KOMİSYON KONUŞMASI

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyeleri, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, değerli bürokratlarımız ve basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, benim anlamadığım bir şey var, o da şu: Biz bu sene 2025 yılı bütçesini görüşüyoruz, geçen sene de 2024 yılı bütçesini görüştük. Biz burada geçen seneden bugüne kadar ne oldu, geçen sene söylenenler, politikalar gerçekleşti mi, kaynaklar harcandı mı, bu sene yeni olarak ne getireceksiniz; onları görmek istiyoruz. Yani burada ikide bir bütün şey "Biz AKP döneminde böyleydik, şuradan aldık, buraya devraldık, bilmem ne." bunların bir anlamı yok. Biz de söyleyeceğiz, biz de arada kıyaslıyoruz şeyin içinden ama burada bütçe görüşüyoruz arkadaşlar. Geçen seneye göre bu sene nedir? Geçen sene Sayın Bakan geldiğinde hangi projeler tamamlanacak dedi, onlar tamamlandı mı, tamamlanmadıysa niye tamamlanmadı, bu sene ne söyleyeceksiniz; bunu konuşacağız burada. Öbür türlü, havanda su dövüyoruz. Burada geliyorsunuz... Bir de şöyle: Siz niye burada oturuyorsunuz? Bakan, biz şunu yaptık, bunu yap... Sayın Bakan cevap versin, projelere o cevap versin. ORHAN YEGİN (Ankara) - O da verir, biz de veririz, istediğimizi konuşuruz. RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Hayır, değerli kardeşim, burada biz Hükûmete hitap... Kaç kere, defalarca konuştuk, yasama ve yürütme arasında bir ayrım var. Burada biz yasama tarafındayız, yürütmeye soracağız, yürütme de bize bütün elindeki... Bilgilere sahip, sunuş yaptığı bunların içinden... ORHAN YEGİN (Ankara) - Biz rahatsızlık duyduğumuz için onları düzeltme ihtiyacı duyuyoruz. RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Hayır, düzeltme ihtiyacı değil, bizim yani... Bakın, arkadaşlar, biz şunu görmek istiyoruz: Bütçe görüşmelerinin özü ve ruhu bu şekilde olmak zorunda. Geçen sene Bakan geldiğinde ne söyledi, söylediklerini yaptı mı, bu sene ne söylüyor? Önümüzdeki sene de gene, aynı şekilde, diyecek ki: "Sayın Bakan siz geçen sene böyle dediniz ama yapmadığınız bunlar." Bunları konuşacağız bütçede. Hikâye, "Orada şunu yaptık, bunu yaptık." falan. Şimdi, vakit gidiyor tabii, hızlı biçimde geçeyim. Şimdi, bu ulaştırma yapısı, ulaştırmadaki problem önemli. Çok önemli bir sektör, üretim ve tüketim arasındaki ilişkiyi kuran, pazarı bütünleştiren, ekonomik aktiviteleri birleştiren bir sektör. Ama ben yıllardan beri biliyorum, bütün planlarda, orta vadeli programlarda, programlarda hep "ulaştırma türlerinin teknik ve ekonomik açıdan en uygun yerlerde kullanıldığı, dengeli, akılcı ve etkin bir ulaştırma altyapısının oluşturulması" diyoruz ama bakıyoruz ki ne yazık ki buna ilişkin hiçbir aşama kaydetmemişiz. Alın, somut olarak söylüyorum: "Dengeli bir yapı" diyorsunuz, hiçbir şey yok. Hem yolcu taşımacılığında hem yük taşımacılığında kara yollarının lehine olan yapıyı değiştirmemişsiniz, aynen devam ediyor. Hem geçmişle kıyasladığımızda devam ediyor hem de bizimle birlikte uluslararası kıyaslamada, OECD ülkelerine baktığımız zaman ya da AB ülkelerine sorun devam ediyor. Bakın, kara yolu yolcu taşıması 2002 yılında yüzde 96'ymış, 2022 yılında -bunlar devletin resmî rakamları, 2025 Yılı Cumhurbaşkanlığı Programı'ndan alıyorum- 91,2 olmuş. Arkadaşlar, söylenen bir şey var ortada, "Ben ulaştırma yapısını düzelteceğim." diyor Sayın Bakanlar ama düzeltmemişler. Demir yolu 2,3'müş, 1,5 olmuş. Yüke bakıyorum, hiç değişmemiş, 2002'de yüzde 89,3'ü kara yoluymuş, yüzde 4,3'ü demir yoluymuş, hiç değişmemiş 2022'de, yirmi yılda aynı kalmış. Yolcu taşımacılığı AB ile kıyasladığımız zaman, baktığım zaman orada şunu açık ve net olarak görüyoruz: Demir yolu burada... Tabii ki kara yolu etkin, pay