KOMİSYON KONUŞMASI

HAKAN ŞEREF OLGUN (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, sayın bürokratlar, değerli milletvekilleri, basınımızın kıymetli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu bütçeyi tartışırken yalnızca rakamlardan değil, bu rakamların ardında yatan çürümeden, çöküşten de bahsetmek zorundayız. Defalarca "reform" diyerek milletin önüne koyduğunuz strateji belgeleri sadece göz boyamaktan başka bir işe yaramayan sabun köpüğünden ibaret belgelerdir. 2009 Yargı Reformu Strateji Belgesi'ni hatırlayalım. Ne demiştiniz? Adalete erişim kolaylaşacak, yargı bağımsızlığı güçlenecek, insan hakları korunacak. Sonuç ne oldu? Bugün yargıya güven neden yerlerde? Neden vatandaşımız mahkeme koridorlarında adalet ararken yıllarını harcıyor? 2015 Yargı Reformu Strateji Belgesi'ni büyük vaatlerle sundunuz, dediniz ki: "Hukuk devletini güçlendireceğiz, yargının hesap verebilirliğini artıracağız." Peki, bu belgede ne yaptınız? Bu ülkede yargının bağımsızlığını güçlendiren tek bir uygulamanızı gösterebilir misiniz? Hayır, aksine yargı bağımsızlığı daha da zayıfladı, hâkim ve savcılar iktidarın gölgesi altında karar verir hâle geldi. 2019 Yargı Reformu Strateji Belgesi'ni açıklarken söylediğiniz hâlâ hafızalarda; "Vatandaşın adalete güvenini artıracağız, etkin yargı sistemini kuracağız, hukuk devleti ilkelerini güçlendireceğiz." Bu belgedeki 256 faaliyetinizin sadece yüzde 70'i hayata geçirilmiş. Bu rakam bile iddialarınızın gerçeklerle nasıl bağdaşmadığını ortaya koyuyor. Üstelik hayata geçirilen uygulamaların büyük kısmı da vatandaşa hiçbir fayda sağlamadı. Adliyeler kapanıyor, vatandaş hâlâ adalete erişemiyor. Şimdi, 2024-2028 Yargı Reformu Strateji Belgesi'ni hazırlıyorsunuz. Sözde adaleti güçlendirecekmiş ama sormak istiyorum: Daha önce açıkladığınız belgelerde hedeflediğiniz hangi reform tamamlandı, hangi adımlar yargı bağımsızlığını güçlendirdi, hangi uygulamalar vatandaşın yargıya güvenini artırdı? Cevap vereyim: Hiçbiri. Çünkü bu belgeler sorunların üstünü örtmek için hazırlanan birer vitrin projesinden ibarettir.

Sayın Bakan, adalet sistemi kan kaybediyor. Bu milletin yargıya güveni yüzde 30'ların altına inmiş durumda; bu tablo sizin eserinizdir. Bir yargı reformu belgesi açıklamak yetmez, uygulamak gerekir ama görüyoruz ki uygulamak bir yana adaleti daha da çıkmaza sokuyorsunuz. Eğer gerçekten adalet reformu istiyorsanız yargı bağımsızlığını güçlendirin, hâkim ve savcı atamalarında liyakati esas alın talimatları değil, adalete erişimi kolaylaştırın, kapanan adliyeleri tekrar açın, adliyelerdeki iş yükünü azaltın, hukukun üstünlüğünü sağlayın, iktidarın değil milletin yargısını kurun. 2024'teki vaatlerin hayal kırıklıklarıyla dolu bir tablo olduğunu gördük.

