Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a) İçişleri Bakanlığı b) Emniyet Genel Müdürlüğü c) Jandarma Genel Komutanlığı ç) Sahil Güvenlik Komutanlığı d) Göç İdaresi Başkanlığı e) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 20 .11.2024 |
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, Sayın Bakan ve değerli bürokratlar; hoş geldiniz.
Şimdi, ben de tabii kayyum rejimi üzerinde biraz konuşmak istiyorum. Bugün de başlangıçta birkaç şeyi söyledim.
Şimdi, Sayın Bakan, siz kayyum atama meselesini belki teknik bir iş olarak görüyorsunuz -yani sizin yaptığınız açıklamalardan ben öyle algılıyorum- sizden önceki bakanlarda da aynı sorun vardı fakat bu teknik bir iş değil aslında yani bu politik ve tarihselliği olan bir iş; oraya işaret etmek istiyorum. Neden? Bir kere "politik" derken neyi kastediyorum? Şimdi, kayyım atadığınız zaman seçim hukukunu yok sayıyorsunuz, sandık hukuku çiğniyorsunuz. Hani, hep millet iradesinden söz eden bir iktidarsınız ya, "Millet iradesi çok önemli." diye anlatıyorsunuz ya fakat kayyım atayarak aslında millet iradesini gasbediyorsunuz, halkın iradesini gasbediyorsunuz; bu, işin politik yanının bir parçası. Diğeri ne? Ya, yerel demokrasiyi yok ediyorsunuz Sayın Bakan, yerel demokrasiyi yani kayyım atadığınız zaman o belediye meclislerinin de işlemez hâle gelmesine yol açıyorsunuz. O yerel seçim aslında halkın gözünde anlamsız bir işe dönüşmüş oluyor ve sandığa olan inancı yok ediyorsunuz. Siz biliyorsunuzdur, gidin, görün, insanlarla konuşun -belki de konuşmuşsunuzdur- şöyle bir ruh hâlinin geliştiğinin farkında değil misiniz? Biz bunun olmaması için uğraşırken... Bu coğrafya "Yahu, seçime gidiyoruz, oy veriyoruz da ne oluyor? Bizim seçtiğimiz insanların yerine kayyım atanıyor." fikrinin çok yaygın olarak konuşulduğu bir yer hâline geldi; şimdi, bu doğru bir tutum değil. Bu, işin politik yanı, yanlış olan yani seçim hukuku, yerel demokrasinin yok edilmesi vesaire, millet iradesinin gasbedilmesi.
Yaptığınız işin bir de tarihselliği var. Bakın, ben size bir şey göstereceğim: Şimdi, bu haritada bu kırmızı yerler 1925 Şark Islahat Planı'nın uygulandığı illeri gösteriyor. Bir başka harita göstereceğim: Bu harita da 27-35 Umumi Müfettişliklerin olduğu yeri gösteriyor. Şimdi, bu harita ne biliyor musunuz? Bu harita da 2016'dan sonra sizin kayyım atadığınız yerlerin haritası. Siz bu haritaları görmek istemiyorsunuz Sayın Bakan, telefonunuzla oynuyorsunuz ama bu haritalar aslında sizin Cumhuriyet Dönemi'nde Şark Islahat Planı ve Umumi Müfettişlikler zihniyetini bugün devam ettirdiğinizi gösteren haritalar. Buradan neyi kastediyorum? Bakın, bu kayyım atamalarıyla doğrudan doğruya -ağırlıklı olarak o bölgede sadece Kürtler yaşamıyor, evet, Araplar var, Türkler var ama Kürt halkının yaşadığı, Kürt yurdu olan, hani, benim "kürdistan coğrafyası" ya da "Kürt coğrafyası" dediğim yerden söz ediyorum ben- "Oradaki halkın yönetim iradesini tanımıyoruz." diyorsunuz. Yani bu kayyım atama meselesi teknik bir iş değil, bunu anlatmaya çalışıyorum; son derece tarihselliği olan, politik yanı olan bir şeyden söz ediyoruz.
