KOMİSYON KONUŞMASI

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, Bakan Yardımcılarımız, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Bakanlığımızın değerli bürokratları, kıymetli basın mensupları; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Millî Savunma Bakanlığının 2025 yılı bütçesiyle 2023 yılı kesin hesapları ve Sayıştay raporlarını görüşüyoruz. Öncelikle, bütçenin hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Sözlerimin hemen başında bu ülkenin vatan olması, vatan kalması için fedayı can eyleyen tüm şehitlerimizi rahmetle yâd ediyor, gazilerimizi minnetle anıyorum.

Dünya sükûneti yaşadığını zannettiği en iyi zamanlarda bile hangi savaş, işgal, terör olaylarıyla karşılaşacağını kestirmekten aciz ve bu girişimleri önlemekte çaresiz yeni dönemleri yaşıyor ve daha farklı dönemlere de gebe; bölgemiz kaynayan kazan gibi. İsrail'in Gazze'de giriştiği katliam karşısında dünya sadece çaresiz kalmamış, ABD ve İngiltere başta olmak üzere birçok ülkenin İsrail üzerinden Orta Doğu hedeflerini gerçekleştirme hayallerinin peşinden koştuğuna şahit oluyoruz. Coğrafyamız uçak gemileri, savaş malzemeleri, savaş tamtamlarıyla bölgeyi kan gölüne çevirenlere destek amaçlı cirit attıkları mekânlara döndürülmüş vaziyette. Onun için "barış" diye haykırmanız gücünüz varsa kıymetli olacaktır. Israrla "barış" dememiz devlet geleneğimiz ve insanlığa bakış açımızın bir tezahürüdür; onun için, savunma sanayisinin millîleşmesi son derece önemlidir. Onun için, gözü açık uyacağımız bir coğrafyanın insanı olmanın zorluklarının bilincinde davranmak zorundayız.

Teknolojik imkânlar geliştikçe, genişledikçe silahlanmanın gizli açık bu kadar yaygınlaşmasına bağlı olarak emperyalist ülkelerin hegemonya arzusu ve hırsı tavan yapınca dünyanın neresinde nasıl bir süreç yaşanacağını kestirmek artık hiçbir zaman mümkün olmayacak. İttifaklar, paktlar göstermelik olarak dünya barışını öncelediklerini söyleseler, iddia etseler de artık sağır sultanın bile duyacağı çatırtıların, dünyada her an yeni olayların yaşanacağını söylemek bugünün tablosunda gözüken gerçeği anlatmak olacaktır.

Özellikle içinde bulunduğumuz bölge üzerinde yoğunlaşan hareketlilik Irak'ın işgaliyle başlayan, daha önce Afganistan'da yaşanan işgal, sömürme, hâkimiyet mücadelesi, Amerika ve Rusya'nın Suriye üzerindeki emelleriyle ayyuka çıkmış, Amerika'nın Orta Doğu'yu dizayn etme hevesiyle Rusya'nın sıcak denizlere inme hayalinin gizli açık pazarlıklarla ve savaşın görünen görünmeyen yüzüyle bölgeyi kan denizine döndürmüş ve yaşanan kaosun hazırlayıcıları olmuşlardır. Arkasından, Rusya'nın Ukrayna'yı işgal girişimi dünyada savaş hareketliliğini tetiklemiş, Kırım'ın işgaline hiç ses çıkarmayan dünya, özellikle NATO üzerinden farklı sahiplenme sinyalleri vererek dünyada yeni cepheleşmenin provasını hazırlamış, Amerika'nın yönlendirmesiyle bugüne kadar NATO'ya üye olmamış Rusya'nın komşularını NATO'ya alarak aslında bir anlamda Rusya'nın boğazını sıkmaya çalışmış olduğu söylenebilir. Ve bugün kuzeyimizde balistik füzelerin kullanılmaya başlandığı, nükleer silahların kullanılacağı tehdidi savaşın şeklini de seyrini de değiştirecek zemini hazırlıyor.

