Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a)Sağlık Bakanlığı b)Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü c)Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ç)Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 19 .11.2024 |
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli hazırun, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi ben bir çocuk sağlığı hastalıkları uzmanı olarak konuşmak istiyorum Sayın Bakan. Çetelerin cirit attığı hastanelerde onlar faaliyetine devam ederken siz sağlık müdürüydünüz. İstanbul'da sağlık müdürlüğü yapıp da bir hastanede sadece 2 yenidoğan yoğun bakım uzmanıyla bir hastanenin nasıl döneceğini, o birimin nasıl döneceğini biliyor olmanız gerekiyor. 68 saat mesai yapıyor haftada. İş Kanunu'na da her türlü kanuna da aykırı. Bu şahısların gece orada olmadığını siz de biliyorsunuz. İstanbul'daki hastanelerde, İzmir'deki hastanelerde, Ankara'daki özel hastanelerde özellikle gece nöbetlerinde ve yoğun bakımlarda kimlerin nöbet tuttuğunu siz de Bakan Yardımcılarınız da çok iyi biliyor. O hastanede görevli olmayan, o hastanede çalışmayan hatta hiç olmayan... En son mahkeme kayıtlarında da var yani hemşireler nöbet tutuyor ve kendisini doktor diye tanıtıyor. Artı yabancı uyruklular çalışıyor, artı asistanlar çalışıyor, yeterli ücret alamayan, maaşları yetmeyen asistanlar yetkileri olmamasına rağmen o hastanelerde nöbet tutuyor.
Ben sizden şimdiden şunun sözünü alayım: Çat kapı, tebdilimekân, gelin, İstanbul'daki hastaneleri, 10-15 tane hastaneyi eğer gücünüz yetiyorsa Avrasya Hastanesi başta olmak üzere çat kapı gidip bir gece nöbetinde ziyaret edelim ve bu facianın... Hani sizin "çürük elma" diyerek hafiflettiğiniz olay var ya, yenidoğan çetesi, bu çetelere siz müdahale edemediniz çünkü bunlar ağır toplardı. Bunlar ağır toplar olduğu için siz Sağlık Müdürlüğünüz döneminde bunları es geçtiniz, farkındaydınız hepsinin. Hani bir söz var ya, herkes geminin su aldığını biliyordu, kaptan yalan söylüyordu, zarlar da hileliydi ya... Bunların hepsi biliniyordu, buradaki Bakanlık yetkililerinin hepsi biliyor bence, bilmemeniz mümkün değil, bilmiyorsanız eğer zaten buralara gelmeniz doğru değildi. Sizin Bakan olarak buraya gelmeniz hiç doğru değildi; tüm samimiyetimle söylüyorum bunu. Allah kimseyi sizin durumunuza düşürmesin. "Neden?" diyeceksiniz. Yalanı, yanlışı ve gerçek dışı şeyleri savunmak zorunda kaldınız, şu anda da öylesiniz.
Ben de sizin gibi sağlık sisteminin tüm aşamalarında çalıştım. İlk görev yerim de güzel bir yerdi, Burdur Yeşilova Salda'da sağlık ocağı hekimi olarak çalıştım. Akademik kariyerim de var. En son buraya istifa etmeden gelirken bir eğitim araştırma hastanesinde başhekim yardımcısıydım. Sistemin aksamayan bir yeri yok, düzeltilecek bir yeri de kalmamış Sayın Bakan.
Şimdi, aile hekimliğiyle ilgili sayın vekilim de bahsetti, aile hekimlerini şu derme çatma binalardan kurtarın, artık kamunun malı olsun. Hekim arkadaşlar binanın boyası, binanın badanası, personeli, maaşı, ısıtma giderleri vesaire, emin olun bu cari giderleri vesaireyle uğraşmaktan hasta bakmaya fırsat bulamıyorlar ve kafalarında binbir düşünce var.
