| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2731) münasebetiyle |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 04 .12.2024 |
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, Komisyonumuzun kıymetli üyeleri, değerli bürokrat arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ersan Bey'e, teklif sahibi arkadaşlara sunum için teşekkür ediyorum.
Şimdi, tabii, şöyle bir değerlendirme yaparak başlamak isterim: Anayasa'mızda çok temel iki alanda değerlendirme var. Bir, kamu personeliyle ilgili; bunların nitelikleri, atamaları, ehliyet ve liyakatlerine varıncaya kadar, özlük hakları, deniyor ki: "Bunu yasayla yapın, kanunla yapın." Aynı şekilde -detaya girmeye gerek yok- kamu kuruluşlarıyla ilgili, özellikle bunların gelir getirici faaliyetleriyle ilgili bunu da "Kanunla yapın." deniyor. Yani bunu normal bir hukukçu olmayan biri de Anayasa'mızı okuduğunda çok rahat bir şekilde anlayabilir.
Şimdi, bu iki alanda da şöyle bir sorunumuz var: Şu anda görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin neredeyse dörtte 3'ü Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin kanunla düzenlenmesiyle ilgili. Yani üç sene önce, dört sene önce Cumhurbaşkanlığı bir kararname çıkarmış, Anayasa Mahkemesi diyor ki: "TÜİK'in gelirleriyle ilgili, darphanenin gelirleriyle ilgili siz kararname çıkaramazsınız. Kamu personelinin özlük haklarıyla ilgili, mali haklarıyla ilgili, nitelikleriyle ilgili Anayasa'da bu maddeler var, bunlara aykırı davranmışsınız."
Şimdi, burada şöyle bir sorunumuz var: Anayasa'daki kuralların dışına çıkarak kararnameler çıkarılmış olması Anayasa Mahkemesinden dönüyor. Elbette bunu söyleyebiliriz: Demek ki bir hukuki denetim, bir yasal denetim ülkede Anayasa Mahkemesi üzerinden devam ediyor. Bu güzel bir şey ancak ben burada işin ciddiyeti açısından şunu sormak istiyorum: Şimdi, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde, bizim şu anda orada bir Hukuk Politikaları Başkanlığımız var yani üç sene, dört sene bu çıkarılan kararnameler uygulanıyor, üç dört sene sonra Anayasa Mahkememiz bir karar veriyor, diyor ki: "Bu böyle olmamış, bunu kanunla düzenleyin, bunu Parlamentoya götürün." ve şu anda biz bunu burada görüşüyoruz. Ben, Hukuk Politikaları Başkanlığının ya da Cumhurbaşkanlığı teşkilat şemasında birilerinin yani bu kararnameler hazırlandığında hepimizin rahatça anlayabileceği ve asla kararnamelerle düzenlenmemesi gereken hususlarda kararnameleri de bu şekilde toplumda sorgulatacak bir hâle getirmeyecek bir akla ihtiyaç var. Bu önemli bir şey. Yani ilk defa bunu burada yaşamıyoruz. Yani herkese ayar veren bir arkadaşımız var orada, ayar vermeyi bırakıp şu kararnamelerin hukuka, Anayasa'ya olan uygunluğuna baksa belki biz bunların hiçbir tanesini yaşamayız, bazı işler da kolaylıkla devam etmiş olur.
Şimdi, Ersan Bey'i dikkatlice dinledim, bu yabancı ülkelerin resmî kurumlarında ya da uluslararası kuruluşlarda görev alacak memurlar için 657 sayılı Kanun’da aylıksız izin verilebiliyor, uluslararası kuruluşlarda bu izin yirmi yıla kadar çıkabiliyor. Biraz önce de bir arkadaşımız ifade etti yani dünyada yeni uluslararası kuruluşlar, yeni yapılar ortaya çıkıyor, zaten bizim On İkinci Kalkınma Planı’mızda da Türkiye’nin bu diplomatik ilişkilerinde, bu küresel ilişkilerinde biz “Buralara da yeni insanlar göndermeliyiz, buralarda güçlü olalım.” diyorduk; eyvallah, doğrudur.
Şimdi, burada ben şöyle bir öneride bulunacağım: Bu yeni uluslararası kuruluşların, yapıların, organizasyonların, buraların kim olduğuna Sayın Cumhurbaşkanımız karar verecek ve devlet memurları buralarda benzer şekilde görevlendirilebilecek veya aylıksız gidebilecek oraya. Şimdi, burada devletin bazı kurumlarıyla ilgili olarak -belki isim verilmeyebilir bazı şeylerin gizliliği açısından ama- ben kriterlerin belirlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Neden? Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nde beş on Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı orada bir tane vakıf kurdu, bir dernek kurdu ve uluslararası bir organizasyon oldu, bunun da iktidarla bir ilgisi oldu -bunu sadece bugün için değil yarın için de düşünelim- yani Türkiye’den bazı önemli kişilere -zaten elimizde çok fazla iyi yetişmiş insanımız da kalmadı maalesef son dönemde- bu insanlara biz “Siz buraya gidebilirsiniz.” diyebilecek miyiz? Yani bu uluslararası kuruluş ya da yapıların kriterlerinin mutlaka net olması lazım ki daha sonra oralara gidenler Türkiye’de tartışma konusu olmasın.
Diğer bir konu, görevden alınan yönetici kadroların tekrar görevlendirilmesi, idari uzman ve araştırmacılar da buna dâhil; Cumhurbaşkanımız kendi kurumları dışından bunları görevlendirebilecek yani burada 1.584 kişiden bahsedilmiş, bu kadrolar içinde FETÖ yargılamalarından beraat etmiş insanlar var mı? Bu önemli bir şey çünkü bu da bu kanun teklifiyle birlikte yine tartışma konusu olacak bir mesele. Ben, beraat eden, hukukta aklanan insanların sadece farklı kurumlarda değil kendi kurumlarında da -eğer bir hukuk devletiysek- çalışma haklarının olması gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi, bu aylıksız izin meselesiyle ilgili, bu yirmi yıl ve on yıl meselesi... Ya, buralarda görev alacak kişilerin devlette çalışan eşlerine deniyor ki: “Evet, siz de bu aylıksız izni kullanabilirsiniz ama üç yıl kullanın.” Şimdi, eğer bir aile birliğinin, bütünlüğünün sağlanmasından bahsediyorsak...
ERSAN AKSU (Samsun) - Kadro da boş kalmayacak.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Eyvallah ama şahsa diyorsunuz ki: “Sen yirmi yıl kalabilirsin, sen de on yıl kalabilirsin.” Onun devlette çalışan eşine diyorsunuz ki: “Bu hakkı sana üç yıl veriyorum.” Bu, insani değil. Neden değil? Yani bu hakkı veriyorsanız vereceksiniz. Bunların çocukları var, orada okuyacaklar yani bunun birbiriyle eş değer olması lazım eğer aileyi koruma gibi bir şeyimiz varsa.
Burada doğrusunu söylemek gerekirse... Ben Plan ve Bütçede çok konuştum bunları yani 2017’de 3,5 milyon kamu çalışanı vardı, en son 5,3 milyona çıktı; Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığımız açıkladı. Yılda neredeyse 250-300 bin kamu personeli alıyoruz ve biz bu geçen süre içerisinde bütün kamu personeliyle ilgili maaş düzenlemesi, özlük haklarıyla ilgili… Bu işin masaya yatırılıp bir konuşulması gerekiyor yani kamu yönetiminin böyle bir şeye ihtiyacı var. Şundan dolayı söylüyorum: Bir devletin sunduğu hizmet kalitesini artırabilmek için devlette iyi yetişmiş insanlara ihtiyaç var. Onun için de bu kariyer meslek uygulamasının, devletin ehliyet ve liyakat sahibi insanlar tarafından idare edilmesinin, devlette, kamuda görev almanın Türkiye’nin parlak beyinleri için bir hedef hâline getirilmesi lazım. Onun için de dışarıdan atamalarla değil, yukarıdan atamalarla değil, buralarda yeniden bir düzenlemeye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Tabii, bunu söylerken de kamu ve özel arasında çok büyük geçişler görüyoruz yani özel sektördeki imkânlar, haklar çok farklılaştı son yedi sekiz yılda. Dolayısıyla, kamunun yetiştirmiş olduğu, devletin parasıyla gerçekten çok iyi yetişmiş insanlar özel sektöre doğru kayıyor. Dolayısıyla, bu meseleye biraz daha geniş bakıp böyle bir şey yapmamız gerekiyor çünkü kariyer memurluğunun devletin hafızasını teşkil eden yapılar olduğunu düşünüyorum yani bunların elimizden gitmesi ve siyaseten gelen insanların buralara yerleştirilmesi devlette hafızayı sadece yok etmiyor, devlete olan güveni ve aidiyeti de ortadan kaldırmış oluyor. Dolayısıyla, bu kariyer meslek mensuplarının yeterlilik sınavlarının belirli bir sürede tamamlanması; bu, güzel bir gelişme. Burada sınavların nasıl yapılacağı ve bu sınav komisyonlarıyla ilgili olarak da bazı netliklere ihtiyacımız olduğu ortada.
Son olarak da şunu söyleyeyim: Burada çok konuştuk, birçok milletvekili arkadaşımız dile getirdi, acaba bu yasa teklifi içerisine... Bunu Sayın Meclis Başkanımız Numan Bey'e de burada ifade ettik, Meclis çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili olarak en az 4 oturumda burada gündem oldu, onların bu hakkı, hukuku da -eğer bu kadar bir şeyler yapıyorsak- bu işin içine konulabilir mi? Bunu AK PARTİ'li arkadaşlar da bir düşünsünler yani bir yere bunu dercetmemiz mümkün müdür?
Son olarak da bakın, devlette çok büyük bir dönüşüm yaşandı yeni sistemle birlikte. Bence her bakanlığın -amiyane tabirle- genel müdürü olan, hafızası olan, en tepesinde olan müsteşar ve müşteşar yardımcılıkları kaldırıldı ve bu insanlar devlette uzun süre görev yapmışlardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI İSMAİL FARUK AKSU - Toparlayın Sayın Temurci.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Toparlıyorum Başkanım.
Şu anda müsteşar ve müsteşar yardımcılarının özlük haklarıyla ilgili olarak çok önemli eksiklikler var. Zaman zaman bu arkadaşlarımızla oturuyoruz. Yani elbette yüksek yargı mensuplarına bazı haklar tanındı, edildi; sağlıktı, şuydu buydu ama müsteşarlar ve müsteşar yardımcılarıyla ilgili maalesef bu konu atlanıldı. Bunun da bu çerçevede -orada çünkü birçok mevki, makam sayılmış- değerlendirilmesini takdirlerinize sunarız.
İnşallah kanun teklifi