KOMİSYON KONUŞMASI

HÜSEYİN OLAN (Bitlis) - Teşekkürler Başkan.

2024 yılı Türkiye İlaç Sektörü Raporu'na göre 38 OECD ülkesinde kişi başı cari sağlık harcaması yüzde 9,3 iken Türkiye'de sağlık harcamasının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı sadece yüzde 3,7'yle en düşük seviyededir. 2023 yılında ABD'de ilaca ayrılan pay yüzde 2,7 iken 38 OECD ülkesinde bu oran yüzde 1,3 seviyesindedir, Türkiye'de ise bu oran binde 9 gibi oldukça düşük bir seviyededir. Diğer yandan, 2019-2022 yılları arasında Avrupa İlaç Ajansından ruhsat alan 167 yenilikçi ilacın Almanya'da yüzde 88 ve Avrupa genelinde yüzde 70'lik bir oranda kullanıma sunulurken Türkiye'de ise sadece yüzde 4 oranında erişim sağlanabilmektedir. Bu rakamlar Türkiye'nin biyoteknoloji ve nanoteknoloji gibi yenilikçi ilaçlara erişimde yaşadığı kısıtlamaları göstermektedir. Özellikle önemli hastalıklarda yeterli miktarda hasta bazlı ilaç getirilmemesi ve ilaçlarda euro kurunun 21,67 TL olarak sabitlenmesi, ilacın eczane raflarında bulunmaması veya halkın ilaca erişmesi önündeki en büyük engeldir. Kur artışı ve kurdaki dalgalanmalar eczacıları ve hastaları karşı karşıya getirmektedir. AKP'den önce ilaç kuyrukları vardı, muhteşem Sağlıkta Dönüşüm politikanız sayesinde ilaç kuyrukları son buldu. Neden mi? Çünkü piyasada ilaç yok. İlaçlar karaborsada; ilaçlar eczane raflarında değil, çantacıların çantasındadır.

Sunumunuzda ithal ilaçların bulunamıyor olması ve bu sorunun çözümüne dair Bakanlığınızın herhangi bir politikasından bahsedilmemiştir. Bu politikasızlık, eylül ayında ilaç yoklukları yüzde 16 seviyelerinde iken ekim ayında yüzde 28'e ulaşmasına neden olmuştur. Türkiye'de zatürre ilaçları, antibiyotikler, üst solunum yolu hastalıklarında kullanılan ilaçlar, büyüme hormonları, antidepresanlar, şizofreni, epilepsi, romatizma ve tiroit ilaçları bulunamıyorken siz "185 ülkeye ilaç ihraç ediyoruz." diyerek övünüyorsunuz.

İlaca ve sağlığa ayrılan payın düşüklüğü, ilaca ulaşım sorunları bugün, SMA ve DMD gibi hastalar bakımından da tam bir insanlık dramına, bir trajediye dönüşmüştür. SMA ve DMD gibi nadir hastaların bırakın anne ve babalarını tüm aile fertleri dahi farklı şehirlerde stantlar açarak çocuklarının yaşaması uğruna karda, kışta, kıyamette âdeta dilenci durumuna düşürülmüştür. Aileler için büyük olan bu rakamların devlet için hiçbir şey ifade etmemesi lazım. Türkiye'de 3 bin SMA hastasının tedavisinin karşılığı 1.200 adet çok namlulu roketatar mühimmatının maliyetidir. 5 ile 10 bin DMD hastası olduğu ve tedavilerinin 3,4 milyon dolar olduğu belirtiliyor. Sarayın bir yıllık maliyetine son verirseniz her yıl 180 çocuğun hayatını kurtarmış olursunuz.

Evet, şimdi de size bir görsel göstermek istiyorum. Göreceğiniz gibi 3 harfli bir marketin "Aldın Aldın" diye duyurduğu bir hafta önceki fırsat ürünleri. Bunlar şekerleme değil, bunlar bitkisel ürün ve gıda takviyeleridir. Bu bitkisel ürün ve gıda takviyelerinin eczane dışında satılması, insan sağlığının alınıp satılan bir mal olmasına, metalaşmasına neden olmaktadır. İnsan sağlığı fırsat reyonuna çevrilmiştir. Sağlığın market raflarında, internet sitelerindeki satışı hususunda Bakanlığın derhâl önlem alması gerekmektedir ama nerede? İnsan hayatının bu kadar ucuz olmaması gerekiyor.

Eczacıların kamuda ve hastanelerde istihdam oranları Avrupa standartlarının çok çok altındadır. Türkiye'de son yirmi beş yılda eczacılık fakülteleri sayısı 8 kattan fazla artmıştır. Plansız şekilde açılan eczacılık fakülteleri istihdam sorunlarına yol açmaktadır. Bakanlığınız 2024 yılında 257 eczacının atandığını belirtmektedir. Oysa bu sorunu, eczacıların istihdam alanlarını çeşitlendirerek çözmek mümkündür. Yanlış ilaç politikalarınızdan dolayı iktidarınız döneminde hastanın eczanede reçete bazında cebinden ödediği miktar katlanarak artmıştır. Bu da hasta ile eczacıları karşı karşıya getirmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)