Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2731) münasebetiyle |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 04 .12.2024 |
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanı, Değerli Komisyon üyelerini, teklif sahiplerini; saygıyla selamlıyorum.
Tam 21 birleşim bir aradaydık, onu bir teslim etmem lazım. Gerçekten de iki yüz otuz beş saat çalışmış Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimiz ve bakanlıklarımız ile temsilcileri, bu çalışma için benim bir teşekkür borcum vardı. Zaman zaman yükseldik, kızdık zaman zaman öfkelendik vesaire ama sonuçta bir çalışma dönemini tamamlamış olduk. Bu çalışma sürecini iyi yönettiğini düşündüğümüz Komisyon Başkanımıza ve ekibine de ayrıca teşekkür ediyorum. Bunu söylemeden olmaz tabii ama süreci değerlendirmek gerekiyorsa -siyasi değerlendirme- elbette ki bütün bakanlıklarımız da dâhil olmak üzere, ne yazık ki sözü edilen Orta Vadeli Plan'a uyulamamış yani hedefler ile ilişkiler tamamen kopmuş, tutmamış ve aslında muhalefet milletvekillerinin bu Plan ve Bütçe Komisyonuna geçen yıl da olduğu gibi verdiği belki de yüzlerce teklifin veya önergenin hiç görüşülmeden, hiç kabul edilmeden -görüşülmeden yanlış olur, hiç kabul edilmeden- geri verilmesi de ne yazık ki en acı veren, trajikomik olan yanlardan bir tanesi.
Gelelim teklifle ilgili değerlendirmeye, baktığım zaman, aslında sırayla kısaca maddeler üzerinden geçeyim: Teklifin 1'inci maddesindeki, sekiz yıl süresini tamamlayan, disiplin cezası almayan memurlara kademe verilmesine itirazım yoktur, benim birey olarak düşüncem budur.
2'nci madde de yine uluslararası kuruluşlarda görev almak isteyenlerin Cumhurbaşkanınca atanarak belirlenmiş olması; işte bu, biraz ucu açık bir durum yani aslında kimliklerin ya da atanmışlıkların kanunla tarif edilmiş hâliyle olması ve kişilerin insafına ya da müjdeli haberlerine bırakılmaması gerekir diye öngörüm var.
3'üncü maddede yöneticilik görevi değerlendirilmiş ve bürokrat müşaviri ve danışman gibi kadroların özel sektörlere geçişlerini kolaylaştırmak... Bu kolaylaştırma kısmına itirazım yok, onlar onun tercihidir veya oradakilerin tercihi olur ama geri dönme hakkını vermeye kalktığınızda burada da yine tartışmalar olacaktır. Oysa Türkiye'de, kişilerin karar vermesi yerine, Türkiye'nin önceliği ve ihtiyacı olan şey yargı kararlarına uymaktır. Daha Türkiye'de mahkeme kararları sabit olduğu hâlde görevine iade edilemeyen personeller var, öğretmenlerimiz var, bürokratlarımız var. Dolayısıyla, önce yargı kararları olmalıdır, yargı kararlarına uyulmadan yapılmış atamaların kıymeti yoktur.
Yine, 4'üncü madde de yurt dışında görevlendirilen memurların eşlerine üç yıl izin verilmesiyle ilgili, bir itirazımız yok oraya da, normaldir.
5'inci maddede de müfettiş yardımcılarının altı ay süresi, ona da bir itirazımız yok.
6'ncı madde de, yine, uzman yeterlilik sınavlarının süre sınırına ilişkin, bir itirazım yok.
8'inci madde biraz sorunlu ve ondan sonrası sorunlu; zaten burada tartışmalar da hep oradan çıkıyor. Yani, Devlet Denetleme Kurulunun görev alanlarının teklif ettiğiniz yasayla değiştirilmesi Anayasa’nın 108'inci maddesine aykırı; yine, 8'inci maddesine aykırı olduğu açık. Bu yüzden 8, 9 ve 10'uncu maddeler en sorunlu maddeler; görevden alma veya uzaklaştırmayı düzenlemeyle ilgili konular hepimizi rahatsız eden şeyler. Örneğin, "Adalet müfettişleri lüzum gördükleri kimseleri yeminle dinler, istediğinden istediği bilgiyi alabilir yani soruşturmanın zorunlu kıldığı hâllerde arama yaparlar." vesaire gibi... Yani aslında yargının yetkisinde olan birçok yetkiyi kendi üzerine almış olacak ve bu nedenle de özel yetki tanınmış durumda oldukları için bir vesayet yetkisi ortaya çıkabilecek, bu vesayet yetkisi nedeniyle de bu madde ne yazık ki sorunlu.
