| Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
| Konu | : | İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/597) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 16 .02.2016 |
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Doğru, tam söylediğim bu.
Şöyle bir problemimiz var, sadece bizim değil, dünyadaki gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin de şöyle bir problemi var: Refah payı yükseliyor. Bir taraftan refah payı yükselirken diğer taraftan şöyle bir süreç yaşanıyor, özellikle arkadaşlarımızın bir bölümü de bahsetti: Yani gerek aile içi ilişkiler gerek diğer gelişmelerde... Kadın doğum yapacak ve çok doğal olarak şöyle bir değerlendirme de var, bir bilgi olarak sunayım: Kişi başına gelir seviyesi yükseldikçe bir noktaya kadar toplumlarda doğurganlık oranı düşüyor, kişi başına gelir seviyesi daha yüksek bir noktaya geldiği zaman doğurganlık oranı artmaya başlıyor. Örneğin, bizim 2075-2080'den sonra doğurganlık oranımız daha artacak. Yani şu anda 2,1'den 2'ye, 1,9'a doğru geriliyor ya, kişi başına gelir seviyesi yükseldikten sonra... Neden? İşte, kreş imkânı yakalıyor. Neden? Çalışma hayatı içerisinde daha rahat edebilme imkânı ortaya geliyor. Bu bize ait bir araştırma değil. Bu, bütün dünyanın, üzerinde şu anda ortaklaşa olarak bulundukları ve elde ettikleri veriler olarak ortada durmaktadır.
Şimdi burada temel problem şu: Siz iş hayatına koydunuz mu kadını? Koydunuz. İki ay, dört ay, altı ay 1'inci, 2'nci, 3'üncü çocukta izin verdiniz, 6 yaşına kadar da izin verdiniz mi? Çok doğal olarak... Siz de doktorluk yaptınız. Diyelim ki yanınızda çalışan bir hemşire, yanınızda çalışan bir sekreter, yanınızda çalışan başka birisi 1'inci çocuğu yaptı, siz onunla bir ilişkisi içerisine girdiniz, ayrıldı; sonra tekrar döndü, tekrar ayrıldı, tekrar döndü. Bu, çok doğaldır ki iş ilişkisi içerisinde bulunan işveren ile o kişi arasında bir endişe ortaya koyacak ve kadını iş yaşamından biraz daha uzaklaştırabilen bir gelişme meydana getirecek. Şimdi buna nasıl bir tedbir almak zorundasınız? Buna bir hukuki tedbir almak zorundasınız; iki, kadının iş yaşamı içerisinde, iş güvencesi içerisinde bulunabileceği bir tedbir almak zorundasınız ve buna geçici bir tedbir almak zorundasınız ki o kadın -veya ebeveyn, aynı şey erkek için de geçerli yani- o iş ilişkisini, oradaki daimî işini kaybetmesin. Söylemek istediğim bu. Bu sadece bize ait de değil. O zaman onu söylerken şunu da dedim: "Amerika'yı yeniden keşfetmiyoruz." Aynen cümlelerim öyle. Yani Amerika'yı yeniden keşfetmiyoruz. Böyle bir ilişki kurulmuş, biz de bu ilişkiyi böyle sürdürmek zorundayız çünkü kadının iş yaşamı içerisindeki, siyasal hayat içerisindeki, sosyal hayat içerisindeki yerini artırma konusunda, yaklaşık on üç yıllık, on dört yıllık tecrübemiz başarısız bir tecrübe değil; tam tersi, başarılı bir tecrübe olarak gidiyor. Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisi içerisinde bile ciddi bir şekilde bir yarışma içerisindeyiz. Hatta "Siz bu kadar oranda kadın milletvekili yaptınız, biz bu kadar oranda kadın milletvekili yaptık..." Bu, kendi içimizde de ciddi bir şeye dönüyor. Yani "Şu kadar az kadın milletvekili yaptık, bu kadar çok fazla kadın milletvekili yaptık..." Bu bir kültür olarak oluşuyor. Bu, yanlış bir şey değil ama bunu hep beraber muhafaza etmek zorundayız. Bu, iş yaşamında da aynen böyledir. Bunu ifade etmek istedim.