Şimdi, bir belediye başkanı bir suç işleyemez mi? İşleyebilir, işlemiş olabilir. Zaten buna dair eskiden kalma kanun var, o kanunda yapılması gerekenin ne olduğu bellidir. Böyle bir şey varsa, velev ki bir belediye başkanı herhangi bir suç işlediyse olması gereken şey aslında belediye meclisinin içinden onun vekilinin seçilmesidir çünkü belediye meclisi de sandık yoluyla seçilmiş olan bir meclistir fakat siz bunu yapmıyorsunuz. Neden yapmıyorsunuz biliyor musunuz? Oraya geleceğim şimdi. Biz Cumhurbaşkanının şu cümleyi ettiği bilgisine sahibiz, Cumhurbaşkanı o belediye meclisleri için diyor ki: "Ya, o belediye meclislerinin içindekiler de bu partiden." Bizim partiyi kastediyor, DEM PARTİ'yi kastediyor. Yani mesele "Orada bir belediye başkanı suç işledi, onun için onu görevinden uzaklaştırıyoruz." meselesi değil, orada mesele diğer belediye meclis üyelerinin de DEM PARTİ'den olması, onun için oradan bir vekil seçilmemesi meselesi yani politik mesele ve Cumhurbaşkanı en tepede buna karar veriyor. Dolayısıyla, biz hani "Hukuku uygulayın, var olan yasayı uygulayın, seçim hukukuna dikkat edin." diyoruz ya, bunların hepsi aslında bu cümleyle silinip atılmış oluyor. Yani belediye Meclislerinde DEM PARTİ'liler var çoğunlukta, biz oradan birini vekil seçsek "O DEM PARTİ'li." Yani dert DEM PARTİ'lilerle, DEM PARTİ'nin seçmenleriyle, dert Kürt halkıyla, dert Kürt düşmanlığı yapmakla ilgili; bu yaptığınıza bunun için itiraz ediyoruz ve gerçekten toplumda ciddi bir kırılma yaratıyorsunuz.
Bakın, 2016'dan beri, sekiz yıldır bu kayyım meselesiyle uğraşıyoruz. Ben daha evvel de söyledim -Sayın Turan da bilir, şahit olmuştur- yani yüzlerce kez bu Mecliste kayyım üzerine konuşma yapmışımdır -Genel Kurulda da aşağıda kürsüde de- yüzlerce kez çünkü geçtiğimiz dönem, 2019-2024, beş yıl boyunca atadığınız kayyımların her birinde bu konuşmaları tekrar tekrar yapmak durumunda kaldık ama bir işe yaramadı çünkü sizin derdinizin ne olduğunu biraz evvel kısaca anlatmaya çalıştım.
Şimdi, Sayın Bakan, meseleyi nereye bağlamak istiyorum? İki tane konu var; bir tanesi, bu yaptığınızın aslında bu iktidarın bölücülüğü olduğunu düşünüyorum, bölücülük yapıyor bu iktidar çünkü bu ülkenin bir bölgesindeki halkın iradesini yok sayıyor, gasbediyor; bu çok açık bir şekilde bölücülük ve ikili hukuku uyguluyor, ikili hukuk. Şimdi, bunu bir kenara koyalım, bunu söylemiş olayım. Başka bir şey söylemek istiyorum: Ya, bu kadar toplumsal barışın konuşulması gerektiği bir zamanda, bu kadar toplumsal barış meselesinin geliştirilmesi için adımların atılması gerektiği bir zamanda kayyım atanması ile toplumsal barış arasında bir ilişki kurabiliyor musunuz? Yani ben kuramıyorum doğrusu yani kimse için inandırıcı değil. "Toplumsal barış olsun." "İç barış olsun." "Barış olsun." bütün bu lafları arttırabiliriz; bunları biz söylüyoruz, sizler de söylüyorsunuz zaman zaman, duyuyoruz ama bunlar inandırıcı olabilir mi gerçekten? Yani dışarıda sokaktaki bir insan için, Hakkâri'deki, Batman'daki, Halfeti'deki, Mardin'deki bir insan için inandırıcı mı bu gerçekten?
