Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a) İçişleri Bakanlığı b) Emniyet Genel Müdürlüğü c) Jandarma Genel Komutanlığı ç) Sahil Güvenlik Komutanlığı d) Göç İdaresi Başkanlığı e) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 20 .11.2024 |
MURAT ÇAN (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İçişleri Bakanlığı kendi görevini şöyle tanımlıyor: "İç güvenlik, kıyı ve kara sularının emniyetini sağlamak, etkili sınır yönetimi ve güvenliği, göç politikaları oluşturmak, kamu hizmetlerini koordine etmek." Tanımlı görevler bunlar. Burada "millet iradesine ipotek koymak" diye bir görev tanımı yok. "siyasi tetikçilik" diye bir tanım da yok. Üstünüze vazife olmayan işleri görev addetmek, Bakanlığı buna alet etmek kamu idareciliği bakımından en büyük suçlardan biridir ve bu suç da asla cezasız kalmayacak. Kayıtlara geçsin diye söylüyorum. Bakanlık asıl görevini bırakmış, bu işlerle uğraşıyor. Asıl görevlerini hatırlatayım iki örnekle: Malum, bu yaz Ege'de Yunan Sahil Güvenliğine ait deniz unsurları kara sularımızı ihlal etti, ihlalin de ötesinde Bodrum'da, Datça'da karaya çıkma fiilleri yaşadı. Bakın, şimdi size sahil güvenlikle ilgili konuyu anlatacağım. Elimde gördüğünüz şu dosya Sahil Güvenlik Komutanlığının Haziran 2024 tarihli Kurumsal Mali Durum ve Beklentiler Raporu. Raporda Komutanlığın yılın ilk altı ayının mali performansı ile sonraki altı ayın beklenti ve öngörüleri yer alıyor. Bu raporun 6'ncı sayfasında yer alan "Sermaye Giderleri" başlıklı bölümünde Komutanlığın bütçesinden tasarruf tedbirleri kapsamında 251 milyon liralık ödenek kesintisi yapıldığı belirtiliyor. Anlıyoruz ki Esenyurt darbesinde kullanmak üzere yedeğe alınmış. Raporun devamında ise şu ifadeler yer alıyor: "Komutanlığımız envanterindeki yüzer unsurlar ile mobil radarların görev saatlerinde ve hava unsurlarının uçuş sürelerindeki artışlar işletme, idame ve bakım onarım maliyetlerini artırmaktadır. Artan görev sürelerine bağlı olarak arıza, onarım ve yedek parça ihtiyaçları artış göstermiştir." Yani Sahil Güvenlik şunu söylüyor: "Görev giderlerim arttı, bana para lazım." İktidar ne yapmış? "Tasarruf tedbiri" deyip 251 milyon liraya el koymuş. Şimdi, Sahil Güvenlik Komutanlığından bir temsilci varsa onun bunu cevaplamasını istiyorum. Bu 251 milyon lira bütçede kalmış olsaydı ve arıza yapan radarların, deniz unsurlarının, diğer teknik ekipmanların onarımlarında veya yedek parça temini için kullanılmış olsaydı daha iyi olmaz mıydı? Türk devleti tabii ki aciz değil, Sahil Güvenlik tabii ki güçlü olanaklara sahip, lakin giderlerinin arttığı, ihtiyaçlarının büyüdüğü, mali kaynaklarının bazı noktalarda yetersiz kalabildiği de ortada ve sayenizde belgeli. Tasarrufa gidilecek en son adres sınır ve sahil güvenliğimiz. Sınır namustur arkadaşlar.
Değinmek istediğim ikinci husus, yabancı uyruklu kişilere para karşılığı, mülk edinimi karşılığı Türk vatandaşlığı verilmesi uygulaması. Konu siyaseten zaten tartışmalı, bizim asla tasvip etmediğimiz bir yöntem. Devlet geçmişimizde böyle bir yöntem hiç olmadı, bundan sonra da olmayacak. Fakat ben konunun farklı bir boyutuna, kriminal bir olaya değinmek ve alabilirsem de cevaplar almak istiyorum. Uluslararası bir suç örgütünün lideri başka bir kimlikle 29 Ağustos 2023'te Cumhurbaşkanı kararıyla Türk vatandaşlığı kazandı. Sonraki süreçte bu şahsın bağlantılı olduğu çeteye operasyon düzenlenince gerçek kimliği ortaya çıktı. INTERPOL'ün bu kişiyi kırmızı bültenle aradığı işte bu noktada anlaşıldı. İyi de bu kişi ülkeye girerken, vatandaşlık işlemlerini yaparken yüz tanıma sistemi, parmak izi sistemi neden uyarı vermedi? Sorduk, Sayın Bakan şu cevabı verdi: "Bahsi geçen şahsa ait parmak izinin kırmızı bültende bulunmadığı ve şahsın yakalanmasından sonra İsveç polisi irtibat görevlisinden temin edildiği anlaşılmıştır." Sayın Bakan ya da ilgili bürokrat arkadaşımız yanlış biliyorsam bizi düzeltsin. INTERPOL tarafından kırmızı bültenle aranan kişinin parmak izleri tüm üye ülkelerin kullanımına açık veri havuzuna yükleniyor mu, yüklenmiyor mu? Yani yakalanmadan önce bu şahsın parmak izi verisi INTERPOL'ün veri havuzunda var mıydı, yok muydu? İsveç'in kendi kayıtlarında bu şahsın parmak izleri vardı da sehven INTERPOL'e teslim etmeyi mi unutmuşlar? Bunu açıklayın ya da INTERPOL İsveç'e "Bu kişiyi kırmızı bültenle arıyoruz da parmak izleri nerede, sisteme neden yüklemiyorsunuz?" diye sormamış mı?
Teşekkür ediyorum Başkanım.