Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a)Dışişleri Bakanlığı b)Avrupa Birliği Başkanlığı c)Türk Akreditasyon Kurumu ç)Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 21 .11.2024 |
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Başkanım, çok Değerli Bakanımız, çok değerli milletvekillerimiz ve Bakan Yardımcılarımız, Dışişleri Bakanlığımızın çok değerli çalışanları ve basın mensupları; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dışişleri Bakanlığımızın 2025 yılı bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Yüzyıllardır oluşan Türk hariciye politikasının çok büyük bir tecrübesi vardır. Dış politikanın temel amacı, dünya devletleriyle ilişkileri geliştirirken hem ülkemizin hem de yurt dışındaki vatandaşlarımızın hakkını hukukunu korurken aynı zamanda yurt dışından ülkemize gelebilecek tehlikeleri tespit etmek ve gerekli önlemleri almaktır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yurtta sulh cihanda sulh." sözünü bazılarının yanlış algıladığını düşünmekteyim. "Biz hiçbir şeye karışmayalım, her şeyi seyredelim, olana razı olalım." anlamına gelmemektedir.
AK PARTİ iktidarlarıyla Türkiye Cumhuriyeti devletinde proaktif dış politikaya geçilmiş, her konuda ve her bölgede Türkiye'nin oluşan olaylar hakkında söyleyecek mutlaka bir sözü olmuştur. Son yıllarda yaşanan Rusya-Ukrayna savaşında en büyük ara buluculuğu üstlenen ve aynı zamanda tahıl ticareti sorununu çözen Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır.
Yaklaşık bir yıl önce başlayan ve 44 bin insanın ölümüne, pek çok insanın yaralanmasına, milyonlarca Filistinlinin yerinden yurdundan edilmesine neden olan İsrail'in Filistin soykırımına karşı en büyük mücadeleyi veren ve her zaman olduğu gibi şimdi de tüm bedellerine rağmen Filistinlilerin yanında duran Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Kendi siyasi ikballerini Türkiye'nin çıkarlarının üstünde görerek Türkiye'nin Filistinliler için yaptığı tüm olumlu girişimleri yaftalamak gaflete düşmekten başka bir şey değildir.
Tam yüz yıl önce meydana gelen Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı İmparatorluğu çok büyük toprak kaybetmiş, bugün 780 bin kilometrekareye sıkıştırılmış, hâlâ burada da rahat bırakılmamaktadır. Yüz yıl önce planlanan plan hâlâ devam etmekte, Türkiye'yi bölmeye yönelik çabalar terör örgütleri vesayetleriyle devam ettirilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin tüm bu tehlikeleri görerek gerekli tedbirleri alması en doğal hakkıdır; bu anlamda, PKK, YPG, DEAŞ, FETÖ gibi terör örgütleriyle mücadele etmektedir.
HDP'li milletvekillerinin "Türkiye yurt içinde ve yurt dışında Kürtlerle savaşıyor." sözü tamamen yalandır ve birilerine selam çakmaktan başka bir şey değildir. Kürt vatandaşlarımız Türkiye Cumhuriyeti'nin asli unsurlarından olup hiçbir zaman ayrımcılık olmadığı gibi, tarih ve kader birlikteliği yaptığımız yurt dışındaki Kürtlere, Kürt kardeşlerimize de sahip çıkmaktayız.
Irak'ta, Birinci Körfez Savaşı'nda Kürtler Saddam Hüseyin tarafından bombalandığında onlara kapılarını açan ve ülkemizde misafir eden Türkiye Cumhuriyeti devletinden başkası değildi. Yine, 13 Eylül 2014 tarihinde "Kobani" veya diğer adıyla "Ayn el Arap" adıyla bilinen şehir DAİŞ tarafından kuşatıldığında oranın kurtarılması için en büyük desteği verenin de Türkiye Cumhuriyeti devleti olduğu asla unutulmamalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, ilerleyen yıllarda Türkiye devletinin bölünmesi projesini gerçekleştirmek için Kürtlerle ilişkisi olmayan, sadece Kürt kardeşlerimizin milliyetçilik duygularını kullanan, tüm Türkiye düşmanlarından oluşan, İsrail ve emperyalist ülkelerle birlikte hareket eden PKK/YPG gibi terör örgütlerini ortadan kaldırmak için Suriye ve Irak'ın kuzey bölgelerinde sınır dışı harekât yapmaktadır.
CHP İstanbul Milletvekili Sayın Tan konuşmasında "Kürt sorunu vardır." dedi. Bunu mutlaka açmanız lazım. Kürt sorunu nedir? Bunu mutlaka tanımlamanız lazım. Aynı zamanda, eşit yurttaşlık içeren bir anayasadan bahsetti. Şimdi, size soruyorum: Anayasa'mıza göre Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımız arasında etnik kökene göre bir ayrımcılık var mıdır? Türklerin olup da Kürtlerin olamadığı bir durum var mıdır?
