Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a) Kültür ve Turizm Bakanlığı b) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı c) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ç) Vakıflar Genel Müdürlüğü d) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu e) Atatürk Araştırma Merkezi f) Atatürk Kültür Merkezi g) Türk Dil Kurumu ğ) Türk Tarih Kurumu h) Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ı) Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü i) Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı j) Kapadokya Alan Başkanlığı k) Uludağ Alan Başkanlığı l) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu m) Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 22 .11.2024 |
YILMAZ HUN (Iğdır) - Teşekkürler.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, Komisyonun değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye çok dilli ve çok kültürlü bir coğrafyadır ancak cumhuriyetin kuruluşundan itibaren kültür ve ana dil konusunda politikasını tek dil üzerine inşa ederek var olan bu çeşitliliği yok etme noktasında durmaktadır. Bu teşvik politikasının sonucu olarak Türkçe dışındaki diğer bütün dillerin eğitim başta olmak üzere kamusal alanda kullanımı yasaklandı. Ana dillerini kullanma imkânı bulamayan halklar hem dillerini hem de kültürel kimliklerini kaybetme riskiyle karşı karşıyadır. Tekçi, retçi, asimilasyoncu politikaları günümüz AKP iktidarı da aynen devam ettirmektedir. Kişiyi kendi öz varlığına, öz değerlerine, kendi toplumuna, kültürüne yabancılaştırarak toplumun hafızası yok edilmek istenmektedir. Türkiye coğrafyasında bir zamanlar 20 civarında dil konuşulurken günümüzde sadece birkaç dil konuşulmaktadır. Başta Kürtçe olmak üzere konuşulan ana dillerde eğitim öğretim olanakları yaratılmadığı hatta yasaklandığı için bu diller de büyük tehlike altındadır. Tekçi kültür politikalarının etkisiyle Türkiye'de birçok dilin kaybolduğu, kültürel çeşitliliğin azaldığı ortadadır. UNESCO'nun verilerine göre Türkiye'de 18 dilin yok olma sürecine girdiği belirtilmektedir. Türkiye'deki tekçi politikalar farklı etnik grupları, Türk olmayanları, kendi kültüründen, dilinden, toplumdan koparma, yabancılaştırma politikaları yer adlarının değiştirilmesiyle devam etmektedir. Bu uygulamayla Türkçe olmayan il, ilçe, köy, dağ, ırmak, cadde gibi 28 bin yerin ismi değiştirilerek farklı halkların ve inançların kimliği, hafızası ve kültürü yok edilmeye çalışılmıştır. Farklı etnik kimlik ve inanç gruplarının dilini yasaklayan, kültürünü, inancını yok sayan, tekçi, retçi politikalar doğru bir zihniyet, doğru bir anlayış değildir; farklı dil, kültür ve inançların zenginlik olarak görülmesi gerekmekte. Türkiye'nin, kültürel zenginliklerini yasaklayan noktada değil kültürel zenginliğini koruyan, geliştiren bir noktada durması gerekmektedir. Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar ve AKP'nin de sürdürdüğü kültürel soykırım politikaları konser, festival, tiyatro yasaklarıyla devam etmektedir. İktidar, bu yasakçı anlayışla ülkedeki kültürel ve sanatsal alanı çoraklaştırmakta, kültürü ve sanatsal çeşitliliği yok etmeye çalışmaktadır. Özellikle Kürtçe konser ve etkinlik yasakları uzun süredir devam ederken son zamanlarda bu yasaklar toplumsal muhalefetin tamamına yayılmış durumda. Kürtçe etkinlik yasaklamalarında gerekçe olarak kamu güvenliği, kamu sağlığı, toplum huzuru gibi soyut gerekçelerle yasaklar sürekli olarak genişletilmektedir. Mülki amirliklerce soyut ve inandırıcılıktan uzak gerekçelerle yapılan bu yasaklamaların toplumda kutuplaştırmayı artırdığı görülmektedir. Ülkenin kültürel ve sanatsal potansiyeline ve geleceğine ipotek koyan ve bu alanı çoraklaştırmaya çalışan bu anlayışa son verilmelidir. Tekçi, inkârcı, asimilasyoncu bütçeleme anlayışı değiştirmelidir; Türkiye'de yaşayan farklı etnik kimlikleri ve inançları kapsayıcı, kültürel zenginliği ve çeşitliliği baz alan bir bütçeleme yapılmalıdır.
AKP iktidarının işçiyi, emekçiyi yok sayan, patronları, sermayedarları koruyan politikaları turizm sektöründe de kendini açık bir şekilde göstermektedir. Turizm emekçileri örgütsüz ve sendikasız olarak güvencesiz, ağır çalışma ortamlarıyla patronların insafına bırakılmaktadır. AKP'nin turizm alanında yaptığı tüm programlar patronların çıkarları doğrultusunda oluşturulmuştur. Sendikalaşma oranı yüzde 4'ü bile bulamamaktadır. Mevsimlik olarak dört ile yedi ay arası çalışabilen turizm emekçileri bu süre zarfında emeklerinin karşılığını alamamaktadır. Ayrıca, mevsimlik çalışma koşulları ve denetimsizlik turizm işletmelerinde sigortasız çalıştırma ortamlarını artırmaktadır. Güvencesiz, ağır çalışma koşulları sigortasız çalıştırmalardan dolayı turizm sektörü gittikçe daralmaktadır. Bunun en bariz örneğini turizm eğitimi alanların sadece yüzde 10'unun turizm sektöründe çalışıyor olması olarak gösterebiliriz. Türkiye'nin en önemli gelir kaynaklarından biri olan turizm alanında çalışan emekçilerin güvencesiz ağır çalışma koşulları ortadan kaldırılmalı, emeklerinin karşılığını alabilecekleri, hak ettikleri ücret politikası oluşturulmalıdır diyorum.
Teşekkür ediyorum.