KOMİSYON KONUŞMASI

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, çok Saygıdeğer Bakanım, Kıymetli Bakan Yardımcılarımız, değerli bürokratlar, basınımızın değerli mensupları; ben de hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Sayın Bakanım, bütçenizin her kuruşunun hayırlı ve bereketli olmasını temenni ediyorum. İnşallah paranız hiç bitmez.

Kıymetli hazırun, 1071'de Sultan Alparslan Anadolu'ya girerken beyaz elbisesiyle bedel ödeyerek Anadolu'yu yurt edinmişti, yine yüzlerce yıl sonra Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethederken Ulubatlı Hasan aynı düşüncelerle şehadet şerbetini içmişti. Çanakkale'de Seyit Onbaşı 250 kiloluk son top mermisini omuzlarken bizler yüz binlerce şehit ve gaziyle bedel ödeyerek bu toprakları vatan ve yurt edindik. Sakarya'da, Dumlupınar'da ve tüm muharebelerde Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğindeki Kurtuluş Savaşın'da yine binlerce şehit ve gazi vererek bizler bu coğrafyada yaşamanın ağır bedellerini bir kere daha ödemiş olduk. Yine, son olarak, 15 Temmuzda hain FETÖ darbe girişimine karşı 251 şehidimiz ve binlerce gazimizle, 85 milyon milletimizle birlikte bu topraklarda yaşamanın ağır bedelini bir kere daha ödemiş olduk.

Değerli milletvekilleri, tabii, bizler çok kadim, çok zor bir coğrafya da yaşıyoruz. Yaşamış olduğumuz bu coğrafyanın tarihî ve kültürel sorumluluklarını biliyoruz, taşıyoruz ve binlerce yıldan beri de bunun ağır bedellerini ödedik. Öyle gözüküyor ki kıyamete kadar da ödemeye devam edeceğiz. Tabii, jeopolitik gelişmelerin hızlandığı, giderek derinleşen mevcut sorunlara yenilerinin eklendiği, artan risk, tehdit ve tehlikelere bağlı olarak güvenlik kaygılarının en üst seviyeye çıktığı bir dönemden de geçiyoruz. Ülkemiz hem jeopolitik hem jeostratejik açıdan gerçekten çok özel bir noktada bulunuyor. Enerjinin ve nüfusun yoğunluğu, hareketliliği ve bu alanda özellikle vekâlet ve ticaret savaşlarının çok yoğun görüldüğü bir noktadayız. Yakın çevremiz terörle, radikalleşmeyle, yasa dışı göçle, insani krizlerle ve çevre sorunları gibi çok ciddi sınamalarla çevrili. Türkiye, etrafındaki ateş çemberinin içinde bölgesel barış ve istikrarı tesis için amansız bir şekilde bütün kurumlarıyla mücadele veriyor. Önümüzde çok hassas bir dönem var, böylesine hassas bir süreçte biz de Türkiye olarak tüm gelişmeleri yakından takip etmeye, proaktif davranarak savunma ve güvenlikle ilgili her türlü tedbiri almaya ve bu yeni dönem şartlarına kendimizi hazırlamaya büyük bir gayret gösteriyoruz. Bu gelişmeler doğrultusunda Millî Savunma Bakanlığımız da bölgesel ve küresel güvenlik için yeni yaklaşım ve stratejilerle cumhuriyet tarihinin en yoğun ve en etkili faaliyetlerini icra ediyor.