Bir de ne demişsiniz? "Yüzde 98'i lohusa takibi." Ya, Sayın Bakan, hangi ülkede yaşıyorsunuz? Bizde doğumlar hastanede yapılır, hastanede yapıldığı için de lohusalar kırk gün içinde asla sağlık ocağına gitmezler veya aile hekimine gitmezler. Bunu yüzde 98 nasıl taşıttıracaksınız ve bunu taşıtmadığınız zaman da hekim arkadaşın maaşından kesiyorsunuz. Yüzlerce rapor var. Demin de söylenildi yani hekime beş yıldız falan veriliyor ya, biz önceki bakanlara falan veya AK PARTİ Hükûmetinin milletvekillerine acaba yıldız versek ne olurdu? Hani beş yıldız beğeni şeyi var ya. Böyle bir dünya yok ya! Dünyanın hiçbir yerinde yok. Bunu yapmayın Sayın Bakan ve geri alın, size şahsi tavsiyem odur.
Aile hekimliğinde çalışanlar sık sık size de geliyordur, gerçi Twitter'dan vesaire bilgilendirme var. Ya, aynı aile sağlığı hekimliğinde, ASM'de 2 hemşire var, çalışıyor; 2 sağlık görevlisi var, çalışıyor; birisinin maaşı 35-40 bin lira, diğeri asgari ücret, hatta part-time çalışanlar da var. Bu zulme -eşit işe eşit ücret- bu adaletsizliğe siz son verin Sayın Bakan. Bu boya badana işlerini geçelim.
Gelelim aşılara... Hekimler eğitimini aldıkları zaman diyorlar ki "Rota virüsü -ishal aşısı- menenjit aşısı, hepatit A aşısı -onu yapıyorsunuz gerçi- bir de şu human papilloma virüsü yani rahim ağzı kanseri aşısı yıllardır söz veriliyor, veriliyor, veriliyor ama hâlâ yapılmadı, yapılması gerekiyor." Hekimler bunun eğitimini alıyor. Hastaya söylüyorsunuz, Bakanlık karşılamıyor, SGK karşılamıyor. Sağlık ocağında aşının ücretsiz olması gerekiyor, onu da sağlamanız gerekiyor; eksik olan kısmı o.
Siz aile hekimliği uygulamasını rutine geçirmek istediniz aslında -siz değil de zannedersem 2007 mi ne olacak- 4 ilde pilot -Burdur, Isparta, Denizli- uygulamaya geçildi, sevk zinciri zorunluluğu getirildi ama ilk gün vazgeçtiniz, siyasi saiklerle vazgeçtiniz çünkü politik olarak öyle davranmamanız gerekiyordu, hastane önlerinde yığılmalar oldu, facia oldu ve ilk gün vazgeçtiniz. Değil mi Sayın Bakan Yardımcım? Böyle olması lazım. Sonra yıllarca birinci basamak sevki beceremediniz, ikinci ve üçüncü basamağı beceremediğiniz gibi, beceremediniz. Tamamen facia yaşatıyorsunuz insanlara.
Bakın, Sayın Bakan, ben önerimi de söyleyeyim size, lütfen de dikkate alın. Birinci basamak sağlık hizmetleri tamamen ücretsiz olsa, ilaç katılım payı sıfır olsa veya yüzde 10'a düşürseniz, ikinci basamağa direkt giden veya üçüncü basamağa direkt giden hasta için katılım payını artırsanız hastaların en azından yüzde 30'u o hastanelerde beş dakikalık muayeneye maruz kalmaz, ikinci basamağa gidenlerin yüzde 30'u azalır. Benim şahsi tavsiyem odur, bu sistemin içinde yıllarca bulunmuş birisi olarak söylüyorum.
Şimdi, ASM'lerle ilgili, dediğim gibi, bir de cezalandırma sisteminin 657 sayılı Kanun’una tabi olması gerekiyor. Ayrı bir disiplin yönetmeliği çıkarmak ne demek? Ayrıca, bir hâkim, bir savcı veya bir öğretmen gibi yıllık iznini bir ay kullanan bu hekim arkadaşların maaşları neden kesiliyor? Böyle bir dünya yok ya, on iki günü geçti, yandı ve bunu siz de biliyorsunuz, ASM'lerde çalışan hekim arkadaşlar izne çıktığı zaman diğer arkadaşa devrediyor ve çalışıyormuş gibi görünüyor ve maaşından kesilmemesi için bu hülle yoluna gitmek zorunda kaldılar. Siz de biliyorsunuz, değil mi Sayın Bakanım? Biliyorsunuz, dolaştınız.
