KOMİSYON KONUŞMASI

FERİT ŞENYAŞAR (Şanlıurfa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Salonda bulunan ve koridorda bizi izleyen basın mensuplarını saygıyla selamlıyorum.

Burada elimde 2024 ve 2025 yılına ait Adalet Bakanının bütçe konuşması var ve 2024 yılından 2025 yılına geçince ne değişti? Evet, yaptığınız adalet sarayı sayısı arttı, cezaevi sayısı arttı, tutuklu, hükümlü sayısı arttı, hasta tutuklu sayısı arttı ama adalete olan güvende her geçen gün geriye gidiyoruz. Üzülerek söylüyorum, ülke olarak çok zor bir süreçten geçiyoruz, yarına dair toplumda büyük bir karamsarlık var. Devletin temeli olan demokrasi ve adalet ortadan kalkmış durumda ve birçok Avrupa ülkesi Türkiye hakkında demokrasiyle yönetiliyor şeklinde bir şeyi kabul etmiyor "Ülke demokrasiyle yönetilmiyor." diyor. Bunu geçen gün bir kitapta okudum, diyor ki "Eğer bir ülkede demokrasi varsa bunun örneği gecenin, sabahın köründe eğer kapınız çalındığında siz onun sütçü veya ekmekçi olduğuna inanıyorsanız, o ülkede demokrasi vardır." Ben burada bulunan, iktidara yakın olmayan herkese soruyorum: Sabahın köründe saat beşte kapınız çalındığında ne hissedersiniz? Ve yakın zamanda belediye eş başkanlarımızın kapısı sabah saat beşte çalındı ve İçişleri Bakanı tarafından hukuksuz bir şekilde görevden alındıkları açıklandı.

"Ankara'da dünyanın en büyük Sarayını yapacağız." müjdesini verdiniz, halk Saray değil, adalet istiyor. En büyük hastanelerimiz var, içinde doktor yok; en büyük okullarımız var, içinde eğitim yok; en büyük camileri yaptık, içinde yanlışa yanlış diyebilen imam yok, cemaat yok; olmayan bir şeye bina yapmanın maddi zararı çok, faydası yok. Cezaevlerinde ağır hak ihlalleri yaşanıyor. Adalet Bakanlığı olarak bu hak ihlallerine sessiz kalıyorsunuz. Altında Türkiye'nin de imzası bulunan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3'üncü maddesini buradan tekrar hatırlatmak istiyorum; kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı kesin bir ifadeyle belirtilmiştir. Ölümün eşiğine gelmiş ve tek başına hapishanede kalamayacağı ATK raporuyla sabit olan ağır hasta mahpus Abdulkadir Kuday, tüm çağrılarımıza rağmen tahliye edilmedi ve cezaevinde hayatını kaybetti. Şu an cezaevinde yüzlerce hasta tutsak var; tüm tutsaklar tahliye edilsin, tedavi olmanın önü açılmalıdır.

Birçok cezaevini ziyaret ettim, gezdiğim bütün cezaevlerinde kapasite fazlalığından dolayı büyük mağduriyetler yaşanıyor. Acil bir infaz düzenlemesi elzemdir, yeni cezaevi istemiyoruz.

Erzincan Cezaevinde tutsak bulunan, infazı yakılan yirmi dokuz yıllık Mehmet Durak Karak'tan bahsetmek istiyorum. Erzincan Cezaevi Savcısı tutsak Mehmet Durak Karak hakkında yeni bir müddetname hazırlamış. 2025 yılındaki koşullu salıverme tarihi altı yıl uzatılmıştır, verilen disiplin cezasının sebebi bir karış uzunluğundaki şu kablodur. Urfa Cezaevinden Erzincan'a sevk ediliyor, Urfa Cezaevinde bu kabloyu kantinden alıyor ve Erzincan Cezaevine giderken savcılık bu kabloyu suç buluyor ve infazını altı yıl yakıyor; bu kablonun ucunda altı yıl var. Yirmi dokuz yıldır tutuklu olan, ifadesi dahi alınmayan, hapishane idaresinin keyfî uygulamalarından başka hiçbir hukuki dayanağı olmayan disiplin cezaları sebebiyle infazın yakılmasının kabul edilebilir bir yanı yoktur.

Hukuk devletinde insanlar kaybolmaz. Neden Gülistan Doku bulunamıyor, aradan dört yıl geçmesine rağmen? Annesi geldi, burada İçişleri Bakanıyla görüştü, eylem yaptı ve anneye "Kızınız bulunacak, en azından bir mezarı olacak." şeklinde bir telkinde bulunuldu ama maalesef dört yıldır Gülistan Doku ortada yok. Eğer hukuk devletinde yaşıyorsak neden vatandaşa işkence yapan, suç işleyen polisler hakkında soruşturma açılmıyor? Özellikle Batman'da polisler kameraların önünde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)