Dolayısıyla, Türkiye'nin, özellikle bölgemizdeki ve dünya daki gelişmeler çerçevesinde kendi toplumsal bütünlüğünü sağlaması ve ortak toplumsal değerler etrafında da bütünleşme mecburiyeti vardır. Karadeniz'de Rusya-Ukrayna arasındaki çatışmanın esasında Rusya ile Batı arasında topyekûn bir çatışma olduğunu, hemen güneyimizde devam eden gerilimleri, ta Yemen'e kadar olan bölgedeki çatışmaları ve en son Filistin-İsrail çatışmasıyla birlikte bu coğrafyanın yeniden bir ateş çemberi içerisine döndürülmesinin çabalarını iyi okumak gerekiyor. Bu coğrafyada güçlü bir şekilde ayakta durmaktan başka şansımız elbette yoktur. Siyasi görüşümüz ne olursa olsun, hangi öncelikleri Türkiye'nin geleceği için kendimizce öncelik olarak kabul ediyorsak edelim, sonuçta bu memlekette 86 milyon olarak bir ve beraber olacağız ve hep beraber ayaklarımızı sağlam bir şekilde yere basacağız. Temel meselelerimizde birleşerek, bütünleşerek, temel değerlerimiz etrafında topyekûn bir araya gelmek mecburiyetindeyiz. Bugün karşılaştığımız bölgesel çatışmaların maalesef üzülerek ifade etmek isterim ki, her biriyle ilgili hepimizin zaten detaylı bilgileri var, bu meselelerin hiçbirinin sadece bölgesel çatışmalar olmadığının da altını bir kere daha çizmek istiyorum.

Burada Türkiye'nin uyanık olmak, güçlü olmak ve cumhuriyetimizin 2'nci yüzyılına girdiğimiz bu süreçte bütün tehlikeleri bertaraf edebilecek tek kaynağımızın, tek umudumuzun 86 milyon yurttaşımız olduğu, hep beraber kenetlenmekten başka bir şansımızın olmadığını da belirtmek istiyorum. Böyle bir dünyada ister çatışma bölgesinin hemen yanında yer alsın, isterse çok uzakta, okyanuslarla çevrilmiş bir karada yaşasın, hiç kimse güvende değildir. Coğrafyasıyla ve demografisiyle dünyadaki tüm kökenleri, inançları, kültürleri, temsil yeteneğine sahip bir küresel yönetim mimarisi hep birlikte inşa etmeliyiz. Son yirmi iki yılda bölgesinde çeşitli coğrafyalarda istikrarı sağlayan ve güven veren bir ülke konumuna gelen bir ülkemiz var. Savunma ve güvenlikle ilgili hususların devletimizin ve milletimizin yani hepimizin bekası açısından vazgeçilmez olduğu, günlük tartışmaların dışında da tutulması gerektiğini buradan bir kere daha ifade etmek istiyorum.

Tüm dünya savunma sanayisine pay ayırırken Türkiye olarak tabii ki bu süreçte elimiz kolumuz bağlı bir vaziyette bunu izleyecek durumda değiliz. Bugün savunma sanayisini yüzde 80 millîleştirerek aynı zamanda aslında yüzde 80 millîleştirerek, yüzde 40 savunma sanayisine harcadığımız tutarı da düşürmüş durumdayız. Bunda da tabii ki yerli ve millî teknolojinin gelişmiş olmasının çok büyük bir önemi var.

Evet, değerli milletvekilleri, asırlık eksikliklerimizi yirmi iki yılda tamamlayarak ülkemizi savunma sanayisinde zirveye doğru taşıyoruz. 2002'de savunma sanayisi ihracatımız 248 milyon doları ancak bulurken biz bunu 5,6 milyar dolara çıkardık, sadece geçen yıl 185 ülkeye 230'dan fazla savunma ürünü ihraç ettik. Savunma ve havacılık ihracatımız bu yıl eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 32 oranında yükseldi. İlk dokuz aydaki ihracatımızda da geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 12,2'lik bir artış oldu, son on iki ayda gerçekleşen ihracatımız ise yüzde 10,4'lük artışla 6 milyar 15 milyon dolara ulaşmış oldu.

Sadece 2024 yılı içerisinde savunma sanayisi şirketlerimiz yine 178 farklı ülkeye ürün ihraç ederek ciddi bir rekora da imza atmış oldular. Savunma sanayisinde kendi ihtiyacımızı karşılamanın ötesinde, İHA'lar, SİHA'lar, Akıncılar, kara araçları, deniz platformları başta olmak üzere 178 ülkeye savunma sanayisi ürünleri ihraç edebilen bir ülke konumuna şükürler olsun ki geldik.

