KOMİSYON KONUŞMASI

RIDVAN UZ (Çanakkale) - Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Başkan, Değerli Bakanım, kıymetli milletvekilleri, değerli bürokratlar, kıymetli basın mensubu arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu göç belasıyla ilgili birkaç kelam etmek isterim ama öncelikle bunun buraya gelişiyle ilgili somut verileri paylaşmak isterim. Birincisi şu: 2012'nin Şubat ayında Millî Güvenlik Kuruluna bu bölgenin Esad tarafından sistemli bir şekilde boşaltıldığı ve bu boşalan alana Türkiye tarafından mutlaka bir güvenlik kuşağı oluşturulması talebi oldu. Bu talep görmeyince PKK-PYD/YPG eliyle stratejik göç mühendisliği de ortaya dökülerek o alana yerleştirildi. 911 kilometre Suriye sınırının bugün itibarıyla 622 kilometresinde PKK-PYD/YPG kontrolü var yani bir hata nelere mal olmuş? Aynı zamanda, sadece 2015 ve 2016 döneminde Suriye merkezli PKK saldırıları ve bombalaması sonucunda 497 insanımızı da şehit vermişiz. 2013'te AB'yle imzalanan geri kabul anlaşması yüzünden de transit ülke Türkiye olmaktan çıkmış, hendek ülke Türkiye konumuna düşürülmüşüz.

Şimdi, aynı zamanda, bu açılım sürecine denk gelen süre zarfında da 793 askerimiz ve polisimizi hendekte maalesef şehit verdik. Bu "793" neye tekabül ediyor onu söylemek adına söyleyelim. Kıbrıs Harekâtı'nda sadece 498 asker ve 70 mücahidimizi şehit vermiştik yani Kıbrıs Harekâtı'ndakinden fazla şehidi sadece biz bir yanlış politika yüzünden orada kaybettik. Sonra dillerine düştü, Rojava. Nedir o? Batı kürdistan. Kuzeyi neresi o zaman? Kuzeyi Türkiye yani burada bir kürdistan devleti hayali var ama onun arkasında gerçekten bir Kürt devletinden ziyade Yahudi ve Ermeni iş birliğiyle yeni bir devletin kapısını orada açmak; bu ancak Türk çağıyla engellenebilir.

Şimdi, bir empati talep ediyorum hem Sayın Bakanımdan hem iktidar partisi milletvekili arkadaşlarımdan. Yani empati önemli ve kıymetli bir şeydir. Bir an şöyle düşünün: Muhalefet olmuşsunuz ve uyanıyorsunuz, kalkıyorsunuz, sabah televizyonu açıyorsunuz, bir yenidoğan çetesi, bebekleri işkenceyle öldüren bir yapıyla karşı karşıyasınız. "Ne oluyor?" diyorsunuz. "Burası neresi? Acaba rüya mı görüyoruz? Böyle bir şey olabilir mi?" diyorsunuz. Sonra, bakıyorsunuz ki ülkenin Kaz Dağları dâhil, İliç dâhil önemli birçok yeri altın madencilerine verilmiş ve düzensiz işletmeden ve kâr hırsıyla 9 insan orada kefensiz yatıyor. Buna şahit oluyorsunuz ve diyorsunuz ki: "Bu gelirin Türkiye'ye getirisi ne kadar?" 1,9 milyar sadece yıllık geliri. Peki, sadece çikolata ihraç eden Türkiye bir yılda ne kadar kazanıyor? 10 milyar. Yani aradaki bu farka değmeyecek bir yapıyı görüyorsunuz, şaşırıyorsunuz. Sonra, ertesi gün bakıyorsunuz, Yunan botları bırakın yanınızdaki adalara çıkmayı, Marmaris'e, Bodrum'a çıkarma yapmış; diyorsunuz ki: "Bu ülkede iktidar yok mu arkadaş, ne oluyor? Nasıl böyle bir şey yaşanabilir?" Sonra suç ve yolsuzluğa bir bakıyorsunuz Avrupa'da 1'inci, dünyada 14'üncü konuma gelmişiz. Sonra bakıyoruz sokaklarında her gün kadınların, çocukların ve hayvanların güvensiz yaşadığı ve maalesef katledildiği bir ortam var ve yirmi iki yılın sonunda buna ne diyebilirsiniz? "Bu nasıl bir iktidar?" dersiniz ya! "Türkiye bunu kabul etmiyor. Bizim beş bin yıllık Türk geleneğimizin hiçbir döneminde böyle bir şey yaşanması mümkün değil." diyorsunuz "Yirmi iki yılda bu iktidar bunu nasıl yaratmış?" diye düşünüyorsunuz. İşte, biz muhalefet olarak da bunu düşünüyoruz.

Dünyada en çok kullanılan 6 çeşit uyuşturucunun en fazla bulunduğu ülke Türkiye ve 3'ünün de en fazla olduğu ülke yine Türkiye. Yani çocuklar ölüyor, uyuşturucudan memleket çıkmaza girmiş, neresinden tutarsanız tutun her yeri paramparça bir yapı ve iktidar sizsiniz. O zaman, lütfen aynayı artık kendinize doğru bir çevirin diyor, saygılarımı sunuyorum.