Sayın Adalet Bakanı, 2024 bütçesiyle yargı süreçlerini hızlandıracağınızı söylediniz ama vatandaşlarımız hâlâ davanın sonuçlanması için yıllarca beklemek zorunda kalıyor. Hangi adımları attınız da bu süreçler hızlandı? Gerçek şu ki atılan hiçbir adım yok. Davalar birikiyor, dosyalar raflarda çürüyor, adalet geç geliyor. Bir hâkim ya da savcı başına düşen dosya sayısını azaltmayı hedeflemiştiniz ama geldiğimiz noktada hâkimler ve savcılar dosya yükü altında eziliyor. Vatandaşa hızlı adalet sunma sözü verdiniz ama bu sözü tutamadınız. Hâkim ve savcıların sayısını artırmadan, iş yüklerini azaltmadan bu sorun nasıl çözülecek? Bunun cevabını vermeniz gerekiyor. Dediniz ki: "Adalet hizmetlerinde teknolojiye geçiyoruz. Kâğıt işlerini azaltacağız, vatandaşın işini kolaylaştıracağız." Peki, sonuç ne oldu? UYAP sistemi doğru dürüst çalışmıyor. Vatandaş hâlâ bir dava dosyasını görmek için adliyeye gitmek zorunda kalıyor. Hâlâ kuyruklar var, hâlâ bekleyen insanlar var. "Dijitalleşme" dediniz ama bu bütçenin nereye harcandığını bile açıklamıyorsunuz. O zaman soruyorum: Bu paralar nereye gitti? Hangi teknolojik sistemler geliştirdiniz, hangi yenilikleri getirdiniz, dijitalleşme sadece sözde mi kaldı?

Bir de insan hakları meselesi var. İnsan hakları konusunda ilerleme kaydedeceğinizi söylediniz. Peki, gerçek ne? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, Türkiye, hâlâ en çok dava kaybeden ülkeler arasında; bu, Türkiye'nin itibarını sarsıyor ve bu faturalar halkın cebinden çıkıyor. Adalet Bakanı olarak bunun sorumluluğunu ne zaman alacaksınız? İnsan hakları reformları nerede? Bu reformlar neden uygulanmıyor?

Şimdi, biraz rakamlardan bahsedelim. 2024 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'yla kamu idarelerine devasa miktarda kaynak ayrıldı, 11 trilyon 89 milyar TL'lik bir gider bütçesi öngörüldü. Bu paranın büyük bir kısmı Adalet Bakanlığının projelerine ayrıldı. Peki, bu kaynaklar nereye gitti? Merkezî yönetim bütçesi sermaye giderlerine baktığımızda 1 trilyon 92 milyar TL ayrılmış. Bu parayla yeni adliye binaları yapılması gerekiyordu, mevcut altyapının güçlendirilmesi gerekiyordu. 2024 bütçesi nerelere harcandı, bunu açıklamanızı istiyoruz.

Bir diğer önemli kalem personel giderleri... 2 trilyon 678 milyar TL sadece personel giderleri için ayrılmış. Bu devasa bütçeyle yargının hızlanması, iş yükünün azalması gerekiyordu ama hâlâ mahkemelerde uzun kuyruklar var, hâlâ hâkimler dosyalar arasında boğuluyor. Bu paralar nereye gitti, personel verimliliği neden artırılamadı?

Şimdi de 2025 bütçesine bakalım. 2025 bütçesi aynı hataları tekrarlayacak bir plandan başka bir şey değil gibi görünüyor. Peki, bu bütçe gerçekten adalete erişimi artıracak mı, yoksa sadece kâğıt üzerinde başarı hikâyeleri yazılmaya devam mı edecek? 2025'te yargı süreçlerini hızlandırmak için hangi somut adımları atacaksınız? Aynı lafları dinlemek istemiyoruz, planlarınız nedir? Halkımıza daha hızlı adalet sunabilecek misiniz? Geçen yılın dijitalleşme bütçesi çarçur edildi. Bu yıl da aynı hatayı yapacak mısınız? Altyapı yatırımlarını tamamlayabilecek misiniz? Afyonkarahisar başta olmak üzere birçok bölgede yeni adliye binalarına ihtiyaç var, bu projeleri bitirebilecek misiniz, yoksa halkı oyalamaya devam mı edeceksiniz? İnsan hakları reformlarını gerçekten uygulayacak mısınız? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde kaybettiğimiz davaların sayısını azaltacak mısınız, yoksa bu utancı taşımaya devam mı edeceğiz?

