| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a)Dışişleri Bakanlığı b)Avrupa Birliği Başkanlığı c)Türk Akreditasyon Kurumu ç)Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 21 .11.2024 |
YÜKSEL TAŞKIN (İzmir) - Hazırunu saygıyla selamlıyorum.
Gerçekleri yani olguları ıskalarsak, algılarla kendimizi avutursak o gerçekleri değiştirme gücümüz kalmaz. Önce iltica başvurularında ve AB bölgesindeki vize retlerinde yaşanan patlamaya değinerek başlamak istiyorum. Vize başvurusu yapan yurttaşlarımıza potansiyel mülteci olarak bakılması bizleri üzüyor. Ülkemizin demokratik standartlarında yaşanan büyük gerileyiş, iltica başvuruları ve vize retlerini de patlatmış durumda. 14 Mayıs 2023 Genel Seçimlerinden hemen sonra AB ülkelerine iltica başvuruları 2 katına çıktı. AB'ye en çok iltica başvurusu yapan 3'üncü ülkeyiz; 1'inci sırada Suriye var, 2'nci sırada Afganistan var, 3'üncü sırada biz varız. İşte, bu, iktidarınızın eseri. Schengen vize retleri ise 2014'ten bugüne kadar tam 3 katına artmış durumda. Bırakınız vize serbestisi vaadinizi tutmayı, vize retlerindeki patlamayı dahi geri çevirecek etkiniz yok, gücünüz yok.
Başka bir konu, Kıbrıs konusunda Sayın Bakan konuşmasında şu cümleyi sarf etti: "Adada iki ayrı halk ve iki ayrı devlet bulunduğu bir kez daha teyit edilmiştir." dedi, konuşmasında böyle bir cümle var. Ben de soruyorum: Kimler teyit etmiş, kim teyit etmiş Sayın Bakanım? KKTC'yi tanıyan bir devlet mi oldu? Biz mi duymadık, somut hangi gelişme oldu? Uçuşlara mı açıldı orası? Sonra başka bir konu var: İki devlet yaklaşımı müzakerelerde elimizi güçlendiriyor mu zayıflatıyor mu, bu konuyu değerlendiriyor musunuz?
Yunanistan'la ilgili bir iki cümle etmek istiyorum. Elbette, krizlerin tırmanmasını engelleyici bir mekanizma oluşturmanız son derece olumludur, bunu olumlu görüyorum fakat geçmiş dönemdeki son derece vahim yalpalamalarımız sonucunda bugün ABD ordusu Dedeağaç'tadır; maalesef bu da bir realitedir.
Yine Avrupa süreciyle ilgili vurgulamak istediğim bir şey var. Hükûmetiniz, iktidarınız, ilgili bakanlar sürekli her fırsatta "AB'ye tam üyelik stratejik önceliğimizdir. AB'den gelebilecek başka alternatif önerileri kabul etmiyoruz." diyor. Peki, AB Komisyonu 2024 Türkiye Ülke Raporu'nu açıkladı; raporda üyelik müzakerelerinin 2018'den bu yana ilerlemediği ve AB'nin demokratik standartlar, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ile temel haklar konusunda geriye gidişle ilgili kaygılarının giderilmediği tekrar kayda alınmış oldu. 2005'te ülkemiz için "ilerleme" ve "uyum" tespitleri yapanlar şimdi "kopuş" "gerileme" "uzaklaşma" diyor. Sorum şu: Ülkemizin demokratik standartlarındaki gerilemenin AB sürecindeki kilitlenmede rolü olduğunu düşünüyor musunuz? Bu konu stratejik önceliğimiz ise hangi somut adımları atıyorsunuz?
Yine, Konseyle ilgili soru sormak istiyorum. Bildiğiniz gibi, Avrupa Konseyinin kurucu üyesiyiz. AİHM kararlarının uygulanması, imzacısı olduğumuz ve hazırlanmasına fiilen katıldığımız Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne göre hukuki bir yükümlülük. Maalesef, şu anda Avrupa Konseyinin İnsan Hakları Sözleşmesi'ni en fazla ihlal eden ülkelerden birisiyiz. Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu, Osman Kavala'nın hukuksuz bir şekilde mahkûm edildiği gerekçesiyle 2 kez serbest bırakılması çağrısında bulundu; Demirtaş için de aynı çağrılar yinelenmektedir. Konseydeki oy hakkımızı yitirmekten Konseyden çıkarılmaya kadar bir dizi yaptırımla karşı karşıya kalabiliriz. Bu davaların, hukuki değil siyasi oldukları apaçık bir gerçek. Ülkemizin ulusal çıkarlarını göz ardı eden bu inadınızı kınıyorum. Bu inadınızla, Türkiye'yi AB'den ve Avrupa Konseyinden uzak tutmak isteyen Avrupa'daki aşırı sağcıların ekmeğine yağ sürdüğünüzün farkında mısınız? Kurduğunuz zayıf savunmalar sizi ikna ediyor mu ki Avrupa Konseyini veya hukuktan en az minimum anlayan kişileri ikna edebilsin? Sorum şu: Kurucu olduğumuz Konseyden çıkarılmamızı göze aldınız mı?
Yine güney sınırımızla ilgili, politikamızla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. Güneyimizde yeni komşularımız Rusya ve ABD hayırlı olsun; yanlış ve ideolojik temelli politikalarınız yüzünden güney sınırımızda artık ABD ve Rusya komşumuzdur. Sorum şu: Özellikle Suriye'de radikal İslamcı IŞİD gibi yapılarla yakınlaşmak veya onlarla ortak faaliyetlere denk düşmek yerine Kürtlerle bir güven ilişkisi kurulmaya çalışılsaydı daha iyi olmaz mıydı? Sınırımızın güneyinde yüzlerce yıldır yaşayan ve "akrabamız" dediğiniz Kürtlerin güvenlik kaygılarını anlayan ama onların da bizim güvenlik kaygılarımızı anladığı bir iklimi zorladınız mı? Bu iklim zorlansaydı bugün Rusya ve ABD ve İran, Suriye'ye böylesine yerleşebilirler miydi? Sınırımızın güneyinde yüzlerce yıldır yaşayan Kürtleri güvenlik tehdidi olarak mı göreceğiz yoksa paradigmamızı değiştirmeyi düşünüyor musunuz?
Saygılar sunuyorum.