Bir çocuk hekimi olarak çocuklarla ilgili şeyi söylemek zorundayım. Ben utanıyorum, SMA'lı çocuklara -bu cümleyi sürekli söylüyorum- valilik izniyle dilencilik yaptırılan bir ülkedeyiz. SMA'lı, DMD hastası, diyabet hastası ama özellikle SMA'lı çocukların valilik izniyle dilencilik yaptırılması sizin Bakanlığınıza nasip oldu. SMA'nın -Zolgensma falan diye isim vermeme gerek yok- tüm dünyada tedavisi yapılıyor, siz de izin verin. Onayını o kadar zorladık, Fahrettin Bey -o da çocuk hekimi- vermedi, verilmedi; bugüne kadar geldik.
Sayın Bakan, şu tablo AK PARTİ hükûmetlerinin icraatıdır; bu tablo çok şey anlatıyor, yazıktır ya! Çocuk sağlığı ve hastalıkları branşı TUS'ta en az istenen, Tıpta Uzmanlık Sınavı'nda en az puanla girilebilen yer oldu. Beş sene sonra Türkiye'de çocukları baktıracak hekim bulamayacaksınız. Çocuk ihtisası için, çocuk uzmanlık kadrosu için açtığınız yerde sadece yüzde 67 tercih edildi, yüzde 33 kadrolarınız boş. 2'nci sırada ne var, en altta? Aile hekimliği, 3'üncü sırada acil tıp, çocuk cerrahisi. Beş sene sonra çocuk cerrahı bulamayacaksınız. Herhâlde Pakistanlı, Afganistanlı hekimlerle yaparsınız veya Suriyeli, ithal hekimlerle. Birinci basamakta en çok istenen yer neresi? Spor hekimliği, deri, nükleer tıp, tıbbi biyokimya ve adli tıp vesaire. Yani beş sene sonra siz hekim bulamayacaksınız, herhâlde onları ithal edeceksiniz.
Sayın Bakan, hangi birini düzeltelim, hangi birinden bahsedelim bilmiyorum ama şu sensör olayını biliyorsunuz, zaten 30 bin çocuk var, bunların 15 bini zor kullanır ve bu da Cumhurbaşkanlığı uçağının onda 1'i yapmıyor, biliyor musunuz bir uçağın onda 1'i yapmıyor. Bu kadar söyletmeye, bu kadarına gerek var mı? Hiç gerek yok.
Şimdi, şehir hastaneleri ve ikinci basamağa gelince, Sayın Bakan, olay orada. Eski Bakanlar hep dediler ki: "Hasta garantimiz yok." "Hasta garantimiz yok. "Hasta garantimiz yok. Siz de diyorsunuzdur büyük bir ihtimalle de ama şey yalan söylüyor değil mi? Bu kamu-özel iş birliğiyle yapılan hastanelerin yüzde 80 yurt dışı krediyle ödenen kısmı, bakın, Çinlilerin şeyi Sayın Bakan, Türkiye'deki hastanelerin büyük bir kısmına kredi veren Çin bankası ICBC, "web" sayfasında yayınlamış, siz diyorsunuz ya: "Sözleşmeler gizli saklı, vesaire, ticari sır." Volume bazlı garanti ne diyor? "Yüzde 70." diyor Sayın Bakan, yüzde 70. Siz "Garanti yok, hasta garantisi yok." diyorsunuz, yatak doluluk oranında yüzde 70 garanti var, tetkiklerde yüzde 70 garanti var, MR, tomografide yüzde 70 garanti var, temizlik hizmetlerinde yüzde 70 garanti var, ondan sonra uluslararası mahkemeler geçerli ve siz bu KÖİ projelerinden vazgeçemiyorsunuz. Bu cümleyi de hep sürekli kullanıyorum ama bakın Sayın Bakan, kredi veren Çin Bankası ICBC ne diyor? Teşekkür ediyor Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığına "Bize böyle bir yol açtığınız için." yani pardon, "thank you" diyor, teşekkür etmiyor da. Çok mutlu olmuşlar, siz bu fırsatları verdiğiniz için çok mutlu olmuşlar. Sayın Bakan, garanti olduğunu siz de biliyorsunuz, değil mi? Yalan söylemiyor. Avrupa Kalkınma Bankası... Nelerde garanti var? Görüntüleme hizmetleri, laboratuvar hizmetleri, sterilizasyon hizmetleri, rehabilitasyon hizmetleri, atık, çamaşırhane hizmetleri, catering hizmetleri yani bin yataklı hastanede günde atıyorum 3 bin öğün yemek çıkıyorsa, diyet çıkıyorsa bunun yüzde 70'ini siz garanti ediyorsunuz yani yenmese de yüzde 70 kadar yenmesini garanti ediyorsunuz.
