Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a)Dışişleri Bakanlığı b)Avrupa Birliği Başkanlığı c)Türk Akreditasyon Kurumu ç)Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 21 .11.2024 |
YUNUS EMRE (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, kıymetli konuklar; ben de sizleri saygıyla selamlıyorum.
Tabii, çok önemli konuşmalar yapıldı, tekrara düşmemek için ben başka bir konu seçtim bu konuşmam için. Malumunuz, son günlerde bir açılım, Kürt sorununun çözümü tartışmasıyla Türkiye karşı karşıya ve burada bu konu bakımından Sayın Bakanın aslında yanıtlaması gereken, geçmişte yaşanan, Türkiye için çok önemli bir olay var; bu, hâlâ ne olduğu tam anlaşılamamış bir olaydır. Şimdi, bu konuda elimizdeki en önemli kanıt şu an elimde tutmakta olduğum kitaptır; değerli milletvekillerine de göstermek istiyorum. 2019 Yerel Seçimlerinden önce İmralı Adası'na gönderilen bir öğretim üyesi Ali Kemal Özcan'ın "İmralı'ya Ne'ye Gittim?" başlıklı kitabında bu olaylara ilişkin tanıklığını izliyoruz. Niye önemli olduğunu birazdan açıklayacağım.
Şimdi, bu kitaptan anlıyoruz ki Ali Kemal Özcan'ın İmralı Adası'na gidişinden önce birçok devlet yetkisiyle ve siyasi şahsiyetle 40'ın üzerinde yaptığı görüşme var yani birden İmralı'ya giden birisi değil. Önemli husus şu ki: 23 Haziran 2019 seçimlerinden on gün önce, 13 Haziran 2019 günü Sayın Bakan Hakan Fidan'ın da katıldığı bir görüşme gerçekleşiyor Beştepe'de Sayın Cumhurbaşkanıyla. Şimdi, bir yerel seçim öncesi Millî İstihbarat Teşkilatı gibi Türkiye'de herkesin güven duyması gereken bir kuruluşun böyle bir girişimin düğmesine basmış olmasını not etmek istiyorum. Arkasından Ali Kemal Özcan'ın iki ziyareti oluyor İmralı Adası'na, bu ikinci ziyaret seçimden üç gün önce 20 Haziran günü gerçekleşiyor ve bu ziyaretten iki gün önce de 18 Haziran günü de Abdullah Öcalan'ın o bilinen mektubu avukatlarına aslında ulaştırılmış oluyor. Şimdi, burada esas olarak üzerinde durmak istediğim ve kritik olan husus şudur: Değerli arkadaşlar, burada Ali Kemal Özcan bu mektubu ne yapacağını yani avukatlar kendisi de katılmazlarsa ne yapacağını mektubun yazarı olan Abdullah Öcalan'a soruyor "Avukatlar gelmezse ben bu mektubu açıklayayım mı?" diyor. Öcalan da diyor ki: "Nasıl gelmezler, onlar benim avukatım. Sağına, soluna oturtup konuşturursun, sen konuşursun." Ali Kemal Özcan bununla yetinmiyor, şunu soruyor, diyor ki: "Avukatlar gelmezse ben yine de açıklamayı yapayım mı?" "Hayır, hayır; avukatlar gelmezse sen açıklama yapma. Oylar tersine fırlar, seni de komplocu ilan ederler." diyor Abdullah Öcalan. Bu kitaptan anlıyoruz ki avukatlar gelmiyor, Ali Kemal Özcan'ın mesajları karşılıksız kalıyor ve yine bu kitaptan anlıyoruz ki birtakım devlet yetkilileri Ali Kemal Özcan'a baskı kuruyorlar bu mektubu açıklaması konusunda yani 20 Haziran seçimlerden üç gün önce bir baskı kuruyorlar ve bu mektubu açıklıyor. Ayrıca, bu mektupla ilgili devlet televizyonu olan TRT 6'ya -şimdiki adı TRT Kurdî- ve Anadolu Ajansı'na yani Türkiye'nin resmî ajansına mülakat veriyor. Şimdi, Türkiye'nin güvenliği açısından -lütfen beni bağışlayınız ama böylesine bir pespaye olay- ben bilmiyorum yani yerel seçimde bir partinin adayına İstanbul'da seçimleri kazandırabilmek için Türkiye'nin en önemli meselesi, Türkiye'nin en önemli kuruluşu ve onun yönetimi tarafından araçsallaştırıyor; Türkiye'ye böyle bir rezalet, böyle bir pespayelik yaşatılıyor.
Değerli arkadaşlarım, bununla ilgili, tabii, söyleyecek çok şey var ancak Sayın Bakanın yapacağı kapanış konuşmasında bu konuyla ilgili... Yani bu görüşmelere kendisi katılmış mıdır, kendisinin yardımcıları ile bu öğretim üyesi arasında bu görüşmeler yapılmış mıdır ve yine devlet görevlilerinin bu mektubun açıklanmasıyla ilgili yani seçimleri doğrudan etkilemek için, seçim sonuçlarına müdahale etmek maksadıyla seçimlerden üç gün önce bu girişimlerin içerisinde bu değerli kuruluşumuz bulunmuş mudur; bunu sormak istiyorum.
Son olarak da yine bir sorum var. Sayın Bakan, ben defaatle Bakanlığınıza yazılı soru önergesiyle sordum, yanıt alamadım maalesef. Efendim, daha önceki Bakan Yardımcınız Yasin Ekrem Serim'in -kendisini Kıbrıs'a Büyükelçi olarak görevlendirdiniz- Kıbrıs'ta mafya, organize suç örgütü lideri olarak bilinen ve öldürülmüş olan bir kişiyle şirket ortaklığı ortaya çıktı, bunun belgeleri çıktı. Bunun belgelerini yayınlayan insanları mahkemeye verdi Sayın Serim ama o insanların o mahkemeleri de sonuçlandı. Sonuç olarak yani Kıbrıs'ta bir mafya ortaklığı bulunan bir kişiyi nasıl Kıbrıs'a Büyükelçi olarak görevlendirirsiniz, bunun da yanıtını bekliyorum.
Teşekkür ederim.