Yine, Devlet Denetleme Kurulu denetçilerine ikili bir yetki verilmektedir. Burada birinci yetki türü, ilgili kişilerin görevlerinden uzaklaştırılmasını yetkili makamlara önerme yetkisidir; bu da doğru değildir. Buna vakıflar, dernekler ve sendikaların da dâhil olması başka sakıncalar doğurur. Bunda ise, "İlgili kurul üyesi veya denetçi doğrudan görevden uzaklaştırma tedbiri uygulayabilecektir." cümlesi yine, haksızlıkların olabileceği en açık yerdir. Devlet Denetleme Kurulu denetçilerine doğrudan görevden uzaklaştırma yetkisi verilmesi, ita amirinin yetkisine de müdahale etme anlamını da taşımaktadır. Özel olarak değerlendirildiğinde ise bugün kayyum atamalarıyla müdahale edilen belediyelerde olduğu gibi, büyükşehir belediyeleri ve belediyeler açısından da kötüye kullanılmaya açık, çok önemli bir durum yaratmaktadır. Bu yetki devletteki denetim sistemini bozacaktır. Bu nedenle, denetçilerin doğrudan görevden almaya ilişkin yetkisinin kaldırılması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, size döner sermayeyle ilgili görüşlerimi de söyleyeyim: Bu arada, orada, döner sermayede benim, güzel bir bürokrat, yabancı olmayan bir hemşehrim var, ona güveniyorum, onu da söyleyeyim, kayıtlara geçsin diye ama oradaki, işte, sermaye artışındaki bağışlar ve harçlar, bunlar, bir sürü düzenlemeyle kaynak bulunabiliyor hâlde. Benim ilgimi çeken konu şu değerli arkadaşlar: Bütün bakanlıklarda var, en son Dışişleri Bakanlığına da vakıf kurulmak suretiyle gelirlerinin artırılması sağlanıyor; 2-3 tanesi hariç, bütün bakanlıklarda da var, bildiğim kadarıyla. Biz de şimdi, diyoruz ki, bak: Bütün bakanlıkların gelir elde edebilmek için kullandıkları bu yol ve yöntemi niçin iktidar milletvekili asgari ücretliye, emekliye, çiftçiye, engelliye, yaşlıya kullanmıyor, bizim derdimiz burada. Kaynak yaratmak tamam ama yaratacağız kaynakların paylaşımından rahatsızız. Sizin bakanlığınızın yarattığı kaynakların bu saydığım toplum kesimlerine gitmesi lazım. Yani asgari ücret doğrudan 7 milyonu, dolaylı olarak da bütün Türkiye'yi ilgilendiren bir konu ve şimdi, yakın tarihte görüşülecek. Bu yarattığınız kaynaklardan, buyurun, asgari ücret için bir pay ayıralım, bunu konuşalım. Yoksa burada topluma katkı sağlamayan üretilmiş kaynak, üstelik de kullanımının da belli insanlara verildiği ve denetlenmediği bir kaynak Türkiye'ye yarar sağlamaz. Onun için diyoruz ki: Bu kaynakları eğer elde edeceksek bunları kamu yararına kullanmamız gerekiyor.
Şimdi "Asgari ücreti enflasyona ezdirmeyiz." diyen iktidara bir örnek vermek istiyorum, aslında basında da yer aldı ama önemli bir örnek bu. Asgari ücretin bazı ülkelerde euro bazındaki artışlarını özellikle size bir örnekle anlatmak istiyorum: Bu çalışma, 2016 ile 2024 yılları arasında yapılmış, yaklaşık olarak 100 ülkenin var olduğu bir çalışma ve bu ülkeler arasında asgari ücretler ortalama yüzde 60-70'ten başlayıp -euro olarak- yüzde 470'lere kadar çıkarılan ülkelere ait. Yani 2016 yılından 2024'e geldiğinde asgari ücretini en az yüzde 60, yüzde 70, iyi olanlar yüzde 470'e kadar çıkarmışlar. Türkiye ne olmuş biliyor musunuz? En yakın rakibi yüzde 20 artışta, Türkiye ise 2016'da 513.7 eurodan 2024'te 548 euroya çıkmış yani artış sadece yüzde 6,8 olmuş. Tekrar ediyorum, euro bazındaki asgari ücretin enflasyonla artışında Türkiye'nin vatandaşına yaptığı zam -her yerde 60-70 oranında iken- 6,8 olmuş. Yani şimdi, enflasyonun TÜİK'e göre yüzde 48 ama gerçeğin de yüzde 100 olduğunu düşündüğümüzde, bugün bu Bütçe Komisyonunda konuşulması gereken şey, işte, asgari ücrete, emeklilere, engellilere kaynak yaratabilecek şeyler olmalıydı. Hem vermiyorsunuz hem bakanlıklarda yarattığınız kaynakların kullanımını da şeffaf ve doğru biçimde... Aynı zamanda da Anayasa'ya aykırı olduğunu bilerek düzenleme getirmenizi uygun bulmuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Bu yüzden yani teklifinizi çok samimi bulmadığımı ifade ederek... Tabii, biliyorum, elbette ki günün sonunda sayısal üstünlük nedeniyle de şimdi o sıralarda oturmayan ama oylama geldiğinde burada olacak olan AKP ve MHP milletvekilleriyle bu kanun teklifi geçecek.
Teklifin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum.