KOMİSYON KONUŞMASI

CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, Bakan Yardımcıları, bürokratlarımız; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tarih 4 Eylül 2024, Sayın Cumhurbaşkanı Esenboğa Havaalanı'na giderek misafirini karşılar. Makam aracı Cumhurbaşkanlığı Külliyesi önündeki caddeye gelir ve protokol kapısına kadar gelen misafire eşlik edilir. Aracı süvari birliği karşılar ve gelen misafirin şerefine 21 pare top atışı yapılır. Muhafız alayı kıtası selamlanır, böyle bir karşılama yapılır. "Gelen kim?" dersek, gelen "Yargılanması için tüm imkânlarımızı kullanıp mahkûm ettireceğiz." denilen Mısır'ın Devlet Başkanı Sisi'dir. Yani 23 Haziran 2019'da "Sisi mi kazanacak, Binali Yıldırım mı kazanacak?" denilen, orada geçen Sisi de törenle, top atışlarıyla karşılandı. İstanbul halkı tercihini adayımız Ekrem İmamoğlu'ndan yana kullandı, Belediye Başkanı seçti ama o tarihte "Tercih kimden yana olacak?" denilen Sisi sizin tercihiniz oldu.

Yine, önce "Dostum Esad" sonra "Esed" süreci yaşandı ve yakın tarihte yine Sayın Cumhurbaşkanı gelinen süreçte, "Esed'le de görüşebilirim. Nasıl ki geçmişte ailece görüşmeye varıncaya kadar Sayın Esed'le biz bu görüşmeleri yaptıysak yarın da görüşebiliriz, bu gayet mümkündür." dedi.

Sayın Bakan, bunu niye söylüyorum? Bakın, siz Dışişleri Bakanısınız ve bugün ülkemizi dış ilişkilerimizde temsil eden bir bakansınız. Dış ilişkiler, esasen -hep burada konuşuldu- gerçekten millî olmalı, gerçekten siyasetüstü olmalı, hepimizin ülkenin birliği, bütünlüğü noktasında ortak paydası olabilmeli ancak özellikle dış ilişkiler son dönemlerde, uzunca bir dönemdir, iç siyasetin bir malzemesi hâline getirilmiş durumda. Yani "Dış ilişkileri yönlendirelim, şekillendirelim." denirken sergilenen tavırla aslında iç siyaset dizayn edilmeye çalışılmakta. İşte biraz önce söyledik, "Sisi'ye mi oy vereceğiz, Binali Yıldırım'a mı?" denilen Sisi üzerinden İstanbul seçmeni etkilenmeye çalışıldı ama top atışlarıyla Sisi karşılandı. Diyeceksiniz ki: "Devletler arasında ebedi düşmanlık yoktur ebedi dostluk olmadığı gibi." Ama o zaman iç siyasete malzeme etmekten de uzak durmak lazım. Çünkü gerçekten dış ilişkiler hepimizin ortak paydası. Ülkemizin dünyada itibarlı bir ülke olması hepimizi gururlandırır. Siz olaylara siyasi pencereden yaklaşmaya devam ettiğiniz müddetçe de gerçekten ülkenin itibarı her geçen gün düşmekte; yaşıyoruz bunları.