Ülkeler savaşıyor, insanlar ölüyor, yerinden yurdundan oluyor, üretilen yeni silahlar deneniyor, miadını dolduracak silahlar mühimmat depolarından çıkarılıyor, yeniler üretiliyor. Velhasıl kısır bir döngü, emperyalist kafalar talimat veriyor, mazlum dünyanın hiçbir şey yapabilecek gücü yok.

Buraya kadar çizdiğim bu tablo aslında, dünyanın gelecekle ilgili karşılayacağı karanlık ve büyük savaşlara, çatışmalara hazırlıklı olmanın mecburiyetinin göz önünde tutulması gerektiğini de hatırlatmak amaçladır. Yaşadığımız bu ülke ve insanı, geçmişi itibarıyla savaşın, işgalin ve terörün çok sık yaşandığı, bağımsızlık ve hürriyet için verdiği mücadeleleriyle tarihî, destansı hikâyelerle doludur. Ülke olarak dünyanın içinden geçtiği bu süreçte ülkenin savunması, vatanın ve milletin korunması, kollanması için Bakanlığın üzerindeki yükün ağırlığını bilerek hareket ettiğini, etmesi gerektiğini burada tekrar zikretmek durumundayız. Zaman zaman "Silahlanmaya niçin yatırım yapılıyor?" diye haksız, yanlış çıkışlara şahit oluyoruz; bunu hiçbir dönem haklılığı olacak bir yaklaşım olarak görmedik, göremeyeceğimiz bir gerçek. Hele hele yakın tarihte ihtiyacınız olan silahı alamadığınızı, parasını verip alamadığınız savaş uçağınızı, hatta uçağınıza teker tedarikinde yolda kaldığınızı, savunma sistemlerinde ihmal edilişinizi, İHA'larda karşılaşılan sorunları hatırlarsanız yapmanız gerekenin ne olduğunu birilerinin size anlatmasına gerek yok.

Türkiye'yi istasyon, payanda olarak görmek, kullanmak isteyenlerin kırk yıldır terör üzerinden bu ülkeye diz çöktürmeye çalıştığını söylersek sadece bir doğruyu ifade etmiş oluruz; özellikle kendi savunma sanayisine yapılan yatırımın gerekliliği ve amacı tam da bunu izah eder. Kimsenin toprağında gözümüzün olmaması bu topraklarda da birilerinin gözü olmadığı anlamına gelmemektedir. Aslında, yapılan tüm çalışmalar ve yatırımlar "Hazır ol cenge ister isen sulhusalah." ifadesinde mündemiç olan bir gerekliliktir.

NATO üyesi ülkelerin orduları, savunma bütçeleri, personel sayısı, teknolojik gelişmişlik, iş gücü gibi kriterlere göre Türkiye ilk sıralarda olmasına rağmen zaman zaman üye ülkelerin tutum ve davranışları alternatif arayışlara sizi mecbur etmiş, "Kötü komşu adamı mal sahibi yapar." kabilinden savunma sanayisinde parmakla gösterilir işleri başarmanızın önünü açmış oldu. NATO'nun beyin ölümünün gerçekleştiği konuşulurken Rusya'nın Ukrayna'yı işgal girişiminden sonra sanki yeniden toparlanma görüntüsü verse de buna rağmen güven bunalımı olmaya devam edecek, bu en çok da bizim için hâlâ yerli yerine oturmamış bir konu olarak duruyor. Bakanlık Türkiye Cumhuriyeti devletinin savunma politikalarını yürütürken barışta ve savaşta, kanununda ve mevzuatta belirlenen işleri yürütürken önceliğinin bu olduğunu bilerek hareket eden yanıyla başarıya ve ülkenin geleceğine hizmet etmiş olacaktır.

Bugün NATO'nun koçbaşı ülkelerinin Rusya'ya karşı Ukrayna üzerinden bölgedeki atraksiyonları gözden kaçırılmaması gereken risk içeriği anormal bir seviyede seyretmektedir. Doğrusu, bu ülkelerin NATO üzerinden hangi hesaplar yaptıkları gözden kaçırılmamalıdır. Türkiye son yıllarda sadece kendi ülkesinin savunmasına odaklanarak çakılı kalmamış, bölgede barış ve güvenliğe yönelik atılımlarıyla dikkat çekmiş, aynı zamanda, bir güç ve denge unsuru olmayı hedefleyen çalışmalarıyla özellikle Rusya-Ukrayna savaşı sırasındaki tutumuyla Birleşmiş Milletlerin takdir ve tebrikini hak etmiş, tahıl sıkıntısının giderilmesi noktasında azami gayretinin faydası dünyaca alkışlanmıştır.

