Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a)Dışişleri Bakanlığı b)Avrupa Birliği Başkanlığı c)Türk Akreditasyon Kurumu ç)Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 21 .11.2024 |
BİLAL BİLİCİ (Adana) - Sayın Başkan, Kıymetli Bakanlar, değerli milletvekilleri; 2024 yılı, Türkiye için dış politikanın her alanında belirsizliklerin arttığı, öngörülebilirliğin azaldığı bir yıl olmuştur ve maalesef iktidar, dış politikada ülkemizi sokmuş olduğu sıkışmışlığı iç politikada hamasi bir söyleme oturtarak dış politikayı kutuplaşmanın bir aracı hâline getirmiştir. Bugün içinde bulunduğumuz durumu değerlendirirken bir sözü hatırlatmak istiyorum: "Ayağını yorganına göre uzat." Son yirmi yıldır Türkiye'nin ekonomi yönetiminde yapılan hatalar tam da bu sözün zıddını yansıtmaktadır. İsraf, plansızlık, şatafat ve keyfî harcamalar sonucunda halkımızın sırtına yüklenen borç giderek büyümektedir. Bugün mutfağında tencere kaynatamayan, evine ekmek götürmekte zorlanan milyonlarca insanımız var. Başka bir söz ise: "Kendini beğenen insanı beğenmez." Mevcut iktidar, eleştiriden ders almak yerine tüm muhalefeti düşmanlaştırarak kendi hatalarını örtmeye çalışıyor. Hâlbuki demokrasilerde esas güç, eleştiriyi anlamakta ve halkın taleplerine kulak vermekte yatar. Eski ABD Başkanı Abraham Lincoln'ün şu sözünü hatırlayalım: "Bir insanı her zaman kandıramazsınız, bazı insanları ise bazen kandırabilirsiniz ancak bütün insanları her zaman kandıramazsınız." Bugün, halkımız gerçeği görüyor. İşsizlik, yoksulluk ve adaletsizlikle mücadele etmek yerine halktan uzaklaşan bir anlayış var.
İktidar, demokrasi ve insan haklarındaki ciddi geriye gidiş nedeniyle Batı ülkeleriyle olan ilişkilerimizin asgari düzeye inmesine de neden olmuştur. Türkiye, Batı tarafından bölgesinde güven duyulacak ortak değil, istikrarsızlık unsuru olarak görülmektedir.
Kıymetli milletvekilleri, "Komşu, komşunun külüne muhtaçtır." diye bir söz vardır. Dış politikada iktidarın izlediği yalnızlaştırıcı ve kutuplaştırıcı tavır Türkiye'nin yıllardır biriktirdiği dostlukları eritmiştir. Bugün dünyada yalnız olan bir Türkiye var oysa Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi "Yurtta sulh, cihanda sulh." bizim temel ilkemiz olmalıdır diyorum. Buna, zikzaklara örnek verecek olursak ise Mısır'la ilişkilerimiz, "Ya Sisi ya Mursi" çıkışı ve resti; Birleşik Arap Emirlikleri'yle yaşanan suni kriz ve doğru olmayan ithamlar; Cemal Kaşıkçı davasının teslim edilmesi ve unutulması, bununla beraber Suudi Arabistan'la gereksiz sürtüşme; ABD'yle yaşanan Brunson krizi, CAATSA yaptırımları, F-35 programından çıkarılma ve uygulamaya geçen ilave gümrük vergileri; Doğu Akdeniz'de yaşanan gerilimler; Yunanistan'ın egemenlik sahalarımızı ihlal etmesine göz yummak; Doğu Türkistan'daki soydaşlarımızı kaderlerine terk etmek; Suriye politikasının katastrofik sonuçları gibi devam etmekte.
Değerli milletvekilleri, Batı'yla ilişkilere değinecek olursam göç iş birliği alanında Türkiye, Avrupa Birliğinin faydalandığı ama karşılık bulamadığı bir denkleme mahkûm edilmiştir. 18 Mart mutabakatıyla, ülkemiz sığınmacılar konusunda çok ağır külfet altına sokulmuş ancak gümrük birliği güncellenememiştir. ABD'nin birinci Trump döneminde ilişkilerin kurumsal boyutundan çıkarılarak şahsi ilişkiler üzerinden yürütülmesi yıllardır süren ve özenle kurulan müttefiklik ilişkisini zayıflatmıştır. Türkiye, F-35 programından çıkarılmasının ardından savunmadaki boşlukları doldurmak için F-16 alımı ve modernizasyonunu talep etmiş ancak Kongre desteğini kaybettiği için süreçte ciddi gecikmeler yaşanmıştır. Keza CAATSA yaptırımları Trump döneminde gerçekleşmiş olup Hindistan da S-400 satın almasına rağmen Türkiye'ye karşı çifte standart uygulanmıştır.
Dış politikamızın evrensel değerler ekseninde nitelikli istişareye önem veren bir anlayışla uzun erimli planlama kabiliyetine sahip olması için "Yurtta sulh, cihanda sulh." şiarının politika yapım süreçlerine yeniden egemen olması bir zorunluluktur diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum