KOMİSYON KONUŞMASI

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, Kıymetli Komisyon üyeleri ve Bakanlığın kıymetli temsilcileri; DEVA Partisi sağlıktan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben Kahramanmaraş Milletvekiliyim ve fizik tedavi uzmanıyım. Otuz dört yıl, tıp fakültesini de sayarsak kırk yılı aşkındır bu meslekle iştigal ediyorum. Erzurum, Malatya, Urfa ve Kahramanmaraş gibi bölgelerde çalıştım. Bir ilde hangi yöneticilik varsa hepsini yaptım, en sonunda da başhekimlik ve tabip odası başkanlığını yürüttüm. On üç yıl kadar da özel hastanede çalıştım.

Sayın Bakan, göreve geldiğinizden hemen sonra Sağlık Komisyonuna geldiniz ve ben de oradaydım. Aklımda kalan, ortak akıl ve istişareye önem vereceğinizi söylemenizdi ve şahsi telefonunuzu da vermiştiniz. Gerek danışmanlarım aracılığıyla gerekse özel kaleminizden sizinle görüşme talebim yaklaşık iki aydır savsaklanmakta. Göreve yeni başlamış olmanız ve bu yenidoğan çetesi sorunlarıyla meşgul olduğunuzu düşünerek bir süre bekledim. Farklı tarihlerde şahsi telefonunuzu aradım, mesajlar attım. 3 kez mesaj attım, tüm mesajlarımı "Selam"la başladım, "Saygılarımla." bitirdim. Nihayet yirmi gün sonra 3'üncü mesajıma "Şimdi bakabildim mesajlara." şeklinde 3 kelimelik bir yanıt verdiniz. Bu kısa mesaj bile beni heyecanlandırdı ve bir aydır saklıyorum ancak randevu isteme sürecim özel kaleminizin "inek içti, dağa kaçtı." şeklindeki savsaklamalarıyla bugüne kadar geldi. Bu süreçte Kahramanmaraş'ın iktidar milletvekilleriyle 2 kez, iktidarın küçük ortağı milletvekiliyle 1 kez makamınızda görüştünüz; ayrıca, Kahramanmaraş'ta iktidar milletvekilleriyle birlikte sağlık tesislerini gezdiniz. Bütçe sunuş konuşmanızın kitapçığının 2'nci sayfasının 6'ncı satırında "İllere gitmeden önce bütün illerin tüm milletvekillerinden değerlendirmeler aldık." ifadeniz maalesef gerçekleri yansıtmıyor. Sayın Bakan, ya bizleri milletvekili sınıfına almıyorsunuz ya da randevu vermediğiniz birisinden nasıl değerlendirme aldığınızı bilemiyorum.

Hekimlik hayatımın büyük bir kısmı deprem bölgesinde geçti. Deprem bölgesinde muhalefetin tek tıp doktoru milletvekiliyim. Böylesine bir ayırımcılığı hem şahsımın hem de temsil ettiğim Kahramanmaraş halkının hak etmediğini düşünüyorum. Sayın Bakan, bütün yaşananlardan bürokrasinin sık sık yaşadığı kibir ve korku hastalığına yakalandığınızı zannediyorum. Bu hastalığın çeşitli tipleri var; makam kibri, akademik kibir, hatta cerrahi kibri de katabiliriz. Bu kibirlerin toplamı hem davranışlarda yanlışlıklara neden oluyor hem de korkuya neden oluyor. Bu korkunun en tipik örneği de muhalefet mensuplarından korkma şeklinde ortaya çıkıyor, yoksa tıp ahlakı ve deontoloji eğitimi almış bir hekimin bir meslektaşına karşı siyaseten ayrımcı ve ötekileştirici tutumu başka ne türlü açıklayabilirsiniz?

Yeri gelmişken, tıp fakültesinde tıp ahlakı dersinde meslektaşlarına karşı nasıl davranılması gerektiğini öğreten rahmetli Profesör Doktor Aziz Fuat Göksel Hocamı saygıyla anıyorum.

Eğer randevu verseydiniz... Daha öncesinde şuna geçmek istiyorum: Bu durumun tedavisinde bir durum var mı? Tabii, davranışsal psikoterapiyi öneriyorlar. Bir sosyoloji mezunu olarak da sizlere Aristoteles'in "Etik" kitabını ve yine açık öğretimdeki "Halkla İlişkiler ve İletişim" kitabını tavsiye edebilirim. Yine, bir ilahiyat fakültesi mezunu olarak da sizlere Alak suresinin 6'ncı ve 8'inci ayetini günde 5 kez, belki iki ay süreyle okumanızı tavsiye edebilirim. "Kim, ne zaman kendini yeter görse umursamaz bir şekilde azar." ayetin meali de bu.

Eğer randevu verseydiniz ne yapacaktım? Sizden şahsi bir şey istemeyecektim. Depremden sonra, Türkiye'nin 18'inci büyük kenti ve sosyoekonomik gelişmişlikte, sağlıkta 58'inci olan, depremden önce bu düzeyde olan depremin vurduğu Kahramanmaraş'ta sağlığın ne durumda olduğunu anlatacaktım. 2 tane özel, 2 tane devlet hastanesi devre dışı kaldı. Recep Akdağ döneminde de gittim ayaklarına "Bu fay hattına bu hastaneyi yapmayın." dedim ama nedense Sağlık Bakanlığında rakamsal ve yapısal büyüklüğe karşı bir zafiyet var. Türk toplumu büyüklüğü mü, işlevi mi konusunda işlevine karar vermiştir "işlevi" demiştir. Dolayısıyla bugün siz Hatay Defne'de altmış günde 300 yataklı acil durum hastanesini yaptınız ama Kahramanmaraş'a bırakın altmış günü, beş yüz altmış gün geçti, hâlâ bir hastane yapılamadı. Yörük Selim Hastanesinde alt alta üst üste insanlar; 1 milyon nüfuslu bir şehir alt alta üst üste 100 yataklı hastaneye tıkıldı maalesef, maalesef tıkıldı.

Deprem sonrası Kahramanmaraş büyük bir psikolojik ve sosyal travma yaşıyor. Bakanlığınız psikolojik destek için kurumsal herhangi bir yapılanmada bulundu mu? Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıyla istişare edip hep birlikte, bu depremi yaşayan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Teşekkür ederiz Sayın Karatutlu.

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Teşekkür ederim.