Şimdi, bakın, bunu elinizde -hani "Demokles'in kılıcı" diyorlar ya, öyle değil- konjonktürel bir enstrüman olarak kullanıyorsunuz. Bunu neden söylüyorum? Ahmet Türk... Ahmet Türk hepimizin ağabeyi, gerçekten bir barış insanı, Kürt siyasetinin duayeni; bir sürü şey söyleyebiliriz. Şimdi, Ahmet Türk'e bir kumpas davası yoluyla, Kobani kumpas davası yoluyla... Neden Ahmet Türk özelinde duruyorum? Ahmet Türk hiçbir zaman parti yönetiminde, parti meclisinde ya da parti merkez yürütme kurulunda yer almamış bir insandır, hiçbir zaman parti yönetiminde bulunmamıştır. Ahmet Türk'e o Kobani kumpas davasından mayıs ayında bir ceza veriliyor, siz kasımda kayyım atıyorsunuz. Peki, Ahmet Türk madem ceza aldı ve bu kadar tehlikeli bir insan, değil mi? Mayıstan kasıma kadar niye beklediniz, o görevini sürdürdü? Burada bir tuhaflık yok mu? Var. Başka bir tuhaflık daha var; Ahmet Türk hakkında bu karar verilmiş ama o yerel mahkeme, bu Ankara'daki ağır ceza mahkemesi daha o kararın gerekçesini yazıp da karar istinaf mahkemesine bile gönderilmemiş, karar kesinleşmemiş. Kesinleşmemiş bir kararı belki istinaf mahkemesi bozacak, bilmiyorsunuz, istinaf mahkemesini bile... Kesinleşmemiş bir karara, gerekçesi yazılmamış bir karara dayanarak siz Ahmet Türk'ün yerine kayyım atıyorsunuz. Peki, burada bir hukuk var mı? Yok. Onun için diyorum, konjonktürel bir enstrüman olarak kullanıyorsunuz. Şimdi, iktidar, bu konjonktürde bu enstrümanı şu ya da bu nedenle -tartışmıyorum bunu, ayrıca tartışırız, konuşuruz- kullanmayı doğru buldu, şimdi atadı, 4 Kasımda. Yani burada bir hukuk yok, burada tamamen bir keyfiyet var; onu anlatmaya çalışıyorum. Dolayısıyla, bu kayyım meselesinin mutlaka uzaklaşılması gereken bir mesele olduğunu anlatmaya devam edeceğiz.
Bakın, geçen dönem bizim 3-4 belediyemiz dışında bütün belediyelerimize kayyım atadınız. Kendimize çok güveniyoruz, 2016'da atandı, "Halka güveniyoruz." dedik. Neden bunu söylüyorum, neden rahatız? "Rahat" derken yani "Bu yapılanlardan dolayı oh rahatız." anlamında söylemiyorum. Çünkü halkın kararlılığına, halkın fedakârca mücadelesine, halkın örgütlü duruşuna güvendiğimiz için rahatız; güveniyoruz, evet. 2016'da kayyımlar atandı, 2019'da halk sandıkta cevabını verdi; 2019'da 3-4 belediye dışında bütün belediyelerimize kayyım atadınız, 2024'te bu kayyım atanmış belediyelerin hepsini ve daha fazlasını kazandık, 78 belediye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Sayın Başkan, sözlerim kesilmesin, uzatmayı alabilir miyim?
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ediyorum.
Şimdi, bu önemli bir şey yani halk diyor ki: "Sizin bütün bu tutumunuza rağmen ben sandığa olan inancımı koruyorum, siyasi irademe olan inancımı ve kararlılığımı koruyorum ve gidip oyumu veriyorum." Şimdi, belediyelerimize kayyım atamaya başladınız, belki yarın daha fazlasını atacaksınız, belki hepsine atayacaksınız yine. Olabilir ama bizi bu mücadele azminden, bu kararlılıktan, bu örgütlülükten vazgeçiremezsiniz çünkü halkın iradesi orada yansıyan, insanlar sandığa gidiyorlar ve oylarını veriyorlar. Sizin beğenmediğiniz insanları, iktidarınıza biat etmeyen insanları seçebilirler. Bunun yolu yeni bir seçimle değiştirilmesidir, siyasi darbeyle değiştirilmesi, kayyım darbesiyle değiştirilmesi değildir.