Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan'ın, 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’nun 42’nci maddesi gereğince Merkez Bankasının faaliyetleri hakkında bilgilendirme sunumu münasebetiyle |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 03 .10.2024 |
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle Merkez Bankası Sayın Başkanını ve değerli bürokratları saygıyla selamlıyorum, hoş geldiniz. Çok değerli bir sunum izledik, elbetteki eleştirilerimiz ve sorularımız olacak bunun üzerine. Eleştirilerimizin bir kısmı belki Merkez Bankasını doğrudan ilgilendiren şeyler olabilir ama bir kısmı tabii ki siyasi iktidarı ilgilendiren şeyler.
Biraz talihsiz bir günde geldiniz aslında çünkü bugün TÜİK açıklaması oldu. TÜİK açıklaması böyle taze taze; aylık enflasyonu yüzde 2,97; yıllık enflasyonu da yüzde 49,38 gösterdi. Yani ben bağımsız kuruluş ENAG ve İTO’nun açıklamalarıyla karşılaştırma yapmak istemiyorum çünkü bilinen şeyler, çok farklı sonuçlar. Hadi ENAG’ı iktidar çok ciddiye almıyor ama İTO açıklamaları bizler açısından önemli veriler yani İstanbul olduğu için. Çok farklı sonuçlar gerçekten, 2 kata yakın fark var. Şimdi, TÜİK’le ilgili birkaç şey söyleyeceğim. Keşke TÜİK temsilcisi de burada olsa duyardı, yüzüne söylemiş olurduk ama inşallah başka seferlerde onları söyleriz. Sizi de ilgilendirdiği için TÜİK üzerinde biraz duracağım. Şimdi, biraz evvel sayın konuşmacı da söyledi, Aşkın Bey yani yapılan çeşitli tahminlere göre; ekonomistlerin, uzmanların yaptığı tahminlere göre yüzde 2,5 ve üzeri açıklanacak bir enflasyonun -eylül ayı açısından söylüyorum- yıl sonu hedefinin tutturulmasını mümkün hâle getirmeyeceğini söyledi. Çeşitli yorumlar ve hesaplamalar yapıldı bu konuda. Yani 2,97 verisi önümüzdeki aylar açısından baktığımızda yıl sonu hedefinin tutmayacağını bize gösteriyor. Şimdi, OVP’de yıl sonu enflasyon hedefi yüzde 41,5 olarak açıklanmıştı. Merkez Bankasının, yanlış hatırlamıyorsam, yıl sonu enflasyon hedefi yüzde 38 idi. Arada bir fark var. Tabii, bu biraz yadırgadığımız bir durum yani 2 kamu kurumunun bu kadar farklı tahminlerde bulunması, öngörüde bulunması biraz ilgi çekici bir durum. Bu öngörüler, tabii, TÜİK’in bugünkü açıklamasıyla beraber daha da zora girmiş görünüyor yani herhâlde öngörüde siz de bir değişiklik yapacaksınız. Ben şunun için üzülüyorum aslında: TÜİK’in bu çalışma usulünün yani zarar verdiği çok büyük kesimler var. Yani halk açısından baktığımızda emekçilerin, emeklilerin, dul ve yetimlerin, üreticilerin büyük zarar gördüğünü biliyoruz. Yani belki de TÜİK tarihinde ilk defa iktidara bu kadar yakın, iktidarla bu kadar sıkı fıkı ilişkiler içinde olan ve iktidarın talepleri doğrultusunda araştırmalarını manipüle eden bir kuruluş hâline geldi. Ben 70’lerden beri bir biçimiyle politikanın içinde olan bir insanım, TÜİK’in ilk defa bu kadar manipülatör bir rol oynadığını görüyorum. Ama bunun Merkez Bankasına da zararı oluyor, halka zararı ayrı çünkü halk belli aralıklarla, yılda 2 kere belirlenen maaş ve ücret artışları açısından sofrasından çok ciddi çalınma oluyor TÜİK sayesinde, vebal TÜİK’in sırtındadır ama sizin öngörülerinizde de -siz, tabii, TÜİK’in verilerine göre öngörülerde bulunuyorsunuz- yanlışlara yol açıyor. Yani TÜİK’in verdiği zarar sadece halkla sınırlı değil gerçekten.
