimli, daha üretken, daha sorunları çözen bir noktaya gitmesi gerekir. Tabii, bunun birinci sorumluluğu, birinci üzerine alması gereken de iktidar partisidir. Böyle bir düşünce var mı? Çünkü bunun en çok sıkıntısını çeken önce mültecilerdir, göçmenlerdir, daha sonra da bizim halkımızdır. Biz bu işin daha çok siyasetini yapan bir grubuz ama asıl... Yani hani atlar tepinir de taylar perişan olur ya onun gibi bir durumda yani gittiğimiz, gördüğümüz, gezdiğimiz yerlerdeki tablo budur arkadaşlar. Çünkü yoğun bir şekilde biz bunları sahada görüyoruz. Bunu mutlaka çözmek gerekiyor.

Bir de tabii bugün ne yapacağız? İşte 3 milyar... Ben rahmetli Sıtkı Koçman'ı burada saygıyla anmak istiyorum, Muğla üniversitesine çok büyük katkıları olmuştu. Madenciydi, Cumhuriyet Dönemi'nin önemli madencilerinden. Bizim köyümüze gelirdi, köyde bayramda herkes de çoluk çocuk koşuştururduk, herkese bahşiş verirdi. Bana biraz daha fazla verirdi okuyorum diye, ayrı verirdi, böyle 2,5 lira verirdi. Yani şimdi Avrupa Birliğinin yaptığı işte bu. Yani 3 milyar lira verdi, ha bire onu konuşuyoruz. Cumhurbaşkanı bir anayasa şeyini attı ortaya, herkes bunu konuşuyor. Ya, bunlardan kurtulmak lazım arkadaşlar.

Dolayısıyla bizim bu göçmenlerin, yani 3 milyon insanın 1,5 milyonu Türkiye'de kaldı, bunu kabul etmek lazım arkadaşlar. Barışı bugün getirseniz 1,5 milyonu kaldı. Neden? Çünkü orada kapalı bir yaşam ortamı var. Buradaki daha özgürlükçü -gerçi o ayrıca tartışılır ama- bir ortam şeyleri, insanlar gitmek istemeyecektir. Yani bizim Almanya'ya giden veyahut Avrupa'ya giden soydaşlarımız gibi birçoğu gitmeyecektir. Peki, ne yapmak lazım? Şimdiden planlama yapmak lazım. Bize Avrupa Birliği "Sen tampon bölge ol kardeşim, bunları gönderme, gönderdiklerini de geri al. Burada da sen bir göçmen kampı ol." diyor ama biz fazla sesimizi de çıkarmıyoruz. Peki, tamam, bunda bir politika geliştiremediğimize göre o zaman bunun karşılığını istemek lazım, yatırım yapmak lazım, fabrikalar yapmak lazım; okullar, hastaneler yapmak lazım ve bunun için de Avrupa Birliğini zorlamak gerekiyor arkadaşlar çünkü bataklığın içindeyiz, kurtulmamız gerekiyor, çıkmamız gerekiyor. İşin gerçeği bu. Ama iktidar partisini görüyoruz ki deve kuşu gibi kafasını sokmuş, sorunları çok fazla irdelemeyen, geç fark eden bir tablo içerisinde Sayın Başkan. Onun için, bu hepimizin sorunu, beni de rahatsız ediyor, sivrisinek bir sizi değil ki beni de rahatsız ediyor. Benim geleceğimi de şey yapıyor. Elbirliğiyle gelin, bunu çözelim. Bu, Türkiye'nin sorunu. Küresel bir kriz var, küresel krizin içinde Türkiye var, Türkiye'nin içinde hep beraber yaşıyoruz. Gelin, elbirliğiyle bunu çözelim. Daha ciddi politikalar oluşturalım, Avrupa Birliğinin bize verdiği yol haritalarıyla biz uğraşıyoruz böyle.

O nedenle ben çok da fazla uzatmak istemiyorum ama çok önemli bir sorunumuz arkadaşlar, çok önemi bir sorun bu.

Çok teşekkür ediyorum Başkanım.

BAŞKAN - Evet, Hocam, "Sayın Başkan..." diyerek sataşma kabul edelim mi yoksa devam edelim mi?

NURETTİN DEMİR (Muğla) - Yok, yani siz bilirsiniz, görüşlerimi iletiyorum. Ama göç bakanlığı konusunda bir çalışma var mı, net sorum bu.