| Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
| Konu | : | İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/597) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 16 .02.2016 |
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, farkındaysanız başta siz olmak üzere iktidar ve muhalefetteki milletvekillerinin tamamı bu ülkede emek sömürüsü olduğunu söylediler. Bu iyi bir şey yani bunun farkına varılmışsa bu iyi bir şey. Ama on üç yıldır tek başınıza iktidarda olduğunuzu düşürsek ve bunun da yeni bir sorun olmadığını düşürsek felaket bir şey, siyasi anlamda felaket bir şey. Bu sorun yeni bir şey değil; kayıt dışılık, emek sömürüsü, bu insanlar zaten kayıt dışı çalışıyor, bu insanların emeği zaten sömürülüyor diyorsunuz, bunu bir toparlayalım istiyorsunuz. Yani bu gerçekten önemli bir itiraftır. Emek sömürüsünün olduğunu, kayıt dışı çalışmanın had safhaya geldiğini bize anlatıyorsunuz.
Şimdi bir iş yapıyoruz, amacımız ne? Amacımız kayıt dışılığı azaltma ve istihdamı artırmak. Yine arkadaşlarımın önemli bir kısmı dediler ki siz bu işi yaparsanız istihdam azalır ve kayıt dışılıktan hiçbir şekilde vazgeçemezsiniz ya da kayıt dışılığı önleyemezsiniz.
Bakın, sizin bize dağıttığınız şu kitapçık Sayın Bakan. Bu kitapçığın 14'üncü sayfasında diyorsunuz ki: "Ülkelere göre mesleki sınırlamaları koyduk." Hangi ülkede ne gibi sınırlamalar var, hangi iş kolları bu işin dışında bırakılacak. Almanya örneğini siz vermişsiniz ben vermedim. Diyorsunuz ki Almanya'da inşaat sektöründe faaliyet gösteren işletmeler için işçi yasağı getirilmiştir. Almanya böyle söylüyor. Niye diyoruz diye baktık "Çünkü bu sektör kayıt dışılığın en yaygın olduğu sektörler arasındadır." diyor. Hayda, şimdi, Almanya diyor ki: Kayıt dışılığımın en yoğun olduğu sektör burasıdır ben bu yüzden bu alanda kiralık işçi kullanmıyorum. Siz de bunu örnek almışsınız kendinize, getirmişsiniz bizim önümüze koymuşsunuz. Bizim söylediğimizi dikkate almıyorsunuz, Almanların söylediğini dikkate alın Sayın Bakan. Bizde de en yoğun kayıt dışılık nerede? Ev çalışmalarında, tarım alanında değil mi? Şimdi siz diyorsunuz ki bizim de amacımız birinci olarak ev işleri ve tarım alanında bu işi uygulamak. Kayıt dışılığın en yoğun olduğu alan o zaten. Niye bunu uygulamıyor adam? Diyor ki sen bunu bu şekilde uygulamazsın çünkü bunu yaptığın zaman dayıbaşı gider 5 lira daha fazla verir işçiyi çalıştırır, yöntem bu değil ve onun için oraya bunu uygulamıyor. Siz de gidiyorsunuz, tam tersini yapıyorsunuz, Almanya ne yaptıysa tam tersini yapıyorsunuz.
Şimdi, bakın, ben iş uzmanı değilim. Ama geçen dönemde bunu tartıştık, bu dönemde sabahtan beri biz kendi içimizde yaptığımız toplantılarda da tartışıyoruz. Ben ülkesini seven bir insan olarak anladığım şeyleri söyleyeceğim size, teknik konuları arkadaşlarım gayet iyi bir şekilde açıkladılar. Sizin iktidar grubundan arkadaşımız da, sendika kökenli arkadaşımız da gayet güzel ifade etti. Dedi ki: "Kardeşim siz bunu böyle yaparsanız bu işte kullanılacak yani kiralanacak işçi sayısı çok fazla olur. Gerekçesi de şudur dedi: "10 işçiden daha az işçi çalıştıran KOBİ'lerde siz bu sisteme bir sınır getirmiyorsunuz." Böylece 10 işçiden az işçi çalıştıran bütün iş yerleri tabii kiralık işçi kullanacak, niye kullanmasın? "Koskoca devletin, koskoca Meclisi buna izin veriyor, vicdanı sızlamıyor, benim mi vicdanım sızlayacak?" der ve hepsini kesinlikle kiralık işçi olarak çalıştırır. Hadi belki işi gereği 1-2 tane ciddi ustabaşı koyar işi yürütecek, onun dışındakilerin tamamını kiralık işçi yapar. 10'un üzerinde işçi çalıştıran sektörlerde yüzde 25 kısıtlamanız var. Peki demin sizin verdiğiniz rakamlarda ne diyordunuz bize? Bunun Avrupa'daki, dünyadaki ortalaması 1,8 doğru aklımda kaldıysa; 1,5 ile 2 arası yani çalışanların yüzde 1,5 ile 2 arası. E, be, kardeşim, eğer, biz yüzde 1,5 ile 2'yi hedefliyorsak yazık bizim şu yaptığımız mesaiye, yazık, yani ülkemin yüzde 1,5'unun eğer istihdamını ki sağlamıyor ya yazık, daha ciddi bir iş yapalım. Ama, eğer bu, yüzde 1,5'u değil de eğer sizin yaptığınız bu yöntemle 10 milyon çalışanı yani mevcut çalışanların yüzde 70'ini ilgilendiriyorsa iki kere yazık hâlimize çünkü bütün işçilerimiz kiralık olacak.
"Kayıt altına almaya çalışacağım." diyorsunuz, kaş yapmaya çalışıyorsunuz. Benim iyi niyetli olduğunuzdan bir kuşkum yok, sonuçta siz benim ülkemin Bakanısınız, kalkıp da bilerek, isteyerek kötü bir iş yapacağınızı aklımıza bile getirmeyiz Sayın Bakanım. Ama sizi yönlendirenler, sizin müktesebatınız, hayata bakış açınız, yaşam tarzınız... Ne bileyim yani ne derseniz deyin, hayata bizim baktığımız yönden bakmadığınızı biliyoruz. Zaten bu Komisyonun amacı da bu; hayata farklı yönlerden bakan insanlar görüşlerini ortaya koysunlar. Umarım bu görüşler, bizim penceremizden bakılan bu görüşler yararlı olur size. Ama biz kaş yapalım derken göz çıkarıyoruz. Neden mi? Çünkü eğer ben patron olsam hayatımda olmadım, hep işçi çocuğu ve işçi oldum ama ben eğer patron olsam Sayın Bakan, elime de böyle bir imkân verirse benim devletim, üstelik de bunu Meclisten geçirirse, yani bütün milletvekilleri buna el kaldırır ya da büyük bir çoğunluğu el kaldırırsa vicdanım çok rahat bir şekilde kiralık işçi çalıştırırım, başka da bir işçi çalıştırmam. Niye çalıştırayım ki? Kendi çalıştırdığım, kıdem tazminatı ödemek zorunda olduğum, hastalandığı zaman derdini çektiğim veyahut da ihbar tazminatı ödemek zorunda olduğum bütün işçilerimi bir şekilde işten çıkarırım, birkaç tane usta adamı bırakırım, geri kalanın hepsini de kiralık işçi yaparım. Niye? Çünkü ben daha çok para kazanırım, daha az bela alırım başıma. Böylece bunlarla uğraşmamış olurum. Bunu bizim yapmaya hakkımız yok.
Şimdi diyorsunuz ya bize sizin söyleminizle, sizin ağzınızdan çıktığı şekliyle "Dayıbaşılığı sistemi iyi bir şey değil, bunu bitireceğiz diyorsunuz ya." konuşmanızın ilk başında tutanaklarda da var "Dayıbaşılığı bitireceğiz." Sayın Bakan dayıbaşılığın sadece adını değiştiriyorsunuz. Yani bu "özel istihdam büroları" dayıbaşının kibarcasıdır ya da teknik adıdır, tıpkı sizin "Bıçak parasını bitirdik." dediğiniz gibi. "Bıçak parasını bitireceğiz." dediniz ama yasal hâle getirerek 11 noktada halktan bıçak parası alıyorsunuz şu anda katkı ve katılım paylarıyla, tam 11 noktada -reddetmiyorsunuz çünkü kanunları siz çıkarttınız- ve bunu şöyle açıklıyorsunuz: "Kardeşim, o zaman doktora gittiklerinde 500 lira bıçak parası veriyorlardı, şimdi 10-15 lira veriyorlar, onu da veriversinler." ve sürümden kazanıyorsunuz. Bizim burada derdimiz, 15 lira mı veriyor, 500 lira mı veriyor değil. O lanet olası bıçak parası işini temizlediniz mi temizlemediniz mi? Temizleyemediniz. Tıpkı IMF'ye olan borçlarımızı bitirdiğiniz gibi. Evet, IMF denen kuruluşa borcumuz bitti ama yurt dışı ve yurt içi borçlarımız katbekat yükseldi, arttı. Burada da siz dayıbaşılığı bitirmeyeceksiniz, modern dayıbaşılar üreteceksiniz ve bu işçilerimize kıyacaksınız.
Şimdi, diyeceksiniz ki: "Ya, bu kadar kayıt altına alınmamış işçi var, benim derdim bunları kayıt altına almak." Sayın Bakan, bu konuda size tam destek veriyoruz. Kayıt dışı çalışanları kayıt altına alalım, almalıyız ama bu sistemle değil çünkü bana "Ya, bu sistemden, bu işten ne anladın sen, bir cümleyle özetle." derseniz ben size derim ki: İşçileri alınıp satılan, kiralanan bir köle hâline getirmişiz. Benim anladığım bu. Bu, hiçbir şekilde insanları kayıt altına almayacak Sayın Bakanım, almayacak, işe yaramayacak. Yani bu özel istihdam bürolarından adam kiralamak yerine, özel istihdam bürosu yerine 15 lira daha fazla yevmiye veren dayıbaşına gidecek bu adamlar gene ve bu iş sizin istediğiniz gibi olmayacak. Ama arkadaşlarım, bu iki arkadaşım diyor ki: "Bakın, biz bu işin uzmanıyız. İŞKUR'u eğer el birliğiyle... Paramız da var." Kaç katrilyon dedin?
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - 93 katrilyon.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - 93 katrilyon paramız da varmış.
Şimdi, biz İŞKUR'u eğer adam edersek, biz bu işi bu şekliyle yaparsak bu iş oluyormuş. Niye denemiyoruz? Bakın, İŞKUR'a ben geçen ay Bilgi Edinme Yasası'ndaki hakkım çerçevesinde sizin bu seçim döneminde kaç kişiyi istihdam ettiklerini sordum, henüz daha cevap vermediler. Üst kurula şikâyet ettim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Gelmiştir ya.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Bakanım, gelmedi. Ben Bilgi Edinme Yasası'ndan doğan hakkımı...
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Herkese gönderiyoruz çünkü.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Size hemen göndereyim.
Gönderdim, on beş günlük yasal süre içerisinde...
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Her gün gazetelerde bizim verdiğimiz cevaplar çıkıyor.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Bakanım, bakın, ben yasal hakkımı kullandım, size yazdım, dedim ki: Bana bilgi verin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Bir eksiklik var demek ki.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Olabilir. On beş gün içinde bunu bana vermeniz gerekiyordu, vermediniz. Üst kurula şikâyet ettim.
Ben konuşmaya başlayınca popülariteniz arttı, herkes size bir şeyler söylemeye başladı Sayın Bakan. Biliyorum, siz aynı anda 3-5 kişiyi dinleme kabiliyetine sahipsiniz ama saat de onu geçti. Siz de insansınız, arkadaşlar çok fazla "input" verirlerse sağlığınız da bozulur.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - 11'inci madde kapsamında olduğu için öyleymiş.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - 11'inci madde neymiş, devlet sırrı mıymış?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Yok, bizzat bakmadım ama başka birimlerden geldiği için zor oluyor muhakkak şu anda, normal sorsanız hemen geliyor.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Efendim, bakın, Sayın Bakanım, benim sorduğum çok basit bir soru var. "Başka birim" ne demek ya? Ben bunu İŞKUR'a soruyorum: İŞKUR kime bağlı? Bunu bir kişi cevaplayacak. Hangi kuruma bağlı? Şimdi, bunun adı "ipe un sermek"tir. Yani şimdi, siz İŞKUR'dan Millî Eğitime...