Şimdi, sizin sunduğunuz verilerde de ve grafiklerde de gördük “Tüketici enflasyon beklentileri diğerlerinden daha yüksek.” dediniz. Hakikaten oradaki grafikte de görüyoruz. Neden? Çünkü tüketici enflasyonu yaşıyor. Yani hani bu TÜİK’in bir raporu çıktı ya bir ara, hissedilen enflasyon meselesi; işte, hissedileni tüketici yaşıyor. Tüketici onu yaşadığı için tabii ki beklentileri de yüksek oluyor, güvenme katsayısı düşük hâle geliyor. Yani TÜİK masa başında talimatla hazırlıyor bu verileri. Yoksa, pazara gidip pazardan eli boş dönen ya da filesi dolmayanların yaşadığı sorunları dikkate alarak hazırlamıyor verilerini, bunu çok iyi biliyoruz, hep de konuşuyoruz. O yüzden yani herhâlde, dünyada her şeye her gün zam gelirken… Seçimlerden bu yana her şey zamlandı; gıdadan ulaşıma ve benzin, motorine kadar her şey zamlandı. Her şeye zam gelirken enflasyonun düştüğü iddia edilen tek ülke herhâlde Türkiye şu anda. Bu açıdan da yani uluslararası alana önemli bir ekonomi dersi veriyor belli ki TÜİK. Hâlâ OECD'de gıda enflasyonunda ilk sıradayız galiba, değil mi, açık ara? Öyle görünüyor, daha 2’nci sıraya bile gerilemedik gibi.
Şimdi yani sizin verilerinizdeki tüketici enflasyon beklentilerinin yüksek çıkmasının nedeni -siz de gayet iyi biliyorsunuz ki- insanların gündelik hayatta yaşadıkları sorunlar. Yani başka türlüsü zaten beklenemez. O yüzden, keşke TÜİK bir kere daha, hissedilen enflasyonun ne olduğunu açıklasa da bu tartışmaları biraz daha verimli bir şekilde sürdürebilsek. Şimdi, bu, işin bir yanı.
Peki, birkaç nokta daha var değinmek istediğim. Bunlardan bir tanesi, yine sizin verilerinizde de görünen KKM “kur korumalı mevduattaki düşüş ve TL mevduattaki artış” dediniz. Şimdi, bu kur korumalı mevduat meselesini -yani sizin çok fazla sorumluluğunuzda olan bir şey değil Merkez Bankası Başkanı olarak ama- sizden önce çok tartıştık bu Mecliste, ilk başlatılmak istendiği zaman da tartıştık ve bu kur korumalı mevduatın ekonomi açısından nasıl büyük bir kara delik yaratacağını anlattık iktidar mensuplarına; bürokratlar geldi, onlara söyledik, dilimizde tüy bitti muhalefet olarak fakat olmadı, anlatamadık. Yani büyük bir kara delik yaratacak dedik ve yarattı kur korumalı mevduat. Yani sizin verilerinizde de var, bu görünüyor. Merkez Bankasının ciddi bir zararı ortaya çıktı ve bu zarar tabii sadece Merkez Bankasının zararı değil, nihayetinde bunun faturası halka çıkıyor ve halk ödüyor aslında bu faturayı, bu yanlış politikanın faturasını halk ödüyor gerçekten; işçi, emekçi ödüyor ve yani bu zararı nasıl kapatmayı düşünüyorsunuz, doğrusu, sormak istiyorum. Yani 818 milyar Türk lirasıydı açıkladığınız zarar. Nasıl kapatmayı düşünüyorsunuz ya da kapatıyorsunuz? Yani bütçeye mi aktarılacak, para mı basılacak; nasıl bir formülle bu zarar kapatılacak? Ya da şu anda nasıl bir durumla karşı karşıyayız? Bunu konuşmak gerekiyor çünkü kur korumalı mevduat böyle bir sonuca yol açtı.
Ama bir şey daha var, yine bunu da konuşuyoruz, bu “carry trade” yöntemi. Yani tabii, bunun neden yapıldığının farkındayız, bu sıcak para girişinin nasıl bir rahatlatma yarattığının farkındayız. Fakat bunu da konuştuk ve konuşmaya devam edeceğiz, bunun yarattığı riskler var. Siz elbette ki bu konuyu benden çok daha iyi biliyorsunuz. Bunun yarattığı risklerin Türkiye ekonomisi açısından önümüzdeki yıllarda baktığımızda yeni kara delikler yaratma ihtimali var mı, bu meselenin mutlaka değerlendirmesini yapıyorsunuzdur. O konudaki görüşlerinizi doğrusu merak ediyorum çünkü hafife alınacak bir konu değil. Belki şimdi rahatlama yaratıyor belli konularda ama bunun önümüzdeki günlerde ve dönemde nasıl bir sonuç yaratacağını da değerlendirmek gerekiyor.
Şimdi, çok konuşulan bir konu, benden önceki konuşmacı da buna değindi: Faiz artışları meselesi. Yani hangi gösterge ve gerçekleşmeler aslında sizin faizlerde indirim sinyali olarak kabul edeceğiniz şeyler olacaktır önümüzdeki aylarda? Yani ben tabii “Faiz indirimine geçecek misiniz, ne zaman geçeceksiniz?” gibi sorular sormak istemiyorum, bunun tabii ki burada konuşulacak hâli yok ama hangi gösterge ve gerçekleşmeler bu açıdan sizin için belirleyici olacak? Bunun konuşulması gerekiyor diye düşünüyorum. İkincisi, bu OVP'yle aradaki fark eğer önümüzdeki günlerde de korunacaksa bu şekilde kalacaksa bunun nedeni nedir? Bir koordinasyon eksikliği mi, farklı verilerden yola çıkarak mı değerlendirmeler yapıyorsunuz? Bu konunun konuşulması gerekir diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Keşke yani ortaya çıkan bu zararlar başka koşullarda da konuşulabiliyor olsaydı ve bu yanlış politikaları uygulayan, belirleyen ve bunlarda eksiği olan bürokratların, büyük kamu zararına sebep olan bürokratların -sizi kastetmiyorum, yanlış anlamayın- zararlarının rücu edilmesi tartışılabiliyor, konuşulabiliyor olsaydı belki daha dikkatli adımlar atılırdı bu tür konularda diye düşünüyorum.
Son değinmek istediğim konu sermaye girişleriyle ilgili verdiğiniz veri. Şüphesiz önemli, daha ılımlı bir seyir izlediğini söylüyorsunuz. Evet ama burada tartışılması gereken bir başka konu var herhâlde. Özellikle uluslararası açıdan baktığımızda sermaye girişlerinin ılımlı seyretmesinin çeşitli nedenleri, ekonomik nedenleri olabilir, onu bir kenara koyalım şimdi -ekonominin güven vermesi- fakat başka nedenler de var. Bunlar tabii ki sizin görev alanınız içinde değil ama değerlendirmek gerekiyor, iktidarın bunu değerlendirmesi gerekiyor. Yani "Hukuk alanında hukukun üstünlüğünün olmadığı, işlemediği, demokrasi alanında büyük zaafların ve eksikliğin olduğu bir ülke ekonomisine uluslararası yatırım açısından güven beslenebilir mi?" sorusunun cevabına herhâlde sizlerin de burada vermeniz gerekmiyor ama içinizden veriyorsunuzdur. Hukukun üstünlüğünün olmadığı, demokrasinin bu kadar eksikli, zaaflı, ayıplı olduğu bir ülkede güven olmaz; yerli yatırımcı açısından da güven olmaz, uluslararası yatırımcı açısından da olmaz; bir neden budur. Bu konuda iktidarın adım atmamakta direnmesi elbetteki dikkate alınması gereken bir durum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim.
Bir başka konu elbette ki uluslararası gelişmeler. Orta Doğu'daki savaşın çok yakınımıza gelmiş olması, bu savaşın yaratacağı sonuçlar ve Türkiye'nin dış politikasının yarattığı uluslararası alandaki güvensizlik, zikzaklar, yanlış politikalar elbette ki uluslararası yatırımcılar açısından önemli bir faktördür değerlendirme yapılırken. İktidar bu konuda da bugüne kadar güven verici herhangi bir adım atmadı, belkiyavaş yavaş hissetmeye başladı yani "Savaş kapımıza kadar geliyor; bu alanda hem iç barışın, toplumsal barışın sağlanması önemlidir." gibi değerlendirmeler yapılmaya başlandı. Elbette bunu değerli buluyoruz, önemli buluyoruz ama keşke bu, kapımıza kadar gelmeden düşünülebilseydi. Bu dış politikada özellikle Orta Doğu'da ve Kuzey Afrika'da bu kadar büyük yanlışlar yapılmasaydı, bu kadar büyük güvensizlikler yaratılmasaydı, özellikle Avrupa Birliğiyle ilişkiler, Avrupa Konseyiyle ilişkiler bu kadar yıpratılmasaydı başka koşulları değerlendiriyor olacaktık bugün ama bu iktidarın yanlış politikaları yüzünden bunların hiçbirini değerlendiremedik. Kısaca, bunları söylemek ve sormak istiyordum. Tekrar yaptığınız sunum için çok teşekkür ederiz. Ayrıca, Merkez Bankasının -ki çok değerli bir kurumumuz- kuruluş yıl dönümünü de kutlarız, teşekkürler.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum.