KOMİSYON KONUŞMASI

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, çok kıymetli hazırun; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, burada, bütçesini görüşeceğimiz Millî Savunma Bakanlığı maalesef pek çok konuda çözüm bekleyen sorunları bünyesinde barındırmakta. Sayın Bakan, sürem yettiğince size bu sorunları aktarmak istiyorum.

Öncelikle, 15 Temmuz darbe girişimi bahanesiyle yapılan ve ordumuzun genetiğiyle oynayan değişiklikler var. Örneğin, Yüksek Askeri Şûra yapısında yapılan değişiklikler. Öncesinde 2 sivil ve 15 askerden oluşan Şûra, yapılan değişiklikle 8 sivil ve 4 askerden oluşur hâle geldi. Millî Eğitim Bakanı bile Şûra üyesi. Yüksek Askeri Şûranın değerlendirme yaptığı askerlerin mesleki yaşamı hakkında bilgi sahibi olmaması, terfi ve atama sisteminin siyasi müdahaleye açık hâle gelmesi TSK personelini parti teşkilatlarında, tarikat kapılarında istikbal aramaya zorlamaktadır. YAŞ emeklilik kararları TSK personeli üzerinde bir sopa gibi kullanılmaktadır. Kararlarda liyakat değil siyasi tercihlerin öne çıkmasıyla TSK'de toplu tasfiye süreçleri başlamış ve bekleme süresi dolmadan yapılan emeklilik işlemleri subaylar arasında erken emeklilik kararlarına, gelecek kaygısıyla siyasallaşmaya neden olmaktadır. 926 sayılı TSK Personel Kanunu ve Sicil Yönetmeliği'nde açık olarak belirtilmesine rağmen general, amiral terfilerinde kıta görevi, gemi hizmeti ve pilot zorunluluğu göz ardı edilmektedir. Verilen kararlarda liyakat ve kıta hizmetinin ikinci plana atılması savunmamızda zafiyet yaratacak bir durumdur. Defalarca söyledik, yine söylüyoruz: Bu verilen kararlarla orduya siyaset karıştırmayın, sonra bedelini hepimize ödetiyorsunuz.

Yine, niye inat ettiğinizi anlayamadığımız bir diğer sorun da askerî sağlık sistemi. Güçlü bir ordusu olup da askerî sağlık sistemi olmayan Türkiye'den başka bir ülke bulunmamaktadır. Bugüne kadar "TSK Sağlık Komutanlığı" olarak teşkilatlanan Gülhane Askerî Tıp Akademisi ve askeri hastanelerin ana görevi "Ülke insanını KBRN tehdidine karşı savunmak, hava, uzay, su altı hekimliği, yanık tedavisi, harp cerrahisi, protez, ortez gibi faaliyetleri yürütmek gerektiğinde sahra hastaneleri kurmak" olarak belirtilmiştir. Darbe teşebbüsü sonrası askerî hastaneleri kapatarak bütün bu konularda büyük zafiyet yaratmış bulunmaktasınız. Askerî sağlık personeli muharebede sağlık hizmeti yapmak üzere yetiştirilir ve bu yönüyle Sağlık Bakanlığı personelinden farklıdır. Asker hastanelerinin kapatılması askerî hekimliğin ve harp cerrahisi uzmanlığının yok olmasına, bu alanlara yönelik eğitim veren askerî sağlık eğitim sisteminin bilgi birikim ve tecrübesinin ortadan kalkmasına neden olmuştur. Bu durum, ateşli silah ve patlayıcı madde yaralanmalarından birliğinde herhangi bir sağlık sorunu olan askere kadar, askerlere sunulan sağlık hizmetinin askerlik yükümlülüğünü yerine getiren pratisyen hekimlere indirgenmesi sonucunu doğurmuştur. Tekrar tekrar uyarıyoruz: Askerî hastaneler derhâl yeniden açılmalıdır. Bu kararınızın sonucunda şehit sayımızın artması gibi çok acı bir durum söz konusu olabilecektir. Sizin iş bilmezliğinizin bedelini bu ülkenin evlatları canlarıyla ödememelidirler. Telaş ve korkuyla askerî liseleri ve astsubay hazırlama okullarını kapatarak ordumuza askerî sağlık eğitim sistemi konusunda da büyük zarar vermiş bulunmaktasınız. Askerî liseler 1845 yılında kurulmuş ve savaş dönemlerinde dahi kapatılmamış, yaklaşık yüz yetmiş yıllık tarihe sahip anıtsal okullar olmalarına rağmen, kapatılmalarıyla tarihsel bir değer ve ülkemizin en eski askerî liseleri olarak bir kültür ve gelenek de ortadan kalkmıştır. Askerî okulların kapatılması 10 Ağustos 1920 tarihli Sevr Antlaşması'nın 168'inci maddesiyle işgal güçleri tarafından Osmanlı Devletine de dayatılmıştır. İşgalcilerin başaramadığını, maalesef, bugün AKP başarmış bulunmaktadır.

Askerlik yalnızca bir meslek değil, aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Lise çağından itibaren alınan bu kültür ve gelenek, Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kore Savaşı'ndan Kıbrıs Barış Harekâtı'na, terörle mücadeleden sınır ötesi harekâtlara, doğal afet yardım faaliyetlerinden kamuoyundaki asker sevgisine kadar ordu-millet geleneği ve kazanmış olduğu başarılar yüzyıllardır süregelen askerî eğitim ve öğretim sistemiyle oluşturulan geleneğin bariz bir sonucudur. Sizler, bu okulları kapatarak harp okulları, harp, akademileri ve astsubay meslek yüksek okullarını açtınız, Millî Savunma Üniversitesine ve onun başındaki sivil bir rektöre bağladınız, Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıklarıyla bağını kopardınız. Bu durum, özellikle belirtilen komutanlıkların denetleme, yönlendirme ve ilgili kuvvet komutanlığının değişen harekât konseptlerinden doğan eğitim öğretim ihtiyaçları çerçevesinde müfredatları ve eğitim tekniklerini yeniden düzenleme imkânlarını ortadan kaldırmıştır yani ihtiyaç sahibi ile ihtiyacı karşılayan arasındaki organik bağ koparılmıştır. Genelkurmay Başkanlığının ve kuvvet komutanlıklarının harekât konsepti, eğitim gereklilikleri ve harbin geleceğine ilişkin geri besleme verme ve eğitim kurumlarından faydalanma imkânı kalmamış, eğitim uygulama geri besleme sistemi kesintiye uğramıştır. Askerî liseler yeniden açılmalı, TSK'yle organik bağı sağlanmalıdır.

Konu harp okulları iken yakın gelecekte yaşanan iki olayla ilgili bazı şeyler söylemek istiyorum. Hatırlayacaksınız, 10 Kasım 2023 tarihinde Tuzla Piyade Okulunda yakasına Atatürk fotoğrafı takmak istemeyen öğrenciler ile onları ikaz eden öğrenciler arasında yaşanan olay neticesinde açılan soruşturmada 3 teğmen Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret suçuyla ordudan atılmışlardır. Sayın Bakan, Mustafa Kemal Atatürk bu ülkenin kurucusu, bu dünyanın takdir ettiği siyasetüstü büyük bir liderdir. "Peygamber ocağı" dediğimiz ordumuza, cumhuriyetimizin kurucusuna saygısızlık etme cüretini gösterebilecek bu öğrenciler nasıl girmiştir? Yakasına Atatürk resmi takmak istemeyen teğmenlerin harp okulundan itibaren cemaat ve tarikat evlerine gittikleri "hubb-i fillah" ve "dostlar meclisi" adıyla "Whatsapp" grupları kurarak örgütsel tutum gösterdikleri, kendilerinden küçük Harbiyeli öğrencilere "ağabeylik" adı altında iletişim kurdukları, sosyal medya hesaplarında şeriat yanlısı paylaşımlarda bulunduklarına dair devre arkadaşları tarafından harp okulu idaresine defalarca bilgi verilmesine rağmen bu öğrenciler neden görmezden gelinmiştir? Cemaat-tarikat yapılanması adı altında yeni FETÖ benzeri örgütlerin güçlenmesine seyirci mi kalınmaktadır? Diğer 4 teğmen de küfürlü konuşma ve askerî hizmete engel davranışta bulunma suçundan ordudan atılmıştır. Atatürk resmini takmayan ve üniforma giymesine rağmen tarikat mensubu gibi hareket eden teğmenler ile onları uyaran teğmenlerin aynı kategoriye konularak meslekten ilişiğinin kesilmesini nasıl içinize sindirebiliyorsunuz?

