KOMİSYON KONUŞMASI

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Öncelikle teşekkür ederim Sayın Başkanım, bize bu imkânı sunduğunuz için.

Sayın Bakanımızı, değerli milletvekillerini, basın mensuplarını ve sizi de saygıyla selamlıyorum.

Benim birkaç sorum olacak, biri Adalet Bakanlığı temsilcimize yönelik olacak. Tabii, çok hızlı ve yoğun bir sunumdu, o nedenle dikkatimden kaçmış olabilir şerhini düşerek soracağım sorularımı: Yanlış tespit etmedimse 2 yerde öfke kontrolünden söz ettiniz ve bu öfke kontrolü hep olayın vuku bulmasından sonraki aşamalara ilişkindi. Tabii, Adalet Bakanlığının çalışma alanı dikkate alındığında bu doğal ve normal karşılanabilir. Ama öyle sanıyorum ki içinde yaşadığımız yüzyılda sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada en önemli problem öfke kontrolünün yapılamaması ve bunun şiddete dönüşmesi. Dolayısıyla, acaba öfke kontrolü konusu olayların vukuundan sonra failler çerçevesinde değil, acaba daha genel olarak düşünülemez mi? Mesela, ilkokuldan itibaren çocukların eğitim sürecinde bu husus dikkate alınamaz mı? Belki daha anlamlı sonuçlar karşımıza çıkabilir. Bununla bağlantılı olarak tabii ki biliyorum bu konu çok interdisipliner bir konu, sadece hukukçuların ve Adalet Bakanlığının ilgileneceği bir konu değil. Ama yıllar önce gazetede okuduğum psikologların yaptığı bir açıklamayı hatırlayarak sormak istiyorum: Aşırı betonlaşmanın olduğu kentleşme sürecinin çocuklarda empati eksikliğine yol açtığı, çocukların bir beton yığınından çıkıp servis araçlarına binip bir başka beton yığınına gittikleri, tabiattan koptukları; böylece empati duygularını kaybettikleri -tabiatla baş başa olamadıkları için- ve bunun da ilerleyen aşamalarda şiddete sebep olduğu iddia ediliyordu. Ben psikolog değilim, bu tabii ki tartışılabilecek bir açıklama ama buna benzer detaylı faktörler dikkate alınarak şiddeti ve kadına yönelik şiddeti önlememiz daha anlamlı olabilir mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Gene aynı çerçevede bir hususa işaret edeceğim: 2012-2014 yılları arasında Türkiye İnsan Hakları Kurumu Başkanlığı yapmıştım, o zaman da kadına yönelik şiddetle ilgili çalışmalar yürütmüştük ve bu çerçevede bizlerle gelip iletişim kuran uzmanlardan birisi de şunu iddia etmişti: Gene, şu an içinde bulunduğumuz kentleşme sürecinde mahallelerin ortadan kalkıp sitelerin oluşması ve şehirlerin çevre yollarına mahkûm edilmeleri kadına yönelik şiddeti tetikleyen, kadının kendisini korumasını güçleştiren bir faktör olarak ifade edildi. Yani, kentlerin mimari yapısının dahi etkili olduğu söylendi. Bu konu araştırılabilir mi? Çünkü bizim açımızdan da önemli olduğunu düşünüyorum.

Sayın Bakanımıza birkaç hususu işaret edeceğim. Adalet Bakanlığı temsilcimiz 31 Ekim 2024'te İstanbul'da yargı ve medya ilişkisi üzerine bir toplantı yapıldığını ifade ettiler. Benim de önceki çalışmalarımdan oluşan bir gözlemim var. Basında haberlerin yer alma biçimi; kadınların şiddete maruz kalıp cinayete nasıl kurban oldukları, çocuklarının gözlerinin önünde nasıl hunharca katledildikleri yönündeki haberler acaba bir çığlaşma etkisi yaratıyor mu? Çünkü siyaset biliminde böyle bir kavram var, demokratikleşmenin çığlaşma etkisi olduğuna dair; oradan mülhem olarak soruyorum, kötülüklerin de bu tür çığlaşma etkisi olabileceğini düşünüyorum. Elbette, halkın haber alma hürriyeti korunması gereken önemli bir hürriyet ama medyada bu haberlerin yer alma biçimi tekrar düşünülüp oraya sınırlar getirilebilir mi? Bu noktayı sormak istiyorum Sayın Bakanımıza.

Ve son bir nokta: Kadınların birtakım aşamalarda, yargı sürecinde çok etkili olduğunu söylediniz; doğru, katılıyorum. Ben de yirmi beş yıl hukuk fakültelerinde ders verdim, öğrencilerimin yarısı, hatta yarıdan fazlası kadındı ve en başarılılar da kadınlar arasındaydı; onu da söylemek isterim ama üzüntü verici bir tablo var: Anayasa Mahkememizde hiç kadın üye yok, yanlış bilmiyorsam, Hakimler ve Savcılar Kurulunda sadece 1 üye var.

ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - 2 üye var.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - 2010 yılından itibaren kurulan ombudsmanlık kurumuna bugüne kadar hep erkek başkan seçildi. Bu noktalara itina etsek acaba bu bir mesaj olabilir mi? Yani, kadını güçlendirmemiz için bu tür kurumlarda görev yapabilecek çok yetenekli hemcinslerimiz olduğuna inanıyorum, buna özen gösterirsek faydalı sonuçlar doğar mı?

Teşekkür ederim.