olarak baktığımızda daha çok ama demir yolunun da ciddi bir payı var. Örneğin, yük taşımacılığında AB27'de demir yolunun payı yüzde 17,2 ama Türkiye de aynı şekilde yüzde 4,6 yani bir ilerleme olmamış, devam ediyor. Neden yapmıyoruz bunu? Neden kara yoluna dayalı olan bu dengesiz yapıyı devam ettiriyoruz? Hem demir yolu yoğunluğunda hem de demir yolu verimliliğinde Türkiye, Avrupa ülkelerinin çok gerisinde; bunlar da yine devletin resmî rakamları. Kamu-özel iş birliği modeli. Bu, 1980'lerde başlayan bir model. Arkadaşlarımız da bahsetti, çok fazla ayrıntısına girecek zamanım yok ama önce yap-işlet ve yap-işlet-devretle başlayan, sonra 2013'lerde yap-kirala-devrete dönüşen bir yapı. Bütçeden hiç para çıkmayacağı söyleniyordu ama baktığımız zaman öyle değil. 2025 yılında Ulaştırma Bakanlığı ve Karayollarına trafik garantileri ve katkı ödemeleri 99,6 milyar lira yani 100 milyar lira. 100 milyar lira para vereceğiz, 2026'da 119 milyar, 2027'de 125 milyar lira; çok büyük paralar bunlar. Hani bütçeden para çıkmayacaktı? Bu modeli biz çok eleştirdik. Bu model doğru bir model değil çünkü bu modelin içinde... Tabii ki bir ülkede kamusuyla özeliyle ülke birdir elbette ama geçmişte kamunun yapabildiği, Devlet Planlama Teşkilatında yatırım programına alınan ve belli kaynağı aktarılarak tamamlanan yolların, köprülerin, otoyolların, havaalanlarının sonra bu model eliyle yaptırılmış olması, özel sektörü esas yapması gereken alandan, imalat sanayi alanından çekti. Halbuki özel sektör, dış ticarete konu olan sektörlerde uzmanlaşmalı. Üretimi, ihracatı artıracak, istihdamı artıracak bir perspektife ihtiyaç var. Bu modelin hiç hesabı kitabı yok, fizibilitelerini, sözleşmelerini bilmiyoruz. Bugünkü değer hesabının yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz. Bugünkü değer hesabı şu demek: Bu işi devlet yapsaydı kamu yatırımında ne kadara mal olacaktı? Bunu özel sektöre yaptırdığımızda ya köprü, otoyollarda olduğu gibi vazgeçiyoruz bir gelirden ya da şehir hastanelerinde olduğu gibi kira ödüyoruz. Bugünkü değer hesabı, onların gelecekteki getirilerini bugüne bir faiz oranından çekip ikisini kıyaslamaktır. Bugünkü değer hesabı yok ortada. O yüzden de başlangıçta başlayıp söylenenlerin çok üstünde maliyetlerle karşı karşıya kaldığımızı görüyoruz. Verilen garantiler, geçiş garantileri, havaalanları yolcu uçuş garantileri ve döviz cinsinden garantiler çok ciddi sıkıntı yaratıyor. Bakın, Türkiye, dış tasarruf kullanan bir ülke. Türkiye'nin yurt içi tasarrufları yatırımları karşılamıyor, dış tasarruf alıyoruz yani cari işlemler açığı veriyoruz ve bunu da borçlanarak finanse ediyoruz. Gelecekte on beş yirmi yıl sonra rantabl hâle gelecek olan yatırımları bugünden yapmak doğru değil. Türkiye öncelikleri... Planlama da böyle bir şey demek, mevcut kaynaklarınızı belli önceliklere tahsis etmek demek. Biz bunları konuştuğumuz zaman, geçen bütçe döneminde de bu bütçe döneminde de işte "İyi ki yapmışız. O zaman yapmamış olsaydık şimdi artan maliyetlerde yapamayız." deniyor. Tamam, belki bu bir mantık ama sonuç itibarıyla, bugün rantabl olmayan, bugün kârlı olmayan, bugün her gün devletin kasasından, bizim ödediğimiz vergilerden ciddi anlamda katkı ödemesi yaptığımız, garanti ödemeleri yaptığımız bir modelin sürdürülebilirliği yok. Bir ülkenin kalkınmasının temel unsuru öncelikle üretimi artırmak olmalı, yüksek katma değerli teknoloji yoğunluğu yüksek bir üretim yapısı. Bir uçak örneği vermek isterim Ulaştırma Bakanlığında. Uçağın bir gövdesi var, gövdesi, motoru, bir de kanatları. Aerodinamik öyle bir şey ki gövde ile kanatlar arasında uyum olmalı. Uçağın gövdesi üretim demek, özellikle sanayi üretimi, imalat sanayi, tarım; uçağın kanatları ise