Diğer taraftan, eğer siz iktidar olursanız -inşallah, Allah nasip etmez- Türkiye'nin yurt dışı operasyonlarını durduracak mısınız? Türkiye'nin bölünmesine rıza mı göstereceksiniz? Türkiye'nin terörle mücadelesini bırakacak mısınız? Bazı milletvekilleri ülkemizin çok yönlü dış politika yürütmesinden neden rahatsız olmaktadır, anlayamamaktayım. Bildiğiniz gibi, dünya devletleri arasında "sürekli dostluk" veya "sürekli düşmanlık" diye bir şey yoktur ancak çıkar ilişkisi vardır. Tek yönlü politika izlemek, hele hele sadece Batı'nın güdümünde kalmak tamamen yanlıştır.
Değerli milletvekilleri, bunun bir örneği de Türkiye Cumhuriyeti devleti 1963 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğuna girmek üzere başvurmuş, 1964 yılında başvurusu kabul edilmiş ve Avrupa Birliğine girmediği hâlde 1995 yılında Gümrük Birliğini kabul etmiş -diğer ülkelerden farklı olarak- 2005 yılında müzakerelere başlamış, müzakereler başladıktan sonra vize serbestisi olması gerekirken vize serbestisi verilmemiş ve gördüğümüz gibi Türkiye'ye çok büyük bir ayırımcılık yapılmaktadır ve bizden çok sonra Avrupa Birliğine başvuran bazı devletler kısa sürede maalesef kabul edilmiştir. Avrupa Birliği kriterlerini kabul ediyoruz ama Avrupa Birliğinin dayatmalarını asla kabul etmiyoruz. Eğer Avrupa Birliğinin istediği PKK'nın eylemlerine sessiz kalmaksa ve Avrupa devletlerinin bu bölgedeki çıkarlarına sessiz kalmaksa buna hiçbir zaman "evet" diyemeyiz. Türkiye Cumhuriyeti devleti uzun yıllardır ihmal edilen, Avrupalıların sadece sömürmek için gittikleri ve orada sömürdükleri Afrika devletleriyle yakından ilgilenmiş, oradaki konsolosluk sayısını 14'ten 50'ye çıkarmış, onların kalkınmasına önderlik etmiş bir ülkedir. İnşallah, bunların meyvelerini ilerleyen yıllarda alacağız.
Tabii ki Dışişleri Bakanlığımız tüm dünyadaki gelişen olaylarla yakından ilgilendiği gibi aynı zamanda yurt dışında bulunan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sorunlarıyla da yakından ilgilenmektedir. Bunun çok örneğini yaşadım ama bir tane örneğini sizlerle paylaşmak istiyorum. Rusya'da yaşayan bir Türk vatandaşının maalesef orada pasaportu alınıyor, telefonu alınıyor, kimsesiz bir şekilde kalıyor, bir havaalanında yapacak bir şeyi olmadan orada beklemekte ve bu vatandaşın yakınları bir vesileyle bana ulaştılar, ben de bunu Dışişleri Bakanlığımıza ilettim, oradaki konsolosluğumuz gitti, o vatandaşı buldu ve biletini aldı, vatandaşımızı Türkiye'ye getirdi. İşte, bu gibi olaylar Dışişleri Bakanlığımızın tüm vatandaşlarımıza ve özellikle de yurt dışında bulunan vatandaşlarımıza ne kadar değer verdiğini ve onların sorunlarıyla ne kadar ilgilendiğini göstermektedir.
Neticede şunu söylüyorum: Tabii ki Türkiye eski Türkiye değildir ve dolayısıyla da etkin bir politika izlemektedir. Artık sadece söylenenleri dinleyen bir Cumhurbaşkanlığı veya Başbakanlık sistemi gerilerde kalmıştır, artık yön verilen Türkiye yoktur, yön veren bir Türkiye vardır. İnşallah, Türkiye'nin hinterlandını daha da genişleteceğiz. Bizim amacımız Osmanlı'dan bahsederken bir yerleri işgal etmek asla değil ama eskiden kader birliği yapmış olduğumuz ve birlikte yaşadığımız, şimdi başka ülkeler olarak görülen devletlerle ilişkilerimizi geliştirerek daha büyük, etkin bir Türkiye'yi geliştirmek istiyoruz. Bu yönde çabalarımız sürmektedir.
Sayın Bakanım, tabii ki çalışmalarınızı yakından takip ediyoruz. Gece gündüz durmuyorsunuz, ekibinizle beraber çok mücadele veriyorsunuz ve bu çıktığınız yolda Allah sizleri başarılı eylesin diyorum.
2025 yılı bütçenizin hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.