Yine, çok yeni yaşadığımız bir olay da Kara Harp Okulu Diploma Alma ve Sancak Devir-Teslim Töreni'nde, tören bittikten sonra teğmenlerin kendi aralarında toplanarak okudukları mezuniyet andı nedeniyle haklarında tahkikat başlatılmıştır. Sayın Bakan, teğmenlerin söylediği "Mustafa Kemal’in askerleriyiz." ifadesi kimi, niye rahatsız etmektedir? Atatürk'ün kurduğu bu cumhuriyette teğmenlerin ne demesini bekliyorsunuz? "Trikopis’in askerleriyiz." mi demeleri lazımdı? 1994 yılından beri okunan bu ant hangi gerekçeyle resmî programdan çıkarılmıştır? Yönergelerde veya münferit emirlerde mezuniyet andının yasaklandığına ilişkin bir hüküm var mıdır, bu konuda bir direktif verilmiş midir? Daha yeni bordo berelilerin yemin töreninde bu yemin resmî programda okunmuş ve alkışlanmıştır. Hâl böyleyken ne yapmanın peşindesiniz? Eğer amaç Atatürkçü subayları sindirmek, Atatürk sevgisini bu milletin gönlünden silmekse bunu kimse başaramaz, bilginiz olsun. Teğmenlerimizin sonuna kadar yanındayız.

Sayın Bakan, bütün bu sıcak meselelerin yanında, çok önemli birkaç konuyu da dile getirmek istiyorum. Yunanistan Lozan Antlaşması’ndan kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirmemekte; Ege’de silahsız olması gereken adaları silahlandırmaya, 2 tarafa ait olmayan adaları ise sahiplenmeye devam etmektedir. Ayrıca yine Ege ve Akdeniz’de mavi vatan sınırları içerisindeki millî haklarımızı ihlal etmekte; MSB, Dışişleri Bakanlığı ve genel olarak hükûmet aleyhimize olan bu duruma göz yummakta ya da düşük seviyede tepkilerle geçiştirmektedir. Benzer şekilde, Lozan Antlaşması gereğince gayriaskerî bölge olması gereken sınır bölgesi olan Dedeağaç’ta da teşkil edilen ABD deniz ve hava üslerine karşı sessizlik ve tepkisizlik devam etmektedir. Sahillerimize gelecek kadar cüretkârlaşan Yunanistan'la ilgili haklarımızı savunmak için ne yapmayı planlıyorsunuz? Adaların silahlandırılması ve sahiplenilmesiyle ilgili somut ne adım atılmıştır? Doğrusu merak ediyoruz.

Merak ettiğimiz bir konu da hava savunma sistemleri konusunda ne durumda olduğumuzdur. SİPER'de son durum nedir? F-35’lere ödediğimiz paranın akıbeti ne olmuştur? Eurofighter almaya çalıştığımız doğru mudur? Bu soruları cevaplamanızı bekliyoruz Sayın Bakan.

Yine çok önemli bir başlık da TSK personelinin özlük haklarında yaşanan sıkıntılar Sayın Bakanım. Kahraman ordumuzun mensubu her rütbeden askerlerimizin çok önemli sorunları bulunmaktadır. Görevdeki tüm subay, astsubay, uzman erbaş ve sözleşmeli erler ile sivil memur ve işçilerin özlük haklarının bütüncül bakış açısıyla iyileştirilmesi için adım atılmalıdır. Tam da bütçeyi konuşurken bunlara çözüm bulabiliriz. TSK’de görev yapan her rütbe ve statüdeki personelin kurumsal aidiyeti, aileleriyle birlikte görev etkinliğinin artırılması, Silahlı Kuvvetlerdeki emekleri sonrasınde emekliliğe ayrılmış personel ile TSK saflarına katılma hayaliyle yaşayan gençlerin katılımının teşviki için gerekli mali ve özlük haklarına ilişkin tedbirler bir an önce alınmalıdır. Nasıl tedbirler mi? Örneğin, barınma sorununa çözüm üretilmelidir. Sürekli ve sıklıkla atama gören TSK personeli bir konut satın alamamakta, kendilerine tahsis edilen lojmanlarda veya lojmanların yetersiz olduğu yerlerde kirada kalmak zorundadır. Yükselen kira bedelleri ve konut fiyatları TSK personeli için barınma sorununun daha da büyümesine neden olmuştur. Kısa vadede bu sorunun çözümü için personele görev yaptığı şehrin özellikleri gözetilerek uygun miktarda kira yardımı yapılmalıdır. Uzun vadede ise sadece doğu görevlerinde değil özellikle 3 büyük ilin içerisinde olduğu batı garnizonlarında da barınma sorununu ortadan kaldıracak şekilde özellikle bina kiralanması yoluyla acil ihtiyaç giderilmeli; müteakiben yeteri kadar lojman, misafirhane inşa edilerek barınma sorunu kalıcı olarak çözülmelidir.