Birileri özellikle, hassasiyetle üzerinde durduğumuz bu ve buna benzer konularda akla mantığa sığmayan fikirler beyan ederek Millî Savunma Bakanlığımıza ayrılan bütçenin savaş bütçesi olduğunu iddia etse de Sayın Cumhurbaşkanımızın ve bizlerin savaşa karşı duruşu ve bakış açısı bellidir. Rusya-Ukrayna ve en son yanı başımızda Filistin'de yaşanan olaylara bakışı ve duruşunu görüyoruz ülkemizin. İşte, bu yüzden böyle bir ifadeyi kesinlikle reddediyoruz.

Savunma alanında güçlü ve bağımsız olmayan milletlerin istikballerine güvenle bakabilmeleri elbette mümkün değildir. Millî savunma ve güvenlik ihtiyaçlarımızın karşılanmasıyla uluslararası alanda caydırıcılık oluşturmada teknolojik bağımsızlık her zamankinden daha kritik bir hâle gelmiştir. Bu coğrafyada varolabilmek ve 86 milyon vatandaşımızın güvenliğini sağlayabilmek için Türk Silahlı Kuvvetlerinin üstün niteliklerinin korunması ve geliştirilmesi hayati bir önemi haizdir.

Toplumsal ihtiyaçların başında hiç kuşkusuz huzur ve güvenlik gelmektedir. Güvenliğin olmadığı bir yerde özgürlüklerden, demokrasiden ve insan haklarından söz etmek mümkün değildir. Şartlar ne olursa olsun, kim ne söylerse söylesin Türkiye beka mücadelesini kararlılıkla sürdürecek, millî bütünlüğünü ve güvenliğini de bu kapsamda sağlayacaktır. Çok şükür bu irade, kararlılık ve güç devletimizde ve milletimiz de vardır.

Soğuk Savaş sonrasında değişen güvenlik yaklaşımlarıyla birlikte Türkiye'nin güvenliğine yönelik tehdit ve riskler de farklılık göstermektedir. Ülkemiz küresel çatışma ve istikrarsızlıkların yoğun olarak yaşandığı bir noktadadır ve bölgesel alanda artan güvenlik riskleri ve tehditleriyle de karşı karşıyadır. Sınırlarımızdaki terör tehdidinin yanı sıra, çatışma ve istikrarsızlık kaynaklı düzensiz göç riski, Doğu Akdeniz'de egemenlik haklarımızın ihlal girişimleri, çatışma potansiyeli taşıyan diğer bölgesel gelişmeler Türkiye'nin millî savunması, güvenliği için teyakkuz hâlinde olmasını özellikle gerekli kılmaktadır.

Türkiye, dünyadaki çatışmaların, siyasi krizlerin, çekişmelerin ve gerilimlerin en yoğun yaşandığı coğrafyanın tam da merkezinde yer alıyor. Böylesine kritik bir jeopolitikte ancak her alanda güçlü olabilirsek ayakta kalırız. Yıllarca ülkemizin hak ve hukukunun kolayca göz ardı edilebilmesinin gerisinde yeterli siyasi, ekonomik ve teknolojik güce sahip olmayışımız yatıyordu. Bugün, Doğu Akdeniz'den Ege'ye, Karadeniz'den Balkanlar, Kafkaslar ve Afrika'ya geniş bir coğrafyada kendi politikalarımızı eğer hayata geçirebiliyorsak sebebi yine siyasi, savunma, ekonomik ve teknolojik alanda geldiğimiz seviyedir.

Türk Silahlı Kuvvetlerimiz iki bin iki yüz otuz iki yılı aşan şanlı tarihiyle maziden atiye kurduğumuz köprünün sembollerinden birisidir. Burası, Sayın Bakanımızın da ifade ettiği gibi, Metehan'ın, Sultan Alparslan'ın, Fatih Sultan Han'ın, Gazi Mustafa Kemal'in aklının, cesaretinin, dehasının yaşadığı ve yaşatıldığı güzide bir ocaktır. Bu kahramanlar ocağı milletimizin göz bebeği, dost, kardeş, soydaş ülkeler için de bir umut meşalesidir.