Sayın Bakanımız, süreçlerle, yaşanmışlıklarla ilgili detaylara değindiği için ben bu konulara girmeyi düşünmüyorum, sadece bir örnek vererek gelişmelerin nasıl etkileyici olduğunu ne derece sevindirici olduğunu anlatması açısından paylaşmak istiyorum. Dört sene önce İçişleri Komisyonuyla muharip uçağın ilk hazırlık çalışmalarının yapıldığı tarihlerde hangara girmiştik. Orada bahsedilen üç sene sonra piste ineceği, havalanacağı, hatta görünmez olmasıyla ilgili çalışmalara devam edileceği bilgisinin bizi nasıl heyecanlandırdığını anlatamam ama bu yılbaşı bunların gerçekleşmeye başladığını görmek bu heyecanda haklı olduğumuzu göstermesi açısından son derece önemli. Çeşitlilik, gayret, emek; bunların hepsi takdire şayan ve fakat bunu tetikleyen, yoluna ve rayına koyan anlayış ve bakış açısı da dünden bugüne ayrıca takdir edilmesi, teşekkür edilmesi gereken en önemli hususlardan biridir.

Bütçe rakamlarının azlığı veya çokluğu, harcama kalitesi ve gerekliliği bütçe görüşmelerinin elbette ana konusudur ama bu bütçe rakamları ülkenin ve milletin bütünlüğü ve varlığını koruma ve kollamaya yönelikse rakamların tartışmaya açılmasını şahsen gereksiz bulurum. Zira, Bakanlık misyonunda açıkça ve net bir şekilde belirtildiği gibi, millî ve yerli silah sistemleriyle teçhiz edilmiş, küresel erişime sahip kara, deniz, hava, siber ve uzay alanlarında harekât icra edebilen, caydırıcı bir Silahlı Kuvvetler tesis etmek anlayışı bu yol haritasının belirleyicisidir. Küreselleşmenin getirdiği ve getireceği olası yüklerin, jeopolitik gerginliklerin, savaş çığlıklarının, İsrail'in bölgeyi ataşe atma deliliğinin bilincinde bir hareket tarzı ve kabiliyetiyle Bakanlığın omzundaki ağırlığın her geçen gün arttığını söylemek bir gerçeği dillendirmek olacaktır.

Özetlersek, Rusya-Ukrayna savaşının etkileri, dünyayı sarsan siyasi ve ekonomik istikrarsızlık, belirsizlik, bölgemizde özellikle Balkanlar, Kafkaslar, Akdeniz'de ve Kıbrıs'la ilgili görünen ve görünmeyenler, Orta Doğu bilinmezlikleri, Afrika hareketliliği bulunduğunuz yerde sağlam durmanız için gereken kararlılığa ve işleri yapmanıza zorluyor. Bu sadece Bakanlığınızın sorumluluğunda ve uhdesinde olmayıp bir milletin topyekûn var olma mücadelesinde niyet ve gayretiyle mütenasip bir gerekliliktir. Caydırıcılığınız sadece politik mülahazalarla gerçekleşme imkânını çoktan kaybetmiş, güç ve silah belirleyici hâle gelmişse bu bizim kabahatimiz olmamakla birlikte, tedbirsiz olmak, kalmak, yarın torunlarımıza veremeyeceğimiz hesabın kabahati olabilecektir. "Sathı müdafaa, ülkeyi savunacak her yerdir." anlayışıyla hareket etmeyi zorunlu hâle getirdiği an hesabınız ve çalışmanız bu yönde olmak mecburiyetindedir.

Bu duygu ve düşüncelerle 2025 bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, hazırunu saygıyla selamlıyorum.