Burada konuşuldu. Bakın, yurt dışına çıkmak isteyen başta gençlerimiz olmak üzere, vatandaşlarımız uzunca bir süredir vize alabilmek için önce randevu sorunu yaşıyor, randevu alabilen vize için müracaat ediyor, müracaat edenlerin de önemli bir kısmı, özellikle de Avrupa ülkelerinden ret almakta. Son on yıl içerisinde bu vize alabilmek için yapılan müracaatlarda 511 milyon euro paramız yanmış resmen Sayın Bakanım. Yani vize almak isteyen genç cebindeki belki de son parasını o gün için vermiş, vize alamamış, parası yanmış. 511 milyon euro on sene içinde yanan para, sadece geçen yıl 80 milyon euro. Yurt dışındaki gücümüz, itibarımız işte buralarda kendini gösteriyor. Bakın, özellikle Avrupa ülkelerinin, ülkemizdeki gelişigüzel oluşturulan göçmenlerle kimin alındığını bilmediği için, başta, gelen kişinin kim olduğuna dair tereddüdü, göçmen sorunu ve yine bunun devamında, ülkemizde yaşanan sorunlar, hukuk sorunu, yargı güvenliği, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı gibi gibi birçok konuyla ilgili Türkiye'ye olan bakış açısında yaşadığı tereddütler nedeniyle bugün ülke olarak bu sorunları yaşıyoruz. Yani burada "Şu ülkeyle şöyle yaptık, buraya böyle yaptık." Tamam, olabilir. Bunlar zaten işin olması gerekeni ama bizim Türk vatandaşımız bir Avrupa ülkesinin kapısına dayandığında vize alamıyor Sayın Bakanım yani bu acı gerçeği de kabul etmeniz gerekir. Eğer ülkemizin gerçekten itibarı yüksekse, işte bu kadar vatandaşın kapıdan dönmemesi gerekir.

Dünya devletlerinin bize karşı olan bakış açısının ne olduğu konusu maalesef sorgulanmakta. Bakın, Sayın Genel Başkanımız son dönemde çok sık bir şekilde "genel başkan" sıfatıyla Kıbrıs'a defalarca gitti geldi. Soruyorum size: Bu kadar bizim "kardeş devlet" dediğimiz devletler var, Avrupa devletleri var, yakın temas içinde olduğumuz devletler de var, yirmi üç yıllık AKP iktidarında Kıbrıs'ı kaç ülke tanıdı Sayın Bakanım. Soruyorum: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti'ni kaç ülkeye tanıtabildiniz? Şu an Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanıyan bir tane dünya devleti var mı? "Birleşmiş Milletlere kayıtlı bir ülke tanıyor." deyin, sevinelim biz de. Ya, siz daha bunu başaramamışsınız yani "Dünyada olan ilişkileri yönetiyoruz." demeniz hüner değil, siz önce Türkiye'nin itibarını yükseltmeye çalışın ve bunu sağlayın. Bunu başaramamışız ve kendimizi dünyayı dizayn eden bir ülke görüntüsüne sokmaya çalışıyoruz; biz buna inanmıyoruz, keşke öyle olsaydı. Eğer bunu başarabilmiş olsaydınız, işte Kıbrıs'ı tanıyan bir tane devlet olurdu.

Sayın Bakan, yurt dışına çıkmak istendiğinde Schengen vizesi almak isteyen bir vatandaşa pasaportuyla çıkacağında "Aman ha, pasaportunuzda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti damgası var mı, yok mu?" diye sorulmuş olunmasından siz rahatsızlık duymaz mısınız? Ben duyuyorum şahsen. Birçok vatandaş kaldı ki kimlikle girilip çıkıldığı için en azından oradan kurtarıyor. Bunun sorulmuş olması bile aslında sizi rahatsız etmeli.

Sunumunuzda şöyle bir cümle var: "Avrupa Birliğiyle ilgili hedef işlerimiz yürüyor." demişsiniz ancak, bu cümleyle birlikte beş yıl aradan sonra Brüksel'deki bir toplantıya davet edilmenizden doğan sevincinizi de buraya aktarmışsınız. Şimdi, Avrupa Birliğinde, öncelikle, sadece Avrupalılar istediği için değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde yaşayan herkes için lazım olan kuralları isteyen bir yapı var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Arı, bir dakika süre ekliyorum.

Toparlayın.

CAVİT ARI (Antalya) - Tamam Başkanım, tamamlıyorum.

Ama bu süreçte, gündüz Ankara'da havai fişekler atıldı ancak beş yıldır bir şey yapılmadığını, bir toplantıya çağrılmış olmanızdan doğan sevincinizi buraya aktarmışsınız. Demek ki bu sürece artık siz de samimi bir şekilde yaklaşmıyorsunuz. Bu süreçle ilgili de bir umudunuzun kalmadığını buralardan görebiliyoruz.

Sonuç itibarıyla, Türkiye'nin itibarının yüksek olmasının hepimizin arzusu olduğunu ifade etmek istiyorum. Başarılar diliyorum.