hizmet sektörleridir, ulaştırma, ticaret buradadır. Öyle bir yapı var ki uçağın gövdesi büyümüyor, uçağın kanatları gittikçe büyüyor. Bakın, çok çarpık bir yapı var. Türkiye, yatırımlarını ciddi anlamda bugün ihtiyacı olmayan ama gelecekte ihtiyaç duyabileceği yatırımlara verdi, oysa daha dengeli bir yapı içinde üretimi arttıracak bir yapıya ihtiyaç vardı. Türkiye'nin yıllık ortalama yüzde 6, yüzde 7 büyüyebilecek bir yapıya kavuşması lazım. Bu da üretimle olur, ulaştırmayla değil. Ulaştırma sektörü önemli bir sektör elbette ama bir hizmet sektörü. Bu durum rasyonel bir değil, irrasyonel bir sektördür. İzmir'le ilgili birkaç şey söylemek isterim. 3 büyük kentimiz var, bunların hepsinin birbirine bağlanması son derece önemlidir ama Ankara-İzmir Hızlı Tren Projesi yapımına 2007'de başlanmış, bitiş tarihi önce 2017 olarak ilan edilmişti. 2024 yılı yatırım programında 2026 yılında tamamlanması öngörülüyor, şimdi, anlaşılıyor ki 2028 yılında bitecek. Ankara-İzmir Otoyolu, ne olduğunu bilmiyoruz; ihalesi yapılmıştı 2016'da, ne durumda, öğrenmek isterim. İzmir içi ulaşımda ciddi sıkıntılar var. Bakın, Torbalı-Ödemiş-Kiraz bölünmüş yolu, yapımına 1998 yılında başlanmış. Ben 2011-2015 arası milletvekili olduğum dönemde bunları sordum 2014 yılı yatırım programında. 2014 yılı yatırım programında deniliyordu ki: "Bitiş yılı 2017 yılı olacak." 2023 yılının yatırım programında bitiş yılı 2026 oldu, geçen sene yani -şu anda 2025 çıkacak tabii, yakın zamanda- 2024 yılının yatırım programında 2027'ye ertelendi. Tire-Belevi yolu, yapımına 2003 yılında başlanmış. Önce "2017'de bitecek." deniyordu, sonra 2026'ya ertelendi, sonra 2027'ye, şimdi belki de 2028'e ertelenecek. İzmir-Turgutlu ayrımı, Kemalpaşa-Torbalı il yolu. 2013 yılında yapımına başlanmış, önce 2015, 2017'ydi... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) OTURUM BAŞKANI İSMAİL FARUK AKSU - Sayın Türeli, uzatıyorum bir dakika. Buyurun. RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Tamamlayacağım. ...2023 yılı, sonra 2026 oldu, sonra 2027. Aliağa-İzmir bölünmüş yolu, yapımına 1998'de başlandı. 2023 yılı yatırım programında 2026'da bitmesi öngörüldü. İlk başta bunların hepsi şeyde bitecekti, 2024 yılında... Var, eski rakamlar, bunların hepsi kamu yatırım programında var Sayın Bakan. ULAŞTIRMA VE ALTYAPI BAKANI ABDULKADİR URALOĞLU - Aliağa-İzmir'i bilemedim, onun için... RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - İzmir-Çeşme ayrımı, Seferihisar-Selçuk-Kuşadası ayrımı; yapımına 2011 yılında başlanmış, 2014 yılı programında "2017" deniyordu. 2023'te "2026", 2024'te "2027" geldi. İzmir-Torbalı ayrımı, Menderes-Seferihisar-Selçuk ayrımı; yapımına 2011 yılında başlandı. 2014 yılı programında 2017'ydi bitme süresi, sonra "2026", şimdi "2027" diyorsunuz. Bergama çevre yolu; yapımına 2011 yılında başlandı, şimdi bitiş 2027 olacak. On yıl, on beş yıl önce... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Tamamlayacağım, lütfen son birkaç şeyi söyleyeyim. OTURUM BAŞKANI İSMAİL FARUK AKSU - Tamamlayın lütfen. RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Tabii, teşekkür ederim. Yani 2010 yıllarında; 2010, 2011, 2013 yıllarında başlanan projeler hâlâ bitmemiş. Bakın, İzmir hem tarım kenti hem sanayi kenti hem tarıma dayalı sanayii hem aynı zamanda yüksek teknolojili sektörler var, aynı zamanda hizmet kenti; limanı var, ticaret kenti, ulaştırması... Ulaştırma bu açıdan kritik öneme sahip. Neden hâlâ bu yolları bitirmedik Sayın Bakan? Üzerinden on beş yıl geçmiş, birazcık bir kaynak aktarılsa bitebilecek şey. Buradan buna önem vermediğiniz anlaşılıyor. Bu da aslında, dediğim gibi, son derece üzücü bir olay. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.