Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a)Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı b)Karayolları Genel Müdürlüğü c)Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ç)Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 25 .11.2024 |
ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan. Tüm katılımcıları selamlayarak konuşmama başlamak istiyorum. Biliyorsunuz, bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ve bugün tüm dünyada, Türkiye'de ve kürdistanda kadınlar sokaklarda erkek şiddetini, erkek devlet şiddetini protesto edecekler ve bugün İstanbul'da Valilik, kadınlara kara, hava, deniz, demir yolu ulaşımını yasakladı; Diyarbakır Valiliği ise "Kadın, yaşam, özgürlük!" sloganını yasakladı. Şimdi soruyorum ben: Ulaştırma Bakanı olarak kadınların güvenle ulaşım araçlarını kullanabilmeleri ve kadın cinayetlerine karşı sokakta protestolarını gerçekleştirebilmeleri için bir şey yapmayı düşünüyor musunuz? Ama bunun yanıtını da ne yazık ki biliyorum, bütçe teklifinden biliyorum çünkü bütçe teklifinde kadının adı yok. Bütün dünyada kadınların mücadelesi ile toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe tartışmaları yapıldı, biz de yaptık geçen dönem ama ne hikmetse bu sadece aileye havale ediliyor, ulaşımda kadınların yaşadığı sorunlar, kadınların ihtiyaçları sizin için yok hükmünde; bunu biliyoruz çünkü siz kadının adını her yerden silip onu aileye sıkıştırmak istiyorsunuz. Gelelim bütçenin bütününe. Teklif ettiğiniz bütçe, kamu-özel iş birliği projeleri tanıtım rehberi gibi; âdeta şirketlerin reklam broşürü gibi bir bütçeyle karşımızdasınız. Yap-işlet-devret modeliyle işletilen garanti ödemeli bu otoyollar, köprülerde ayrıca zam üstüne zam yapıyorsunuz, geçen yıl yüzde 400'e varan zamlar yapılmış. Yani zaten zamlarla, çok büyük masraflarla ulaşımı kullanan halkın bu sorunu yetmiyormuş gibi garanti ödemelerini de onların omuzlarına bırakıyorsunuz. Bu konuda bütçenizde şirket övgüsünden başka, proje övgüsünden başka bir şey yok ve bunların her biri bir çökme planı. Vaktimiz yok, tek tek bütün reklam broşüründeki projelerinizi ele alamayacağım ama yeni bir çökme planı da Haydarpaşa, Sirkeci Garları üzerinden yürütülüyor; biraz önceki konuşmacı da ayrıntılı olarak bunu söyledi. Yirmi dokuz yıllığına Kültür ve Turizm Bakanlığına devretmeyi düşünüyorsunuz ve hangi şirketlere devredeceğiniz de hiçbirimiz için sürpriz değil. Oysa on dokuz yıldır Toplum, Kent ve Çevre İçin Haydarpaşa Dayanışması, TMMOB, sendikalar, yörede yaşayanlar, gönüllüler; Haydarpaşa Garı'nın ve şimdi Sirkeci Garı'nın endüstriyel ve kamusal demir yolu işlevinin korunması gerektiğini söyleyerek mücadele ediyorlar, seslerini duyurmaya çalışıyorlar ama siz onlara kulağınızı tıkıyorsunuz. Aynı zamanda bu Sirkeci ve Haydarpaşa'da çalışan demir yolu işçilerinin geleceği konusu ise sizin için hiç sorun değil. Kültürel olarak ise burası, Sirkeci de Haydarpaşa da tarihsel bir hafıza mekânı, Yeşilçam sinemasının vazgeçilmez mekânı, işçiliğin, göç olgusunun simgelerinden biri ama siz böylesi bir mirası böyle mi korumak istiyorsunuz? Hayır, demin söylendi, ihalelerle bunları yine "kültürel mekânlar" deyip yandaş şirketlerinize peşkeş çekeceksiniz. Bir başka mesele, yine bütçede kendine hiç yer bulamayan motorlu kuryeler. Motorlu kuryeler, düşük ücretlerle, uzun çalışma saatleriyle ve sendikasız oldukları için hızlı teslimat baskısı altında her gün yollarda ölüyorlar. Kurye Hakları Derneğinin açıklamasına göre 2022'de Türkiye genelinde en az 58, 2023'te en az 68 motor kurye trafikte hayatını kaybetti, 2024'ün ilk altı ayında ise 3'ü çocuk olmak