Şimdi, hastanelerde bu hastaya insan değil müşteri gözüyle baktığımız için şöyle bir şey var: Sayın Bakan, demin de denmiş gerçi, MR ve tomografi sayımız çok fazla. Türkiye'de bu şehir hastanelerindeki MR, tomografiyi siz özelleştirdiniz ya, onlar da müteahhide verdi, alt taşeron. MR'lar televize çekiliyor, televize çekilen MR'larda çok ciddi hatalar var. Bakın, Ankara'da bir hastanede MR çekiliyor, tomografi çekiliyor, İstanbul'daki bir hekim bunu televize olarak değerlendiriyor ama bu hekimin kim olduğunu denetlemeniz mümkün değil. Ben hastanede arkadaşlarla konuştum, hekim arkadaşlarla. Raporların çoğu uyduruk. Geçen sene 5 liraya 1 tomografi okunuyordu Sayın Bakan ya, 5 liraya bir tomografi ve hekim bir dakikada 1 tomografi, MR okuyor. Siz bu sistemin mucidisiniz, bayağı da iyi yaptınız aslında. Bu korsan hekimlik, korsan randevular, her şey var.
Randevu sisteminde, geçen hafta kendim bir randevu alayım dedim Kütahya Şehir Hastanesinden. "28 Kasım" dediler, on beş gün yapıyor, tam 15'inci gün bir hekim boşmuş, o gün ama ben endokrine gitmek istiyorum, kronik diyabet hastasıyım, direkt endokrine gitme şansım yok ama aslında endokrine gitmem gerekiyor. Dahili uzmanını veya nefroloji uzmanını bu şekilde meşgul ediyorsunuz, dahili uzmanından geçmeden diğer branşlara geçilemiyor ama kronik hasta direkt oraya randevu alabilecek, sizin HBYS sisteminiz... Ha, onu da söyleyeyim, sizin HBYS sistemimiz de bir fiyaskoydu. Bir bakan kendi ilinde istihdam oluşturmak için 182'nin çağrı merkezini Erzurum'da açtı, birisi Edirne açtı, Mehmet Müezzinoğlu, hani şu hastanesi şaibeli olan Bakan, sizin Bakanınız, AK PARTİ'li Bakan. Müezzinoğlu oraya açtı. Ya, hastanelerde kendi santrallerini, kendi randevu sistemlerini kuramaz mısınız?
Sonra neden Medula tek de, şu SGK'nin sistemi Medula tek te HBYS'de 10-15 tane yazılım var? Çekirdikleri aynı, altyapıları aynı. Neden HBYS vasıtasıyla kamunun imkânlarını müteahhitlere peşkeş çekiyorsunuz? 20 tane HBYS programı var, terminal başına ücret veriyorsunuz, her birinin ücretleri farklı ve çoğunun da ciddi bir yapılanması yok.
Sayın Bakanım, hangi birisinden bahsedelim, başka şeylerden bahsedelim mi, biraz da sizi rahatlatacak şeylerden? Mesela sağlıkta şiddetle ilgili kamu spotu yayınlamayı düşünüyor musunuz kendiniz? "Tweet" atmakla yetinecek misiniz bir hekim arkadaş bıçaklandığında, bir sağlık çalışanı dövüldüğünde, darp edildiğinde? Kamu spotu kendiniz ve Bakanlık yetkilileri, hekim arkadaşlardan televizyonlarda vesaire ve sosyal medyada yayınlamayı düşünüyor musunuz yoksa Fahrettin Koca gibi -eski Bakan, gıyabında konuşmayayım, yüzüne de söylemiştik- sadece "tweet" Bakanı olmayı mı düşünüyorsunuz, o şekilde mi devam edeceksiniz yolunuza?
Bir de Sayın Bakan, yıllardır var, siz bu sağlık sisteminde Recep Akdağ'a katılıyor musunuz bilmiyorum yani Bakanlıkta da devamlılık esastır, devlette de öyle. Mecburi hizmete "insanlık dışı" demişti. "Böyle bir uygulama olamaz." dedi, altı ay sonra mecburi hizmeti kaldırdı, sonra tekrar geri getirdi. Bu mecburi hizmeti gönüllü hizmet hâline getirme imkânınız varken neden yapmıyorsunuz? Hekim arkadaşları beş yüz gün zorunlu mecburi hizmete tabi tutuyorsunuz, bulunduğu yerden beş yüz gün sonra vın kaçıyor. Bakın, Ankara'daki bütün Almanca eğitim veren, İngilizce eğitim veren yerlerde doktorlar dolu. Almanca kurslarında geçen sene, emin olun, kontenjan bulunamıyordu. Bu tıp eğitimini, asistanlığın durumunu ve uzmanlığın durumunu düzeltmeyi düşünür müsünüz bilmiyorum ama gönüllü hizmet hâline getirmek mümkün ama siz yapamıyorsunuz. Adamlar Alaska'da karın, buzulun içinde hekim istihdam edebiliyor, sağlık personeli istihdam edebiliyor ama biz edemiyoruz, değil mi? Zoraki çünkü. Başka hiçbir meslek grubunda olmayan zorunlu hizmet, maalesef, Türkiye'de var; olmaması gerekiyor.
Türkiye'de getirdiğiniz sağlık sisteminin en son aşaması nedir Sayın Bakan, biliyor musunuz? Bir hastaya 3 reçete yazılıyor, bazen 2 reçete yazılıyor aynı hastalık için. Tekrar söylüyorum, bir hastaya 3 reçete yazılıyor. Neden? On beş gün sonrasına randevu verirseniz bana, ben ne yapıyorum? Eğer biraz sıkıntılıysa akşam acile gidiyorum. Bir genelge yayınlamışsınız, demişsiniz ki "Acil servislerde sarı alan yeşil alanı geçecek." Bu genelge sizin Bakanlığınızın genelgesi, yeni. Acile gidiyorum, acil hekimi bir ilaç yazıyor; tatmin olmazsam ertesi gün aile hekimine gidiyorum, sonra eğer bıçak kemiğe dayanırsa özel hastaneye gidiyorum. Ha, özel hastane kısmı da fiyasko. Bakın, orada sağlık harcamalarıyla ilgili yanıltıcı bir şey daha var. Ankara'daki hastanelere de beraber gidelim. Bakın, yüzde 200 SGK katılım payı verebiliyorsunuz değil mi efendim? Mesela, 100 liradır ortalama muayene, 200 lira vermeniz gerekiyor ama 2 bin liraya bakıyor ki buradaki hastaneler, 1.500-2.000 lira. İstanbul'da bana bir özel hastane... Ki paket uygulaması da var. Siz bu denetimlerinizde bu aksaklıkları görüyorsunuz, neden Çalışma Bakanlığına ve SGK'ye bildirmiyorsunuz o zaman, denetleme yapıyorsanız eğer? Ben, sizin, Sağlık Bakanlığının özel hastaneleri ciddi bir şekilde denetlemediğine inanıyorum. Bir özel hastane çalışanı da oldum, denetlemeniz sıfır; 100 üzerinden, emin olun, 1 bile değil.
Sayın Bakan, diyorum ki gelin, yarın akşam olur, ertesi gün olur, çat kapı bir hastaneye gidelim beraber, beraber gidelim, bu sözü verin. "Benim Bakanlığımdaki hastanelerde bu yolsuzluklar, bu usulsüzlükler yapılamaz." diyebilir misiniz? Ekibiniz acaba ciddi şekilde denetleyebiliyor mu? Gerçekten denetlemeniz fiyasko.
Bakın, yenidoğan çetesine -son iki üç dakika- girmek istiyorum, özellikle gireceğim; buz dağının görüneninin sadece yüzde 1'i bile değil. "Neden?" diyeceksiniz. Orada hasta çocuklar öldü veya ölmedi, önemli değil; biraz laubali cümleler falan sarf edildi ama asıl sıkıntı nerede, Sayın Bakan, biliyor musunuz? Sağlam olduğu hâlde yenidoğan yoğun bakım ünitesinde tutulan, sağlam olduğu hâlde yenidoğan yoğun bakım ünitesine, o kuvözlere atılan çocuklar... Ailelerin çoğunda -bilirsiniz, çocuk hekimi tanıdıklarınız vardır, kendiniz de az buçuk bilirsiniz- o morarma vesaireyle direkt olarak "solunum yetmezliği" deyip yatırılıp entübe edilen... Bakın, altmış beş gün entübe olup 66'ncı gün entübasyonu çıkarılıp CPAP bağlanan, 67'nci gün çıkarılan hasta raporları var, 67'nci gün taburcu edilen hasta var, bir günde adaptasyonu nasıl yaptıysa. En çok buz dağının görünmeyen kısmı... Yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde mahremiyeti bozmayacak şekilde kamera koyun; emin olun, o özel sektördeki yenidoğan yoğun bakım ünitelerini çoğu bir ay içinde kendileri kapatacaktır yeterli hekim olmadığı için ve gereksiz yatışlar için, entübe edilmediği halde entübe gösterilenler için.
Sayın Bakan, o hastanelerin bir tanesinin mesul müdürü acaba Bakan mı, yoksa sahibi mi, yoksa ciddi ortağı mı? İkincisi: Siz, beş yıl boyunca o hastaneyi hiç denetlediniz mi veya denetleyen arkadaşlarınızın raporları var mı? Eski Bakanın hastanesini -gerçi vakıf hastanesi ama- denetlediniz mi? Denetimle ilgili raporları kamuoyuna -özellikle eski Bakanın hastanelerini- açıklayacak mısınız?
Tekrar tekrar söylüyorum Sayın Bakan, gelin, beraber bir akşam Ankara olur, İstanbul olur, çat kapı, habersiz 5 hastaneye gidelim, 5 hastaneye. Gerçi sizin göreviniz, şu anda sizin gitmeniz gerekiyor. Bugün akşam gidin, Bakansınız, en azından Sağlık Müdürüyken yapmadığınızı şimdi yapın Sayın Bakan. Bu hastaları, yenidoğan çetesini siz beş yıl boyunca görmediyseniz zaten burada oturmanıza gerek yok. Arkadaşların söylediği sözü ve grubumuzun, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun da söylediği sözü ben tekrarlıyorum: Yenidoğan çetesine “çürük elma çetesi" dediniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen tamamlayalım.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Bu sizi aklamaz, olayı basite indirgemez yani gerçekten orada oturmanız zor.
ORHAN YEGİN (Ankara) - “İnsanlıktan nasibini almamışlar.” dedi, öyle demedi.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Efendim?
ORHAN YEGİN (Ankara) - “İnsanlıktan nasibini almamışlar.” dedi, öyle tanımladı.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - “Çürük elma” dedi ya; bu çete, çete.
Bakın, insanlıktan nasibini almamış olan bu kitleyle Sayın Sağlık Bakanı, İl Sağlık Müdürüyken muhataptı. Hiç mi görmediniz ya? Bu gemi su alıyor, bu bariz, çok bariz. Kamuda 4 bin tane yatak var, yenidoğan yoğun bakım yatağı, özel sektörde 8 bin küsur, aynısı yetişkin yoğun bakımda değil ve bunları denetlemiyorsunuz. Israrla söylüyorum, gece yüzde 90’ında korsan hekimler çalışan yoğun bakım üniteleri var. SGK anlaşmasını bugün feshetsin o özel hastaneler bu işlemi yapamazlar; bu kadar basit.
Gerçi siz sıranız gelince konuşacaksınız da ben şunu söyleyeyim: Siz bana deyin ki beraber -AK PARTİ’den arkadaşlar da var, hiç önemli değil, milletvekili arkadaşlar ve Sağlık Bakanım da burada- gelin bu akşam gidelim, yarın akşam çat kapı gidelim, İstanbul'da 5 hastaneyi denetleyelim.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Vekilim, son bir dakika, selamlayalım.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Eğer mevzuata uygun ise ben milletvekilliğinden istifa edeceğim, tamam mı? Siz istifa edecek misiniz Sayın Bakan?
Teşekkür ediyorum.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Söylemek istediğim şu: Sayın Bakan operasyonun adını “çürük elma operasyonu” olarak tanımlıyor.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Yanlış koymuş, yumuşak olmuş, soft olmuş biraz.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Kasap, teşekkür ederim.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, affedersiniz.
Çetenin adını da "İnsanlıktan nasibini almamış." olarak...
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Adı önemli değil. Ben diyorum ki gelin sizinle beraber çat kapı bir akşam hastaneye gidelim, beraber denetleyelim.