Sayın Başkan, sayın katılımcılar; 2025 yılı bütçesi için Adalet Bakanlığına ayrılan pay ülkemizin adalet sisteminin çökmüş yapısını göz önüne sermektedir. Adalet Bakanlığı bütçesinde cezaevi inşaatlarına ayrılan devasa kaynak suçla mücadele etmek yerine suçluları hapsetmeye dayalı bir politikayı açıkça ortaya koymaktadır. 2024 yılı itibarıyla cezaevi tanıtımı için ayrılan 134 bin TL'lik bütçe, adaletin yerine getirilmesinden çok, cezaevlerinin doluluk oranlarıyla övünen bir zihniyeti temsil etmektedir.

2024 yılında merkezi yönetim bütçesi giderlerinin 11 trilyon 213 milyar TL olarak gerçekleşeceği öngörülmüştü. Bu devasa harcama karşısında bütçe açığı 2 trilyon 148 milyar TL seviyesine ulaşmıştır. 2024 yılı itibarıyla bütçe gelirlerinin sadece 9 trilyon TL seviyesinde gerçekleşeceği öngörülmüştür. Adalet Bakanlığının toplam bütçedeki payı ise sadece yüzde 1,88 olup yani yüzde 2'nin altındadır. Enflasyon yüzde 100'ler seviyesindeyken Adalet Bakanlığı bütçesi geçen yıla göre yaklaşık yüzde 40 artmıştır. Bu durumda ya bütçe yetmeyecek ya da 2025 yılında hangi hizmetleri kısacaksınız? Bütçenin zaten yüzde 68'i personel harcamasıdır, bunu isteseniz de kısamazsınız, memura enflasyon artışı dışında düzeltme yapamasanız da kısamazsınız. Kaldı ki başta hâkim, savcı olmak üzere memur sayısı 2025 yılında artış göstermektedir. Bu durumda bu bütçeyi nasıl tutturacaksınız? Bütçe genel olarak yüzde 40 artarken mal ve hizmet alımları önceki yıla göre yaklaşık 2 kat artış gösteriyor. Bunun makul bir gerekçesi var mı? Ne tür bir alım yapılacak, hangi kalemlere harcanacak? Önceki yıla göre bu farklılığın bir izahı var mı, yoksa teknik bir hatanın düzeltilmesi mi? Anlaşılan o ki cari transfer kalemleri ile mal ve hizmet alımları arasında geçiş olmuş. Cari transferler ile mal ve hizmet alımlarını bu sene mi karıştırdınız, geçen sene mi karıştırdınız?

Değerli katılımcılar, seçim bölgem olan Afyonkarahisar ilçe adliyeleriyle ilgili de birkaç konuya değinmek istiyorum. Afyonkarahisar'da ve ilçelerinde adalet hizmetlerinin vatandaşlarımıza erişimini zorlaştıran ve halkımızı mağdur eden kararların hesabını sormak boynumuzun borcudur. 2023 yılında Adalet Bakanlığına verdiğim soru önergesinde Afyonkarahisar'ın en büyük ilçesi olan Sandıklı'daki ağır ceza mahkemesinin kapatılma gerekçelerini sordum. Sandıklı gibi dosya sayısı ve nüfus bakımından bölgenin yükünü taşıyan bir ilçede, üstelik Hocalar ve Kızılören gibi bağlı ilçelere hizmet veren bir mahkeme neden kapatılmıştır? Sorduğumuz bu soruya verilen cevapta, mahallin coğrafi yapısı, nüfus yoğunluğu ve gelişmişlik düzeyi gibi kriterlerden bahsedildi. Zannedersiniz, Çevre ve Şehircilik Bakanlığıyız, biz buraya atık su tesisi kuruyoruz. Ancak açıkça ifade ediyorum, Sandıklı, bu kriterlere göre kapatılmayan mahkemelerden çok daha yüksek standarda sahiptir. Aynı dönemde Develi Ağır Ceza Mahkemesinin on sekiz yıl sonra yeniden açıldığını gördük. O hâlde soruyorum: Sandıklı'da ne eksik, Sandıklı halkının suçu ne? Afyonkarahisar'ın Sultandağı, Başmakçı, Bayat, Çobanlar, Evciler ve Kızılören ilçelerinde adliye binalarını kapatma kararı alırken hangi siyasi ve idari kıstasları kullandınız? Aynı zamanda, 2012 yılında HSK'nin 146 ilçe adliyesini kapatma kararı almasının ardından 44 ilçe adliyesinin kapatılmaktan vazgeçildiği bir süreçte Afyonkarahisar ilçeleri neden gözden çıkarılmış, bir tanesinden dahi vazgeçilmemiştir? Kapatılmaktan vazgeçilen ilçeler ile bizim ilçelerimiz arasındaki fark nedir? Bu ayrımcılığın gerekçesi nedir?

Aynı şekilde, Sinanpaşa'da yapılması planlanan adalet sarayı projesinin tasarruf tedbirleri gerekçesiyle ertelendiği söylenmekte. Adalet sarayları inşa etmekte tasarruf edilir mi? Eğer adaletten tasarruf ediyorsanız bu bütçe tartışmasının hiçbir anlamı yoktur. Sinanpaşa halkına verdiğiniz sözleri ne zaman yerine getireceksiniz? Tasarruf adı altında bu projeyi rafa kaldırmanın açıklamasını yapabilir misiniz?

Adalet Bakanlığı bütçesinde hangi kaleme, ne kadar kaynak ayırırsanız ayırın adaletin dağıtılmadığı bir ülkede bu kaynakların hiçbir anlamı yoktu. Bu bütçenin hesabını verirken vatandaşlarımızın haklı taleplerine kulak verecek misiniz, yoksa adaletin terazisini siyasetin ağırlığına kurban mı edeceksiniz? Bu adaletsiz uygulamaların karşısında susmamız beklenemez. Bu haksızlıkları yapanlardan hesap sormaya devam edeceğiz.

Bu bütçe, adalet sistemini geliştirmek için değil, sistemin tıkanmışlığını sürdürmek için hazırlanmıştır. Halkın adalete olan ihtiyacını yeniden kazanacak bir vizyon göremiyoruz, bu nedenle adaletin tesisi için gerçekçi adımlar atılana kadar bu bütçeye onay vermemiz mümkün değildir. Adalet terazisini bozduğunuz her gün bu halkın vicdanında yargılanacaksınız, bunu unutmayın. Her platformda dile getirdiğim bu çürüme giderilmezse her zaman da bu konuyu yüzünüze vuracağım.

Cemaatlerin yargıdaki yapılanması konusu var. Adalet Bakanlığı toplumun huzurunun teminatı olan yargıyı cemaatlere teslim etmez, etmemelidir. Daha önce FETÖ'nün yargıda yaptığı tahribatı bu millet çok ağır bedeller ödeyerek yaşadı, aynı yanlışı tekrar mı yapıyorsunuz? Herkesin dilinde olan Hakyolcuların kritik davalarda, terfi süreçlerinde ve tayinlerde etkili olduğu yönündeki iddialara dair bir soruşturma başlattınız mı, başlatmadıysanız neden? Bu suskunluk suç ortaklığı anlamına gelmez mi? Sayın Bakan, yargıda cemaatleşmeye göz yummanızın bedelini sadece bugün değil, yarın da bu millet ödeyecek. Adalet Bakanlığı, Hakyolcuların yargıda kadrolaşmasını durdurmak için ne yapacak? Eğer bu sorulara tatmin edici bir cevap veremiyorsanız burada konuşulan bütçe milletin değil, bir cemaatin bütçesi olarak tarihe geçecektir.