Emekli binbaşılarımız geçinememektedirler; sağlığı elverenler ek iş yapmaktalar. Emekli binbaşı maaşı emekli uzman çavuş maaşından daha düşük bir duruma gelmiştir. Bu garabet uygulamanın nedeni diğer üstsubaylara verilen görev makam tazminatının binbaşılara verilmemiş olmasıdır. Bunun çözümü için ne yapmayı planlıyorsunuz?

Konu özlük hakları olunca astsubaylarımıza değinmezsem mücadelelerine haksızlık yapmış olurum. Görevde olan astsubaylarımız da emekli olan astsubaylarımız da mutsuz ve umutsuz. Meşhur sloganınız var ya hani "Yaparsa AKP yapar." diye; sonunda askere de sokakta eylem yaptırdınız, verilen sözler tutulmadı. Astsubaylarımızın özlük hakkı ve ek göstergelerinin düzeltilmesi için bir şey yapmayı planlıyor musunuz?

Sayın Bakan, uzman erbaşların sözleşme feshi sonrası kamu kurumlarına yerleştirilmelerine ilişkin mevzuattan kaynaklı haklarının pratikte hiçbir karşılığı bulunmamakta. Uzman erbaşlara 657 ve 3269 sayılı Kanunlarla tanınan bu yeniden memurluğa atanma hakları özellikle kadro açılmaması ve gireceği sınıfın niteliklerine uymaması gerekçeleriyle uygulanmamakta, devlet memurluğuna geçiş için başvuruları sürekli reddedilmektedir. Uzman çavuşun kadro talebi artık karşılanmalıdır.

Yine, aynı sorun sözleşmeli erlerde de bulunmaktadır. 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu gereğince bir sözleşmeli erbaş, er TSK’de en fazla yedi yıl görev yapabilmekte, bu süre sonunda sözleşmesi otomatik olarak feshedilmektedir. Bu evlatlarımız her türlü arazi ve hava şartlarında vazife ve ülke uğruna şehit ve gazi olmaktan çekinmeden görev yapmaktadırlar; yaptığı bu cefakâr görevin karşılığı, yedi yılın sonunda sözleşmeli er işsiz kalmaktadır. Fesih sonrası devlete atanma hakları bulunmasına rağmen atamalarının yapılmaması sorunu her geçen gün büyümekte, toplumsal bir yaraya dönüşme potansiyeli taşımaktadır. Bu gençlerin Silahlı Kuvvetlerde kazandıkları yetenekler ve ifa ettikleri görevlere de uygun olarak kamuda açılacak olan silahlı güvenlik görevlisi, arama kurtarma personeli, zabıta memuru, orman muhafaza memuru, mahalle ve gece bekçisi, infaz koruma memuru, itfaiye eri, gümrük muhafaza memuru gibi uygun kadrolara öncelikli şekilde istihdam edilmeleri konusunda bir planlama ne zaman yapılacaktır?

25 Ekim 2023 tarihinde İzmir Tersanesi Komutanlığından 4, Gölcük Tersanesi Komutanlığından 6 ve Ankara 5’inci Ana Fabrika Müdürlüğünden de 4 olmak üzere toplam 14 kamu işçisinin ihbar ve kıdem tazminatları verilmeksizin keyfî bir şekilde iş akitleri feshedilmiştir. İşçilerden dava açan 3’ü işe iade davalarını kazanmış olmalarına rağmen işe iadeleri yapılmamış, Bakanlık istinaf yoluna başvurmuştur. Sayın Bakanım, emeklerinden başka kaybedecek bir şeyleri olmayan bu insanlara yapılan reva mıdır?