üzere 24 kurye yaşamını kaybetti ve bu konuda hiçbir adım atılmadı; geçen yıl verilmiş sözlere rağmen hiçbir adım atılmadı. Bakın, Emekçi Kuryeler Derneğinden bir motorlu kurye arkadaşımızın mesajını sizinle paylaşmak istiyorum. "Biz bir meslek olarak tanınmak istiyoruz. Motorlu kuryeliğin yüksek tehlikeli iş statüsüne alınmasını istiyoruz. Hız baskısı olmasın, işletmeler denetlensin, motorcu dostu bariyerler yapılsın." Ayrıca, yine mesajına devam ediyor: "Bütün bu saydıklarımın yanında motosiklet ekipmanlarından alınan vergi ve KDV çok yüksek olduğundan motorcu montu, motorcu pantolonu, iyi derecede bir kask temin edemedikleri için ölen çok arkadaşımız oldu. Bir araba için kaporta neyse giydiğimiz koruyucu ekipmanlar da bizim kaportamız kaportamız ama çoğumuz alamıyor, en ufak bir kazada canımızdan oluyoruz. Gün boyu dışarıda olduğumuz için rüzgâr ve egzoz dumanından dolayı kireçlenme, göğsümüzde ağrı oluyor ve bronşit, astımdan asla kurtulamıyoruz; daha 40'ı bulmadan yarım insana dönüşüyoruz ve yetkililer bunları umursamıyor." Siz ne zaman umursayacaksınız, bunu sormak istiyorum motokurye arkadaşlar adına. Sonra, gelelim yine Ulaştırma Bakanlığının denetiminde olan limanlara. Bakanlığınıza bağlı limanlardan on üç aydır İsrail'e Türkiye desteği bitmedi. Ceyhan Limanı'ndan İsrail'in Hayfa Limanı'na Azerbaycan petrolü sevkiyatı kesilmeden sürüyor. İsrail'in en önemli enerji kaynaklarından biri Azerbaycan petrolü. Filistin'e yardım götürecek gemilerin Türkiye limanlarından hareketine izin verilmezken Avrupa'dan İsrail'e silah ve patlayıcı ile her çeşit ürün taşıyan gemilerle işgal rejimine lojistik destek veriliyor. İsrail'e çelik, çimento, elektrik ve gıda tedarikçiliğinde ise hâlâ Türkiye 1'inci sırada. Özlem Zengin, BOTAŞ boru hattından İsrail'e yakıt taşındığını açıkça itiraf ederken Türkiye'nin varil başına 1,27 dolar aldığını ve -günde 700 bin varil yakıt taşınıyor- bu kârlı işten gurur duyduğunu söyledi. Siz de soykırıma destek olmaktan gerçekten gurur duyuyor musunuz diye sormak istiyorum. Şimdi, tüm bu ulaşım meselesinde tekrar kadınlara dönmek istiyorum. Ulaşımda kadınlar uzun yollarda ağır taciz ve şiddet baskısı altında araç kullanıyor ya da seyahat ediyor ve bu bütçede, bu kadar konuşulan bütçede kadınların güvenli ve özgürce seyahat edebilmeleri için ne gibi tedbirler alınacak, bu konuda hiçbir şey yok. Kadın cinayetleri katmerlenerek artıyor; sokaklarda cinsel taciz, tecavüz artık kameraların önünde gerçekleşiyor ve Ulaştırma Bakanlığının bütçesinde buna ilişkin tek bir, herhangi bir tedbir görülmüyor. Oysa kadınlar tüm taleplerinde "Metro duraklarında, şehirler arası seyahat ederken, kent içinde seyahat ederken arkamıza korkarak bakmak istemiyoruz; karanlık yollarda tedirgin tedirgin yürümek istemiyoruz." diyorlar ama Ulaştırma Bakanlığının bütçesinde kadınların adı olmadığı gibi onların ihtiyaçları, talepleri de tamamen görünmez bir şekilde kalmış durumda. Biz biliyoruz kuşkusuz ama demin sunduğunuz broşürde de ulaşım sektöründe yaşanan devasa sorunların bir tanesi bile yok; sanki bu memlekette her şey güllük gülistanlık. Sanki dün mesela Bolu'da kar nedeniyle ulaşım felç olmamış gibi, sanki en ufak yağmurda kazalar ayyuka çıkmıyormuş gibi, sanki insanlar kara yollarında sürekli ölümle burun buruna yaşamıyormuş gibi; bunların hiçbiri yok. Sadece, şirket reklamlarınızla, yandaş şirketlerinize kamu-özel iş birliğiyle neleri peşkeş çekeceğinizin reklamını yapıyorsunuz; biz bunu kabul etmiyoruz. Bugünkü tartışmalarda bu bütçenin tamamının aslında bambaşka bir bakış açısıyla yeniden yazılması gerektiğini söylüyoruz. Teşekkür ediyorum.