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Binlerce soruya cevap veriyoruz, hiç merak etmeyin Aytuğ Bey.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Vallahi vermiyorsunuz, Sayın Bakanım, vermediniz işte, on beş gün benim yasal hakkım var, vermediniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Eksik yapmışız, veririz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Tamam, bekliyorum ama bana sakın şunu demeyin: "Bir Millî Eğitime soralım bakalım kaç kişi göndermişiz, bir Ormana soralım bakayım kaç kişi göndermişiz." Aynı şeyi ben nükleer santral için Enerji Bakanlığına sordum ÇED raporuyla ilgili, dönemin Enerji Bakanı dedi ki: "Efendim, bunu bize görüş bildiren kurumlara sor." Kardeşim, bu evrak sana geldi mi? Geldi. Bu senin resmî evrakın mı? Evet.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Her şeyimiz açık, hiç merak etmeyin.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Yasa diyor ki: "Devlet sırrı olmadığı sürece vereceksin." Ben size başvurdum, vermediniz Sayın Bakanım. "Vereceğim." diyorsanız bu sizin zaten lütfetmeniz değil, yasanın size yüklediği bir yükümlülük, bana verdiği bir hak ama bu hakkım benim gasbedildi, elimden alındı. Ben İŞKUR'dan sizin kaç kişiyi seçim döneminde işe aldırdığınızı bilmiyorum henüz ama öğreneceğim, peşini bırakmam.
Bakın, niye bu örneği verdim? Biz İŞKUR'un amacından saptırılmış bir şekilde Hükûmet tarafından kullanıldığını iddia ediyoruz, bu iddialarımıza dayanak olmak üzere de sizden bilgi istiyoruz. Buna rağmen, bütün bunlara rağmen yani iktidar İŞKUR'u tepe tepe kullanmasına rağmen diyoruz ki: "Arpalığı artırın." Çünkü İŞKUR aracılığıyla yapacağınız kayıt altına alma işlemi size siyasal yarar sağlayacaktır ama işçiye de yarar sağlayacak, bizim derdimiz bu. Onun için bunu, bu işlemi biz İŞKUR aracılığıyla yapabiliriz Sayın Bakan; paramız da var, birikimimiz de var, deneyimimiz de var; bunu yapabiliriz. Onun için hiç öyle işçi ile işveren arasına muhabbet tellalı koymamıza gerek yok. Devletim var, benim devletim işçisine iş bulmak, işverenin de sanayicinin de önünü açmak mecburiyetindedir. Hiç kimse, işveren temsilcisi arkadaşlarım bizi işverene karşı geliyoruz, işverene zorluk çıkarıyoruz gibi algılamasın, asla öyle bir niyetimiz yoktur. Bu devlet namusuyla, şerefiyle çalışan, vergisini ödeyen, işçinin alın terini sömürmeyen bütün işverenlerin önünü açmak ve onlara teşekkür etmek zorundadır. Öncelikle gölge etmemesi gerekiyor, bu bilinçle konuşuyoruz. O yüzden, işverenin önünü açacaksınız ama işverenin önünü açarken işçinin de alın terini sömürtmeyeceksiniz, devletimin varlık sebeplerinden bir tanesi de budur.
Yine, siz konuşmanızda, sunuşunuzda dediniz ki: "Efendim, kadınların iş yaşamına girmesi düşüyor." Çok haklısınız.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Düşüyor demedim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ne dediniz? "Yeterli değil." dediniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Hayır, eğer biz iki, dört, altı aylığa karşı, 6 yaşına kadar çocuklara bakmaya karşı ebeveynlere yönelik yeni bir sistem kurmazsak bu konuda kadınların iş yaşamında bulunmasıyla ilgili iş yaşamında bir tedirginlik var. Yani bu sadece bize ait bir endişe değil.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Bakanın mikrofonunu açar mısınız Başkanım?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Yok, onu anlatırım ben sonra.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Yok, ben duyamadığım için Sayın Bakanım, önemli bir konu.
BAŞKAN - Sayın Bakana söz vereceğim efendim siz bitirirseniz, öyle yapalım, karşılıklı konuşmayalım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Bakın, Sayın Bakan önemli bir şey söylüyor. Burada amacımız: "Konuşmaları yapalım, gidelim, tamam, hadi." Hayır. Sayın Bakan önemli bir şey söylüyor, ben de dinlemek istiyorum eğer izin verirseniz Sayın Başkan.