Yine, başka bir mağduriyet olarak, 20 Şubat 2016 ila 31 Ağustos 2016 tarihlerinde altı ay süren kurslarını bitirerek astsubay çavuş olarak mezun olan personelden bahsedeceğim. 12’nci Dönem ASTTASAK kursiyerleri hiçbir ceza davasına muhatap olmadılar; idari izinde yeni görev yerlerine tayin olmayı beklerken 29 Ekim 2016’da 675 sayılı KHK’yle atamaları geriye dönük iptal edilmiştir, lehlerine AYM ve Danıştay kararları olmasına rağmen -ki bahse konu kararlardan birinin altında Sayın Bakan Yardımcısı Musa Heybet’in de imzası vardır- hak arayışları devam etmektedir. Bakanlık nezdinde bir komisyon kurularak 12’nci Dönem kursiyerlerinin sorunu çözülebilir. Bu konuda harekete geçmeyi düşünüyor musunuz?

Terörle mücadele sırasında yaralanıp gazi sayılmayan 23 bin vatan evladı hâlâ gazilik onurunu bekliyor. TSK Sağlık Yönetmeliği ve SGK mevzuatında yapılacak çok da zor olmayan düzenlemelerle bu sorun çözülebilir, bu konuda da sizden bir girişim bekliyoruz.

Sivil memurlar asker postalının olduğu her yerde varlar ancak TSK’nin sosyal tesislerinden faydalanamıyorlar, 926 sayılı Kanun’a istinaden verilen tazminatları alamıyorlar. TSK yan ödeme kararnamesinde üniformalı askerî personele yönelik iyileştirmeler yapılmış, kurumdaki sivil memurlar unutulmuştur. Yardımcı hizmetler sınıfında bulunan aşçı, berber, terzi gibi hizmet erbaplarının teknik hizmetler sınıfına alınması, eğitimleri uygun olanların da genel idari hizmetler içerisine yerleştirilmesi sağlanmalıdır.

Vatan için canlarını ve kanlarını feda eden şehit yakınları ve gazilerimizin özlük, sağlık, eğitim, istihdam, sosyal tesislerden faydalanma gibi birçok alanda bürokratik engellerden kaynaklanan sorunlarının çözülmesi gereklidir. Bu konuda partimiz 12-13 Haziran 2024 tarihlerinde İstanbul’da Şehit Aileleri ve Gaziler Çalıştayı düzenlemiş, tespit edilen sorunların giderilmesi için gereken kanun teklifleri Meclis Başkanlığımıza sunulmuştur. Bu sorunların çözümü için acilen bir irade ortaya konulmalıdır.

Gazilerimizin çok önemli bir sorunu da ortez, protez temininde yaşanmakta. Mevzuatta “Sağlık kurulu raporuyla, ihtiyaç duydukları her türlü ortez, protez ve diğer iyileştirici araç ve gereçlerin bedelleri herhangi bir kısıtlama getirilmeksizin kurumca karşılanır.” denmektedir ancak bu kapsamdaki kişiler için, SUT’ta yer alan fiyatlarla temin edilemeyen ortez, protez ve diğer iyileştirici araç ve gereçler ile SUT’ta yer almayan her türlü ortez, protez ve diğer iyileştirici araç ve gereçler, Gaziler Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Eğitim ve Araştırma Hastanesinde oluşturulan kurulca gazinin ihtiyacı olduğunun tespit edilmesi şartıyla karşılanabilmektedir. Yaralandıkları andan itibaren fiziki kayıpları ve engellerinin yanı sıra travma sonrası stres bozukluklarıyla da mücadele eden gazilerimizin işlemleri ülkenin 81 ilinden, Ankara'da tek bir hastanenin adres gösterilmesi nedeniyle, gerek randevu alma gerekse tedavi prosedürü uygulanması bakımından hem maddi hem de manevi olarak çok yıpratıcı bir hâl almış bulunmaktadır. "Bu konu, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığını veya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını ilgilendiriyor." demek işin kolay yolu. Millî Savunma Bakanlığı olarak bu konuda bir inisiyatif almanız gerekmektedir. Yalnız bu konuda değil, pek çok konuda Millî Savunma Bakanı olarak daha fazla inisiyatif almanız gerekmektedir.

Sayın Bakan, sizleri uyarıyoruz: Ordumuzu bekleyen en büyük tehlike "cemaat, tarikat" kisvesi altında Atatürk ilke ve devrimlerine düşman kadrolaşmadır. Buna göz yumar ya da iş birlikçisi gibi davranırsanız belki şu anda sorumluluktan sıyrılırsınız ama tarih önünde ve milletimizin vicdanında önünde sonunda yargılanırsınız.

Bütçenin hayırlı olmasını diliyorum. Saygılarımı sunuyorum.