Tarih boyunca Türk Silahlı Kuvvetleri sadece yurt savunmasında değil, dünyada barış ve istikrarın korunmasında da önemli roller üstlenmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri hem dünyanın en güçlü hem de en güvenilir orduları arasında yer almaktadır. Millî savunmadan savunma sanayisine, enerjiden tarıma, eğitimden sağlık sektörüne kadar Cumhurbaşkanımızın liderliğinde her alanda somut ve dinamik politikaları planlı ve programlı bir şekilde birer birer uygulamaya devam edeceğiz.

Türkiye, yeni küresel ve bölgesel arayışların güçlü siyasi ve ekonomik yapısıyla yükselen yıldızı konumundadır. Siyasi ve askeri olarak sahada etkinlik gösterdiğimiz alanı genişlettikçe önümüze çıkan fırsatların tehditlerden çok daha büyük olduğunu da görüyoruz. Girdiğimiz mücadeleden başarıyla çıktıkça bölgemizle birlikte tüm dünyaya umut aşılıyor ve umut veriyoruz. Bu tablo elbette birilerini rahatsız ediyor, edecek de. Karşılarında geçmişte iki çift lafla veya birkaç küçük hamleyle sindirdikleri Türkiye'nin olmadığını gördükçe öfkeleri artıyor. Bu kapsamda, mücadelemiz ve Bakanlığımızın mücadelesi en son terörist etkisiz hâle getirilinceye kadar gece gündüz, yaz kış, dağ bayır demeden yurt içinde ve sınır ötesinde kararlılıkla devam edecektir. Gücünü, asil milletimizin sevgisi, güveni ve duasından alan Türk Silahlı Kuvvetlerinin kahraman ve fedakâr evlatları, aynı zamanda yedi iklim, üç kıtaya barış, huzur, adalet ve istikrar götüren atalarımız gibi hem bölgemizde hem de dünyada barışa katkı sağlamaya devam edeceğiz.

Türk Silahlı Kuvvetleri binlerce yıllık şanlı tarihimizden süzülüp gelen millî, manevi ve mesleki değerleriyle akıl ve bilim ışığında, Anayasa çerçevesinde ve yasalar doğrultusunda milletimizin emrinde ve görevinin başındadır. Nitekim TSK yurt içinde, Suriye'nin ve Irak'ın kuzeyinde, Kıbrıs'ta, Azerbaycan'da Libya'da, Doğu Akdeniz'de, Ege'de ve daha birçok coğrafyada hem ülkemizin hem de dost ve kardeşlerimizin hakkını, hukukunu korumak, bölgesel ve küresel barışa ve istikrara katkı sağlamak için yoğun ve etkin bir şekilde mücadele etmektedir.

Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, terörle mücadele ve hudut güvenliğiyle mavi ve gök vatanımızdaki hak ve menfaatlerimizin korunmasının yanı sıra, millî meselemiz olan Kıbrıs, "iki devlet tek millet" anlayışıyla bir ve beraber olduğumuz Azerbaycan, tarihî ve kültürel bağımız olan Balkanlar, beş yüz yıllık dostluk ve kardeşlik ilişkilerimiz olan Libya başta olmak üzere, birçok coğrafyada bölgesel ve küresel barışa ve istikrara katkı sağlamayı sürdürecektir.

Ülkemize kırk yıldır çok ağır insani ve ekonomik bedeller ödeten bölücü terör meselesini sınırlarımız içerisinde büyük ölçüde çözdük. Terör örgütünün sınırlarımız dışındaki varlığını da ortadan kaldırmak, emperyalistlerin bölge halkının başına musallat ettiği bu belayı ülkemiz için bir tehdit kaynağı olmaktan tamamen çıkartmak için mücadele veriyoruz. Bu çerçevede, son yıllarda elde ettiğimiz tarihî, siyasi ve askerî başarıları yeni kazanımlarla daha da ileriye taşımak için hazırlıklarımızı yapmaya devam ediyoruz. İçeride veya dışarıda son terörist de bertaraf edilene kadar mücadelemiz kararlılıkla devam edecek. Terör örgütünün siyaseti yönlendirmesine ve ülkemizin kutlu yürüyüşünü engellemesine asla müsaade etmeyeceğiz.

Cumhuriyetimiz, karşılaştığı tüm badireleri binlerce yıllık şanlı tarihinden aldığı ilham ve devlet tecrübesiyle birer birer aşmış, yaşadığı her zorluktan cumhuriyetimiz güçlenerek çıkmayı başarmıştır. Ülkemiz bir asır önce vatanımızı işgale girişen emperyalist güçler karşısında varlık yokluk mücadelesi verirken bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde başta yerli ve millî savunma sanayisi olmak üzere her alanda elde ettiği başarılarla ve etkin, caydırıcı, saygın ordusuyla bölgesinde ve dünyada söz sahibi bir konuma gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, bölgemizden dünyaya baktığımızda, 1945 ile 1990 arası soğuk savaş dönemlerini hep biliyoruz, hatırlıyoruz, iki kutuplu bir dünyadan bahsediyorum. Ardından 90'lı yılların başında Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla yeni bir dönemin başlangıcı olan ve iki kutuplu sistemin çöktüğünü, bunun yerine tek kutuplu sistemin devreye girdiğini de yine hep birlikte müşahede ettik. Elbette, bu sürecin sonsuza kadar süreceğini dünyada düşünenler vardı ama 2022'nin yaz aylarında tıpkı Berlin Duvarı'nın yıkıldığı gibi, insanlık tarihi bakımından fevkalade önemli bir gelişme oldu; Amerika apar topar Afganistan'dan ayrılış görüntülerini dünyaya servis etti. Orada uçağın, helikopterin sağından solundan dökülen garibanlar aslında çökmüş bir dünya düzeninin de görüntüleriydi. Bu dönemin birçok özelliği var fakat en başta gelen özelliği, bundan sonraki süreçte artık dünya çok kutuplu bir dünyanın hâkim olacağı bir seyre doğru ilerliyor. Yeni dönemde birden fazla güç merkezinin, birden fazla denklemin ortaya çıkacağı bir dünyaya doğru hep birlikte yürüyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu dönemde en etkili olan, en büyük avantaja sahip olan ülkelerden biri de Türkiye'dir. Türkiye sadece politik konumu itibarıyla değil sahip olduğu potansiyeli ve önünde kendisini bekleyen imkân ve fırsatlarıyla yeni bir dünya düzeninde etkili olmaya da namzet bir ülkedir. Türkiye, bu fırsatı tüm bu gücüyle ve bütün imkânlarıyla da inşallah güçlü bir şekilde değerlendirilecektir. Bu konumumuzu muhafaza etmek ve daha ileri seviyelere taşımak için Türkiye Yüzyılı hedeflerimiz doğrultusunda çalışmalarımız azim ve gayretle devam edecek. Bu kapsamda Millî Savunma Bakanlığımız asil milletimizin güvenliğini sağlamak ve cumhuriyetimizin ebedi kılınması için son bir asrın en kapsamlı ve en yoğun faaliyetlerini gerçekleştiriyor.

Bu vesileyle, terör örgütlerinin başında yer aldığı, düşmanlarımıza göz açtırmayan Türk Silahlı Kuvvetlerimizin her bir personeline başarılar diliyorum.

Vatanımızın müdafaası, milletimizin dirliği, ülkemizin bütünlüğü ve devletimizin bekası uğruna gözlerini kırpmadan canlarını feda eden tüm şehitlerimizi ve ebediyete irtihal eden gazilerimizi de rahmetle anıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Toparlayın buyurun.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Bu duygu ve düşüncelerle cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi, ebediyete irtihal eden yine kahraman gazilerimizi, rahmet ve minnetle yâd ediyor, hayatta olan kahraman gazilerimize, şehit ve gazilerimizin değerli ailelerine saygı ve şükranlarımı sunuyor, Bakanlığımızın 2025 yılı bütçesinin hayırlı ve bereketli olmasını temenni ediyorum.