Yargı içindeki cemaatlerin güç kavgası AK PARTİ'nin kendi kurduğu sistemin altında ezildiğinin göstergesidir. 17-25 Aralık sonrası "Cemaatle mücadele ediyoruz." diyerek başlattığınız tasfiye süreci, bugün, bizzat sizin içinizdeki güç odaklarının, sarayın ve avukat gruplarının savaşı hâline gelmiştir. Bu savaşın cemaatle alakası kalmamıştır; bu, bizzat sizin başarınızın getirdiği iç çürümenin yansımasıdır. Yargı ekonomik çıkar gruplarının ve siyasal rant çevrelerinin oyuncağı hâline gelirken Adalet Bakanlığı olarak siz ne yapıyorsunuz, hangi tedbirleri alıyorsunuz? Yoksa bu çürümenin organize edicisi bizzat Adalet Bakanlığı mıdır?

Sayın Bakan, bu millet sizden adalet bekliyor. Siz, adaletin değil, güç savaşlarının merkezi oldunuz. Adalet bu ülkenin temeli olmak zorundadır; siz o temeli sarsıyorsunuz ama biz, millet adına o temeli yeniden inşa edeceğiz çünkü adalet mülkün temelidir ve o temel yıkılırsa altında hepimiz eziliriz.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan tarafından üç ayrı eylem planının önümüzdeki günlerde açıklanacağı dile getirildi. Özellikle yeni anayasa çalışması başlatma çağrısı üzerine birkaç söz söylemek istiyorum: Bu Hükûmet mevcut Anayasa'ya ne kadar sadık kalmıştır ki yeni bir anayasa yapma gerekliliğinden bahsediyor? Sayın Cumhurbaşkanı yeni anayasa çağrısında bulunuyor ama mevcut Anayasa'yla güvence altına alınmış hak ve özgürlüklerin çiğnenmesini görmezden geliyor. Madem Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kararlarına karşı çıkacaktınız, uymayacaktınız, ne diye Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını tanıdınız? Madem Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kararlarına uyulmamasını teşvik edecektiniz, ne diye 6216 sayılı Kanun'un 50 ve 66'ncı maddelerini kabul ettiniz? Hukukun birinci ilkesi "Kendi koyduğun kurala uy." ilkesidir, anlamı ise "Uymayacağınız kuralı boşu boşuna koymayınız, koyduğunuz kurala da uyunuz." Oldu olacak Anayasa'mızı ve Anayasa Mahkemesini kaldırın, olsun bitsin; biz de boşu boşuna Anayasa'ya güvenerek kendimizi kandırmayalım. Ne istediğinizi açıkça söyleyin de biz de nasıl bir devlet ve nasıl bir hukuk sistemi içinde yaşadığımızı bilelim, adımlarımızı ona göre atalım.

Buradan, özellikle Sayın Adalet Bakanı ve AK PARTİ'nin hukukçu milletvekillerine, size seslenmek istiyorum ve şimdiye kadar ifade ettiğim hususları çürütmenizi rica ediyorum. Eğer bu iktidar gerçekten demokratik bir anayasa yapmak istiyorsa önce hukuk devletine olan bağlılığını göstermelidir; aksi takdirde, yeni anayasa söylemi demokrasiye vurulmuş yeni bir darbenin kılıfı olmaktan öteye geçmeyecektir.

İYİ Parti olarak, Anayasa değişikliği değil, Anayasa’nın uygulanmasını ve derhâl güçlendirilmiş parlamenter hükûmet sistemine geçilmesini talep ediyoruz. Bizim, Anayasa'yla değil, adaletin yokluğuyla sorunumuz var.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

Adalet Bakanlığı bütçesinin milletimize hayırlar getirmesini diliyorum.